Erdoğan’ın gerçeklikten koptuğu, insanların yaşadıkları ağır ekonomik ve sosyal gerçeklere yabancılaştığı değerlendirmeleri yapılıyor. AKP çözülme sürecine girmiş, ancak hala en çok oy alan parti özelliğini de koruyor. Bu durumu kimi muhalif çevreler hayretle karşılıyor.
Erdoğan gerçeklikten koptu tespiti doğru. Ancak sadece Erdoğan mı koptu? Erdoğan’a bu eleştiriyi yapanlar kopuk değil mi? Aslında Erdoğan’dan çok daha fazla kopukturlar.
Bugüne nasıl gelindi? Bu çevreler öncelikle bu soruyu sorar ve cevabını hiçbir “ama, fakat, lakin” bağlaçlarını kullanmadan cevap verebilirlerse, çıkışa yönelebilirler. Aslında bu soruyu her birey kendisine sormalı ve cevaplaması durumunda çözümler de peşisıra gelir.
Gerçek nedir? Var olanı olduğu gibi kabullenme, onu benimseme diye tanımlanabilir. Taş taştır; ona ağaçtır denirse gerçeklikten kopuş başlar. İnsanlara o taş değil, ağaçtır demesini gücü kullanarak kabul ettirmeye çalışılırsa; insanlardan bir kısmı onun taş olduğunu bilir ama korkudan ona ağaç demek zorunda kalabilir. Diğer bir kesim ister korku ister çıkar isterse zamanla onun gerçekten ağaç olduğuna inanmaya başlar. Böylece gerçeküstü bir zihin veya düşünce şekli oluşur. Bu hale getirilmiş toplum; değişik konularda da gerçeküstü düşünme eğilimine daha rahat girer.
Bu perspektifle devlet olgusuna bakılırsa, en az yüzyıldır gerçeküstü temeller üzerinde inşa edilmeye çalışılan bir durumla karşılaşılır. Herkes Türk’tür; Kürt yok, Laz yok, Çerkes yok diyerek yoklar listesi uzar. Herkes Türk’tür ifadesi bile tartışmalı hale gelir. Türk, hangi Türk? Türk kimdir?
Varlık, farklılık anlamında varlıktır. Farklılığı yok saymak gerçeklikten kopuş, gerçek dışı yaşam olur. Yüzyıldır bu ülke, insanı toplumsal hakikat veya gerçeklikten koparmak için her tür uygulama yaptı, hala da yapılmaya devam ediliyor. Gerçekle gerçek olmayan ters yüz edildi, yer değiştirdi.
Anaokulundan başlayarak genç dimağlar teklik, diğerlerinin yokluğu üzerinde zihinler inşa edilmeye çalışıldı. Gerçekle bağ önemli oranda koparıldı. Hal böyle olunca gerçeğin kabulünde zorlanmaların yaşanması kaçınılmaz oldu. Geriye kalan da demagoji oldu. Demagojik yönetim gerçeğin yerine geçti. Özcesi bu ülke yüzyıldır ağırlıklı yalan ve demagoji ile yönetilmeye çalışıldı.
Faşizm gibi her türlü yönetimsel hastalık, bu biçimde gerçeklikten kopuş zemininde doğdu ve yükseldi. Dolayısıyla kendilerini muhalefet olarak konumlandırdıklarını iddia eden çevreler, iktidara gelmeleri halinde mevcuttan çok farklı sonuçlar ortaya koyamazlar. Bunların önemlice bir kesimi devletin kuruluşunda yer alanlardır. Hala bu geçmişten bir kopuş yapmadılar. Türk dışında başkası yoktur diyenlerdir. Tüm farklılıkların inkarında hemfikirler. O yüzdendir HDP ile bir resimde yer almak istemiyorlar.
Konya’da bir Kürt ailesine yapılan katliam ve yedi üyesinin katledilmesine, “aileler arası husumettir, ırkçı saldırı değildir, büyütmeyelim” demektedirler. En az AKP kadar gerçekten kopukturlar. HDP, gerçeklikle bağı en güçlü olduğu için karşılar. Çünkü HDP, toplumsal varlığın inkarını reddeder, onları olduğu gibi kabul eden bir programa sahip. Gerçeğin zihniyette toplumsallaştırılmasını amaç edinen 3. Eğilim olarak öne çıkmaktadır. Gerçekten kopanların muhatap alması da bu yüzdendir.