HDP, “BES Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi”ne şerh düştü. Yapılan değişikliğin Anayasa’ya aykırı olduğu belirtildi
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu’nda kabul edilen ve yarın Genel Kurul’da görüşülecek, “2/4058 Sayılı Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi”ne şerh düştü. AKP milletvekilleri tarafından getirilen torba kanun teklifinde 18 maddede değişiklik öngörülüyor. AKP tarafından sürekli hale gelen torba kanun uygulaması şerhte, “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, bir ‘torba yasa hükümet sistemi’dir” ifadesiyle eleştirildi.
‘AKP-MHP Koalisyonu, ‘-mış’ gibi yapıyor’
“Kur Korumalı TL Vadeli Mevduat” uygulamasına dair de yasal düzenlemelerin yer aldığı kanun teklifinde HDP, şunlara dikkat çekti: “AKP-MHP Koalisyonu, ‘-mış’ gibi yaparak ülkeyi uzunca bir süredir yöneten akıl, artık yasal dayanağa ihtiyaç duymadan da uygulamalara girişebilmektedir. Bu torba yasanın 12’nci maddesi, AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından 20 Aralık 2021 akşamı büyük bir tantanayla, muhteşem bir finansal ürün olarak parlatılarak sunulan ‘kur korumalı TL vadeli mevduat’ uygulamasının yasal dayanağıdır. Aradan yaklaşık 3 hafta geçtikten sonra ancak bu finansal ürünün yasal düzenlemesi TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nun gündemine gelmiştir. Yasa teklifinin TBMM Genel Kurulu ve onaylanması süreci de düşünüldüğünde ‘kur korumalı TL vadeli mevduat’ uygulamasının yasası, böyle bir uygulamaya geçileceği açıklamasından yaklaşık 1 ay kadar sonra çıkarılmış olacaktır.”
‘Anayasa’ya aykırı’
Yasası çıkmadan uygulamaya başlanan “Kur korumalı TL vadeli mevduat” düzenlemesi Anayasa’nın eşitlik ilkesine yani 10’uncu maddesine ve “vergi ödevi”ni düzenleyen 73’üncü maddesine aykırı olduğu vurgulandı. Anayasası’nın 73. maddesi ise herkesin “kamu giderlerini kars¸ılamak u¨zere, mali gu¨cu¨ne go¨re, vergi o¨demekle yu¨ku¨mlu¨” olduğuna işaret edilen şerhte, “Ancak ‘kur korumalı TL vadeli mevduat’ hesabı uygulamasında yurttaşların ödedikleri vergiler kamu giderlerini karşılamak üzere değil, özel şahısların mevduat getirileri için kullanılacaktır. Yani en basit ifadesiyle bir kişinin bir bankadaki TL mevduat getirisi, aynı süredeki dolar getirisinden daha az olursa aradaki fark hesaplanarak devlet tarafından o kişiye aktarılacaktır. Dolayısıyla, açıkça Anayasa’ya aykırı olan bu uygulama, vicdansız bir kayırmacılık uygulamasıdır” ifadeleri kullanıldı.
HDP tarafından 24 sayfadan oluşan şerhte şunlara dikkat çekildi:
“Emeklilere gelince 2 bin 500 lirayı reva gören ve bunu müjde olarak sunan AKP-MHP Koalisyonu, yandaş müteahhitlere gelince devletin kesesini sonuna kadar açmaktadır. HDP olarak en düşük emekli maaşının 4 bin 250 TL olmasını ve tüm emeklilere asgari ücrete yapılan kadar yani yüzde 50 zam oranında zam yapılması gerektiğini savunuyoruz. Doğalgaz, elektrik ve suda ‘ihtiyaç sınırı kriteri’nin belirlenmesini tüm hanelerde o ilin iklim koşullarına göre, ihtiyaç sınırı ne ise o kadar doğalgaz, elektrik ve suyun bir insan hakkı olarak ücretsiz sağlanmasını öneriyoruz. Bu haliyle doğalgazda ‘sosyal tarife’ olarak ifade edilen düzenleme de toplumsal ihtiyaçları gidermekten uzaktır.
