HEDEP Meclis Grubu, PKK Lideri Abdullah Öcalan ile görüşme talebiyle Meclis İnsan Hakları Komisyonu’na yaptığı başvuruda, tecridin barış hakkına saldırı olduğu belirtilerek, ‘Komisyon, bugün kendisinin de denetimine kapalı olan İmralı Adası’na bir an önce bir ziyaret düzenlemeli’ denildi
‘İmralı Mutlak Tecrit Sistemi bu bağlamda, topluma dönük politik, ekonomik, hukuki boyutları olan kapsamlı bir kuşatma, toplumun barış iradesine ve barış hakkına açık bir saldırıdır’ diyerek tecridin kaldırılması çağrısı yaptı
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP) Eş Genel Başkanları Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan’ın yanı sıra partinin diğer tüm milletvekilleri, 25 yıldır İmralı Adası’nda bulunan F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi’nde tek kişilik hücrede ağır tecrit altında tutulan ve 32 aydır kendisinden haber alınması engellenen PKK Lideri Abdullah Öcalan’a ilişkin Meclis İnsan Hakları İnceleme Komisyonu’na başvuruda bulundu.
Kürt sorunda güvenlikçi politikalar dayatıldı
Başvuruda, Kürt sorunun Türkiye’nin yaşadığı siyasal, sosyal, kültürel ve hukuksal yanı sıra ekonomik krizlerin ardındaki temel sorun olduğu belirtilerek, “Yüzyılı aşkın süredir devam eden bu sorun, günümüze kadar neredeyse kesintisiz bir biçimde inkâr ve asimilasyonla, askeri ve güvenlikçi politikalarla çözülmeye çalışılmıştır. Kürtlerin hak taleplerine yönelik bu politikaların dayatılması; beraberinde milyonlarca insanın yerinden edilmesine, on binlerce insanın yaşamını yitirmesine ve ağır insan hakları ihlallerine neden olmuştur ve olmaktadır” denildi.
Abdullah Öcalan barış için hala aynı pozisyonda
Başvuruda, PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın büyük çabaları sonucu başlayan “diyalog sürecine” de değinilerek, Abdullah Öcalan’ın bütün çabalarına rağmen sürecin 2015 yılında iktidar tarafından sonlandırıldığı belirtildi. Abdullah Öcalan’ın hala pozisyonunu koruduğu vurgulanan başvuruda, “Düşünsel ve pratik açıdan Kürt sorununun çözümüne yönelik sergilediği yaklaşım ise hem ulusal hem de uluslararası alanda ciddi bir karşılık bulmaktadır” denildi.
Bütün iletişim hakları ellerinden alındı
15 Temmuz sonrası OHAL ilanına işaret edilen ve İmralı’da uygulanan iletişimsizliğe işaret edilerek, “25 Mart 2021 tarihinden bugüne kadar ise Sn. Abdullah Öcalan ile İmralı Ada Hapishanesinde bulunan Hamili Yıldırım, Ömer Hayri Konar ve Veysi Aktaş’ın dış dünya ile telefon, faks, mektup yoluyla haberleşmesine de izin verilmemiş; aile, vasi ve avukat ziyaretleri engellenmiş, dış dünya ile bağları tümüyle koparılmış, mutlak iletişimsizlik hali hakim olmuştur” diye vurgulandı.
24 yılda sadece iki telefon
Başvuruda, Abdullah Öcalan’ın 24 yılda sadece iki defa ve kesintili olarak telefon haklarını kullandığı belirtilerek, 25 Mart 2021 tarihinden 2022 yılının sonuna kadar 238 avukat ve 79 aile-vasi görüşme başvurusu yapıldığı ancak hiçbirine cevap verilmediği ifade edildi.
İnsanlık dışı işkence meşrulaştırılamaz
İşkencenin Önlenmesi Komitesinin (CPT)’nin İmralı ziyaretleri ve son olarak açıkladığı 2020 yılı raporuna da değinilen başvuruda, “Ancak ne CPT raporlarının gereği yerine getirilmiş ne de BM’nin kararları tanınmış ve mutlak iletişimsizlik halini ortadan kaldıracak herhangi bir adım atılmıştır. Savaş ve olağanüstü hâl dahil hiçbir istisnai durum, yasal ve hukuki hakları engellenen Sn. Abdullah Öcalan’a uygulanan bu insanlık dışı işkenceyi meşrulaştıramaz” denildi.
Tecrit barış hakkına saldırıdır
Kürt halk önderinin milyonlarca insanın iradesi olduğu vurgulanan metinde, “Milyonlarca insanın siyasi iradesi olarak gördüğü, çözüm sürecinde devlet ve hükümet heyetleri ile görüşen, Kürt sorununun baş müzakerecisi ve temel siyasi aktörü olarak kabul edilen Sn. Öcalan’ın şahsına uygulanan mutlak tecrit, salt bir kişiye uygulanan işkence olarak da görülemez. İmralı Mutlak Tecrit Sistemi bu bağlamda, topluma dönük politik, ekonomik, hukuki boyutları olan kapsamlı bir kuşatma, toplumun barış iradesine ve barış hakkına açık bir saldırıdır” diye belirtildi.
Komisyona sorumluluk çağrısı
Yaşanan tecrit ile Türkiye hukukunun askıya alındığı belirtilen başvuruda, “Bu bağlamda Komisyon; Türkiye’de Kürt sorununun demokratik ve barışçı çözümü; adalet, eşitlik ve özgürlük temelinde ortak bir gelecek inşa etme ve Türkiye’nin demokratikleşmesinin önünün açılması için insanlık suçu olan mutlak tecrit koşullarının ortadan kaldırılmasında üzerine düşen görev ve sorumluluğu yerine getirmelidir” denilerek avukat ve aile görüşlerinin önünün açılması istendi.
İSTANBUL