HDP İstanbul İl Binası’na silahlı saldırının siyasi sorumlusunun Süleyman Soylu olduğunu söyleyen HDP Sözcüsü Kubilay, Türkiye’de dönüşüme öncülük edecek partinin HDP olacağını söyledi
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Sözcüsü Günay Kubilay, partisinin Genel Merkezi’nde basın toplantısı düzenleyerek, gündemdeki gelişmeleri değerlendirdi. HDP’ye saldırılarda silahlı boyuta geçildiğini söyleyen Kubilay, “Salı günü Süleyman Soylu tarafından HDP’yi hedef gösteren açıklamalar sonrasında HDP İstanbul İl binası silahlı saldırıya uğradı. İlginçtir, silahlı saldırıyı gerçekleştiren saldırgan kaçmak yerine il binamızın ötesinde bulunan Beyoğlu Emniyet Müdürlüğü’ne sığındı” diye belirtti.
Kubilay, “Silahlı saldırının, geçen dönem eş genel başkanımız Selahattin Demirtaş’ın Devran adlı öykü kitabındaki birkaç öyküyü tiyatroya uyarlayan usta oyuncu Jülide Kural’ın gösterisinden sonra İçişleri Bakanı Soylu’nun, sinemanın duayenlerinden biri olan Kadir İnanır, Demirtaş ve HDP’ye yönelik zehir saçan sözlü saldırının ardından gerçekleştiğinin altını çizmek gerekir. Bu saldırının faili kim olursa olsun siyasi sorumlusu Soylu’dur. Bütün kayıtlara bu böyle geçmelidir” diye konuştu.
HDP’ye dönük saldırıların, HDP’nin yokluğuna bağlamış bir iktidarın ‘iktidardan düşüş korkusu’ olarak da değerlendirilmesi gerektiğini söyleyen konuşmasının satır başları şöyle:
“Henüz içerde ve dışarıda istediklerini elde edememiş saray rejimi, uzun zamandır önünde en büyük engel gördüğü ve ‘inşa sürecini’ kesintiye uğratma potansiyeli taşıdığı için HDP’nin varlığına yönelik topyekûn bir saldırı başlatmış bulunuyor. HDP ile demokratik ve meşru mücadele zeminlerinde mücadele yeteneğinden yoksun ve çaresiz olanların bu tür kirli yöntemlerle sürdürdükleri saldırılar, onların çöküşünü hızlandırmaktan başka bir işe yaramayacağı gibi HDP’yi de Türkiye halklarından aldığı güçle, azimle, kararlılıkla yürüdüğü barış, demokrasi, eşitlik, özgürlük ve adalet yolundan alıkoyamayacaktır.”
‘Demirtaş’ın kalemi karşısında ne yapacaklarını şaşırdılar’
“Soylu zehir saçıyor, Erdoğan hedef alıyor. Vaktiyle siyasi arenada Demirtaş’ın bileğini bükemeyenler onu rehin alarak siyasi intikam aldıklarını sandılar. Ama ne var ki, şimdi de Demirtaş’ın kaleminin gücü karşısında ne yapacaklarını şaşırdılar. Hep bir ağızdan bir tiyatroya uyarlanan bir oyuna, oyunculara, izleyicilere, dayanışma içindeki kadınlara karşı saldırıya geçtiler. Ama ne yaparlarsa yapsınlar, hangi kirli yönteme başvururlarsa vursunlar Demirtaş’ın şahsında Cumartesi akşamı Kenter Tiyatrosu’nda gösterilen dayanışma hala sözün ve kalemin, sanatın ve sanatçının birleştirici gücünü ve dayanışmacı ruhunu ortaya koymaktadır.”
Gelecek Partisi
“HDP’ye yönelik saldırıların hepsi bu kadar değil. Gelecek Partisi’nin de Soylu’dan geri kalır yanı yok. Onlar da Demirtaş’a saldırmakta, HDP’yi karalamakta sınır tanımıyor. Siz Demirtaş’a saldırmak, HDP’yi karalamak için mi bu partiyi kurdunuz? Siz de siyasi geleceğinizi Demirtaş’a saldırarak, HDP’yi karalayarak mı kazanmayı düşünüyorsunuz? Söz konusu saldırıya konu edinen 6-8 Ekim’de Davutoğlu Başbakan, Erdoğan Cumhurbaşkanıydı. ‘Burası Türkiye’ Resmi ağızlar her şeyi tersinden söyler, her şeyi tersinden gösterirler… 6-8 Ekim olaylarının aydınlatılması için HDP bu zamana kadar 7 önerge verdi ve bütün bu önergeler AKP ve MHP gruplarınca reddedildi.”
