Bayrakları öyle yüksek yüksek tepelere dikmekle iş bitmiyor. Birinin ülkesini işgal etmişsen, o renkler artık ona yalnızca çektiği acıları hatırlatıyor ve işte o zaman Heke’nin çılgın inadı devreye giriyor!
Arif Mostarlı
Dünyanın her yerinde sömürgecilerin iki önemli derdi vardır: Çakıl taşı ve bayrak! Birini kimseciklere vermek istemezler; onca emekle, onca katliam yaparak kazanmışlardır çünkü. Diğerini ise hep yükseklerde tutmayı severler, şöyle dalgalansın bir güzel ki, herkes patronun kim olduğunu anlasın!
Tarihin en tuhaf savaşlarından biri olan Kororereka Savaşı (Flagstaff War) işte böyle bir olay. Doğrusu Yeni Zelanda tarihine hâkim olmadan, bir dizi yerli kabilenin çapraşık ilişkilerinin çelişkilerini bilmeden bütün ayrıntıları anlamak zor. Ancak tarihin bir kesitinde meselenin her seferinde gelip bayrak direğinde düğümlenmesi tam bir ironi.
Anlaşma ve anlaşamama
11 Mart 1845 ile 11 Ocak 1846 arasında Yeni Zelanda’nın Adalar Körfezi’nde ve çevresinde yerliler ile İngiliz kuvvetleri arasındaki bir dizi savaştan söz ediyoruz. Aslında her şey, çoktandır Yeni Zelanda’ya postu sermiş olan İngilizlerin 6 Şubat 1844’te imzalattığı uyduruk Waitangi Antlaşması ile başlıyor. Antlaşma Yeni Zelanda’daki İngiliz varlığının yasal temelini oluşturuyordu ve Maori halkı adına Hone Heke tarafından da imzalanmıştı. Ancak, Maorilerin aklı bu işe pek de yatmamıştı. Halk, bunun bir hile olduğuna ve Avrupalıların asıl niyetinin, tüm ülkeyi ele geçirmek olduğuna inanıyordu.
Üstüne üstlük ilk Yeni Zelanda Valisi olarak atanan William Hobson, başkenti de Kororereka’dan 200 kilometre güneydeki Auckland’a taşımıştı ki, bu bütün ticaret yollarını değiştirirken Hone Heke’nin halkı ciddi bir gelir kaybına uğramış, ayrıca yeni gümrük vergileriyle belleri iyice bükülmüştü. Bu arada Heke, yavaş yavaş bir isyan hareketini örgütlemeye başlamıştı bile. Önce kadın ve hakaret meselelerinden birkaç patırtı çıkardılar, sonunda sıra Maiki (Flagstaff) Tepesi’ndeki İngiliz bayrağına geldi. Bayrak direğini ilk kez kesme şerefi Pakarakaların şefi Te Haratua’ya nail oldu! Amaç İngiliz otoritesini aşağılamaktı.
Bayrak indiren indirene!
Vali paşamız kızdı tabii! Ağustos 1844’ün ikinci haftasında, askerleriyle Kororareka’ya geldi. Karşılıklı müzakereler filan derken, Hone Heke ve diğer kabile şefleri isteklerini kabul ettirip uzlaştılar, bayrak direğini de kendileri değiştirdiler üstelik. Askerler çekildi. Ancak uzlaşma uzun sürmedi. Te Ruki Kawiti liderliğindeki Ngapuhi savaşçıları ve Hōne Heke, bir kez daha meydan okumakta kararlıydı ve 10 Ocak 1845’te bayrak direği ikinci kez, bu sefer Heke tarafından kesildi.
Derken efendim, yine müfreze müfreze askerler geldi, tedbirler alındı filan. 18 Ocak 1845’te demir kaplı yeni ve daha güçlü bir bayrak direği dikildi ve etrafına da nöbetçiler dikildi. Ancak daha ertesi sabah olmadan sancak direği üçüncü kez kökünden kesilip atılmıştı bile! Vali bu kez iyice öfkeliydi ama. Yeni takviye birliklerle Kororareka’ya geldi. Bu arada, Heke ve Kawiti’nin savaşçıları, kırsalda isyanı başlatmışlardı.
Vali paşa bu defa bayrak direğinin tabanı etrafında bir karakol inşa etmek için gerekli malzemelerle birlikte gelmişti. Birkaç gün içinde barakalar tamamlandı ve 20 kişilik bir askeri birlik konuşlandırıldı. İngilizler bu defa daha görkemli olsun diye limandaki bir geminin mizan direğini söküp dördüncü bayrak direği olarak diktiler. En büyük biziz!
Yine bayrak yine bayrak!
İşte dananın kuyruğu o zaman koptu. 11 Mart Salı günü şafak vakti, tüfekler ve baltalarla donanmış yaklaşık 600 Maori Kororareka’ya saldırdı. Ve tabii ilk hedef yine bayrak direğiydi! Hone Heke’nin adamları nöbetçi karakoluna saldırdı, tüm savunucuları öldürdü ve dördüncü kez bayrak direğini kesti! Öğleden sonra, orduya ait barut deposu patladı ve çevredeki binalar alev aldı. Kasaba körfeze demirleyen gemilere tahliye edilirken yaklaşık 100 kişilik garnizon çevreyi tutmayı başardı.
Bu arada İngilizler tamamen aptalca bir iş yaparak kentin bombalanmasına girişince olay çığırından çıktı. Kiliseler hariç Avrupalılara ait binalar yağmalandı ve yakıldı. Üçüncü gün, İngilizler kenti tümüyle terk etme kararı alıp, sahildeki polis binalarını havaya uçurarak denize açıldılar.
Bütün bu süreç boyunca çok sayıda asker ve sivil yaşamını yitirmiş, yaklaşık 36 kişi de yaralanmıştı. Ama daha önemlisi, Heke ve Kawiti’nin kenti ele geçirerek İngiliz sömürgecilerini aşağılamasıydı. Tabii ki kesilip devrilmiş bayrak direği bunun en açık sembolüydü. Bu arada, sömürge yetkilileri üç-beş çapulcu karşısındaki bu hezimetten ötürü çok fena öfkelendiler. Bayrak bu yahu! İndirilir mi hiç? Vali, “işe yaramazlıklarıyla Kororareka’nın kaybına ve yıkımına neden olan memurların utanç verici davranışlarını” kınadı. Korkaklıkla suçlandılar. Basın ise Maori kuvvetinin büyüklüğünü ve öldürülen yerli sayısını şişirdikçe şişirdi.
Sonrası… Sonrası 1846’ya ve daha ötesine kadar giden uzuuun bir savaşlar, çatışmalar, hileler toplamı… O kadar çok çatışma, anlaşma, sonra yeniden çatışma var ki saymakla bitmiyor. Tipik bir sömürgeleştirme süreci…
***
Bayrağa gelince… Bayrak eh, yine yerine dikildi tabii ama Kraliçe’nin beş paralık olan itibarı da arada kaynadı gitti. Heke’nin inadını yaklaşık 180 yıldır ne İngilizler unuttu, ne de Maori halkı.
Kıssadan hisse: Bayrağın büyüklüğü ve yüksekliği değil, neyi temsil ettiği önemli!