Haftalık gündem toplantısında konuşan HDP Sözcüsü Kubilay, iktidarın dış politikasını ve Kanal İstanbul projesini eleştirdi. Kubilay yeni yıl mesajında ise ‘Demokratik cumhuriyet hedefimize emin adımlarla yürüyeceğiz’ ifadelerini kullandı
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Sözcüsü Günay Kubilay, parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında gündemdeki konulara dair değerlendirmede bulundu. Kubilay, Roboski Katliamı’nda yaşamını yitirenleri anarak başladığı konuşmasında, 28 Aralık 2011 tarihinde Şırnak’ın Uludere ilçesine bağlı Roboski köyünde Türk Silahlı Kuvvetlerine (TSK) ait savaş uçaklarının bombardımanı sonucu 19’u çocuk 34 sivil katledildiğini söyledi. Kubilay, “Katliamda sorumluluğu olanlar, emri verenler, çocukların ve sivillerin üzerine bomba yağdıranlar bilinmesine rağmen yargılanmadılar, yargı önünde hesap vermediler. Roboski Katliamı’nın aydınlatılması, katliam emrini verenler ve sorumlular yargılanıp adalet yerini buluncaya kadar bu mücadele sürecek. Roboski’yi unutmadık, unutturmayacağız” dedi.
Kubilay, İktidarın Ortadoğu ve Kuzey Afrika politikasıyla ‘içeride ömrünü uzatmak ve dışarıda yayılmacı amaçlarına erişmek’ için sonu belirsiz bir siyasi maceraya yelken açtığını söyledi. Kubilay’ın partisinin genel merkezinde yaptığı açıklamanın satır başları şöyle:
Libya meselesi
“Erdoğan açıktan Libya’da süre giden iç savaşın bir tarafı olduğunu gizlemiyor. Daha önemlisi bölgesel bir savaşı tetikleyecek saldırgan bir dış politikayı Türkiye halklarının siyasi tercihiymiş gibi empoze etmeye devam ediyor. Libya’da Farac hükümeti, Erdoğan’ın sözcülüğünü üstlendiği İhvancıların tercihi olabilir. Erdoğan’ın ve partisinin, iktidar ortağının ideolojik, politik tercihi de olabilir. Fakat Libya’da süren iç savaş ve bölünmüşlük Türkiye halklarının tercihi değildir, olamaz da.”
“Doğu Akdeniz ve Kuzey Afrika’da özellikle Libya’da AKP-MHP savaş bloğunun izlediği strateji, içeride her geçen gün daha fazla zayıflayan ve güçten düşen iktidar, orta erimli bölgesel bir gerilim üzerine inşa edilen Ortadoğu ve Kuzey Afrika politikasıyla içeride ömrünü uzatmak, dışarıda yayılmacı amaçlarına erişmek için sonu belirsiz bir siyasi maceraya yelken açmış bulunmaktadır. Nitekim 25 Aralık’ta Erdoğan Tunus ziyaretinde Libya’ya siyasi çözüm girişimlerinden söz ederken, aynı gün Libya tezkeresinin Meclis’e geleceğini ve TSK’nin Libya’da Farac hükümetiyle birlikte Hafter güçlerine karşı savaşabileceğini söylemekte bir beis görmemiştir.”
“HDP, Libya’ya yönelik alınan iki Meclis kararına da ‘hayır’ oyu vermiş, muhalefet şerhi düşmüştür. HDP bölgesel sorunların bölge halklarının ortak çıkarlarını temel alan bir yaklaşımın ışığında diyalog ve müzakere yoluyla çözümünden yanadır. Barışçıl bir Ortadoğu’dan, barışçıl bir Akdeniz’den yana olan herkesi AKP-MHP iktidarının saldırgan ve militarist dış politikalarına karşı çıkmaya ve tutum almaya çağırıyoruz.”
Mızraklı’nın duruşması
“Duruşmada bir kez daha görülen davanın hukuksal dayanaktan yoksun siyasi bir dava olduğunu gösterdi. Karar ısmarlama verilecekse, karara yasal kılıf uydurulacaksa, o zaman uyduruk tanık da gerekir. En uygun kişiler kimler? Çoğu itirafçılardan oluşan gizli tanıklar… Pek çok mahkeme sonrası açığa çıkıyor ki, öyle bir gizli tanık da yok. Şimdi Selçuk başkanın davasında sözüne itibar edilir bir tanık olarak dinleniyor. Üstelik bu itirafçının beyanında sözünü ettiği hastanede çalışmadığına dair SGK kayıtları mevcut olduğu halde. Eğer Sarayın direktifleriyle değil de bırakınız evrensel hukuk normlarını, Türkiye’de ki mevcut yasalara göre dahi bu davanın usulden bozulması gerekirdi.”