‘HDP’ye saldırmaktan vazgeçiniz’
“Sonuç olarak Erdoğan’ın yedeğinde yürüyecek, onun izinden gidecektiniz, onun siyaset tarzını düstur edinecektiniz de neden bir parti kurdunuz, neden yeni bir parti kurmuş oldunuz? Yoksa sizin siyasi ekmek kapınız da AKP iktidarı gibi milliyetçi hamaset, ırkçı hezeyanlar, HDP karşıtlığı mı olacak? Hakkını teslim etmek gerekirse bunlar eski partinizde zaten fazlasıyla yapılıyordu. Etrafa fazlasıyla zehir saçılıyordu, saçılmaya da devam ediliyor. Eğer gerçekten siyaset yapacaksanız, Kürt düşmanlığı yapmaktan, HDP’ye saldırmaktan, Demirtaş’a kara çalmaktan vazgeçiniz.”
Suriye-Libya meselesi
“Bölgedeki gelişmelere gelince; son bir hafta içinde Erdoğan ve AKP-MHP iktidarının dış politikadaki savrulma haline hep birlikte tanıklık ettik. ‘Hafter teröristtir, darbecidir, görüşülmez ve arabuluculuk yapılmaz’ diyenler iki gün içinde 180 derece çark ederek, Moskova’da Hafter’in temsilcileriyle masaya oturdular. Türkiye’nin sadece Suriye’de değil, Libya’da da siyasi bir çözümün önünde engel, güvenilmez bir güç olduğunu bütün bölge halkları anlamış oldu. Defalarca Suriye devlet başkanı Esad’ı muhatap almayacağını söyleyen Erdoğan, yine keskin bir U dönüşüyle MİT Başkanı Hakan Fidan’ın Suriye İstihbarat Şefi Tuğgeneral Ali Memlük’le Moskova’da bir görüşme yaptığını öğrendik. Erdoğan ‘Katil Esed’ dediği rejimin lideriyle Kürt karşıtı bir ortaklık kurmak istediğini tahmin etmek zor değil. Bu arada Suriye’de İdlib ateşkesinde de sona doğru gelindiğini görüyoruz.”
Guardian gazetesinin yazdıkları doğru mu?
“İngiliz Guardian gazetesi, 2 bin Suriyeli savaşçının Türkiye üzerinden Libya’ya gönderildiğini yazdı. Bu yazılanlar henüz iktidar tarafından yalanlanmadı. Guardian’a konuşan Suriye Ulusal Ordusu kaynakları, Suriye’de 450-550 TL maaş verilen militanların Libya’da 11 bin 800 TL kazanacağını, savaşçıların altı aylık iş sözleşmesini Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti’yle imzaladıklarını, Türkiye’nin ise tüm savaşçılara Türkiye vatandaşlığı vaad ettiğini söyledi.
Şimdiye kadarki deneyimler de göstermiştir ki, sahada ağırlığını giderek arttıran Rusya için en iyi muhatap, dış politikada tökezleyen iktidarlardır. Erdoğan’ın Libya’da muhatabının Putin olduğunu açıklaması da bu bağlamda boşuna değildir. Aradığını Putin’de bulamayınca Trump’ın kapısını çalıyor olmasına da şaşırmamak gerekir. Kuzey ve Doğu Suriye’de Erdoğan’a onay veren Trump, şimdi de Libya konusunda Türkiye için devreye girmiş bulunuyor.
Bölgede, henüz kaynama derecesinde olmasa da giderek suların daha fazla ısındığı bir sürecin içinden geçiyoruz. Gerek büyük küresel güçler arasındaki azgın rekabet, gerek ABD-İran gerilimi, gerekse İran ve Türkiye gibi hem yüzyıllık sömürgeci konumunu sürdürmek, hem de bölge pazarlarından pay kapmak için yayılmacı hayaller peşinde koşma politikaları, bölgede kartların yeniden karılacağı, yeni çelişkilere ve çatışmalara kapı aralanacağını gösteriyor. Bölgedeki bütün ülkelerdeki askeri varlığına son vermesi ve bölge halklarının ortak çıkarlarını temel alan bir barışçıl politika izlenmesi yaşamsal düzeyde önemlidir.”
İşsizlik
“İşsiz sayısının 4 milyon 396’ya çıktığı Türkiye’de yoksulluk ve işsizliğin had safhaya çıktığı kentlerin başında Kürt illeri geliyor. TÜİK verilerine göre Van, Ağrı, Muş, Bitlis, Hakkâri gibi Kürt kentleri ilk sırada. Bu kentlerde gelir gider eşitsizliği de oldukça yüksek. Hem il bazında hem kişi başı gelirde Kürt kentleri 81 il içinde son sıralarda yer alıyor. Son üç sırada ise Dersim, Ardahan ve Bayburt var. İl düzeyinde kişi başına GSYH hesaplamalarında 16 bin 194 lira ile Urfa, 16 bin 68 lira ile Van ve 15 bin 121 lira ile Ağrı son üç sırada. Bu kentleri Muş, Bitlis, Hakkâri, Mardin, Batman, Şırnak, Siirt gibi kentler takip ediyor. Bu kentlerde tam bir ekonomik yıkım yaşanıyor. Sadece Siirt’te 2019 yılında 1664, Hakkâri’de 337 esnaf kepenk kapatmış.”