BES düzenlemesi
Bireysel Emeklilik Sistemi’ne (BES) ilişkin düzenlemeler toplumun genel çıkarlarını ifade etmemektedir. Bu ağır koşullarda emeğiyle geçinen yurttaşlar harcamak için dahi kaynak bulamazken tasarruf etmeleri mümkün değildir. Yani yine daha fazla gelire sahip olanları gözeten bir düzenleme getirilmek istenmektedir. Oysa tüm yurttaşları kapsayan güçlü bir kamusal emeklilik sisteminin inşa edilmesidir. Kamusal Emeklilik Sistemine aktarılması gereken kaynakların Bireysel Emeklilik Sistemi’ne aktarılması ve bu sisteme yönelik düzenlemeler yapılması yurttaşlar arasındaki gelir eşitsizliği uçurumunu arttırmaktadır. Bu durumda 4 bin 253 TL maaş alan 10 milyonu aşkın asgari ücretli mi tasarruf edecek, yoksa büyük çoğunluğu 2 bin 500 TL ile geçinmeye çalışan 9 milyonu aşkın emekli mi tasarruf edecek
Madde madde değerlendirme
Madde 1: Torba yasa teklifinin 1. maddesiyle Merkez Bankası’nın nezdinde bulunan yabancı ülke merkez bankalarına ait para, alacak, mal, hak ve varlıkların haczedilemeyeceği, üzerlerine ihtiyati tedbir veya ihtiyati haciz konulamayacağı yasal hükme bağlanarak güvence altına alınıyor. Ancak böylesi bir düzenlemeye kimlerin, niçin ihtiyaç duyduğu ve bu ihtiyacın neden şimdi hasıl olduğu soruları yanıtsızdır. Merkez Bankası’na yönelik düzenlemenin bir yabancı ülkenin veya ülkelerin baskısıyla yapılmış olmasına ilişkin endişelerimiz bulunmaktadır.
Teklif yasalaştığı takdirde, kanun maddesinin gelecek için de riskler yaratacağı açıktır. Örneğin, iç çatışma ve karışıklığın yaşandığı, diktatörlüklerce yönetilen ülkelerin Merkez Bankaları TCMB’de hesap açtıkları takdirde, uluslararası tahkim yoluyla haczine karar verilen varlıklar için TCMB bir ‘muhafaza’ aygıtı işlevi görecek, maddeyi gerekçe göstererek haczi engelleyebilecektir. Türkiye, bu maddenin yasalaşmasıyla bir kez daha kara para aklama cenneti olma riskiyle karşı karşıya kalacaktır.
Madde 2: 2577 sayılı Kanunun 27. maddesine göre Danıştay veya idari mahkemeler, idari işlemin uygulanması halinde telafisi güç veya imkansız zararların doğması ve idari işlemin açıkça hukuka aykırı olması şartlarının birlikte gerçekleşmesi durumunda, yürütmenin durdurulmasına karar vermesi ağır şartlara bağlanmıştır. Yürütmenin durdurulması kararının koşulları vatandaşlar aleyhine bu denli zor koşullara bağlanmışken bir de devletin haksız olarak vatandaştan tahsil ettiği meblağın iadesi için açtığı davada ödediği meblağın yarısını yürütmenin durdurulması kararını alabilmek için mahkemeye yatırması, parası haksızca tahsil edilen vatandaşı bir kez daha cezalandırmak anlamına gelir.
Madde 4: Madde ile konut alımı, evlilik, eğitim ve benzeri özellik arz eden durumlarda ihtiyaç duyulabilecek tasarrufların bireysel emeklilik sistemi çatısı altında biriktirilerek kullanılabilmesine imkân verilmesi amaçlanmaktadır. Açıkça görülmektedir ki AKP iktidarı Hazine ve Merkez Bankası kasalarını tam takır hale getirmiş, ihtiyat akçesini hiç etmiş, işsizlik fonunu siyasi çıkarlarına yönelik hibe etmiş şimdi de bireysel emeklilik sistemi aracılığıyla bir banka mefhumu yaratma uğraşı içerisine girmiştir.
Madde 5: Madde ile 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu çerçevesinde, katılımcının talebi halinde bireysel emeklilik sistemindeki sözleşmelerin temlik edilmesi imkânı sağlanmaktadır. Açıkça ifade etmek gerekirse; Bir yandan yurttaşların tasarruf etmesine yönelik bir sistem kurulduğunu ve bu sistemin sürekli yurttaş lehine geliştirildiğini savunan AKP, diğer yandan tasarrufun dahi teminat olarak gösterilebilmesinin önünü açıyor. Yurttaşın geleceğine ipotek koyan zihniyet açıkça kendi yarattığı Türkiye gibi borç batağına batmasının kanuni yollarını döşemektedir.
Madde 11: Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu’na geçici madde eklenecektir. Bu maddeyle Cumhurbaşkanına kamuyla iş yapan müteahhitlere döviz hareketlerinden kaynaklanan maliyet artışları nedeniyle fiyat farkı ödenmesine ilişkin kararname çıkarma yetkisi verilecek. Fiyat farkı verilecek ihalelerin, TL cinsinden ve 1 Temmuz-31 Aralık 2021 tarihleri arasında yapılması şartı aranacak.
