30 yılı aşkın süredir sendikal ve demokratik haklar mücadelesi içinde yer alan, 30 yıldır aynı zamanda insan hakları mücadelesi veren, Hrant Dink cinayetinden sonra ise rejimin “tabu” saydığı konularda “düşünce ve ifade özgürlüğü” alanında Ankara Düşünceye Özgürlük Girişimi içinde aktivite gösteren, düşünceleri nedeniyle yargılanan herkesle dayanışma içinde olan sağlık emekçisi Mahmut Konuk, bu özellikleri nedeniyle önce polisin “hedefi konumuna” getirildi, ardından 677 sayılı OHAL KHK’sı ile kamudaki görevinden ihraç edildi. Ardından “işimi geri istiyorum” eylemleri nedeniyle başına gelmedik kalmadı.
Gözaltılar, işkenceler, kafa-göz-kol-bacak-boyun sakatlanmaları, idari para cezaları, “silahlı örgüt üyeliği” iddiasıyla uzun süreli gözaltılar hatta tutuklamalar da yıldıramadı, bu iddiaların hepsi “çöktü”, şimdi yeni bir “dava-davalar zinciri” ile “yargı kıskacında”!..
Artık yeni trend, “Cumhurbaşkanı’na hakaret ve halkı kin ve düşmanlığa sevk” iddiası ile yargı kıskacına alınmak.
“İşimi geri istiyorum” eylemlerinde yaptığı değerlendirmeler, ifade ettiği düşünceler polis tarafından “fezleke”ye, fezlekeler savcılığın “Özel Soruşturma Bürosu” tarafından “kes-yapıştır” yöntemi ile “iddianame”ye; iddianame de aynı yöntemle “karar”a dönüşüyor.
7 Kasım 2016 tarihli; altında iki tane “Terörle Mücadele Şube Müdürü”nün imzası bulunan; “Araştırma Raporu” başlıklı bir polis fişlemesinde; Ankara’da PKK/KCK içinde aktif olarak faaliyet gösteren ve HEDEFİMİZ KONUMUNDAKİ MAHMUT KONUK…” denmektedir.
Çok değil, bundan tam 15 gün sonra 22 Kasım 2016 tarihli 677 sayılı OHAL KHK’sı ile 14500 kişi ile birlikte işinden ihraç edilmiştir. Peki bu “rapor” doğrultusunda; “PKK/KCK Üyesi Olmak” iddiasıyla Mahmut Konuk hakkında açılmış bir “resmi” savcılık soruşturması, hazırlanmış bir “iddianame” var mıdır? Yoktur.
İşi-ekmeği elinden alınan, 40 yıllık emeği gasp edilen, bütün hak arama yolları kapatılan Mahmut Konuk, üyesi olduğu SES ve bağlı konfederasyonu KESK’in kararları doğrultusunda, ihraç edildiği işyeri önünde “İşimi geri istiyorum” eylemleri başlatmış, kendisi ile aynı durumda olan başka kamu emekçilerinin başka alanlarda yürüttüğü eylemlere de destek olmuştur.
Bu süreçte, sayısını kendisinin de tam olarak bilmediği 1000’den (bin) fazla gözaltı-kaçırma işlemiyle polisin şiddet ve işkencesine maruz kalmış, 2011’de yapılan işlemlerin tamamı takipsizlik ve beraatle sonuçlanmış, bu kez devreye konulan, sözüm ona “Kabahatler Kanunu” çerçevesinde “İdari Para Cezaları” ile yıldırılmaya çalışılmış, onbinlerce liralık İdari Para Cezaları yazılmış, her fırsatta sakatlamaya yönelik şiddet ve işkence uygulanmaya devam edilmiştir.
Para cezalarının da yargıdan dönmesi üzerine bu kez “örgüt üyeliği” iddiasıyla hedefe konmuştur.
10-18 Aralık 2018’deki ilk uzun süreli gözaltında Mahmut Konuk’a bulunan “örgüt”, bu kez “DHKP-C” olmuştur.
En “dişe dokunur iddia” da; Mahmut Konuk’un “28 Eylûl 2018’de örgüt toplantısı için İstanbul’a gittiği…” iddiası olmuştur. Mahmut Konuk bu iddiaya ilk duruşmada İstanbul’a “yeğeninin nişanı için” gittiğini gösteren “nişan davetiyesi” ve “halay” görüntülerini içeren CD ile yanıt vermiştir.
Mahkeme “tutuksuz” devam ederken 13 Ağustos 2020 tarihinde 6 kişi ile birlikte sabaha karşı evleri basılarak gözaltına alınan Mahmut Konuk, bu kez 9 Aralık 2020’ye kadar sürecek bir tutukluluk süreci yaşamıştır. İddianamedeki “örgüt” yine “DHKP-C”dir.
Tutuklanma gerekçelerinin en başında; “Adli kontrol şartlarına rağmen eylemlere devam etmeleri” ve “çok sayıda eylem yapmaları” iddiaları göze çarpmıştır.
Yine bir fikir vermesi açısından; “örgüt üyeliğine kanıt” diye iddianameye giren polis raporunda; “Mahmut KONUK’un 19.10.2019 tarihinde İstanbul’a gittiği, sabah saatlerinde ŞİŞLİ’de baz verdiği, ŞİŞLİ’deki faaliyetinin tespit edilemediği, akşam 2025’te Alibeyköy Otogarı’ndan baz verdiği ve 20.30’da Ankara’ya giden bir otobüsle İstanbul’dan ayrıldığı…” yazmaktadır.
