Devrimci müdahale ve mücadele zamanları tarihsel akışın seyrini değiştirecek, yön verecek ve doğrultu kazandıracak güçtedir. Böyle dönemlerde sonuç almak örgütlü olmaktan geçer.
PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik mutlak tecrit durumu, rakamlarla izah edilemeyecek bir süreci geride bıraktı. Her geçen gün ağırlaştırılarak devam ediyor. Mutlak faşizmin en temel karakteri karşıtı olan her olguyu ‘mutlak’ bastırma, yapabiliyorsa yok etme eğilimidir. İmralı tecridinin temel hedefi, Türkiye odaklı mutlak faşizm eliyle, halkların, direnenlerin, devrimcilerin iradelerini tecrit etmektir. Bu yönelim çeşitli biçimlerde, her geçen gün artmaktadır. Askeri, sosyal, siyasal yönelimlerle, Öcalan şahsında Kürt halkının varlık dinamikleri tecrit edilmektedir. Bunun karşısında Kürt halkının ve dostlarının bireysel, toplumsal, ulusal ve küresel arayışlarla sürdürdüğü her direniş, her eylem, her çıkış tarihsel bir roldedir. Oluşturucudur, devrimseldir.
Leyla Güven’in Amed zindanından verdiği ses, başlattığı açlık grevi direnişi süreç karşısında oluşturucu bir rol oynadı, oynamaya devam ediyor. Son 3 yıldır Kürdistan ve Türkiye’de her anlamda tırmanan faşizmin, her türden yönelimiyle oluşturmaya çalıştığı korku imparatorluğunun çökmeye mahkum olduğunu bir kere daha ispatladı. Kadın aklının, iradesinin, direncinin en zor koşullarda, tüm direniş argümanlarının elinden alındığı zindanlarda dahi olsa hakikat savaşçılığını elindeki tek argümanı ruhu, aklı ve bedeniyle sürdüreceğini ortaya koydu. Leyla Güven’le başlayan ve zindanlarda yüzlerce tutsağın katılımıyla devam eden açlık grevleri sürece radikal ve onurlu bir müdahaleydi. Direniş bu merhaledeyken korkuyla saldıran Erdoğan rejimi, eylemler daha radikal bir boyuta taşındığında, direniş karşısında neçar kalacaktır.
Bu direnişe ‘Talebi Talebimizdir’ ve ‘Tecriti kıralım, Faşizmi yıkalım’ şiarıyla Kürdistan’ın dört bir yanından ve Avrupa’dan gelen ses ve yükselen eylemlilikler Erdoğan-Bahçeli ittifakının korku duvarlarında her geçen gün daha da büyüyen gedikler açmaya başlamıştır. Gözaltına alınan her eylemcinin yerinin misliyle doldurulması, toplumsal dinamiklerin biriktirdiği öfkenin sel olup tecridi kırabilecek güçte olduğunun emareleridir. Bu bayrak her tutsak alınanın ardından devir alınmalıdır. Tarihte sıçrama anları her zaman olmaz. Toplumsal bunalımların zirve yaptığı bu dönemde oynanacak tarihsel rol, devrimci emek ve mücadeleyle yürütülecek her pratik aynı zamanda faşizme bir müdahale olacaktır. Hak verilmez, alınır tezi tarihte defalarca ispatlanmıştır. Kürdistan ve Türkiye halkları tam da böylesi kritik bir eşikten geçmektedir.
Tarihin uygarlık yüzünde yaşanan toplum kıyımına karşı yürütülen bu onurlu mücadele sürecinde sorumlu davranmak toplumsal bir görevdir. Toplumun her kesiminin sürece dahil olabileceği, toplumsal görevlerini yerine getirebileceği alanları mutlaka vardır. Leyla Güven’in ve yoldaşlarının açlık grevi eylemleri her türlü direniş yolu ve yöntemiyle yükseltilmelidir. Zulüm çarkını durdurmak, toplumların duruşundan geçer. Özgür irade ve toplumsal namusla yürütülen her mücadele en nihayetinde zafer kazanacaktır.