Her Türk milliyetçisinin evinde mutlaka bir Osmanlı İmparatorluğu haritası duvarda asılıdır. Sonra bir Sevr haritası da simsiyah çerçevelenmiş vaziyette bir köşede durur. Ve bir de şimdiki haritamız başköşeye konuşlandırılmıştır. Milliyetçi birinci haritaya hasretle bakar, Sevr haritası uykusunda kabusa dönüşür. Uyandığında Lozan haritasına şükürler olsun der. Sonra televizyonu açar, karşısında Erdoğan: Suriye’ye girdik, Irak’ta işgal ettik, Libya’dayız, Yunan’ı ikinci defa tüm adalardan denize dökeceğiz, Ermenistan’a haddini bildireceğiz demekte. Kanı yeniden kaynar.
İnanılır gibi değil. Batısında Balkanlar. Balkanların NATO üyesi Yunanlısıyla neredeyse savaşacak. Doğusunda Kafkaslar. Kafkasların Rusya ile müttefik Ermenilerine karşı Azerbaycan’la birlikte neredeyse sefere çıkacak. Güney’de Ortadoğu’nun Rusya müttefiki Suriyesi’yle savaş halinde, hemen doğuda Amerikan işgal güçlerinin bulunduğu Irak devletiyle sürtüşme içinde. Derken gözü haritada Kıbrıs’a ilişiyor. Kuzey’de bir “Türk devleti” var gibi görünüyor ama, tanıyanı yok. Uğrunda Ermenileri boğazlamayı göze aldığımız Azerbaycan bile “İki devlet tek millet” diyor ama, “üç devlet tek millet” demiyor. Ardından Libya.
Türk milliyetçisi bir cebine bakıyor, bir Erdoğan’ın matruş suratına…Rumlara düşman. Ermenilere düşman. Araplara düşman. Kürtlere düşman. Ruslarla, Amerikalılarla, Fransızlarla kavgalı…
Nasıl olacak bu işler diye soruyor.
Kadıköy’den çıkıp, Aksaray’a gidecek parası yok. “Beni Aksaray’a götüremeyen devlet Libya’ya, Erivan’a, Atina’ya, Tobruk’a, Şam’a, Bağdat’a nasıl götürecek?” diye kara kara düşünüyor.
Adam milliyetçi ama ahmak değil. Bugün 500 dolara eşit olan maaşının, bir hafta sonra 400 dolara inmiş olduğunu hesap edecek kadar dört işlemden haberi var.
Çocuğu soruyor: Baba maaşının yüz dolarını kim yürüttü?
Baba, o sırada bilgisayar ekranında düşman sitelerine bakmakta. Baktığı sitedeki manşet şöyle: Türkiye destekli ÖSO komutanı: Azerbaycan’a savaşçı gönderdik. Ahval, Rudaw’dan aldığı ayrıntıyı yazıyor:
“Türkiye’nin destek verdiği Özgür Suriye Ordusu’nun (ÖSO) komutanlarından General Ziyad Haci Ubeyd, Azerbaycan’a savaşçı gönderdiklerini duyurdu.
Rudaw’ın haberine göre Ziyad Haci Ubeyd, ÖSO’ya bağlı savaşçıların Azerbaycan’a savaşmak için gittiğini belirtti.
Ziyad Haci Ubeyd, “Savaşçılar kötü ekonomik koşullar nedeniyle ailelerinin geçimini sağlamak için Azerbaycan’da çatışmaya gitmek zorunda. Efrin, Serekaniye ve diğer bölgelerde ekonomik durum çok kötü ve ailelerini geçindiremiyorlar” ifadelerini kullandı.
Türkiye’nin 70 binden fazla savaşçıya ekonomik destek sağladığına dikkat çeken Ubeyd, “Türkiye’nin ulusal çıkarları ve güvenliği için her yerde savaşmaya hazırız. Biz de amaçlarımızı gerçekleştirmek için çıkarlarımızı savunuyoruz. Savaşçılar Türkiye ile ortak çıkarlar ve geçimlerini sağlamak için farklı yerlere savaşmaya gidiyor. Türkiye’nin bize sağladığı desteklere karşı borcumuzu ödememiz gerekiyor” dedi.”
Milliyetçi Türk, “Vay canına maaşımın her yüz doları ÖSO’culara gidiyormuş” diye mırıldanınca…
Bir aydır harçlık alamayan milliyetçinin milliyetçi çocuğu da babasına bağırır: “Sen de Ubeyd’in çetesine yazılıp, Libya’ya, Bakü’ye gitsene, Erdoğan’dan her ay iki üç bin dolar alsana, ne demeye evde böyle işsiz güçsüz pinekliyorsun…”
İyi mi?
Sonra ne oluyor?
Ne de olsa milliyetçi olan çocuğun babası, insan hakları gibi çocuk haklarını da tanımadığı için ve de çocuğunun onu ölüme gönderme hevesinin altında “her Türk asker doğar” inancının yattığını bilmesine rağmen oğlana bir “Osmanlı şamarı” patlatıyor.
Bu durumu gören milliyetçi Türk annesi “elinin hamuruyla” hadiseye karışıyor ve “Osmanlı şamarını oğluna değil, Ermeniye atsana” diye terliğini kocasının kafasına fırlatıyor.
Zavallı milliyetçi Türk baba ya da koca, “devleti yıktınız, ailemi yıktınız, istifa edin ve (sinkaf kullanmıyor) lütfen defolup gidin” diye bağırarak, don gömlek sokağa fırlıyor.
Sonra ne oluyor?
Reis’e hakaret ettiği için tutuklanıyor.