HDP’nin hazine yardımı olan hesaplarının bloke edilmesiyle nasıl bir ortamda seçime gidildiği, görmek istemeyenler açısından da netleşmiştir artık.
Bazen faşizmin adımlarına hazırlıklı olmak için almamız gereken tedbirleri konuşamıyoruz. HDP kapatılacak dendiğinde moral bozmakla suçlandığımız oluyor. Faşizmin varlığının ve atacağı adımların boyutunun önceden tahmin edilmesi ve hazırlıklı olunması politik bir görevdir. Bahis oyunu oynamıyor, siyaset yapıyorsak olası kötü koşullara hazırlıklı olmak durumundayız.
Hukuka aykırılık tartışması veya alınan kararlarda mantık aramak artık hükmünü yitirmiştir. Hukuk Saray rejimi tarafından oyuncağa döndürülmüştür. Hukuksuzlukları engelleyebilecek tek güç örgütlü halk gerçeğidir. Bu anlamda HDP’nin örgütlülük seviyesi eskinin gerisinde olsa da iktidar için korkutucu boyuttadır. Hele ki HDP’nin seçimlerde belirleyiciliğiyle birlikte düşünüldüğünde Saray rejimi HDP’ye baktıkça sonunu görmektedir. Tüm bu saldırıların nedeni budur.
Faşizmden kurtulmak isteyen demokrasi güçlerinin HDP’nin etrafında kenetlenmekten başka çaresi yoktur. Her kim ki HDP’ye mesafe koyar, solcuyum deyip karşısına alırsa faşizmle işbirliği yapmakla itham edilmelidir. Bu durum artık bu kadar nettir!
Peki HDP etrafında kenetlenmek yeterli midir?
Hayır!
Emekçi halkların yaşadığı ağır ekonomik krize karşı örgütlenmesi, biz sosyalistlerin bu süreçteki en önemli görevidir. Herkes işini yapmalıdır. Kürt halkının öncüsü ve politik hareketi vardır, gereğini yapmaktadır. Bizim görevimiz o hareketle doğru ilişki kurmaktır, bu ilişkinin demokratik siyasetteki zemini de HDP’dir. Kürt halkına akıl vermek değildir, Kürt hareketinin alternatifi gibi hareket etmek hiç değildir mesela görevimiz.
Seçim sathı mahaline girildiği açık bir şekilde ortada. Seçim sürecinde bizi neyi beklediğini anlamak için müneccim olmaya gerek yok. Parti kapatma, saldırıların arttığı, savaş çığırtkanlığı yapılacak bir dönem olacağı çok açık. İktidar bir taraftan da emekçilerin oyunu tekrar devşirmek için EYT düzenlemesi yapıyor, asgari ücrete %54 zam yapıyor, daha yaparız, diyor. Sokağın hem iktidar hem muhalefet tarafından yasaklandığı bir ortamda, bu koşullarda seçime gidiyoruz. İktidarı için en büyük tehdidin Kürt halkıyla Türkiyeli emekçilerin buluşması olduğunu çok iyi bilen Saray rejimi HDP’ye sopasıyla saldırırken emekçilere de havuç sunuyor. Ama sundukları 1 ay geçmeden eriyecek, ekonominin gidişatı ortada.
Geniş emekçi kesimleri sadece sandığa kilitleyen ve HDP’ye mesafe koyan muhalefet göz göre göre faşizmin değirmenine su taşıyor.
Önümüzdeki süreçte bizlerin sandık-sokak dengesini çok iyi kurarak hareket etmesi gerekiyor. Ne seçim hiç olmayacakmış gibi hareket etme ne de sadece seçime endeksli düşünme lüksümüz yok.
Asgari ücretin açıklanması ardından emekçiler ücretlerin asgari ücrette eşitlenmesine karşı geçen yılın başında olduğu gibi hareketlendi. Yasağa rağmen greve çıkan Bekaert işçilerinin; ağır çalışma koşullarına, tacize, mobbinge karşı direnen Koç Üniversitesi Hastanesi işçilerinin kazanımları umut oldu. Enflasyon karşısında ücretlerin hızla eriyeceği ve zamlı ücretlerin ancak şubat ayı başı gibi alınacağı düşünüldüğünde geçen sene olduğu gibi mart ve nisan ayları ekonomik temelli gerilimlerin daha yüksek olacağı aylar olacak. Tam da seçim arifesinde… Devrimci demokrasi seçeneğini gözle görünür, elle tutulur bir hale getirmek için bu gerilimlerin içinde olabilmeli, sevk ve idaresine aday olabilmeliyiz.
Bunu yaparken emekçilerin sağın ideolojik hegemonyasının dışına çıkarılması çok önemli bir görev olarak durmaktadır. Faşizmin yenileceği bir ortamda sağ restorasyoncu seçeneğin güçlenmemesi buna bağlıdır.
Saray rejimi bölgede Kürt hareketinin statüsünü geriletmek yaklaşımıyla seçime böylesi bir ortamda beka söylemleri üzerinden girmeyi tercih edecektir. Ekonomik düzenlemelerle bir yere kadar yol alabilir. Yaptığı ücret zamları bir ayı geçmeden eriyecek, emekçiler yine yoksulluk hatta açlıkla baş başa kalacak. Bu durumda gerilim politikaları üzerinden kitleleri manipüle etme, 6’lı masayı bölme taktiği tek silahı olacak. Geniş emekçi kesimlerin bu manipülasyonlara karşı bilinçli hareket edebilmeleri için var gücümüzle çalışmalıyız. Savaş politikalarına karşı halkların kardeşliği, emekçilerin soyulmasına karşı işçilerin birliğini örgütlemek bize geleceğimizi kazandıracaktır.
Dünyadaki farklı örneklerde faşizm gitse de yerine sağ restorasyoncu seçeneğin geldiği sıklıkla görülmektedir. Biz de aynı kaderi paylaşmamak için sağ restorasyon seçeneğinin karşısında en büyük bariyer olan HDP’nin korunması, geliştirilmesi, aynı zamanda da emekçiler içinde örgütlülüğümüzün yaygınlaştırılması göreviyle yüz yüzeyiz.