HDP, Türkiye’nin Efrin’e girişinin ikinci yıl dönümü dolayısıyla yaptığı açıklamada, ‘talan, yağma ve demografik değişimin’ yapıldığını belirterek kamuoyunu ses yükseltmeye çağırdı. DSM de yaptığı açıklamada savaş suçlarına dikkat çekti
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Merkez Yürütme Kurulu (MYK), Türkiye’nin Efrin’e girişinin ikinci yıldönümü dolayısıyla yazılı açıklama yaptı. “İkinci yılında Afrin işgalini bir kez daha kınıyoruz” başlıklı açıklamada, AKP-MHP iktidarının Suriye politikasının Kürt düşmanlığı üzerine kurulu olduğu belirtildi.
Saldırıların başlamasıyla birlikte Efrîn’de 545 sivilin yaşamını yitirdiği kaydedilen açıklamada, “Bunların 50’den fazlası kadındır. Yine, bu saldırılarda 300’ü çocuk, 210’u kadın olmak üzere en az 670 kişi yaralanmış, 60 kadın çetelerin tecavüzüne maruz kalmıştır” denildi.
Yüz binler göç etti
Saldırılarla halkın göç etmek zorunda kaldığı ifade edilen açıklamada, “Çoğunluğu Kürt, yüz binlerce insan Afrin’den zorla göçertilip derme çatma kamplara mahkum edilmiş, bu insanların mal ve mülklerine AKP-MHP iktidarının desteklediği çeteler el koymuştur. Afrin’in doğasına, kültürüne ve tarihine yönelik de ciddi tahribatlar olmuştur. Temel geçim kaynağı olan zeytinlikler talan edilmiş, on binlerce ton zeytin yağmalanarak iktidar ve şirketleri tarafından uluslararası pazarlarda satılmış, çeteler finanse edilmiştir. Tarihi mekânlar bombalanmış, tarihi eserler çalınmıştır. 42 tarihi yer, arkeolojik höyük ve kutsal mekânlar tahrip ve talan edilmiştir” ifadelerine yer verildi.
Talan, demografik değişim, asimilasyon…
Açıklamanın devamı şöyle: “Uluslararası hukuka da aykırı olan ve Afrin’i yerleşik halkından ve tarihinden koparmaya çalışan bu hamle ölüm, acı ve yıkımdan başka bir şey getirmemiştir. Etnik temizlik ve nüfus mühendisliği ile sınır boyundaki Kürtleri yerlerinden edip yerlerine Selefi ideolojiye biat edenleri yerleştirerek bir kemer oluşturmak isteyen iktidar, benzer yöntemleri Serêkanî (Rasulayn) ile Grê Spî’de de (Tel Abyad) yaygın olarak uygulamaktadır. Buralarda da yüz binlerce insan yerinden edilmiş, insanların mal ve mülklerine el konulmuş, buğday ürünü savaş ganimeti mantığı ile talan edilmiştir.
Ayrıca, girilen bölgelerde Türkiye’den kaymakamların atanması, ilçelerin idari olarak Türkiye’ye bağlanması, açılan postane ve diğer devlet kurumları ile bir kurumsallaşma yaratılmaya çalışılmaktadır. Kürtçe tabelaların sökülüp yerlerine Türkçe tabelaların asılması, Kürt değerlerine dair tüm sembol ve izlerin silinmeye çalışılması, eğitim müfredatının ve dilinin Türkçeleştirmesi gibi uygulamalar da asimilasyoncu zihniyeti açıkça göstermektedir.
‘Temel amaç statüsüz bırakmak’
AKP-MHP iktidarı bu süreçte, ülke içerisinde de başta Kürtler olmak üzere tüm muhalif kesimlere yönelik baskı ve sindirme politikalarına hız vermiştir. Savaşa savaş, işgale işgal demenin dahi suç sayıldığı bu iki yıl boyunca yüzlerce insan ‘savaşa karşı barış’ dedikleri için gözaltına alınmış ve tutuklanmıştır. Suriye siyasetini Kürt düşmanlığı üzerinden kuran AKP-MHP iktidarı, şimdi ise Esad rejimi ile üst düzey istihbarat görüşmeleri yaparak Kürtleri statüsüz bırakmanın yollarını aramaktadır.
‘Ses yükseltmeye çağırıyoruz’
AKP-MHP iktidarı, başta Suriye olmak üzere, Libya, Irak ve tüm Ortadoğu’da savaşı körükleyen yayılmacı politikalardan bir an önce vazgeçmelidir. Kürt düşmanlığının hiç kimseye faydası yoktur. Kürtler ile savaşmak yerine; eşitlik, adalet, özgürlük ve barışa dayalı bir coğrafyanın inşa edilmesi için sorumluluk alınmalıdır. 2’inci yıldönümü vesilesi ile Türkiye ve uluslararası demokratik kamuoyunu, Afrin ve diğer bölgelerde devam eden işgale karşı bir kez daha ses yükseltmeye, tavır almaya çağırıyoruz.”
DSM uluslararası kamuoyuna çağrı yaptı
Bu arada Demokratik Suriye Meclisi (DSM) de Efrîn’e ilişkin yazılı bir açıklama yayımlayarak, ‘halka karşı savaş suçları işlendiğini’ belirtti.
Türkiye’nin Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) adı altında toplanan paramiliter güçlerle 20 Ocak 2018 tarihinde hava destekli ağır silahlarla Efrîn’e girdiği hatırlatılan açıklamada, yüzlerce kişinin yaşamını yitirdiği, on binlerce kişinin ise göç etmek zorunda kaldığı ifade edildi.
DSM açıklmasında, Efrîn’in ‘demografik yapısının değiştirildiğine’ de dikkat çekti. Açıklamada, ‘Türkiye’nin bölgedeki amacının Osmanlı dönemini yeniden canlandırmak’ olduğuna yer verildi. DSM açıklamasında, “Efrîn, Suriye’nin en güvenli bölgesiydi ve Suriye’nin diğer bölgelerinden gelen çok sayıda göçmeni karşılamıştı. Fakat Türk devletinin saldırılarının ardından artık bu bölge şiddetin, savaşın, talanın, yıkımın ve demografik değişimin en yoğun yaşandığı yer olmuştur. Başta İdlib olmak üzere Suriye’nin diğer kentlerinden gelenler demografiyi değiştirmek için Efrîn’e yerleştirilmiştir fakat tüm bu yaşananlara karşın uluslararası toplum büyük bir sessizlik içindedir” dedi. DSM açıklamasında BM Güvenlik Konseyi, insan hakları örgütleri, koalisyon ülkeleri ve Rusya’ya, “Türkiye’nin Efrîn’deki işgaline son verme” çağrısı yaptı.
EFRİN