22 Nisan 1898 tarihi hiçbir Kürt insanının unutmaması gereken bir gündür. Mikdad Midhat Bedirhan’ın öncülüğünde “KÜRDİSTAN” adlı ilk Kürtçe gazete yayınlandı. Özgür basının kâğıt hamuru o günlerde yoğrulmaya başlanmış ve bugün bizlere çok daha fazla imkânlarla yayılmıştır. Bu imkânlar hiçbir zaman kolay olmamıştır. Bugünlere gelirken de yazmak, yaymak ve okutmak yeterince zorlu ve maalesef özgür olmamıştır. Gazete olarak dünyada en fazla yasaklara maruz kalan, öldürülen, işkence gören, günümüzde de devam eden tutuklu gazetecileri de unutmamak gerekir. Kürt basını denince akla ilk gelen “gazete kapatmalar”, çalışanlarını “tutuklama kararları” gelir. Günümüzde inkâr ve imha politikaları altında gazetecilik mesleğini yapmak özellikle Kürtler açısından meşakkatli bir iştir. 90’lı yıllarda katliama varan saldırılarda onlarca gazeteci hayatını kaybetti. Apê Mûsa şahsında demokrasi, özgürlük ve gerçekleri yazmak yolunda şehit düşen arkadaşlarımızı saygıyla anarken, şu an cezaevinde bulunan arkadaşlarımızın da özgürlüklerine bir an evvel kavuşmasını diler, 22 Nisan Kürt gazeteciler gününü kutlarım.
Bitmeyen acılarımızın en önemlilerinden biri de Cumartesi Anneleri. Cumartesi Anneleri’ne saygı göstermeyen bir anlayış seçim döneminde demokrasiden, barıştan, özgürlükten ve insan haklarından bahsetmesin artık. Senelerdir yakınlarının akıbetini haklı olarak sorgulayan bu duyarlı insanların acılarını anlamayanlar hangi yüzle oy isteyeceklerdir? Yaptıkları akıl almaz suçları kapatmak, ortaya çıkmasını engellemek için, çocuklarının nasıl kaybedildiğini sorgulayan insanları gözaltına alarak korku yaratmak istiyorlar. Galatasaray’da her hafta devam eden eylemler, sürekli engelleniyor. Üstelik her geçen gün daha da hırçınlaşarak, intikam, nefret, saldırılar ve gözaltılar arttırılıyor. Hak aramak faşist rejimlerde hayatını ortaya koymaktır. Her ne kadar bu ülkede faşiste faşist denmese de biz yine de Can Yücel’in dediği gibi demeye devam edeceğiz. O güzel insanlara taktığınız ters kelepçeler nasıl belleklerimize kazındı. O kadar zulüm yaptıktan sonra eve gidip çocuklarınızı nasıl seveceksiniz, merak ediyorum. İşte Cumartesi Anneleri de bu faşist anlayışa karşı direnen bir irade ortaya koyuyor, onurlu bir mücadele veriyorlar senelerdir. Berfo Ana’yı saygıyla anıyor, ona verilen sözü tutmayanları unutmadığımızı belirtiyorum.
Ülkemizde söylenenler çabuk unutuluyor. Ayrıştırıcı, ötekileştirici, “Kılıçdaroğlu Alevi’dir, Selo Kürt bile değil, Zaza” gibi sözler ve benzerleri bitmek bilmez şekilde devam ediyor. Bu ayrıştırmalar seçim arifesinde daha da yükselecek gibi görünüyor. Her kesimi yargılamadan anlamaya çalışan, çözüm bulucu, eşitlikçi, adaletli, ülkedeki olaylara hakim liderlere ihtiyacı var bu ülkenin.
Seçimlere az kaldı. Seçim eşit şartlarda oluyor mu? Halkımız sandığa güvenle gidecek mi? Oylara müdahale edilecek mi? Ve daha birçok soru kafamızı kurcalıyor.
YSP bu seçimlerde çalışmaları ile gönüllerde yer etti. Türkiye siyasetini iyi tanıyan, deneyimli kişilerle tabandan gelen gençlerin birleşmesi, Kürtlerin hak ve hukukunu koruyan bir güç olarak meclisi çalışır duruma getirmek önemli. Hepimize KOLAY GELE.