Evet!.. Ne müthiş bir “kanıt” değil mi?
Tabii evinde yapılan aramada bulunan; “SEÇİM ÇARE DEĞİL” başlıklı, “HALK CEPHESİ” imzalı bildiri ile “hedefi tutturduk” diye düşünen siyasi polis, bildiriyi bulduğu poşette bulunan; Mahmut Konuk’un 24 Haziran 2018 seçimlerinde Ankara 1. Bölge’den Bağımsız Milletvekili Adayı olduğunu gösteren; “Anlatılan Senin Hikâyendir” başlıklı seçim broşürlerini, kocaman afişleri, el ilanlarını görmezlikten gelmiştir.
9 Aralık 2020’deki ilk duruşmada tutukluluk hali kaldırılan Mahmut Konuk hakkında 4 Haziran 2021’de 4. duruşmada, savcı mütalaasında “Beraat” talep etmiştir.
“Örgüt üyeliği” iddiasının “çürük” olduğunu gören-bilen siyasi polis bu kez yedekte tuttuğu başka dosyaları devreye sokmuştur ki işte bu savcılara; “bizim inisiyatifimizde değil, saraydaki özel bir büroda hazırlanıyor” dedirten ve hakimler nezdinde de “akan suların durduğu” Cumhurbaşkanlığına hakaret iddiasıdır.
Mahmut Konuk bu konudaki ilk cezasını hapisten çıktıktan 3 ay sonra 11.03.2021 tarihinde Ankara 44. Asliye Ceza Mahkemesi’nde tek celsede yemiştir.
27.04.2020 tarihindeki işyeri önü eyleminde polisin saldırısı ile karşılaşınca; “bizim ekmeğimizi çalanlar anayasal bir hak olan basın açıklamamıza da saldırıyor. Avukatlığımızı yapan ÇHD’li avukatları, 6 milyon oy almış bir partinin genel başkanlarını seçilmiş milletvekillerini, belediye başkanlarını, aydınları, yazarları, gazetecileri hapse atıyor, mafya babalarını, uyuşturucu baronlarını, kadın katillerini, çocuk tecavüzcülerini serbest bırakıyor” deyip Alaattin Çakıcı’nın Sedat Peker’e; “sana dansöz elbisesi giydireceğim, seni Tayyip Erdoğan da kurtaramayacak” sözlerini hatırlatarak “ortalığı mafya babalarına bıraktınız, bakınız mafyalar savaşı başladı” diye konuşması ve bu konuşmada Sedat Peker’den “Tayyip Erdoğan’ın adamı”, Alaattin Çakıcı için de “Devlet Bahçeli’nin adamı” diye söz etmesi üzerine Cumhurbaşkanına hakaretten 11 ay 20 gün hapis, Devlet Bahçeli’ye hakaretten de 355 günlük hapis cezasının karşılığı olarak 7080 TL para cezasına çarptırıldı.
Hem de tek celsede, hem de duruşma savcısı bile; “Devlet Bahçeli, Alaattin Çakıcı için ‘benim dava arkadaşımdır’ dediğinden hakaret unsuru oluşmamıştır” diye mütalaa verdiği halde…
“Pandemi” bahanesi ile duruşmaya kimse alınmadan “aleniyet” ilkesi çiğnenerek…
Şimdi bir başka dosya yine polis tarafından hazırlanarak, yine polisin fezlekesi savcılık “özel büro”da “kes-yapıştır” yöntemi ile iddianameye dönüşmüş durumda.
Yine bir eylemde; “bir ülkede futbol maçlarının seyircili mi seyircisiz mi oynanacağından araba camının filmine kadar karar vermenin bir tek kişinin iki dudağı arasında olduğu ülkedeki rejimin adı faşist diktatörlüktür” dediği için “Cumhurbaşkanına hakaretten”; “bizi ihraç ederken ‘bunlar darbe ile ilişkili-iltisaklı’ diyerek yalan söylediler” dediği için de “halkı kin ve düşmanlığa sevk etmekten” dava açılmış durumda.
İddianameye esas oluşturan fezlekenin altında S.Ç. adlı Güvenlik Şube Müdürü’nün imzası var.
“Kim bu adam?” derseniz 14 Mayıs 2021 günü saat 12.30’da Hacettepe Hastanesi heykel önünde SES’in yapacağı basın açıklaması sırasında 100 kişinin arasından polisin zorla alıp kollarından bacaklarından tutup gözaltı aracına kafaüstü fırlattığı Mahmut Konuk’un siper etmesi ile kolundan, bacaklarından, kalçasından şişlik ve morluklarla ölümden kurtulduğu saldırının talimatını veren adam.
Evet..! Polis Mahmut Konuk’u hedef haline getirmeye devam ediyor. Çoğu zaman işyeri önünde, sokakta ya da herhangi bir sendika eyleminde öldüresiye saldırdığı Mahmut Konuk bu kez de aynı polislerin hazırladığı kumpas fezlekelerinin “kes-yapıştır” yöntemi ile iddianameye dönüştüğü “Yargı kıskacında”..!
Ve konu; “Cumhurbaşkanına hakaret” olunca “akan sular duruyor”. Mahmut Konuk bu güne kadar düşünceleri nedeniyle yargılanan herkesin yanında oldu. Şimdi Mahmut Konuk ile dayanışma zamanı.
Duruşma Tarihi: 14 Aralık 2021
Saat: 11.45
Yer: Ankara Adliyesi 54. Asliye Ceza Mahkemesi