HDP’nin ne yapması, ne olması gerektiği meselesi üzerine HDP’lilerin olmadığı ortamlarda epeyce konuşuldu. Bu konuda, hem havuz medyasıyla tahkim edilmiş AKP-MHP koalisyonunun ve her düdükte içtimaya geçen CHP-İyi Parti-SP bloğunun hem de HDP ile birlikte hareket eden/etmeyen sol çevreler epey konuştu.
Öncelikle, şu tespiti yapmakta fayda var; bir kez daha gördük ki, düzen siyasetini ayakta tutan harç Kürt düşmanlığı (ki bunun güncel anlamı, HDP’ye karşı blok oluşturmak); askeri vesayet günlerine geri dönmek isteyenler ile saray vesayetinin yıkılmasını istemeyenler benzer argümanlar öne sürerek HDP’yi parçalayıp, kendi ihtiyaçlarına uygun hale getirme hevesindeler. HDP, 7 Haziran seçiminde AKP’ye ecelini gösteren parti olmanın yanında, büyük bedeller ödeme pahasına “hizaya” sokulmayı reddetmiştir. 24 Haziran ve yerel seçimlerde AKP yine HDP’ye takılarak sendeledi. HDP, demokrasi mücadelesi verenlerin çekim merkezi, Saray rejimini sonsuz kılmaya çalışan faşist çevrelerin öfkeyle saldırdığı odak olma durumunu koruyor. Onlar için, başta Kürtlerin ve bütün ezilen kesimlerin hak taleplerinin temsilciğinden vazgeçmiş HDP mükemmel bir parti, Demirtaş da mükemmel bir lider olurdu. Neyse ki, egemenlerin dilek ve temennileriyle gökten kemik yağmıyor. HDP, binlerce tutuklu, binlerce gözaltı, adli kontrol şartıyla serbest bırakma, yöneticilerin sistematik tutuklanması, Diyarbakır, Ankara, Suruç katliamları, kayyımlar, milletvekilliklerin düşürülmesi vb. ağır saldırılar altında varlığını korumaya devam etti. Dışardan bakanlar için aslında “HDP neden bu kadar hareketsiz kaldı?” sorusu yerine “bunca saldırı karşısında varlığını güçlü biçimde hala nasıl sürdürebiliyor ve AKP’nin hesaplarını her seferinde nasıl bozabiliyor?” sorusuna yanıt aramak, daha hakkaniyetli olurdu.
HDP’yi eleştirmek demokratik fikre sahip herkes için haktır. “HDP bir şey yapmıyor” diyenlerin, kayyımlara karşı yapılan eylem çağrılarına uyarak sokağa çıktığına ne yazık ki şahitlik edemedik. HDP gibi bir parti esasen görece demokratik ortamlarda iyi bir mücadele aracıdır. Faşizmin iyiden iyiye gemi azıya aldığı dönemlerde kitle örgütlenmesi ve kitle eylemleri yolu açabilir. HDK, DTK, yerel örgütlülükler güçlenmediği ölçüde HDP Meclis kürsüsünden konuşan, sokakta birkaç basın açıklamasını zorlayan durumdan çıkamaz. HDP’den bir şey yapmasını bekleyenler, öncelikle kendileri bir şey yapmak için kolları sıvamalıdır. Faşizm bir halk sağlığı sorunudur, bu sorunun üstesinden gelmenin yegâne yolu antifaşistlerin ortak mücadelede buluşacak araçları icat etmesinden geçer.
HDP, bütün mazeretlerine rağmen çok daha ileri bir pratik ortaya çıkarabilirdi. Faşist saldırılara ilk anda karşılık verilebilirdi ve mevcut durumun kanıksanmasının önüne geçebilirdi. Seçim çalışmaları sırasında bizzat tanık olduğum şey şuydu; on bin civarında oy alınan bir ilçede sahada çalışma yürütecek örgütlü kimse yoktu. Büyük bir seçmen kitlesi ve politik etki alanı olan parti neredeyse örgütsüz bırakılmış durumdaydı. Bugünlerde sıkça dile getirilen “Meclis’ten ve belediyelerden çekilme” taktiğiyle bu durum değiştirilemez. Merkezden siyaset yapma alışkanlığı bırakılarak, yerel çalışmalar derinleştirilerek tıkanıklık aşılabilir. Büyük sorunların çözümünün çoğu zaman “küçük işlerin” muntazam yapılmasından geçtiğini biliyoruz.
Yoksulluğun, yolsuzluğun, işsizliğin dalga dalga toplumu sardığı ortamda HDP bileşeni ve HDP’nin dışındaki sosyalistlerin etki alanlarını yayacak yeni yollar açması gerekli. Kürt sorunun gerçek çözümü emekçilerin örgütlü gücü yükseldiği ölçüde gerçekleşecektir. “Emekçilerin birliği, halkların eşitliği” ilkesi ancak örgütlü bir toplumda vücut bulacaktır. Sosyalistler, Kürt halkıyla omuz omuza olmaya devam ederken asli görevi olan emekçi kitleleri örgütleme mücadelesinden geri durmamalıdır. “HDP ne yapmalı?” sorusuna “Sosyalistler ne yapmalı?” sorusu eklenmeli mutlaka. 24 Haziran seçimi sonucunda Batı’da sandığa anlamlı oy artışı olarak yansıyan sol dalgayı örgütleyecek bir girişim henüz olmadı. Büyük kitlelerle temas kurmak, Kürt sorununu çözme iradesi gösterecek olan emekçileri örgütlemek, HDP ile birlikte ama HDP’nin sınırları dışına düşmüş kitleleri kapsayacak yeni araçlar geliştirmek güncel bir görev olarak duruyor. Zayıf, cılız, kendinden menkul bir sosyalist hareket bırakalım Kürt sorununun çözümüne katkı sağlamayı, Kürt hareketine yük olmaya dönüşecektir. Kitlesel ve ideolojik donanımı yüksek sosyalist hareketin varlığı Türk emekçiler arasında bolca bulunan şovenizm zehrine karşı panzehir olacaktır.