OHAL ilanının devletin enkaz altında kaldığının itirafı olduğunu belirten HDP Örgütlenme Komisyonu Eş Sözcüsü Güleryüz, partisinin Kriz Koordinasyon Merkezi’nin 2 bin kişilik gönüllü ve 8 farklı heyetle deprem bölgesinde olduğunu belirtti
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Kriz Koordinasyon Merkezi, Mereş Bazarcix merkezli 7,7 ve 7,6 büyüklüğündeki depremlerin Dîlok, Meletî, Semsûr, Riha, Amed, Kilis, Osmaniye, Adana ve Hatay’da neden olduğu ağır yıkımlara ve Kriz Koordinasyon Merkezi’nin çalışmalarına ilişkin genel merkez binasında basın toplantısı düzenledi. Kriz Koordinasyon Merkezi’nde yer alan partinin Örgütlenme Komisyonu Eş Sözcüsü Mahfuz Güleryüz, enkazların altında kurtarılmayı bekleyen binlerce yurttaşın olduğunu belirterek, seferberlik çağrısı yaptı.
Soluksuz çalışma
HDP Kriz Koordinasyon Merkezi’nin depremin ilk anından itibaren merkez ve yerellerde çalışmaları sürdürdüğünü söyleyen Güleryüz, “Enkaz altındaki yurttaşlarımızın bir an önce sağ salim çıkarılması için herkesi seferber olmaya davet ediyoruz. Bizler, depremin olduğu ilk andan itibaren merkezi düzeyde ve yerellerde kurduğumuz koordinasyon merkezlerimiz ile birlikte 24 saat aralıksız çalışmaya devam ediyoruz. Oluşturmuş olduğumuz kriz koordinasyon birimlerimiz soluksuz bir biçimde çalışıyor. Arkadaşlarımız 24 saat telefon başında. Deprem bölgelerinde kim nerede bir yardıma ihtiyaç duyuyorsa, onlara ulaşmaya çalışıyoruz. Kurtarılma talebinde bulunan yurttaşlarımızı ve yakınlarını anında AFAD’a bildiriyoruz. Bize ulaşıp ses vermek isteyen yurttaşlarımızın sesi olmaya çalıştık ve çalışmalarımız devam ediyor” diye konuştu.
Müdahale yetersiz
Güleryüz, henüz yardımın ulaşmadığı köy, yerleşim yerleri olduğuna dikkat çekti. Kriz Koordinasyon Merkezi’ne çok sayıda telefon geldiğini aktaran Güleryüz, şunları söyledi: “Bizler HDP olarak sadece oluşturduğumuz kriz koordinasyon birimleriyle çalışmıyoruz. Aynı şekilde depremlerden hemen sonra deprem bölgelerine doğru yola çıktık. Deprem bölgelerindeki parti örgütlerimiz derhal harekete geçti, sahaya çıktı. Oluşturduğumuz heyetlerle birlikte derhal depremin yıkıp geçtiği kentlere ve köylere gittik. Eş başkanlarımız milletvekillerimiz, PM ve MYK üyelerimiz deprem bölgesinde halkımızla birlikteler. Tüm milletvekillerimiz 8 ayrı heyet halinde Hatay, Maraş, Malatya, Adıyaman, Antep, Diyarbakır, Urfa ve Adana illerinde çalışma yürütmekte, halkın sorunlarına çözüm gücü olmaya çalışmaktadır. Ancak kurtarma ekiplerinin yetersiz oluşu nedeniyle on binlerce yurttaş halen enkaz altındadır. Öfkeliyiz. Halkımızın öfkesini yüreğimizde hissediyoruz. Deprem bölgesinde yaşananlar AKP-MHP iktidarının söyledikleriyle bütünüyle terstir. Gerçek çok daha farklı, endişe verici ve korkunç düzeydedir. Henüz ulaşılamayan, en ufak bir yardımın bile gitmediği ilçeler, köyler, yerleşim birimleri var. Kriz koordinasyon birimlerimize çok ama çok sayıda telefon geliyor. Arkadaşlarımız sürekli telefon başındalar. Bize gelen bilgiler binlerce insanın enkaz altında olduğu yönündedir. Ne yazık ki kaybettiğimiz canların sayısı her geçen dakika artıyor. Maalesef müdahaleler oldukça yetersiz. Ne yazık ki insanlar yıkılmış enkazların altında kelimenin birebir anlamıyla kendi başlarına kaderlerine terk edilmiş durumdadır.”
AFAD sınıfta kaldı
AFAD’ın yetersiz kaldığını söyleyen Güleryüz, “Kriz koordinasyon birimlerimizin ve deprem bölgesine giden heyetlerimizin yanı sıra yardımlar da organize ettik. Partili arkadaşlarımız ve gençlerimiz yıkılmış binalardan insanlarımızı çıkarmak için halkımızla birlikte aktif kurtarma çalışmalarına dahil oldular. Deprem bölgesinde ihtiyaç duyulan malzemelere ilişkin acil yardım listesi oluşturduk. Bunları sosyal medya hesaplarımızdan güçlü ve yaygın bir biçimde duyurduk, duyurmaya devam ediyoruz. Bu duyurular neticesinde yurttaşlarımızla birlikte depremin yaralarını birlikte sarmak için dayanışma ağları kurduk. Hem yurt içinden hem de yurtdışından gelen desteklerle bu ağı büyütmeye devam ediyoruz” şeklinde konuştu.
