HDP’nin “kendi adayımızı çıkartacağız” açıklaması siyasi ortamda önemli bir etki yarattı. Seçim düzlemine girildiği şu günlerde bu açıklamanın pratik anlamı çok açıktır. İmamoğlu’nun ceza almasından dolayı Saraçhane’de yapılan miting sırasında Kürt illerindeki belediyelerin, Selahattin Demirtaş’ın başına gelenler güçlü bir şekilde dile getirilmedi. Sadece Ali Babacan konuya sınırlı olarak değinmişti. 6’lı masa “Kürt sorununu” görmezden gelmeyi sürdürüyordu. HDP’nin aday gösterme açıklaması 6’lı masayı uykusundan uyandırdı. Hemen ilk tur, ikinci tur hesapları yapılmaya başlandı.
Muhalefet seçimlerde cumhur İttifakı’nı yenme cesaretine ve donanımına sahipse mutlaka HDP ile de temas kurmak zorundadır. Bu temas siyasetin yıpranan çirkin kulislerinde sık sık yapıldığı gibi yeni bir pazarlığın tekrarlanması değil, muhalefet hattının asgari bir yakınlaşma ile güçlendirilmesi niyetini taşımaktadır. HDP ile temasa geçmek daha ne zamana kadar siyasetin üzerinde bir kâbus gibi salınacaktır? Bunun bir yanı “teröristlerle aynı karede görünmenin” siyasi bedelinden korku ise; diğer yanı ve çok daha zor olanı: Değişmektir!
Kısa süreli pragmatik ilişki kurmanın ötesinde bu cumhuriyetin en önemli sorununa yaklaşımda bir zihinsel dönüşüm yapmak bu kadar mı zordur? Böyle bir değişim için “yüz yıl” yeterli değil midir? Kürt Özgürlük Hareketi’nin siyaset sahnesine güçlü bir şekilde çıktığı yıllardan beri iktidara gelirken hemen her parti “Kürt realitesi”nden söz etmiştir; ancak sonra iktidarda kalmak için sorunu yok saymak, “son teröriste kadar mücadele etmek” klasik bir siyaset tarzı olmuştur. Uzun süredir iktidarda olan AKP 2015’den beri sürekli bu yoldan yürümüştür.
6’lı masa bu siyasi alın yazısından kendini kurtarabilecek midir?
2023 seçimlerinin çok önemli olduğunu hemen herkes kabul ediyor. Tarihsel bir hesaplaşmanın yaşanacağı, daha doğrusu böyle bir hesaplaşmanın ilk adımlarının atılacağı bir seçim olacaktır. Bu yönden bakınca olay bir “başkan adayı” sorunundan çok daha derinlere gider.
Soruna “devletin bekası”nın gölgesi altında bakmaya daha ne kadar zaman devam edilecektir? Cumhuriyet büyük bir kriz içinde, ekonomiden, siyasal ve ideolojik kurumlara kadar büyük bir yozlaşma yaşanıyor; bir değişim kaçınılmaz! Ancak hangi temelde bir değişim yaşanacaktır? Düzenin kuruluş çimentosu Kemalizm bir daha ayağa kalkamayacak ölçüde yıprandı; yerine siyasal İslam büyük iddialarla ikame edilecekti; ancak yirmi yıl gibi bir sürede yozlaştı; meşruiyet yitimine uğradı. Üstelik en kutsal değerlerin dünya malını paylaşmak için araç haline getirilmesiyle siyasal İslam üstünde yükseldiği temeli havaya uçuruyor. Ne Kemalizmin tekrarı ne de siyasal İslamın yeni bir versiyonu düzeni büyük bunalımdan çıkaramaz. Veya ikisinin eklektik bir bileşimi de yaşanan krizden çıkış için bir yol değildir.
6’lı masa HDP ile ilişki kurmaya direndikçe aynı zamanda cumhuriyetin önündeki bu büyük sorunun çözümü için gerekli donanımı edinmeye de direnmiş oluyor. “Yerli milli” söylemi ve örtüsü altında ülkenin satılmadık sanayi kuruluşu kalmadı. Rant zehiri bütün ekonomik ilişkilerin içine sızdı.
Öte yandan düşünce ve örgütlenme özgürlüğü en büyük suç haline getirildi; yaratıcı düşünceyi desteklemek yerine tarikat ezberleri öne çıkarıldı. İnancın kutsallığı, kendi destekçilerinin elinde yaşaması gerekirken; devlet vesayeti ile onun yandaşı ve kulu haline getirilerek en bayağı politikalara alet edildi.
Bu yollardan daha ne kadar yürünebilir?
Cumhur İttifakı artık bir çöküşün ittifakıdır. Bir dönem Kemalizmin yarattığı ötekileştirmeleri çok daha yaygın bir şekilde kendine göre yeniden üretiyor. Kürt sorunu, Alevi inancına yaklaşımlar, Ermeni, Rum ve diğer azınlıkların dışlanması bugünün egemen sistemi içinde yeniden üretiliyor. Tek tip siyasal egemenlik kurma mantığının bir sonucu olarak özgürlük ve demokrasi isteyenler de Cumhur İttifakı’nın lanetlileri olarak görülüyor.
Bu kadar büyük sorunlar yaklaşan seçimlerle elbette çözümlenemeyecektir. Ancak bu kördüğüm olmuş yumağın bir noktasından asılmak gerekiyor. Bu sorunlar yığınına bakılınca çok zor görünen, fakat küçük ve basit bir adımın atılması dönemin olmazsa olmazıdır. HDP ile ilişkiye girmek ve bunun gerektirdiği değişimi göze alabilmek bu kaotik, belirsizlik ve görünmez tehditlerle yüklü dönemin kaçınılamayacak siyasi adımıdır.