HDP 4. Olağan Kongresi beklendiği gibi büyük bir coşku ile gerçekleşti. Resmi olarak kapatılmasa da bu muameleyi gördüğünü hemen her gün görüyoruz. Bu açıdan gerçekleşen kongre faşizme karşı bir eylem olarak gerçekleşti ve umutları büyüttü. Şimdi herkesin gözü HDP’nin kongreyle büyüttüğü umutları nasıl pratik politikalara dökeceğinde. Kongrede verilen mesajlar hiç zaman kaybetmeksizin buna yönelik adımların atılacağı yönünde. Zaten geçen zaman zarfında en çok da HDP’nin doğru tespitler yapmasına karşın, tespitleri çerçevesinde harekete geçmemesi eleştiri konusu oldu. Kongre öncesi başta eş başkanlar olmak üzere parti yöneticilerinin yaptığı değerlendirmelerden yeni dönemde en çok da bunun giderilmesine odaklanacağı anlaşılıyor.
Evet, bu oldukça gerekli. Koşullar da elverişli.
AKP-MHP iktidarı kredisini hem içte hem de dışta çoktan tüketmiş durumda. Her gün insanların intihar ettiği bir ülke haline geldi Türkiye. İnsanların canına tak etmiş olan bu iktidardan herkesin kurtulmak için can attığından herkes emin. Hali hazırda temel sorun, halka umut vermekte, bu iktidarın dışında bir alternatifin olduğunu göstermekte.
Zira HDP dışındaki muhalefetin durumu ortada. Bu iktidarın bu kadar uzun süre iktidarda kalmasının esas sorumlusu zaten başta CHP olmak üzere muhalefet partileri. Cumhuriyetin en eski partisi olarak CHP, halk tarafından yeterince tanınıyor. Geleneksel olarak kendisine oy verenlerin dışında hemen hemen hiç kimseden teveccüh göremiyor. CHP’nin klasik devletçi parti oluşu, artık mutlak surette değişmesi gereken devletin değişmeyen tüm reflekslerini özümsemiş olması, onu AKP’nin en büyük destekçisi yapıyor. İYİ Parti’yi zaten konuşmaya bile gerek yok, zira MHP’den farkı, şehirlilik-köylülük düzlemindedir. Halk nezdinde MHP ne kadar umutsa İYİ Parti de o kadar umuttur. ‘Yeni’ diye çıkan ve çıkacak olan ‘eski’lerin ne yapacaklarını da kestirmek çok zor değil. Tüm bu nedenlerle halk, bu partilere güvenmiyor ve kendisini çaresiz hissediyor.
Daha da uzatabileceğimiz nedenlerle bu elverişli objektif koşulları en iyi değerlendirecek parti HDP’dir. Çünkü ondaki potansiyelin henüz çok az bir kısmı açığa çıkarılmıştır. HDP’nin temsil ettiği toplumsal kesimlerin enerjisini, gücünü açığa çıkarması halinde mevcut olanı katbekat aşan bir güce kavuşması işten bile değildir. Ancak bunu yapabilmesi için sahada olması gerekir. Ankara merkezli bir parti olmaktan ziyade toplum merkezli bir parti olması gerekir. Diğer partilerden farklı olarak toplum adına siyaset yapan parti olmaktan çok, toplumla birlikte siyaset yapan bir parti haline gelmeli. Bunu başardığı taktirde insan doğasındaki o muazzam güç açığa çıkar ve HDP Türkiye’yi yöneten parti haline gelir.
Yapılan tüm tartışmalar toplumsal kesimlerin siyasette daha fazla yer edinmek istediği şeklindedir. Örneğin HDP’nin en büyük kitlesini oluşturan Kürtler daha fazla rol almak istiyor. Varlık sorunu yaşayan bir halk olarak sorunlarının çözümünde aktifleşmek istiyorlar. Diğer toplumsal kesimlerin yaşadığı sorunları daha derinlemesine yaşamanın yanı sıra Kürt olmaktan gelen ontolojik sorunları var. Bunların çözümünde demokratik siyasetten beklentileri var.
Türkiye’deki sol-sosyalist, demokrat çevreler, sınıf hareketi, emekçiler oldukça büyük bir potansiyele sahip olmalarına rağmen pek çok nedenden ötürü bu potansiyel HDP’ye akmış değil. Devrimci-demokratların AKP-MHP’yi yıkarak demokratik devrimi yapmaları için koşullar hiç olmadığı kadar elverişli olmasına karşın faşizm sürmektedir. Türkiye demokrasi geleneğinin o muazzam potansiyelinin açığa çıkarılması olmazsa olmaz.
AKP’nin din istismarcılığı ve yaptığı büyük ahlaksızlar nedeniyle kendisinden kopan büyük bir dindar kesimin olduğu herkesin malumu. Bu kesimlerin de partisi olan HDP’nin yeni dönemde bu büyük birikimin açığa çıkmasına odaklanması gerektiği de açık. Başta Aleviler olmak üzere tüm inançların gerçek partisi olarak HDP’nin bu konuda da yapması gerekenler vardır. Herkesin siyaset yapabilir hale gelmesi HDP açısından programsal bir gereklilik.
Yaşamı güzelleştiren, demokratikleştiren, geliştiği ölçüde erkeği de değiştirip dönüştüren ve birlikte yaşanır hale getiren kadınların da açığa çıkmamış çok büyük bir potansiyellerinin olduğu açık. Kuşkusuz ki HDP, kadın konusunda hiçbir partiyle kıyaslanmayacak bir düzeydedir ve ayrı bir kulvardadır. Ancak kadının yaşamdaki merkezi rolü ve en büyük enerji kaynağı olması en örgütlü kesim haline getirilmesini zorunlu kılıyor.
Toplumların geleceği ve dinamizmi olan gençliğin o bitmez tükenmez enerjisinin ne kadar açığa çıkarıldığı, HDP’nin yaşadığı örgütsel ve eylemsel zorlanmalardan anlaşılmaktadır. Gençliği örgütlemiş bir HDP’nin rol ve misyonuna göre davranma kapasitesi katbekat artacaktır.
Saydığım bu toplumsal kesimler HDP’yi HDP yapanlardır. HDP bu kesimleri demokratik siyaset yapar hale getirdiğinde en büyük güç kaynağına da kavuşmuş olacaktır. Zira toplumdan daha büyük bir güç kaynağı yoktur.