HDP’nin seçim çalışmalarını engellemek için Erdoğan’ın giderek artan oranda manipülasyonları devam ediyor: Demirtaş için, “O bir teröristtir. Adaylığı yanlış düzeltilmeli” diyor. Hakkında kesinleşmiş bir mahkeme kararı bulunmamasına rağmen Demirtaş’ın “idam hükmünden” söz ediyor… İçişleri Bakanı Soylu ise “HDP diye bir parti yoktur” diyor. Güvelik güçlerinin fiili engelleri, ülkücü faşistlerin parti binalarına, seçim araçlarına, bürolara, stantlara saldırıları sürüyor. HDP’nin, 7 Haziran 2015 seçimlerinde olduğu gibi AKP iktidarının sonunu getirebilecek yeni bir rol üstlenmesi Erdoğan’ı çileden çıkarmış durumda. AKP’li Mahalle Başkanları’na yaptığı konuşmada, “7 Haziran ve 1 Kasım’ı yaşamamalıyız. HDP’nin baraj altında kalması bizim durumumuzun iyi bir noktaya gelmesi demektir. HDP markaja alınmalı” diyor. Markaja almak, “Tutmak, perdelemek, karşı takım oyuncusunu yakından izleyerek eylemini başaramayacak duruma sokmaktır.” Erdoğan’ın bu talimatının ardından HDP’ye yönelik saldırılar artarken, Suruç’ta silahlı provokasyon yapıldı.
İki sağ bloğun birbirlerini alt etmesinin mümkün olmadığı seçim ittifakı saflaşmasında anahtar parti konumunda olan HDP’nin desteği olmadan CHP’nin başını çektiği muhalefetin AKP-MHP iktidarını alt etmesi mümkün değil. Bu nedenle sadece HDP için geçerli hale getirilen seçim barajının aşılması ve böylelikle muhalefetin parlamentoda çoğunluğu sağlaması CHP’nin desteğini gerektiriyor. Genel Başkan yardımcısı Tezcan’ın, “Bizim kimseye verilecek emanet oyumuz yok” diyerek CHP yönetiminin böyle bir sorumluluktan kaçınmasına karşın, CHP’nin sol ve sosyal demokrat kesimleri tabanda fiilen bu desteği verme eğilimindedir.
Öte yandan muhalefetin parlamentoda çoğunluğu sağlaması bu seçimin kırılma noktasıdır. Cumhurbaşkanı ve parlamento çoğunluğu aynı parti veya seçim bloğundan olmadığı takdirde, sistem daha baştan çökecektir. Bu riskin farkında olan Erdoğan, “Milletimiz işi ikinci tura bırakmadan kararını verecektir” diyerek Cumhurbaşkanlığı seçimini birinci turda bitirmeye çalışıyor. Ancak AKP’nin parlamentoda çoğunluğu sağlaması HDP’nin baraj altına çekilmesi anlamına geliyor. Ortak adayı olmayan muhalefet ise, umudunu ikinci tura bağlamış durumda. Erdoğan’ın başdanışmanlarından Mehmet Uçum’un “24 Haziran’da muhalefetin parlamentoda üstünlük sağlamaması halinde yeni bir seçimin gündeme gelebileceğini” söylemesi, sonuçtan pek emin olmayan AKP’nin seçim sonrası için de bazı planlar yaptığını gösteriyor.
İlk kez bu seçimde uygulanacak olan “2 oy 1 zarf usulü”, sandıkların taşınması ve mühürsüz zarfların geçerli olması seçim hilelerini meşru hale getirdiği için bu seçimin en önemli unsurunu sandık güvenliği oluşturmaktadır. Sandıklar seçmenler tarafından demokratik tarzda denetlenemediği takdirde, “gizli oy açık sayım” sonucundan emin olunamaz. Her tür hileye açık olan bu seçim sisteminde sandıkta kazanıp masada kaybetmemek için, sandık güvenliğinin sağlanması ve halkın oylarına sahip çıkması önem kazanıyor. Baraj konusunda bıçak sırtında olan HDP’nin baskı, provokasyon ve hile yoluyla bir-iki puan gerileterek baraja takılması, demokratik siyasetin dışlanması anlamına gelecektir. Tarihsel sorumluluğunun ana muhalefet partisi konumunda olan CHP’ye ait olacaktır. Ancak bu operasyon önemli siyasal ve toplumsal sonuçlara yol açacaktır:
1-Geriye dönüşü mümkün olmayacak tarzda tek adam diktatörlüğüne dayalı totaliter sistem kurumlaşacaktır. 2-Ulusal, sınıfsal, etnik, kültürel, inançsal ve etik düzeyde siyasal ve toplumsal hayatın ilişkileri ve güç dengeleri değişecektir. 3-HDP, demokratik siyaset kulvarında yeni alternatifler arayışına girişerek yerel demokratik meclisler ve inisiyatifler kurmaya yönelecektir. 4-CHP’nin Meclis’in üçüncü büyük muhalefet partisini dışlayarak biri faşist, diğeri İslamcı iki parti ile kurduğu ittifak başarısızlığa uğrayacaktır.
Bu bakımdan başta CHP’liler olmak üzere, devrimci, demokrat, ilerici ve yurtseverler kesimler bu olguları düşünerek oylarını kullanmalıdır.