Madde 12: Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’da değişikliğe gidilerek Hazine ve Maliye Bakanlığı’na yeni yetkiler verilmektedir. Buna göre, finansal istikrara katkı sağlamak ve gerçek kişilerin mevduat ve katılma hesaplarının getirilerini kur artışlarına karşı desteklemek amacıyla bankalar nezdinde 21 Aralık 2021 ve 31 Aralık 2022 tarihleri arasında açılan TL vadeli mevduat hesaplarına aktarılmak üzere Merkez Bankası’na nakit kaynak aktarmaya ve/veya bu amaçla bankalara özel tertip devlet iç borçlanma senedi ihraç etmeye ve ihraç edilecek senet tutarıyla ihraç yapılacak bankaları belirlemeye, özel tertip devlet iç borçlanma senedi ve nakit kaynak aktarımı için bakanlık bütçesinde mevcut veya yeni açılacak tertiplere ödenek eklemeye Hazine ve Maliye bakanı yetkili olacaktır.
Madde 13: Emeklilik; çalışmaya bağlı bir hak ve çalışma hakkının devamı niteliğindedir. Enflasyonun çok yüksek seviyelerde seyrettiği, ekonomik krizin hergün büyüdüğü, açlık sınırının 4 bin TL’nin üzerinde olduğu bir ortamda emekli aylığında yapılan bu düzenleme kabul edilemez. Emeklilikte insan onuruna yaraşır ücret verilmelidir. Emekli aylıklarının alt sınırı asgari ücretle eşitlenerek asgari ücrete uyumlu bir biçimde zam oranları belirlenmelidir. Emekli ücretleri enflasyona değil milli gelire endeksli olmalıdır.
Madde 14: Kurumlar Vergisi Kanunu’na göre, tam mükellefiyete tabi girişim sermayesi yatırım fonlarının katılma paylarıyla girişim sermayesi yatırım ortaklıklarının hisse senetlerinden elde edilen kar paylarına kurumlar vergisi istisnası uygulanırken, bu istisna diğer fon ve ortaklıklarını kapsamıyor. Teklifle, girişim sermayesi dışındaki diğer yatırım fonlarından elde edilen kâr paylarına da istisnanın uygulanması sağlanmaktadır. Emekçiyi ve memuru kaynağında (stopaj usulü) vergilendiren, verginin büyük bir kısmını yoksullardan toplayan iktidarın şirketlere yeni istisnalar tanıması, vergilendirilmemesi kabul edilebilir değildir.
Madde 15: Teklifle, sanayi sicil belgesini haiz ve fiilen üretim faaliyetiyle iştigal eden ve ihracat yapan kurumların söz konusu faaliyetlerinden elde ettikleri kazançlarına kurumlar vergisi oranı, 1 puanlık indirimle yüzde 20 yerine yüzde 19 olarak uygulanacaktır. Kurum kazancının yüzde 20’den yüzde 19’a çekilmesi şirketlerin vergi yükünün azaltılarak bu yükün yoksul halkın sırtına yüklenmesi anlamına gelecektir. Bu sebeple bu düzenleme uygun değildir.
Madde 16: Yasa teklifindeki diğer bir sorun ise yüzde 2,5 olduğu söylenen ‘refah payı’dır. Söz konusu teklif bu hali ile yasalaşacak olursa; Ocak ayındaki yüzde 5 oranlı ‘toplu sözleşme’ maaş artışı yüzde 7,5’a çıkarılacaktır. Ancak 2022’in ilk altı aylık diliminde (2021 Aralık -2022 Haziran) ortaya çıkacak enflasyon farkı hesabında geçerli olan yüzde 5 oranı da yüzde 7,5’a çıkarılacaktır. Oysa yüzde 2,5 da olsa bir refah payından bahsedebilmek için Ocak’ta toplu sözleşme artışının yüzde 7,5’a çıkarılması buna karşın 2022’in ilk altı aylık dilimi enflasyon farkı hesabının ise yüzde 5’te kalması gerektiği ortadadır.
Öneriler-talepler
İlk adımda kamu emekçilerinin ve emeklilerin maaşları 2022 yılı Ocak ayından itibaren en az asgari ücrete yapılan artış oranında, yani yüzde 50,4 oranında artırılmalıdır. İkinci adımda mevcut ‘toplu sözleşme sistemi’ derhal değiştirilmeli, grev hakkı ile tamamlanan, en geç üç ay sonra toplu sözleşme masası kurulmalıdır. En düşük maaşı alan, eşi çalışmayan, iki çocuklu kamu emekçisinin geliri maaş zammı, kira yardımı, ulaştırma yardımı, yemek yardımı gibi kalemlerde yapılan artışla tarafların birlikte belirlediği dört kişilik ailenin yoksulluk sınırı rakamının üzerine çıkarılmalıdır.”
ANKARA