Kanal İstanbul
“Kanal İstanbul bir ‘mega proje’dir diyorlar. Oysaki bilimsel verilerle kanıtlandığı gibi İstanbul’a kanal konusuna aç gözlü bir tüccar gibi rant kapısı gözüyle bakmayan hiç kimsenin sıcak bakmasının mümkün olmayacağı gibi büyük bir ekonomik yıkım ve ekolojik felaket demek olduğunu bilmesi için de uzman olmasına gerek yoktur. Çok iyi ifade edildiği gibi ‘ya Kanal ya İstanbul’ var. Ötesi yıkımlara, felaketlere kapı açmaktır. Bağrından çıktığı doğaya yabancılaşmamış, metabolik yarılmaya uğramamış, gözünü kar hırsı bürümemiş hiç kimse böyle bir ekonomik yıkım ve ekolojik ölüm projesine evet diyemez. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı İmamoğlu, Kanal İstanbul’un güzergahından 30 milyon metrekare arazi alımı yapıldığına dikkat çekti. İktidara soruyoruz: Kimlere söz verdiniz? Kanal olarak düşündüğünüz hat boyundaki bu arazileri kime sattınız, kimlere peşkeş çektiniz? Açıklayın, herkesin bilmeye hakkı var. ‘Ticari sır’ örtüsünün altına saklanmayın. Dürüst ve düzgün iş yapıyorsanız, doğaya ve halka yararlı bir iş yapıyorsanız, halktan neden gizliyorsunuz?
Yeri gelmişken değinelim. Erdoğan ‘Biz Ferhatız dağları deleceğiz’ demiş. İnsanın gülesi geliyor. Siz nere, Ferhat olmak nere? Siz nere, dağları yüreğindeki aşk ateşiyle delecek sevda nereee? Hayır siz isteseniz de Ferhat olamazsınız. Hiç kusura bakmayın ama siz para dışında, dünya nimetleri dışında kimseye sevdalanamazsınız. Sizin için en değerli şey paradır. Siz ancak paraya aşık olur, para için dağları deler, hatta para için büyük iş makineleriyle dağları bile yok edebilirsiniz. Buna zerre kadar kuşku duymuyoruz.”
Yapılacak konferanslar
“Önümüzdeki günlerde büyük konferansımız ve büyük kongremiz gerçekleştirilecek. Bu kongre ve konferans ışığında şu değerlendirmeleri yapmak istiyoruz. AKP-MHP iktidarı sorunları demokratik siyaset zeminlerinde çözebilecek siyasi perspektiften ve programdan yoksundur. Önümüzdeki dönemde yeni bir siyasal sürecin yolunu açmak ve demokratik ve meşru yollardan bu siyasi iktidardan kurtulmak öncelikli bir görevdir.”
Erken seçim çağrısı
Hatırlanacağı gibi HDP, 20 Kasım’da açıkladığı bir deklarasyonla AKP-MHP iktidarına hodri meydan demiş, erken seçim çağrısı yapmıştı. İktidarın her geçen gün siyasi kan kaybının hızlandığı, ‘Mehdi’nin ordusu’ gibi yasa dışı özel savaş aygıtlarıyla iktidara tutunma çabalarının deşifre edilmiş olması, iktidarın bir erken seçimden öcüden korkar gibi korktuğunu ortaya koyuyor. HDP, önümüzdeki dönem böyle bir kitlesel halk hareketinin imkanlarını eşiğinde bulunduğu büyük konferans ve kongresinde konuşacak ve inşası için kolları sıvayacaktır.
Dönüşüme öncülük edecek parti HDP’dir
İktidar siyasi ufkunu yitirmiş ve yan yollara sapmaya başlamıştır. Türkiye’nin görünür geleceğine projeksiyon tutacak, yeni bir demokratik siyasal sürecin inşasına ve toplumun beklentilerine yanıt verebilecek demokratik bir değişim, dönüşüm sürecine öncülük edebilecek programa sahip yegane parti HDP’dir, HDP’ye yön verecek üçüncü yol çizgisidir. HDP bu topraklara özgü enternasyonalist perspektifle biçimlenmiş bir ‘Türkiye Partisi’dir ve Türkiye halklarının demokratik ve meşru mücadele zeminidir. HDP, bu bakımdan çoğulcu yapısı, radikal demokrasi anlayışı ve üçüncü yol çizgisiyle farklı ve özgün politik bir partidir.”
AKP’ye geçen belediyeler
Kubilay, AKP’ye belediye başkanlarının transfer edilmesine ilişkin kendisine yöneltilen soruyu da “Bu soruda dile getirilen konu AKP iktidarının ne kadar çaresiz olduğunun ve yan yollara saptığının açık ifadesidir. Ama bunların hiçbiri bu hükümetin gidişini durduramayacaktır dışarıdan devşirme yollarla belediyelerle AKP iktidarını kurtarmak mümkün olmayacaktır” diyerek, yanıtladı.
ANKARA