Seçimlerin 14 Mayıs günü yapılacağı kesinleşmiş gibidir. Seçimler yaklaştıkça ilişki ve ittifaklar kurmak da ivmelenerek hızlandı. Cumhur denen iktidar bloklaşması çeperini büyütmek için küçük oluşumları bünyesine katmaya çalışıyor. Ona karşı oluşan Millet İttifakı ise iktidar olmak için ortak mutabakat adı altında belgeler hazırlayıp törenlerle kamuoyuna açıklıyor. Yine daha değişik seçim ittifakları kuruluyor. Seçim bloklaşmasının bu hızla devam etmesi halinde beş-on tane daha oluşabilir. İttifakların çoğalmasını sağlayan değişik nedenler olmakla birlikte; asıl olarak cumhurbaşkanının seçilebilmesi için yüzde elli artı bir oyun gerekli olmasıdır. Minnacık bir oyu olan da onu kıymete bindirmek, iktidar nimetlerinden faydalanmak istiyor. Zira Emek ve Özgürlük İttifakı dışında hemen hepsinin devletçi olmaları ve iktidar nimetlerinden faydalanma gayesidir.
Seçimlerin toplumu politik olarak daha duyarlı ve ilgili hale getirdiği açıktır. Her seçim dönemi böyle olsa da, olası 14 Mayıs’ta yapılacak seçimin özgünlüğü çok daha farklıdır. 20 yılı aşan bir iktidar döneminde; bu süre içinde sosyal-kültürel dejenerasyon tavan yaptı, ekonomik çöküntü had safhaya çıktı. Kutuplaşma, yaşama müdahaleler gibi çok yönlü yönetilemeyen bir aşamaya gelinmiştir. Bütün bunlar yürütülen savaş politikalarıyla doğrudan bağlıdır. Bu merkezi kapitalist sistemin yapısal kriziyle de bütünleştiğinden derinleşmiş, hemen her çevreyi ciddi endişe ve korkuya sürüklemektedir. ‘Seçimler sonuçlandığında nasıl bir gelecek şekillenecektir?’ sorusu zihinlerde dönüp duruyor. Umut-umutsuzluğun keskin bir şekilde ayrıldığı, karşıtlaştığı; toplumsal psikolojinin gerilimlerle yüklendiği, tek adam idaresi gidecek mi, kalacak mı ikilemi etrafında toplumsal yarılmaların oluşumu asıl korkutuculuğu oluşturmaktadır.
Son derece sağlıksız ortamda seçimlere gidiliyor. Seçimde ortaya çıkacak her sonucun yıpratıcı veya yıkıcı sonuçlarının yaşanması kaçınılmaz gibidir. Kaybeden-kazanan ikileminde toplumsal bütünleşmeyi sağlama; yönetilebilir geleceği kurma güçlüklerle doludur. Kuşkusuz bu sonucun ortaya çıkmasında asıl sorumlu iktidardır. Ancak Millet İttifakı da en az iktidar kadar sorumludur. Hal böyle olsa da seçimlerde mevcut olanı göndermek, güç dengelerini farklılaşmaya götüreceğinden ehveni şer diğerlerin gelmesi fena olmaz.
Geriye köklü değişimi yapabilecek HDP, Emek ve Özgürlük İttifakı’dır. 3.Yol olarak da isimlendirilen bu ittifak, önüne temel hedef olarak demokratik ve özgür Türkiye’yi koymuştur. Aslında öz olarak Türk ulus-devlet paradigması iflasın eşiğine gelip dayanmıştır. Buradan çıkışı ancak Emek ve Özgürlük İttifakı yapabilir. Zira diğerlerinin gayeleri batan devlet gemisini kurtarmak, kimi tadilatlarla yoluna devam ettirmeyi sağlamaktır. Tümden çöküş aşamasına gelmiş bu geminin onarılmasının şansı kalmamıştır. Tabandan uyanan Kürtler, kadınlar, ekolojik hareketler gibi dinamikler eskisi gibi yönetilmeyi ret etmektedirler; yeniden değişim, dönüşüm ve yapılanma olmadan dikiş tutmaz. Bu da ancak HDP, Emek ve Özgürlük İttifakı’nın dayandığı çözümleyici paradigmasıyla olanaklıdır. Diğerleri yüzyıllık sözü tekrarlarken Emek ve Özgürlük İttifakı yeni çözüm sözleri dile getirmektedir.
Sürecin zorluklarının bilincinde olmak lazımdır. İttifaklara yetersiz duruşlar başarı getirmez. Bilerek veya bilmeyerek HDP’nin ittifak politikasını zayıf kılan, boşa düşüren yaklaşımlar doğru değildir. Daha çok sanal ve sosyal medya mecraları bunlar için kullanılıyor. Özellikle “falankesler Kürt oylarıyla seçilmişler, şöyle veya böyle yapmaktadırlar” gibi sözler yazılıp çiziliyor. Psikolojik savaş konseptine bağlı çevrelerin bu tür şeyleri yaygın yaptıkları biliniyor. Onlara denecek söz olmaz, ancak farkına varmadan bu havaya katılan demokrat ve yurtsever çevreler olmamalıdır. İttifak yapıları aynı ideolojik çizgiye sahip değiller, olamazlar da. Böyle olsaydı ittifaka gerek kalmazdı. Bu gerçeği akıldan çıkarmamak gerekir.
PKK Lideri Abdullah Öcalan “Her devrim, bir ittifaktır” diyor. Değişik güçlerle ilişki ve ittifaklar kurulmadan demokrasi ve özgürlük yolunda yürümek zordur. O yüzden bileşen ve ittifaklara daha itinalı yaklaşılabilir. Alınması gereken doğru tutum ve davranış safları daha da sıklaştırmak, demokrasi ve özgürlük yürüyüşünü büyütmek olmalıdır. Seçimler buna vesile yapılabilir. Bunu değerlendirmek her yurtseverin, özgürlükçünün görevidir.