HDP’nin önümüzdeki sürece ilişkin yol haritasının bu bölgesel ve küresel güç dengelerine göre şekilleneceğini, HDP’nin toplumsal kesimlere ulaşma konusunda, etkili ve sonuç alıcı alternatif siyasal ve örgütsel bir hazırlık yaptığını belirtebiliriz
HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Azad Barış
HDP 23 Şubat’taki 4. Olağan Kongresi’ni, önemli bölgesel ve küresel gelişmelerin ortasında gerçekleştirecektir. İçinden geçtiğimiz süreç hem Türkiye, hem Kürdistan, hem Ortadoğu, hem de küresel anlamda büyük değişimlere gebe bir süreç. Bu süreçte mevcut otoriter rejimlerin kurumsallaşması tehlikesi olduğu gibi demokratik, kadın özgürlükçü çoğulcu ve çok renkli alternatif seçeneklerin hayata geçirilmesinin de mümkün olduğu bir süreç. Bu anlamda HDP’nin yeni döneme dair örgütsel formülasyonu, iç ve dış dinamiklerle kuracağı ilişkiler bağlamında tarihsel bir döneme tekabül etmektedir. Dolayısıyla HDP’nin önümüzdeki sürece ilişkin yol haritasının bu bölgesel ve küresel güç dengelerine göre şekilleneceğini, HDP’nin toplumsal kesimlere ulaşma konusunda, etkili ve sonuç alıcı alternatif siyasal ve örgütsel bir hazırlık yaptığını belirtebiliriz. HDP’nin yol haritasının şekillenmesinde merkezle yerel ve periferi arasındaki etkileşim ve koordinasyonun belirleyici olacağını, bu haritanın şekillenmesinde toplumu oluşturan bütün dinamiklerin karar alma süreçlerine dahil edilmesinin önemli olduğunun altını çizmek gerekir. HDP’nin önümüzdeki döneme ilişkin yol haritasını ve nasıl bir siyasi hat izleyeceğini şu başlıklar halinde özetleyebiliriz:
Yol haritası başlıkları
o Ortadoğu’da küresel ve bölgesel devletlerin emperyal arzuları, kitlelerin milliyetçi ve ırkçı histerilerin kurbanı edilerek icra edilen kanlı ve tehlikeli savaşta etnik kimliği ve inancı her ne olursa olsun halklarımızın yanında olma, sömürgecilere karşı yürütülen demokratik mücadelelerin bir parçası olarak kendimizi konumlandırma göreviyle karşı karşıyayız.
o Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi olarak değiştirilen ve aradan geçen süreçte Türkiye’de ciddi bir yönetim krizi ortaya çıkaran yeni sistem faşizmin kurumsallaşması sürecidir. 2017’de hayata geçirilen bu sistem gayrimeşru bir sistemdir ve bu sistemi yenilgiye uğratmak siyasi varlığımızın bir gereğidir.
o Kürt sorunu bu ülkenin ömründen daha büyük bir sorundur. Yüzyıllık Cumhuriyet deneyiminden önce başlayan bu sorunun derhal çözülmesi hem Türkiye hem de bölge demokrasisi açısından elzemdir. Bu sorunun demokratik çözümü ve Ortadoğu’da barışın sağlanması için İmralı’da Sayın Abdullah Öcalan üzerindeki mutlak tecridin kaldırılması gerekir.
o Cumhuriyetin kuruluşundan bugüne, umumi müfettişlikten kayyımlara uzanan ve faşizmin kurumsallaşmasının en önemli dinamiği olarak gördüğümüz kayyım rejimi bugünkü sistemin sürdürülemez bir sistem olduğunu göstermektedir. Kürt şehirlerinde hayata geçirilen bu sistemin yeni rejimin bir staj alanı olduğunu ve burada inşa edilen sistemin daha sonra bütün Türkiye’ye ihraç edileceği öngörüsünden hareketle, bu sisteme karşı mücadelenin daha güçlü bir şekilde yapılması, katılımcı yerel demokrasi anlayışıyla, radikal demokrasi mücadelesiyle örgütlenmenin güçlendirilmesi gerekir.
o İktidarın savaş merkezli onto-politik konumlanışı ve ülkenin bütün kaynaklarının savunma sanayine, savaşa, işgal girişimlerine aktarılması, büyük bir iktisadi kriz ve yoksullaşma yaratmıştır. İnsanların geçim sıkıntısından intihar edecek noktaya gelmesi, iktidarın ülkeyi getirdiği noktanın resmidir. Yoksulların, çiftçilerin, küçük üreticilerin, işsizin, asgari ücret ile geçinme mücadelesi verenin, emeklinin bir araya geldiği bütünlüklü bir toplumsal emek ve sınıf mücadelesini daha güçlü politikalarla sürdürülmesi gerekir. HDP’nin radikal demokrasi mücadelesi aynı zamanda bir sınıf mücadelesidir. “Üreten biziz, yöneten de biz olacağız” şiarıyla diplerde birikmiş öfkeyi daha güçlü ve sonuç alıcı bir şekilde örgütlenmenin zamanı.
