Salona sığmayanlar salonun önündeki geniş meydanı doldurmuştu. Yöneticisinden üyesine herkesin gözlerinin içi gülüyordu. Ancak, baskılara boyun eğmeyen, her mücadeleden alnının akı ile çıkan bir organizasyon böyle neşeli olabilirdi
Hüseyin Kalkan
En iyimser gözlemeciler bile kongreye kapatma davasının gölgesinin düşeceğini bekliyorlardı. O olmasa Kobanê davasının gölgesi düşecekti. Günübirlik 10-15 üyesi ve yöneticisi gözaltına alınan veya tutuklanan, parti faaliyetleri gözaltı ve tutuklama pahasına gerçekleşen bir partinin kongresine insanların uzak durması beklenirdi. Ankara Arena Kapalı Spor Salonu’na gelenler, HDP’nin 5. Olağan Kongresi’ne hiçbir gölgenin düşmediğini gördüler. HDP -deyim yerindeyse- kapatma davasını, kapatma davasına delil oluşturmak için açılan Kobanê davasını aşmış görünüyor. Salonun içi de önü de doluydu.
Salona sığmayanlar salonun önündeki geniş meydanı doldurmuştu. Yöneticisinden üyesine herkesin gözlerinin içi gülüyordu. Ancak, baskılara boyun eğmeyen, her mücadeleden alnının akı ile çıkan bir organizasyon böyle neşeli olabilirdi. Davaların gölgesi bir yana ortada “Çözüm biziz, biz HDP’yiz” diyen bir parti vardı. Bu salonda toplananlar kapatma davasını değil ülkeyi ve bölgeyi nasıl dönüştüreceklerini tartışıyorlardı. Başta Ortadoğu olmak üzeri, Asya, Afrika ve Avrupa’da çok sayıda delegasyon da izleyiciler arasında yerlerini almıştı. Toplu olarak katılımcıları selamlayan dış delegasyonlar en çok alkış alan gruplardan biri oldu.
Sürece müdahale
İki Eş Genel Başkan’ın konuşması sürece kuvvetli bir müdahale niteliğindeydi. Kastettiğim sadece seçimlere giden süreç değil, aynı zamanda barış ve çözüm sürecine kuvvetli bir müdahale idi, söz konusu olan. Eş Genel Başkanlar çözümün aktörlerini, muhataplarını, çözüm zeminini bir kere daha vurguladılar. Böylece spekülasyonlara ve kısır pazarlıklara, söylentilerine mahal kalmadı. Pervin Buldan, “Meydanı çatışmacı zihniyete asla bırakmayacağız” diyerek barışa şu cümlelerle vurgu yapıyordu: “Yaşam siyasetini ve barış ihtiyacını savunan çözüm fikriyatımızı, siyasetin ve toplumun temel gerçeğine dönüştürme konusunda sonuna kadar kararlıyız. Çözmeyen siyasetlerin dönemi kesinlikle kapatılacaktır ve HDP’nin dönemi başlayacaktır.”
Buldan, seçimlere nasıl baktıklarını ise şu cümlelerle ifade etti: “Büyük değişimin arifesindeyiz. Hukukla ve halkın gerçekleriyle bağı kalmayan, saray saltanatından illallah eden herkes, yeni bir geleceğin hayalini kurmaktadır. Türkiye’nin ihtiyacı; çoğulcu, katılımcı demokratik bir sistemdir. Güçlü yerel demokrasidir. Geniş yetkiye sahip, çoğulcu bir parlamentodur. Biz bu sistemin inşasını hedefliyoruz. Evet, önümüzde önemli bir seçim süreci var. Bu seçimler, kimin cumhurbaşkanı ya da başbakan olacağı seçimi değildir. Asıl mesele; kriz üreten bu sistemin değiştirilmesi ve demokratik eşitlikçi yeni bir düzenin kurulması meselesidir. HDP bu seçimlerin ve sonrasındaki sürecin temel belirleyenidir. Yeni dönemin siyasal gücüdür. 27 Eylül deklarasyonumuzda ilkelerimizi, nasıl bir gelecek hedeflediğimizi net bir biçimde ortaya koyduk. Aynı noktada olduğumuzun altını bir kez daha önemle çiziyorum.”
Demokrasi için adımlar
Diğer Eş Genel Başkan Mithat Sancar, atılacak adımların altını kalın kalın çiziyordu. Sancar, “Hak temelli eşit yurttaşlığın güvence altına alınması, anadilinde eğitim başta olmak üzere kimlik haklarının tanınması, yerel demokrasinin kabul ve inşa edilmesi, yargı aracılığıyla yaratılan bütün tahribatların onarılması, daha açık söyleyeyim tüm siyasi mahkumiyetlerin ve davaların sonuçlarıyla birlikte ortadan kaldırılması, siyasi irade ve kazanımlara yönelik gasplara, başta belediyeler olmak üzere her alandaki kayyım rejimine son verilmesi, bunların müzakere edilip hayata geçirileceği yer en başta Meclis olmalıdır. Bunları topluma mal etmek için güçlü bir barış ve çözüm iradesi hayata geçirilmelidir” sözleri ile yeni dönemde yapılacakları ifade etti.
Tecrit ve çözüm
Sancar’ın kuvvetle altını çizdiği diğer bir mesele ise tecrit meselesiydi. Sancar, tecridin bitirilmesinin birçok alanda rahatlama getireceğini ve PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın barışa bulunacağı katkılara dikkat çekiyordu: “Tecride son verin, Abdullah Öcalan’ın ne düşündüğünü kamuoyunun öğrenmesini sağlayacak ve esasen hakkı olan bütün imkanları sağlayın. Diğer muhalefet partilerine de buradan seslenmek istiyorum. Tecrit meselesi, iktidarın tekeline ve manipülasyonlarına terk edilemeyecek kadar ciddidir ve önemlidir. Barış konusunda belirleyici katkı sağlayacağı geçmişte defalarca kanıtlanmış bir aktörün şimdi de bu rolünü oynamasını mümkün kılacak şartların yaratılmasını muhalefetin ve demokrasi güçlerinin de talep etmesi lazım.”
Kongre’nin evveliyatı
Aslında bütün bu meselelerin altı kongreye gelmeden çok önce çizilmişti. 2022 Newroz’u ve Gemlik yürüyüşü Öcalan’ın toplumsal karşılığını bir kez daha göstermişti. Kongrede edindiğimiz izlenim Ankara’nin siyasi mahfillerinde de bu meselenin yavaş yavaş anlaşıldığını ve Öcalan’sız bir çözümün mümkün olmadığının görüldüğünü gösteriyor. Evet, polis Gemlik yürüyüşçülerine ülkenin birçok yerinde saldırmıştı. Milletvekilleri darp edilmiş, birçok HDP’li gözaltına alınmıştı. Ama bu yürüyüş iktidarın temellerini sarsan bir etki yaratmış, tecrit bir kere daha konuşulmaya başlanmıştır.
Temel aktör HDP
Hürriyet yazarı Abdülkadir Selvi, tecridin kaldırılacağını yazmıştı. Üstelik iktidarın bel bağladığı askeri operasyonlar yine iktidarın beklediği etkiyi yaratmamıştı. Koşullar her bakımda çözüm sürecine geri dönmeyi zorunlu kılıyor ama bu iktidarla olamayacağına dair de kuvvetli bir kanaat var. İki Eş Genel Başkan’ın da vurguladığı gibi “çözüm yeri Meclis’tir ve HDP bu konuda temel aktör ve kurucu güçlerden biridir.”