Yol en iyi rehberdir. Yol bir buluşmadır. Yollarda keşfediyoruz nelerin olduğunu. HDP yol aldıkça bazılarının yolu tükendi… Bizler yol aldıkça hâkim kılmaya çalıştıkları korku ve yıldırmaya kendileri düştü…
Tayip Temel*
Marco Polo’nun meşhur taş kemer hikayesi var, belki de tam hatırlama zamanıdır.
Marco Polo, tek tek her taşıyla köprüyü anlatıyor Kubilay Han’a.
Araya giren Han: ‘Peki köprüyü taşıyan taş hangisi?’ diye ilginç bir soru sorar.
‘Köprüyü taşıyan şu taş veya bu taş değil, taşların oluşturduğu kemerin kavsi,’ der Marco.
Kubilay Han sessiz kalır bir süre, düşünür. Sonra ekler:
‘Neden taşları anlatıp duruyorsun bana? Beni ilgilendiren tek şey var, o da kemer.’
Marco cevap verir: ‘Taşlar yoksa kemer de yoktur.’
Size yolu uzun uzun anlatabilirim, ama en son söyleyeceğimi en başta ifade edeyim; umut yoksa yol da yoktur! Bundan ötürü bir yoldayız, en iyi bildiğimiz yollardayız. Nasıl geçiyor derseniz? Umut dolu derim… İnsanın geçtiği yerlerden heybesine ambar dolusu umut kalması, ancak yaşamakla anlatılabilecek bir histir.
Başa dönelim dilerseniz…
Kentler, yollar, ovalar, dağlar ve yüzler…
Biz bunlara niye hayran kalırız? Güzel olmalarından, büyüleyici bir estetizmi barındırmalarından denilebilir ve daha pek çok sebep sıralanabilir!
Ama esas sevme sebebimiz, hayranlığımız; onlara sorduğumuz sorulara cevap vermeleridir. Ya da kafamızdaki sorulara cevap olmalarıdır.
Muktedirlerin asla ama asla anlayamayacağı bir şeydir bu! Yolların, kentlerin, ovaların, ağaçların, dağların onlara verecek bir şeyi yok! Çünkü onlar cevaplarla ilgilenmezler.
Fakat biz cevap da istiyoruz.
Mesela Hakkari’nin çıkışında yüzlerce araçlık konvoyu ellerindeki flamalar ile durduran annelerin tarifsiz sevinci nedendir?
Mesela Bitlis, Tatvan ve Bekirhan’da; aniden bastıran yaz mevsiminin sarartan sıcağına inat bize gösterdikleri yeşil ve serin mevsim neydi?
Kaldırımlara, sokak aralarına, araçlara, pencere ve balkonlara doluşmuş insanların slogan, zafer işaretleri ve desteklerini bugün bu kadar büyük kılan nedir?
Az oldukça çoğalan, bitti denildikçe varlık kazanan, küçüldüğü sanıldıkça büyüyen bu dingin, sessiz ama kararlı çoğunluk ne anlatıyor?
Amed’in sokaklarında yükselen bir şarkı bir güruhu nasıl bu kadar tedirgin eder ve binlerce insana aynı anda nasıl yaşam kaynağı olur?
Sorular çoğaltılabilir… Bu sorulara cevaplarımız var, soruların kendisi de bize cevaplar veriyor. Açıktır ki çelişkinin başladığı yer de tam burası!
Çünkü tüm yaşamı ak ve karadan ibaret sanan, şairin deyimi ile ‘gülerken ısıran iyilik, aşağılayan özveri, dağları düzlükle ölçmeye kalkan sığlık ve çokluğuna güvenen yanlışlık sahipleri’ anlamaz bu yolu da yolcuyu da yürüyüşü de…
Hakkari’den Van’a onlarca polis aracı eşlik etti, Van’dan Bitlis’e onlarca polis aracı zırt pırt aramıza girdi, yolda dağıtmaya çalıştı. Batman’dan Amed’e yüzlerce noktada, milliyetçi hezeyanlara tutulmalar yaşandı. Biz yol alırken, ülkenin en uzak köşelerinden ya da bürokrasinin karanlık ve kasvetli odalarından yolu/muzu kirletmek için direniş kırıcı sinyaller atıldı. Hiçbir şey engel olmadı gösterilen kararlılığa…
Yolu ortalarken, Hakkari’den Amed’e bir ses işitildi. Bunu yol kenarlarında halaya tutuşan bizler değil, o yollarda bize sarılanlar, karşısına alıp ‘serkeftin serkeftin’ diyen anneler iletti. Korku büyüdükçe insan küçülürmüş. Biz bunu gördük…
Bismil’de vekillere saldırı oldu, sıfır mesafeden gözlerimize biber gazı sıkıldı.
Körlük ile sınanan cinnet, bizi durdurmayı düşüneceğini sandı sanırım.
İki Kürdün yan yana gelmesinden, el sallamasından, elini zafer işareti için kaldırmasından, yol kenarında durup selamlamasından, iki kelam etme isteğinden, kısaca HDP’den duyulan korku yaradana olsa, herhalde coğrafyanın en kadim insanları buradan çıkacaktı…
Ama ortaya çıkan şey şiddete, ölüme, siyasetsizliğe, sömürüye teşne bir akıl gerçekliği!
Yol en iyi rehberdir. Yol bir buluşmadır.
Yollarda keşfediyoruz nelerin olduğunu. Takip ettiniz, çok şey oldu.
HDP yol aldıkça bazılarının yolu tükendi.
Bizler yol aldıkça görünmez kişiler/şeyler/bilinçaltılar görünür oldu.
Bizler yol aldıkça ikiyüzlü medyanın maskesi kendiliğinden düştü.
Bizler yol aldıkça Rojava’dan gelen ulusal birlik görüntüleri daha da anlam kazandı. Onlar bunu başardıkça bizim yollar sevinç tarlalarında molaya durdu.
Bizler yol aldıkça tek çözümü ölüm siyaseti olanlar, sınır ötesini bombalamaya başladı.
Bizler yol aldıkça hâkim kılmaya çalıştıkları korku ve yıldırmaya kendileri düştü.
Bizler yol aldıkça Edirne’den Hakkari’ye yolun olduğu ortaya çıktı. Yolun açık olduğu, yolun daha çok insan dolması gerektiği netleşti.
Bizler yol aldıkça, herkes için yürümenin haklı duygusu benliğimizi sardı. Yol göreve, görev kendini hatırlatmaya, hatırlama da kendini pratikleştirmeye davet etti, ediyor.
Hasılı, yürüyüş devam ediyor.
Bu yol ve yürüyüş Ankara’ya varınca bitmiyor.
Barış, adalet ve demokrasiye varınca duracak, işte o zaman çok daha güçlü bir yürüyüş için kollar tekrardan sıvanacak.
*HDP Van Milletvekili