Kayyum atamaları
“Sadi Güven başkanlığında toplanan YSK, AKP’li Ceylanpınar Belediye Başkanı Abdullah Aksak’ın 2 yıl 9 aylık hapis cezası nedeniyle mazbatasının iptaline karar verdi. Yeni Belediye Başkanı, 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 44. Maddesi uyarınca, belediye meclisinde yapılan seçimle belirlendi. Oysa HDP’li belediyelerde ne oldu? 6 belediye eşbaşkanı sadece KHK’li olduğu için önce mazbatasına el konuldu, arkasından yüzde 20 oranında oy almış AKP’li adaylar belediye başkanı olarak atandı. Artık Türkiye’de geçerli olan hukuksal normlar değil, iktidarın siyasi tercihleri, Sarayın direktifleridir.”
İdlip meselesi
“Şimdi de İdlib’i terk eden 80 bin sivil olunca ‘Bu yükü tek başımıza taşımayacağız’ diyen bir Erdoğan var. Bugüne kadar Suriye’ye savaş ve şiddet ihraç etmekten başka bir şey yapmayan, 8 yıldır Suriye’de barış için adım atmayan Erdoğan, bugün Türkiye’ye milyonlarca Suriyelinin göç etmesinde önemli rolü vardır. Son olarak göç etmek isteyen 80 bin kişi de buna dahildir. Fakat iktidarın bu tür insani krizleri ticari bir meta gibi kullanmakta, tehdit ve şantaj aracı olarak kullanarak fırsata çevirmekte çok mahir olduklarını biliyoruz. HDP olarak AKP-MHP iktidarının Suriye’de selefi, cihatçı örgütlerle yönettiği İdlib çok büyük bir savaşa doğru gidiyor. Astana, Soçi diye övünen iktidarın Suriye’de kalma tezi çökmüş, İblib’de çetelere hamilik yapma politikası iflas etmiştir. İktidarı bir kez daha uyarıyoruz: İblib’den kaçan sivilleri Efrîn’de, Girê Spî’de ve Serêkaniyê’de bulunan selefi çetelerin insafına bırakmak uluslar arası hukuka göre suçtur.”
Kanal İstanbul
“İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun 25 Aralık’ta yaptığı açıklamada altını çizdiği bazı noktaların altını bir kez daha çizmekte fayda var: ‘Terkos Gölü ve Sazlıdere Barajı yok olacak, deprem riskini tetikleyecek, İstanbul’un doğası katledilecek. Diğer bütün sorunlarda olduğu gibi aynı nakaratı tekrarlayıp duruyorlar: Kanal ‘beka’ meselesiymiş, parti projesi değil, devlet projesiymiş. Tıpkı Kürt sorununda olduğu gibi insanların milli duygularını okşayarak, istismar ederek, büyük yağma, talan, rant ve yıkım projesinin üstünü örtmeye çalışıyorlar. Erdoğan, her konuştuğunda ‘Boğaz’da kaza olabilir’ diyor. Hatırlarsınız, Hakan Fidan çıkıp ‘Suriye’den bir füze atarız, savaş çıkartırız’ demişti. Eğer Boğaz’da bir kaza olursa bilin ki bu kaza muhalefeti bastırmak ve İstanbulluları ‘ikna’ için planlanmış bir oyundur.”
“Kanal İstanbul, toplum için ekonomik bir felaket olduğu kadar ekolojik bir felakettir. Türkiye’nin geleceğini ipotek altına alacak ve ekolojik bir felakete yol açacak bu çılgınlığa izin vermemeliyiz. ‘Boğaz’ın güvenliği, jeopolitik konum, her an kaza olabilir’ yalanları altında İstanbul’u Katar’a satanlara karşı çıkmalıyız. Ülkenin varlıklarını ve kaynaklarını yabancı sermayeye peşkeş çekecek, İstanbul’u iklim krizine sokacak, canlı yaşamını tehlikeye atacak bu projeye yüksek sesle karşı çıkmalıyız.”
