HDP Sözcüsü Günay Kubilay, 23 Haziran’da yenilenecek olan İstanbul seçiminde nasıl bir karar alacaklarına ilişkin, böyle bir sorunun en az sorulması gereken partinin HDP olduğunu belirterek, ‘HDP’nin ne yapacağı bellidir’ ifadesini kullandı.
HDP Sözcüsü Günay Kubilay, Partisinin genel merkez binasında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. PKK lideri Abdullah Öcalan’a yönelik tecrit ve tecridin kaldırılması talebiyle devam eden açlık grevi-ölüm orucu eylemlerine değinen Kubilay, bu sorunun sadece HDP ile hükümetin sorunu olmadığını kaydetti. Kubilay,
Yenilenecek İstanbul seçiminde HDP’nin nasıl bir tavır alacağına ilşkin de konuşan HDP sözcüsü, ” HDP’nin ne yapacağı bellidir” dedi.
‘Bu adımın arkası gelmelidir’
2 Mayıs’ta gerçekleşen Öcalan görüşmesi ile ilgili konuşan Günay Kubilay, bunun geç kalmış ama önemli bir adım olduğun belirterek şunları söyledi: “Sayın Öcalan ile avukatları arasında yapılan bu görüşmeyi çok değerli ve önemli buluyoruz, bir kez daha altını çizerek söylemek isterim ki avukat görüşmesinin bundan sonra da devam etmesi gerektiği açık şekilde ortadadır. Sayın Öcalan’a bu zamana kadar uygulanan bu mutlak tecrit Anayasa’ya da yasalara da ilgili uluslararası sözleşmelere de aykırı bir uygulamaydı.”
‘İnsanlık suçu’
“Tecrit her şeyden önce insanlık suçu ve insanlık dışı bir uygulamadır.” diyen Kubilay sürmekte olana açılık grevleri-ölüm oruçlarına da değinerek şu ifadeleri kullandı: ”Burada istenilen yeni bir yasa yapılması değildir, Anayasa’da olmayan herhangi bir maddenin Anayasa’da değişiklik yapılarak düzenlemesi değildir, uluslararası sözleşmelerde olmayan herhangi bir hakkın yeniden düzenlenmesi de değildir. Bütün bunların hepsinin sadece bu zamana kadar yasalara, Anayasa’ya ve uluslararası sözleşmelere aykırı olan bir hakkın tekrar uygulanmasıdır. İstenilen budur. O bakımdan da bu konuya herkes eğilmelidir. “
‘Darbeler sadece silahla yappılmıyor’
Konuşmasında seçimlere de değinen HDP Sözcüsü Kubilay, şu değerlendirmelerde bulundu: “31 Mart yerel seçimleri sona erdikten sonra olağan dışı gelişmeler söz konusu oldu. Bu gelişmelerin en başında HDP’nin 6 belediye eşbaşkanı ve 56 belediye meclisi üyesi olmak üzere mazbatalarına el konuldu. KHKli oldukları için bu arkadaşlarımız mazbataları verilmedi. Dün akşam itibariyle gene Kürt illerinde 10 muhtarın mazbatasına el konulmuş. Bununla yetinilmedi, arkasından 6 Mayıs’ta İstanbul’da YSK eliyle İstanbul seçimlerinin yenilenmesini isteyen bir sandık darbesi yapıldı.İstanbul’da seçimlerin yenilenmesi YSK eliyle yapılmış bir sandık darbesidir. Darbeler sadece üniformayla, silahla yapılmıyor. Bunların her biri kendi içinde farklı araç ve yöntemlerle gerçekleştiriliyor. Dolayısıyla 6 Mayıs’ta İstanbul’da gerçekleştirilen saray darbesi ne ise, bizim 6 belediye başkanımızın 56 belediye meclis üyemizin mazbatasına el koyan anlayış da aynıdır. YSK kararları bir kez daha hukuka ve YSK içtihatlarına ters, direktiflerle verilmiş bir siyasi karardır. Hukuksal dayanağı yoktur ve gayrı-meşrudur. “
Kışanak ve İmamoğlu benzetmesi
“Bütün toplumsal muhalefete Parlamento içi ve dışı muhalefete şu hatırlatmayı yapmak isterim” diyen Kubilay, ” Ekim 2016’da sayın Gültan Kışanak mazbatasına ve 6 belediye başkanının mazbatasına el koyan zihniyet ne ise Sayın İmamoğlu’nun mazbatasına el koyan zihniyet de aynıdır. Onlar aynı tornadan çıkmış ikiz kardeşlerdir“ sözlerini kaydetti.
‘HDP’nin ne yapacağı belidir’
Dün kayyumla yapılanın bu gün başka araçlarla yapılmaya çalışıldığını belirten HDP sözcüsü, İstanbul’da ne yapacaklarına ilişkin süren tartışmalara ilişkin de şunları söyledi: ”Herkes HDP’ye soruyor, yahu siz ne yapacaksınız? HDP’nin ne yapacağı belli değil mi? HDP’nin ne yapacağı bellidir. Belki de en az soru sorulması gereken HDP’dir. Bir otoriterleşme sürecinin, bir despotik siyaset tarzının uzun zamandan beri bu ülkeyi kasıp kavurduğunun altını sürekli çizen HDP’dir. Bunun karşısında demokrasiden, barıştan, özgürlükten, haktan ve hukuktan yana olacak olan bir HDP’nin bundan başka politikası ne olabilir?”
HDP sözcüsü sözlerini şöyle sonlandırdı:” Görüşme süreci işlemeli, bu adım mantıklı bir sonuca ulaştırılmalı, açlık grevleri ve ölüm oruçları sona ermelidir. Artık başta anneler olmak üzere hiçbirimizin başka acıya tahammülü kalmamıştır.”
ANKARA