Demokratik İttifak hattı!
HDP, Türkiye’de AKP-MHP blokunun inşa edip kurumsallaştırmaya çalıştığı faşist ittifaka karşı, halkların, kadınların, farklı din ve mezheplerin, farklı siyasal ve sınıfsal temsillerin ve demokratik bütün dinamiklerin tabandan tavana doğru yatay örgütlenme modellerini aynı çatı altında toplamayı, aynı mücadele hattında buluşturmayı şiar edinmiş bir partidir. Yeni dönemde şimdiye kadar başlatmış olduğumuz ittifak hattının çıtasını yükseltmeye, ulaşamadığımız bütün kesimlere ulaşmaya, ülke içindeki, bölgedeki ve dünyadaki enternasyonal ağlarla ilişki ve etkileşim halinde olmaya devam edeceğiz. Halihazırda zaten bu ittifakların bir toplamı olan partimiz, yeni dönemde bu ağları güçlendirmeyi temel bir görev olarak önüne koymuştur.
İttifak perspektifi
HDP olarak yeni dönemdeki ittifak perspektifimizi 2 başlık altında özetleyebiliriz. Birincisi hem Türkiye’deki sol, sosyalist ve demokrat güçlerle kurduğumuz ittifak hattını daha da güçlendirip, AKP-MHP blokunu durduracak hamleleri hayata geçireceğiz. İkincisi ise Kürt siyasi partiler, demokratik platformlar ve taraflarla bir süredir başlattığımız görüşmeleri daha ileri bir noktaya taşımaya, Kürt ulusal birliğinin inşasında demokratik zeminimizin, mücadele deneyimimizin imkanlarını kullanmaya devam edeceğiz. Bu iki başlıkta özetlediğim ittifak perspektifimiz, iktidara karşı demokratik mekanizmaları güçlendirme ve lokomotif rol oynama misyonumuzun bir gereği ve sonucudur. HDP olarak ittifak perspektifinin, bizim çoğulcu yapımızı tarif eden, bizi güçlendiren bir formülasyon olduğu gerçeğinden hareketle, yeni dönemde bu arayışımızın daha etkili ve sonuç alıcı bir noktaya doğru evrilmesi için bütün imkanları kullanacağız.
Öncülük sorunsalı
Bu dünya iki yüzyıldır faşizmin farklı türleri ile karşılaştı. İster 20. yüzyıl faşizmi ister 21. yüzyıl neo faşizmi olsun her yerde devleti ele geçirmeye çalışan bir anlayış var. Dünyada yükselen sağ popülizmin otoriter anlayışı ve yarattığı krizlere karşı sol popülist liderliklerin çıkma arzusunun yükselmesinin anlaşılır bir tarafı var. Ancak unutmamak gerekir ki popülizm ister sol ister sağ olsun sorunların kaynağına beşiklik eden bir karaktere sahiptir. Bu anlamıyla eğer öncülükten kasıt dönemin sağ liderliklerine karşı hızlı bir şekilde beklenti yükseltecek sol liderlik/öncülük ise HDP’nin böyle bir öncülük sorunu yoktur.
Bunun dışında öncülüğü toplumun sorunlarını sahiplenerek çözüm yolları geliştirmeye çalışacak kurumsal bir yapı kastediliyorsa bu doğrudan HDP’yi ilgilendirir. HDP’nin 2012’de kurulduğunu göz önüne alacak olursak bugüne kadar yaklaşık 3 yılını barış süreci 5 yıla yakın bir süreci de savaş ve çatışma dönemi içinde geçirdi. Siyasilerin rehin alınması, şehirlerin abluka süreçleri, belediyelerde iradenin gasp edilerek kayyım atanması, sınır ötesi Kürt halkının iradesine yönelik düşmanca tutum, ülke kaynaklarının yandaşlara rant olarak dağıtılması gibi yoğunlaştırılmış bir baskı sürecini ülke ile birlikte bizim partimiz de yaşadı. Elbette kristalize olan bu baskı süreçlerinin doğrudan hedefi bizim partimizdi.
