Hüseyin Aykol
Halen Ankara-Sincan 2 nolu F Tipi Cezaevi’nde bulunan HDP eski MYK üyesi Bülent Parmaksız, tutuklandıktan sonra yaşadıklarını bana gönderdiği mektupta şöyle anlatıyor:
“Ben 25 Eylül 2020 günü gözaltına alındım. 2 Ekim 2020 günü tutuklandım. Tutuklandığımız gün Sincan Cezaevi Kampüsü’nde bulunan 1 nolu Yüksek Güvenlikli Cezaevi’ne getirildik. Oysa avukatlarımız karantina uygulaması nedeniyle 10-14 günlüğüne L Tipi Cezaevi’ne götürüleceğimizi ve sonra da bir başka cezaevine sevk edileceğimizi söylüyordu. Kobanê gösterileri bahane edilerek tutuklanan HDP’lilerden 10 erkek 1 nolu Yüksek Güvenlikli Cezaevi’ne konulduk. Kadın arkadaşlar ise Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’ne götürüldüler.
Yüksek Güvenlikli Cezaevi sistemi tek kişilik hücrelerden oluşuyor. Söz konusu oda-hücrede tek kişi kalabiliyor. 5-6 adım büyüklüğünde. Tuvalet-banyo için 4 metrekare. Kalan 12 metrekare ise yaşam alanı olmak üzere toplam 16 metrekare. İçeride yatak, elbise dolabı, plastik masa-sandalye ve mutfak tezgâhı var. Başkaca bir şey yok. Üç katlı bir bina. Her katta sıra sıra hücreler var. Fakat hiçbir yerden havalandırmaya açılan bir kapı yok.
Giriş işlemlerimiz yapıldıktan sonra belirttiğim tekli ‘odalara’ konulduk. 10 kişiydik. Hepimizi ayrı ayrı odalara koydular. 21 gün boyunca orada tek başına kaldım. Havalandırmaya da tek başıma çıkarıldım. Günde bir saat. Hücreden havalandırmaya giderken arıyorlardı; dönüşte yine arama yapılıyor. Hem hücrede hem havalandırmada tektim. Her yerde kameralar vardı.
Giriş işlemlerimiz esnasında Covid-19 testi yapıldı herkese. Birkaç gün sonra sonuçlar geldi: Hepimiz de negatif idik. 12. gün tekrar test yapıldı. Hepimiz yine negatif çıktık. 12. günün ardından birlikte havalandırmaya çıkmak istediğimizi bildirdik idareye. Fakat kabul etmediler. Ret kararı, bize yönelik teklilerde tutma uygulamasının karantinayla ilgili olmadığını gösterdi.
Birlikte kalma koşulları yoktu. Hiç olmazsa birlikte havalandırmaya çıkalım diye dilekçe verdik. Eğer birlikte çıkmayacaksak havalandırma hakkımızı kullanmayacağımızı bildirdik idareye. Bunu da kabul etmediler. Yani Covid-19 testi sonrasında bile havalandırmaya tek başına çıkarmak istediler. Biz de bunu kabul etmedik ve son 4 gün havalandırmaya çıkmadık. 23 Ekim günü ise sevkimiz gerçekleşti ve 2 nolu F Tipi Cezaevi’ne getirildik. Burada Alp Altınörs, Günay Kubilay ile aynı odada (B2-64) kalıyoruz.”
İzmir-Kırıklar 1 nolu F Tipi Cezaevi’nde kalmakta olan Güven Usta’nın Ekim 2020 ayına ait hak ihlalleri raporu -özetle- şöyle: “Haftada 10 kişiyle 10 saat sohbet hakkı Covid-19 salgını öncesinde üç saat olarak uygulanıyordu. Salgın bahanesiyle aylardır uygulanmıyor. Mahkeme ve hastanelere gidişlerde dayatılan jandarmanın keyfi, hukuksuz ve onursuz dayatmalarını kabul etmiyoruz. Bu yüzden Remzi Uçucu, 28 Ekim 2020 günü hastaneye gidemedi ve tedavi hakkını kullanamadı. SEGBİS’le değil yüz yüze yargılanmak istiyoruz. Talebimizi reddeden mahkeme savunmamızı almadan Bekir Şimşek, Hacı Demir, Remzi Uçucu ve Güven Usta’nın disiplin cezalarını onadı.
