Helikopterin vurduğu traktörde yaralanan ve Valilik tarafından “işbirlikçi” ilan edilen üç köylü, çıktıkları ilk duruşmada serbest bırakıldı.
Diyarbakır’ın Lice ilçesine bağlı Mişref (Bağlan) Köyü kırsalında 3 Eylül 2017 günü yürütülen askeri operasyon sırasında indirme yapan helikoptere ateş açıldığı iddiasıyla içerisinde bulundukları traktörün taranması sonucu yaralı halde gözaltına alınıp, tutuklanan Celal Yıldırım, oğlu Bedri Yıldırım ile köy sakini Münir Serin, bir yılı aşkın süre sonra dün hakim karşısına çıktı. Haklarında “örgüt üyeliği” suçlamasında bulunulan her üç isim hakkında açılan dava, Diyarbakır 8’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Yaşanan olay sonrası köyde incelemede bulunan HDP heyeti, olayda sivillerin vurulduğunu raporlamış, Diyarbakır Valiliği ise yaptığı açıklamada baba ve oğul Celal-Bedri Yıldırım ile Münir Serin’i “örgüt üyeleriyle işbirliği içerisinde olmak” ile suçlanmıştı.
Valilik açıklamasında operasyon sırasında vurulan traktör için şunlar kaydedilmişti:
“…Helikopterden iniş esnasında teröristlerce ateş açılmış, ‘terör örgütü üyeliği, kasten öldürme ve uyuşturucu ve uyarıcı madde ticareti’ olmak üzere 3 ayrı suçtan ‘Aranıyor’ kaydının yanı sıra üzerinde 1 adet el bombası bulunan Celal Yıldırım yanağından ve kafasından ağır yaralı halde, Bedri Yıldırım ise sağ olarak yakalanmıştır. Olay yerindeki 1 adet el bombası muhafaza altına alınmış, yaralı Celal Yıldırım, bölgeye gönderilen genel maksat helikopteri vasıtasıyla Bağlan köyünden Lice Devlet Hastanesine, akabinde Diyarbakır Gazi Yaşargil Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne sevk edilmiştir. Teröristler ve bölücü terör örgütü işbirlikçilerince, operasyon birliklerine helikopterlerden iniş esnası ve sonrasında ateş edilmekte iken köy içinde Münir Serin isimli bölücü terör örgütü işbirlikçisi şahsın da sağ ayak kaval kemiğinden yaralı olduğunun tespit edilmesi üzerine, bölgeye gönderilen ambulans vasıtasıyla Bağlan köyünden Lice Devlet Hastanesi’ne, akabinde genel maksat helikopteri ile Diyarbakır Gazi Yaşargil Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne sevk edilmiştir.”
Olay günü yaşananları anlattılar
Haklarında bu yönlü suçlamalarda bulunulan her üç isim, duruşma salonunda olay günü yaşananları anlattı. Diyarbakır’da emlak işiyle uğraştığını belirten sanık Bedri Yıldırım, bayram nedeniyle köyde kalan babasının yanına gittiğini, 3 Eylül akşamı saat 7 gibi ise, köy dışında kalan evlerinden traktörle amcasının evine gittikleri sırada tarandıklarını, babası Celal Yıldırım’ın vurularak traktörden düştüğünü, kendisini ezmemek için manevra yaptıktan sonra traktörden atladığını belirtti.
‘Hakarete ve fiziksel şiddete maruz kaldık’
Birkaç dakika sonra olayın şokundan çıktığını dile getiren Yıldırım, helikopterin sesini duyunca askeri operasyon olduğunun farkına vardığını, etrafına baktığında ise babasının baygın halde yerde olduğunu gördüğünü ifade etti. O esnada kendilerine doğru gelen askerlerin soyunmalarını istediğini aktaran Yıldırım, yüzündeki yara ile yerde baygın haldeki babasının elbiseleri çıkarılarak arandığını, hakaretlere ve fiziksel şiddete maruz kaldıklarını anlattı.
‘Aracıma bomba koyup kanıma sürdüler’
Baba Celal Yıldırım ise, yaptığı savunmasında olay günü bayram için kendisini ziyarete gelen oğlu Bedri ile birlikte kardeşinin evine gittiklerini belirtti. Normalde askeri operasyonlar yapıldığında öncesinde anons yapıldığını, ancak o gün herhangi bir anons yapılmadığını söyleyen baba Yıldırım, traktörle köye girerken birden bire üzerlerine ateş açıldığını, vurularak traktörden düşmesi sonucu bayıldığını ifade etti. Yarı baygın haldeyken yanına gelen askerlerin kendisini tekmelediklerini anlatan Yıldırım, “Benim aracımda herhangi bir bomba yoktu. Söz konusu bombayı onlar koydular, onlar kanımı bombaya sürdüler” dedi.
Olay akşamı yaşadığı köyün içinde vurulan sanık Münir Serin de, yaptığı savunmasında o gün saat akşam 7’ye kadar tarlasında sulama yaptığını, evine doğru giderken vurulduğunu, kimin ateş ettiğini görmediğini dile getirdi. Vurulduktan sonra yengesinin kendisini evin içine alıp, yarasına tampon yaptığını belirten Serin, daha sonra gelen askerlerin kendisini gözaltına alıp, hastaneye kaldırıldığını anlattı. Tahliye talebinde bulunan her üç sanığın ardından mahkeme heyetinin mütalaasını istediği duruşma savcısı, sanıkların tutukluluk halinin devamı ve dinlenilmeyen müştekilerin dinlenmesi talebinde bulundu.
Avukat Irmak: İddialar varsayım
Savcının mütalaasına karşı söz alan sanık avukatlarından Siracettin Irmak, müvekkilleri hakkında helikopterin inmelerini engelledikleri yönündeki iddiaların varsayıma dayılı olduğunu, ne düşen bir helikopterin ne de yaralanmış bir güvenlik görevlisinin olduğunu, dosyada suçtan zarar gören kimsenin olmadığını, dolayısıyla dinlenecek müştekinin de olamayacağını belirtti.
‘Tutanak bile 2 gün sonra tutulmuş’
Devamında olayla ilgili tutanakların 2 gün sonra tutulduğuna dikkat çeken Av. Irmak, pilotların alınan ifadelerinde ise, iniş sırasında herhangi bir aracın olmadığı, askerlerin inmesiyle birlikte farları açık olan bir aracın yaklaştığı, diğer askerler indirilmeden havalandığı bilgilerinin yer aldığını, bu nedenle engellenen bir helikopterin olmadığını ifade etti. Irmak, helikopterden inen askerlerin iner inmez traktörü fark ettiğini, “dur” demelerine rağmen traktörün durmadığını, bu nedenle hedef gözetmeksizin ateş etmeye başladıklarını, ancak hem helikopter hem de traktör sesinin olduğu bir yerde “dur” ihtarının duyulamayacağını, duyulsa bile yokuş aşağı gelen bir traktörün fren tutsa bile gecikmeli durabileceğini söyledi.
Olayın güvenlik güçlerinin yanlış değerlendirmesi sonucu geliştiğini vurgulayan Irmak, bir yıldan fazla tutuklu olan müvekkillerinin tahliyelerini talep etti. Mahkeme heyeti, savunmalarının ardından verdiği ara kararında tüm sanıkların tahliyesine karar vererek, duruşmayı Şubat ayına erteledi.
Kaynak: MA