Son kongremizden bugüne geçen 2 yılda partimiz yerellerden başlayarak saldırılara karşı sadece savunma pozisyonunda değil aynı zamanda faşizmi çökertme konumuna geçmesi için uzun soluklu adımlar attı. Özellikle son bir yıldır örgütleme konferansları, yuvarlak masa toplantıları, paneller, forumlar gibi yöntemler ile yeni mücadele yolları geliştirmeye çalıştık. Atılan bir adımın sonuç verdiğini görmek için zaman geçmesi lazım. 31 Mart ve 23 Haziran seçimlerinde izlenilen strateji de bu zamana yayılmış mücadele ataklarının birer sonucuydu. Şimdi ise savuma konumundan toplumu dönüştürme ve inşa etme sürecini yaşıyoruz. Yani öncülük sorunu olarak tanımlanan şey, kişilerden bağımsız olarak kurumsal bir forma kavuşturulmaya çalışılıyor. Kısacası öncülük problemini kurumsal olarak çözünce öncü kadrolar, öncü siyasetçiler, öncü düşünceler diyalektik açıdan gelişecektir. Hem felsefi olarak hem pratik olarak hem de bir anlamıyla praksis olarak bu durum böyledir. Eleştirilerle yüzleşen, ders çıkaran, ilkelerini uygulayan ve inşa sürecine geçen bir partinin öncülük sorununu da çözecektir.
Yakın zamanda oldukça geniş kesimlerle olabildiğince geniş yelpazelerde tartışmalar yürüttük. Radikal soldan mütedeyyinlere, sosyal demokratlardan liberal sol diyebileceğimiz farklı çevreler yüzünü HDP’ye dönmüş durumdadır. Bu durum bile öncülük konusunda toplumda sorunun çözüme gittiğini göstermektedir.
Demokratik iktidar inşası!
Öncelikle hem Türkiye’de hem bölgede hem de dünyada ortaya çıkan, yayılan büyük otoriter ve faşizan dalgaya karşı, alternatif demokratik iktidarı yaratmanın bir zaruret olduğunu belirtmek isterim. Bu gelişmelere paralel olarak ortaya çıkan büyük popülist siyaset ve liderlerin kişisel arzularının etrafında şekillenen yeni politik nizamın araçlarını bertaraf etmek için güçlü bir şekilde demokratik mekanizmaları hareket geçirmek, fonksiyonel araçları çoğaltmaya ihtiyacımız var. Bu bağlamda alternatif bir iktidar gücünün imkanlarını açığa çıkarma konusunda şunları sıralayabiliriz:
o Türkiye toplumunu oluşturan bütün farklılıkların eşit haklar temelinde birlikte yaşamlarını temel bir düstur edinen, sömürü ve eşitsizlik biçimlerine, envai çeşit egemenlik ilişkilerine son verme mücadelesini güçlendiren alternatif eşitlikçi, özgürlükçü, ekolojik ve demokratik bir toplumu inşa etmek.
o Faşizan saldırıların ve totaliter eğilimlerin yoğunlaştığı bütün dünya deneyimleri aynı zamanda kadınlar üzerindeki tahakküm ilişkilerinin de kendini yeniden ürettiği deneyimlerdir. Buna paralel olarak kadınlar üzerindeki politikaların taciz, tecavüz ve şiddet sarmalı gün geçtikçe artmaktadır. Buna karşı başta Rojava kadın devrimiyle dünyanın dört bir yanında kadınlar direnişi büyüterek alternatifsiz olmadıklarını gösterdi. Kadın özgürlükçü toplumsal bir nizamın büyümesi ve güçlenmesi, alternatif demokratik iktidarın olmazsa olmazıdır.
o İktidarın 20 yılda ülkeyi getirdiği nokta, büyük ekonomik geleceksizlik, umutsuzluk ve işsizlikle beraber yoksullaşmaya karşı alternatif, yerel üretim alanları yaratmaya dönük çalışmalarımızı yeni dönemde daha güçlü bir şekilde sürdüreceğiz.
o Katı merkeziyetçi yeni devlet nizamına karşı, demokratik ulus fikri etrafında çoğulcu, eşitlikçi, kadın özgürlükçü ve yerel demokrasiyi güçlendirerek kendi alternatiflerimizi üretebilmeliyiz.