Remzi Uçucu, Rıza Özçolak, Güven Usta ölüm orucundaki avukatlar Ebru Timtik ve Aytaç Ünsal ile Didem Akman ve Özgür Karakaya’ya destek amacıyla 30 gün açlık grevi yaptığı için idare haklarında 1 ay ücret karşılığı çalışılan işten yoksun bırakma cezası verdi. Bu ceza İnfaz Hakimliği’nce onaylandı. Aynı nedenlerle 15 gün açlık grevi yapan Bekir Şimşek ve Hacı Demir’in aldığı aynı içerikli disiplin cezası da onaylanmış bulunuyor. Bekir Şimşek’in 2 aylık ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma cezası uygulanmaya başlandı.
Gazeteler salgın bahane edilerek bir gün gecikmeli olarak veriliyor. Ziyaretler ayda iki defa kapalı görüş şeklinde ve sadece iki kişiyle sınırlı olarak yapılıyor. Açık görüş hakkımız gasp ediliyor. Ailemizin yatırdığı veya kargo ile gelen iç çamaşırı, çorap ve havlu kantinde satılıyor gerekçesiyle tarafımıza verilmiyor. Hapishane için ücretsiz iç posta hakkımız engelleniyor.”
Tekirdağ 2 nolu F Tipi Cezaevi’nde bulunan okurlarımızdan Zeki Bayhan ve arkadaşları Anayasa Mahkemesi kararına rağmen gazetemiz Yeni Yaşam’ın İnfaz Yasası’nda yapılan kimi değişikliklerle içeriye verilmemesini -haklı olarak- Anayasa Mahkemesi’ne taşıdıklarını belirtiyorlar. Çünkü yasada yapılan ve Basın İlan Kurumu’ndan ilan almayan gazetelerin cezaevlerine sokulmamasını sağlayan değişiklik, Anayasa’nın korucuyusu Anayasa Mahkemesi’nin son kararına rağmen çıkarılan bir yasadır. Bu haliyle adeta “Ben yasa ve Anayasa tanımam” demektedir.
Elazığ 1 nolu Yüksek Güvenlikli Cezaevi yönetimi, birçok başka cezaevi gibi, sadece dini bayram günlerinde, yılbaşında ve söz konusu kişinin doğum gününde içeriye hediye babında kitap gönderilebileceğini başka zamanlarda dışarıdan gelen kitapları sahiplerine vermeyeceklerini bildirmişler. Bunun üzerine okurlarımızdan Veysel Özçoban “Ya ben söz konusu dini bayramları kutlayan dine mensup değilsem, Müslüman değil de, başka dine mensup isem, onların dini bayram günlerinde dışarıdan bana kitap gönderebilirler mi” diye yeni yaklaşımı -haklı olarak- eleştirmiş.
Van’da askerlerin helikopterden attığı iki kişinin haberini yaptığı için tutuklanan gazetecilerden Adnan Bilen ve Cemil Uğur’un karantinaları sona erdi ve koğuşa alındılar. Başta gazeteci arkadaşlarımız olmak üzere, insanım diyen herkesin kendilerine mektup göndermelerinde yarar var. Aynı yerde yani Van Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde bulunan Ziya Ataman da, Özgür Basın Geleneği’nde çalışırken tutuklandı ve -dile kolay- 14 yıl 3 ay hapis cezası aldı. Her iki adrese de kitap gönderirseniz, gazeteci arkadaşlarımız çok memnun olacaklardır.
MEKTUBU GELENLER:
———————————
Veysel Özçoban – Elazığ 1 nolu Yüksek Güvenlikli CİK
Güven Usta – Kırıklar 1 nolu F Tipi Cezaevi
Bülent Parmaksız – Sincan 2 nolu F Tipi Cezaevi
Ayhan Kavak – Siverek T Tipi Cezaevi
Zeki Bayhan – Tekirdağ 2 nolu F Tipi Cezaevi
Cemil Uğur – Van Yüksek Güvenlikli Cezaevi
Ziya Ataman – Van Yüksek Güvenlikli Cezaevi