Asgari ücret
“2020 yılı için asgari ücret 2 bin 324 lira olarak açıklandı. 2 bin 324 liralık asgari ücret, iktidarın işçi, emekçi düşmanı politikalarının sonucudur. Emekçiler bir kez daha açlığa mahkûm edilmiştir. Emekçinin alın terini silaha, savaşa, ranta, israfa, şatafata, yandaşa aktaran bu iktidar, işçinin alınterini işçiden esirgemiştir. Elektriğe, suya, doğal gaza, gıdaya yüzde 40 ile 50 arasında zamların yapıldığı, insanların geçim sıkıntısı nedeniyle ailece yaşamlarına son verdiği bu ağır kriz koşullarında 300 liralık bir ücret artışı işçiyle alay etmektir, ölürsen öl demektir.”
“Daha önce de dile getirdiğimiz gibi sendikaların yaptığı çalışmaya göre, bırakınız asgari yaşamı, 2 bin 300 lira açlık sınırıdır. Asgari yaşam maliyeti 2 bin 578 TL olmasını komisyonda işçiler adına oturan Türk İş söylemiştir, HDP değil. HDP olarak asgari ücretin en az 3 bin 200 lira olmalı, dönemsel belirlenmeli ve vergiden muaf tutulmalıdır. Bu ücret kesinlikle kabul edilemez.”
Mülteci sorunu
“Türkiye’de bugün 3 milyon 695 bin 944’ü geçici koruma statüsüyle yaşayan Suriyeliler olmak üzere toplam 4 milyon 800 bin göçmen ve sığınmacı yaşamaktadır. Çalışma izni verilen Suriyeli sayısı 31 bin 185 kişidir. Suriyeli işçiler sağlıksız, güvencesiz ve gayri insani koşullarda ve çok düşük ücretlerle çalıştırılmaktadır. İktidarı uyarıyoruz: Suriyelileri ‘Batı’ya karşı tehdit unsuru ve şantaj aracı’ olarak kullanmaktan vazgeçin. Biz HDP olarak tüm insanlığın ortak mirası ve kazanımı olan temel insan haklarından, dil, din, ırk, cinsiyet ayrımı yapmaksızın Türkiye’de yaşayan herkesin eşit biçimde yararlanması ve insanca koşullarda yaşaması gerektiğini düşünüyor, bunun için mücadele ediyoruz.”
Yeni yıl mesajı
“Ne yazık ki, 2019 ülke ve bölge halkları açısından savaşların ve işgallerin, açlığın ve sefaletin yaşandığı, acıların ve gözyaşlarını dinmediği bir yıl oldu. Ama buna karşın bölgede sömürgeciliğe, savaşa ve işgallere karşı muazzam direnişlerin sergilendiği, dünyanın pek çok ülkesinde geleceğe özgüvenle bakmamızı sağlayan mücadelelere, kapitalizmin kötülüklerine karşı başkaldırılara, direnişlere ve kitlesel eylemlere tanık olduk. HDP olarak, Saray rejimi tarafından hayatın her alanında düşmanca bir yaklaşımla varlığımıza yönelmiş sistemli ve sürekli saldırı dalgasına karşı onurlu bir duruşun mihenk taşı, emek, barış, demokrasi, özgürlük mücadelesinin, hak, hukuk, adalet arayışlarının vazgeçilmez adresi olmaya çalıştık. Yeni yılda da onurlu bir barış mücadelemiz, insanca yaşam özlemlerimiz, demokratik cumhuriyet hedefimiz ve yeni yaşam idealimiz doğrultusunda emin adımlarla yürümeye devam edeceğiz.”
“Bu vesileyle başta hapishanede bulunan geçen dönem eş genel başkanlarımız, milletvekillerimiz, belediye eş başkanlarımız, seçilmişlerimiz, yöneticilerimiz, üyelerimiz olmak üzere, bütün HDP dostlarının ve devrimci tutsakların yeni kutluyoruz, selamlarımızı, sevgilerimizi gönderiyoruz. 2020’nin barış, demokrasi ve özgürlük yılı olmasını diliyor, bunun için etkili ve kesintisiz mücadele sözü veriyoruz.”
ANKARA