2 bin kişi ile sahadalar
Güleryüz, 2 bin kişilik gönüllü ile deprem bölgesinde çalışma yürüttüklerini belirterek, “Şu ana kadar yardım merkezimizden yüzlerce TIR, kamyon ve kamyonet yardım deprem bölgesine ulaşmış ya da ulaşmak üzeredir. Sahada 2 bin kişilik bir gönüllü ordusu ile çalıştığımızı kamuoyuna duyurmak istiyoruz. Gelen yüzlerce göçük ve kayıp ilanları depremin ilk anından itibaren AFAD ve yerel mercilerle paylaşılmaktadır. Sivil toplumu, siyasi partileri dahil etmeyen, her şeyi merkezi olarak yapmak isteyen ama bunu da beceremeyen bir iktidarla karşı karşıyayız. Açık ve net bir hakikati dile getirmek zorundayız: İktidar enkazın altında kalmıştır. Ölümleri kader olarak gören, açıklamalarıyla halkı tehdit eden bir iktidar var karşımızda. Dünya deneyimlerinin bize gösterdiği şudur; doğal afetler kader değildir. Afetler sonrası gerçekleşen ölümler, yanlış kentleşme ve rant düzeninin sonucudur. Şimdi çıkıp ‘ne yapalım kader böyleymiş’ demelerini kabul etmiyoruz. Soruyoruz; toplanan deprem vergilerini iç etmek, çarçur etmek, duble yollara yatırmak kadere dahil midir? Bilim insanlarını dinlemeyen, göz göre göre gelen bir felakete karşı hiçbir önlem almamak da kadere dahil midir? İnşaat ihalelerini yandaş müteahhitlere vermek, olmaz denilen yerlere binalar dikmek kadere dahil midir? Topa, tanka yatırım yapmak, savaşa, çatışmaya milyar dolarlar harcamak ama iş enkaz kaldırmaya gelince ortadan kaybolmak kadere dahil midir? Deprem için toplama alanı olarak seçilen yerlere AVM’ler yapmak kadere dahil midir? Sürekli ama sürekli imar barış affı ile suçluların cezalarını ertelemek kadere dahil midir? Hayır, milyon kere hayır! İşte bu yüzden diyoruz ki bu kader değil cinayet diyoruz” dedi.
Enkazda kalmanın itirafı: OHAL
Deprem bölgesinde Olağanüstü Hal (OHAL) ilan edilmesine değinen Güleryüz, “Şimdi soruyoruz: Devletin, iktidarın yapmak isteyip de yapamadığı ne var? Tüm yetkiler ellerinde. OHAL ilan edilmesinin tek nedeni gerçekleri gizlemektir. Ortaya çıkan yıkımı gizlemek, halkı bilgiden mahrum bırakmaktır. OHAL ilanı, devletin enkaz altında kaldığının açık bir itirafıdır. Depremler devletin üzerindeki tozu, örtüyü kaldırır. Fay hatları foyalarını çıkarmıştır. İnsana değer vermeyen, afetler konusunda hiçbir hazırlığı olmayan, şehirleşme ve bina yapımı konularında hukuksuzluğa sürekli göz yuman, insanî organizasyon ve koordinasyon yapmaktan aciz, refleksleri hep her ne pahasına olursa olsun kendini korumaya yönelik olan bir devlet ortaya çıkmıştır. OHAL ilan eden iktidar, toplumsal dayanışma ağlarını dağıtmak ve OHAL’den güç ve inisiyatif alarak siyasal rant devşirmek istemektedir” diye konuştu.
Şimdi dayanışma zamanı
Güleryüz, şöyle devam etti: “Bugün bize düşen görev; bu rant ekonomisine, insafsız düzene karşı toplumsal dayanışma ağlarını daha çok büyütmektir. Dün itibariyle ‘Şimdi Dayanışma Zamanı’ sloganıyla bir dayanışma kampanyası başlattık. Dayanışmak isteyen yurttaşlarımızı depremzede ailelerle buluşturmayı ve aralarında uzun süreli köprü olmayı hedefliyoruz. Depremin görünür etkileri geçtikten, enkazlar kaldırıldıktan sonra halkımızın yaşayacağı sıkıntıları biliyoruz. Bu yüzden uzun soluklu bir kampanya başlatmaya karar verdik. Dayanışma elini uzatan ailelerle, yurttaşlarla depremzedeleri buluşturmak istiyoruz. Deprem felaketi nedeniyle zor durumda olan yurttaşlarımızla dayanışmada bulunmak isteyen yurttaşlarımıza arasında köprü oluyoruz. Ve böylece bir nebzede olsa depremden zarar gören aileleri yurttaşları bir süre en azından temel ihtiyaçlarını karşılayabilecek uzun soluklu bir imkana kavuşmasını istiyoruz. Şimdi Dayanışma Zamanı Kampanyası ile uzun dönemli dayanışma göstermek isteyen yurttaşlarımızın destek taleplerine çözüm geliştiriyoruz. Yaralarımızı hep birlikte saracağız.”
ANKARA