Xudai-Xadai inanç ve düşün gerçeğinde beşinci boyut olan Xızır hakikatini geçen yazımızda paylaşmıştık. Xızır hakikati kainatın ölümsüzlük bilgisi olarak tüm hakikat gerçekleşmelerinde rehberdir. Fizik ve matematik aleminde karşılığı ruhun, ışığın ve zamanın bilgisinin taşıyıcı boyutu ve gerçeği olarak cümle varlığın birbiriyle ikrarlı birliği olarak manaya kavuşur.
Heq, Heqi, Hakk kavramı ise altıncı boyut olarak rahim gerçeği, her şeyin ve her halin iç içe olduğu varlık hali olarak anlayabiliriz. Bu boyutu Sufiler hiçlik olarak tanımlar. Hakikatçiler ise Hakk ile Hakk olma her şeyin donunda görünme ya da sirayet etme yokluk, hiçlik hali değil varlık hali olarak tanımlar. Vedik-Vedha inanç ve düşün sisteminde ki reenkarnasyondan farklı olarak Xudai-Xadai inanç ve düşün sisteminde varlığın tekrar ve tekrar rahimlerden huruç etmesi Heq, Hakk’ın bir parçası olarak görünmesi olarak farklılık gösterir. Yani doğumunuz tek başına bir silüet de değil, Hakk’ın tüm halleri gibi birçok (Bu birçok hesaplanamayacak kadar da olabilir) kütle bedende görünmeniz demektir. İnançsal boyutta Xwede-Xudai-Xadai sistemde her var olan Hakk’tandır. Hakk cümlesi olduğu gibi zerresidir. Fakat bu hal yoktan var oluş değil, varın vardan doğuşu olarak iman olunur. Bu doğal toplumların kök iman biçimi olarak dünyada insanlığın evrimsel geçişinde tüm inançlara kaynaklık eden bir yerdedir.
Heq, Hakk kavramı Tanrı, Allah, Yaratıcı gibi algılanamaz. Heq varlıktan beri derya iken de damladır. Zerre iken de kainat. Kirmancki ( Zazaki- Dimilki)-Kurmanci dil ve duygu dünyasında Heq kavramı somut manada Hêk (Yumurta) kavramı ile de köksel bağa sahiptir. Hêk (Yumurta) varlık bilgisini taşıdığı gibi Rahim bilgisini de taşır. Bu nedenle dünya kültürlerinde yumurta-rahim bilgisi ile özdeş olmuştur.
Altıncı boyutu ve Heq kavramsallığını arı ve peteği ile olan orantısal mükemmeliyet ile anlama kavuşturabiliriz. Bu mükemmel orantısal boyut arının sırrı olarak tüm Hakk Yol metinlerinde geçer.
Felsefe alanı Heq kavramını Hegemonya tanımlaması ile manaya kavuşturmuştur. Hegemonya kavramının da dayandığı inançsal ve düşünsel kavramlaşma Heq-Hakk kavramıdır. Bu düşün disiplin tarzı fizik, kimya, matematik ve felsefe, sosyal bilimlerde de aynı şekilde sirayet eder. Her şey, her hal son kertede rahme Hakk’a dönecektir. Hakk’a dönme rahime dönme gerçeği sıfır (0) olarak da tanımlanır. Sıfır rahimdir.
Hegemonya bir güç üretme ilişkisi değil, etkileşim halidir. Etkileşim güç olarak tanımlanamaz. Etkileşim iktidar alma sonucundan çok etkileşimin yarattığı hareketin ürettiği devinim gücüdür. Arası ise Kürtçe Berzah (Doğum öncesi) kaus aralığıdır. Bu kaus aralığı tüm kainat da hep vardır. Hegemonya berzahta olanları doğma eylemine doğru hareketlendirme halidir. Bu hal muazzam iman gerektirdiği gibi muazzam uyanma arzusu ile hareketlenebilir. Bu nedenle her bir candaki doğma ya da görünme arzusu, hegemonya için etkileşimi anlama gayretidir. Hegemonya kavramı bu gerçeklik dışında algılanmaya çalışıldığı anda ise sadece yeni kaus için hazırlık yapar. Hegemonya ucu bucağı hesaplanamayacak kadar geniş mana ve çeper barındırır. Bu nedenle iktidar ve hüküm aracı olamaz. Heq kavramı rahim (0) ise her şey ve her hali yuttuğu gibi her şey ve her hali tekrar kendisinden doğurur. Somut olarak şöyle söyleyebiliriz. Heq kavramsallığında sıfır-sıfıra bölünebilir. Işık kütlesiz değildir. Hiçbir element yoktan var edilemez, evrim insan merkezli düşünülemez, politika tüm zamanların deneyimi olarak ahlaki rahimden koparılamaz, siyaset egemenlik değil, politikadan hegemon etkileşim üretmektir. Gramsci okumalarında ve Gramsci’nin temel hatası sivil toplum ve politik alan üzerinden yorumlamasında ikilem üzerinden hegemonyayı anlamak sadece berzahı tetiklemiştir. Heq-Heqi-Hakk kavramının atalarındaki karşılığını ikili değil, üçlü bir sacayak (Lojing) modeli olduğunu tartışma alanı yoktu. Hegemonya kavramı ikili sacayak üzerinden sosyal alana uygulanması kültürel akış alanı bilgisini eksik bırakır.