AKP’nin mültecileri bir kez daha Avrupa’ya karşı şantaj olarak kullandığını belirten Halkların Köprüsü Derneği Başkanı Üstün Reinart, ‘Tüm dünya halkarını mültecilerle dayanışmaya çağırıyoruz’ dedi
Gülcan Dereli/İstanbul
İstanbul ve çevre illerde yaşayan mültecilerin, minibüs ve taksilerle sınır kapısının bulunduğu Edirne’ye, İzmir gibi kıyı bölgelerde yaşayan mültecilerin de Yunan adalarına geçmek için sahil bölgelerine akın ediyor. Denizden Avrupa’ya geçmek isteyen mülteciler kendi aldıkları botlarla, üstelik kapasitesinin çok üzerinde insan taşıyarak, daha önce hiçbir tecrübesinin olmadığı botları kullanarak denize açılıyorlarken, kara yoluyla sınırı geçmek isteyen mülteciler ise başlarına ne geleceği belirsiz bir yolculuğa çıkmaya hazırlanıyorlar. Türkiye’nin, mültecilere Avrupa sınırlarını açma kararından sonra Yunanistan ve Bulgaristan gibi sınır komşular da, sınır kontrollerini üst düzeye çıkardı. Mülteciler, Pazarkule Sınır Kapısı ve Kastanies Sınır Kapısı arasındaki bölgede bekletiliyor. İdlib’de yaşananlardan dolayı, AKP hükümeti tarafından Avrupa’ya karşı koz olarak ortaya sürülen mülteciler Türkiye’de ırkçı saldırıların da hedefine olmalarında kaynaklı, çocuklarıyla günlerdir zorlu kış koşullarında yaşama tutunmaya çalışıyor.
Çok tehlikeli bir denklem
Uluslararası hukuk normları gözetilmeden açılan sınırlar; mültecilere umut veriyormuş gibi görünürken, büyük bir trajedinin yolunu açarken bizde bu konuyu yakından takip eden Halkların Köprüsü Derneği Başkanı Üstün Reinart ile konuştuk. Mültecilerin şantaj olarak kullanıldığının altını çizen Üstün Reinart, “Mülteciler pazarlık, tehdit konusu olmamalı, siyaset nesneleri olmamalı. Türkiye gelişigüzel sınırları açıyor ama Avrupa ülkelerinde sınırlar kapalı ve o sınırlara ulaşabilen mülteciler ya Yunanistan sınırında dün olduğu gibi gözyaşı gazıyla karşılaşıyorlar ya da tampon bölgelerde sıkışıp kalıyorlar. Bu mülteciler için umut veren bir durum değil acı ve ölüm getirebilecek bir durum. Türkiye’nin mültecilere Avrupa sınırlarını açma kararından sonra Yunanistan ve Bulgaristan gibi sınır komşuları da sınır kontrollerini üst düzeye çıkardılar. Bu çok tehlikeli bir denklem” dedi.
Güvenlikleri sağlanmalı
Olası ölüm ve trajedilerin önüne geçilmesi gerektiğini kaydeden Üstün Reinart, “Biz Halkların Köprüsü Derneği olarak, kurulduğumuz günden beri Türkiye hükümetine ve Avrupa Birliği’ne ‘Sınırları Açın, Güvenli Geçişi Sağlayın’ diye seslendik. Bugün yine bu sözümüzü aynı kararlılıkla söylüyoruz. A.B.’nin bir kale gibi ülkelerini mültecilerden koruma kararlılığı ahlaken yanlış, daha fazla mülteci kabul etmeliler. Türkiye de mültecileri tehdit ve pazarlık konusu yapmadan mültecilerin topluma uyum sağlayabilmesini kolaylaştırmalı. Şu anda alınan kararla birlikte mültecilere Avrupa’da tecrit alanları oluşturuluyor. Resmi yetkililer silahlı müdahaleye varan tedbirlerden bahsediyor. Aynı zamanda ülkemizde de Suriyelilerin gidecek başka yerleri olduğu algısı ‘Türk askeri Suriye’de ölürken, Suriyeliler bu ülkede keyif çatıyor’ çarpık bakışıyla birleşince nefret söylemlerinin artmasından endişe ediyoruz” ifadeleri kullandı.
Dayanışmaya davet ediyoruz
Herkesi duyarlı olamaya çağıran Üstün Reinart, “Türk hükümetine, Avrupa Birliği hükümetlerine, Belediyelere, Medya mensuplarına, basına ve biz halklara… Türk Devleti mültecileri pazarlık için tehdit unsuru olarak görmekten vazgeçmeli, doğabilecek bir insanlık felaketinin önüne geçebilmek için geçişlerin güvenliğini sağlamalıdır. AB ve bölge devletleri de 1951 Cenevre sözleşmesi gereği olarak mülteci politikalarını insani bir temelde ele almalıdır. Hepimiz mülteci olabiliriz. Dünya halklarını mültecilerle dayanışmaya davet ediyoruz” dedi.
BM: Sınırda 13 bin göçmen var
Türkiye’nin İdlib’de hava saldırısında 34 askerin yaşamını yitirmesinin ardından Avrupa’ya gitmek isteyen mültecileri engellemeyeceğini açıklamasıyla mülteciler sınır hatlarına aktı. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu dün yaptığı açıklamada Avrupa’ya gitmek isteyen 36 bin 776 mültecinin Türkiye’den ayrıldığını söyledi. Birleşmiş Milletlere (BM) bağlı Uluslararası Göç Örgütü ise “212 kilometrelik sınır boyunca en az 13 bin kişi bulunuyor” dedi. ‘Bir taşla iki kuş’ mu? İktidarın İdlib politikasının ters yüz olmasının ardından ‘Suriyeli kardeşlerimiz’ yaklaşımı da bir anda değişti. Bu değişim çeşitli çevrelerde spekülasyonlara neden oldu. Bunlardan biri de İdlib’deki asker kayıplarının toplumda yaratacağı infiali, mültecilere açılan sınır kapılarıyla önleme hamlesi. ‘Hedef şaşırtma’ olarak da yorumlanan bu hamlenin, aynı zamanda Avrupa’nın Suriye politikasını desteklenmesini sağlayacak bir ‘şantaj’ aracına dönüşmesi hedefleniyor.
HABER MERKEZİ