HDP, kayyum atanan belediyelerin öncesini ve sonrasını il il verilerle derleyerek, “Kayyum Raporu” hazırladı. Raporda belediyelerin karakollara dönüştürüldüğü, çalışanların ihraç edildiği, Kürtçe olan isimlerin değiştirildiği ve birçok kurumun kapatıldığı kaydedildi.
Halkların Demokratik Partisi (HDP), 15 Temmuz darbe girişimi ardından ilan edilen Olağanüstü Hal (OHAL) kapsamında çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnamelerle (KHK) Demokratik Bölgeler Partisi belediyelerine atanan kayyumlarla ilgili Türkçe ve Kürtçe hazırladığı raporu, 31 Mart yerel seçimler arifesinde kamuoyuna açıkladı. HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyeleri, belediye eşbaşkan adayları, HDP ile ittifak sağlayan Kürt partileri ve yerine kayyum atanan DBP’li belediye eşbaşkanlarının katıldığı toplantı, Diyarbakır’ın Sur ilçesinde bulunan Demir Otel’de yapıldı.
‘Çöktürme planı’
HDP’nin “Kayyım Raporu” Eş Genel Başkan Yardımcısı Yurdusev Özsökmenler tarafından okundu. “Halkımıza, Demokrasiye, Değerlerimize Sahip Çıkacağız” diye belirtilen raporda, 1921 Anayasası’nda yer alan “Adem-i merkeziyet” sistemi ile yerel yönetimlere tanınan özerkliklere dikkat çekildi ve Cumhuriyet’in kuruluşu ardından bunun reddedilerek, yerine “Merkezi devlet inşası” geldiği hatırlatıldı. AKP hükümetinin 2002 yılında Kürt sorununun çözümü vaadiyle iktidara geldiğini, ancak devamında devletin geleneksel politikalarının esas alındığı ifade edilen raporda, “1980’lerden bu yana süren çatışmaları durdurmak ve savaş sürecini demokratik müzakere yöntemi ile kalıcı barışa ulaştırmak için Sayın Abdullah Öcalan’ın yoğun emek ve çabasına karşın, AKP iktidarı tarafından 30 Ekim 2014’te ‘çöktürme’ planı uygulamaya konulmuş, Cumhurbaşkanı Erdoğan Dolmabahçe’de bakanlarının katılımıyla imzalanan Dolmabahçe Mutabakatını tanımadığını söyleyerek yeni bir savaş konseptini devreye sokmuştur” ifadelerine yer verildi.
Yasak ve yıkım
Raporda, PKK Lideri Abdullah Öcalan ile 2013 ve 2015 yılları arasında sürdürülen diyalog sürecinin sonlandırılması ardından Şırnak, Cizre, Silopi, Sur, Nusaybin, Yüksekova, İdil ve birçok bölge kentinde ilan edilen sokağa çıkma yasakları sonucunda kentlerin yıkıma uğradığı ve yaşanan çatışmalar sonucunda 368’i sivil 2 bin 500 kişinin hayatını kaybettiği ve 400 bin kişinin göç etmek zorunda kaldığı belirtildi.
Darbe girişimi
15 Temmuz darbe girişiminin Kürt sorununda çözümsüzlük politikalarının sonucu olduğuna işaret edilen raporda, “Kürt sorununun çözümünde savaş politikalarında ısrar edilmesi, sistemi de krize sürüklemiş ve darbe mekaniğinin çalışmasına neden olmuştur. 15 Temmuz’daki darbe girişimini ‘Allahın lûtfu’ olarak nitelendirip bir fırsat olarak gören Cumhurbaşkanı Erdoğan, 20 Temmuz’da Olağanüstü Hal (OHAL) ilan ederek demokrasiyi askıya aldığını ilan etmiştir. Peş peşe KHK’ler çıkarılmış; TBMM işlevsiz hale getirilmiştir. OHAL ilanı ardından çıkarılan KHK’lerle onbinlerce kamu emekçisi ile 6 bine yakın akademisyen ihraç edilmiştir. 5 binin üzerinde dernek, vakıf, okul, dershane, sendika, üniversite ve medya organı gibi kurum ve kuruluşlar kapatılmış, mal varlıklarına el konulmuştur. Çeşitli gerekçelerle onbinlerce kişi gözaltına alınmıştır” denildi.
Kayyum atamaları
OHAL kapsamında çıkarılan 674 Sayılı KHK ile Cumhurbaşkanı’na belediyelere kayyım atama, valilere ise belediyelerin taşınır mallarına el koyma ve çalışanlarını görevden uzaklaştırma yetkisi verildiği hatırlatılan raporun devamı şöyle: “Bu KHK’ye dayandırılarak HDP’nin bileşeni olan DBP’den seçilen belediyelere 11 Eylül 2016 tarihi itibarıyla el konularak kayyım atamalarına başlanmıştır. Kayyımlar vakit kaybetmeden asimilasyoncu imha politikalarını uygulamaya koyulmuşlardır. Vatan-millet-güvenlik şemsiyelerine sığınarak başlatılan uygulama; yöntem, tarz ve sonuç olarak devletin yüz yıllık politikalarının bir devamıdır. Te’dib (edeplendirme), Tenkil (ce-zalandırma), Taqtil (katletme), tehcir (göçertme), temsil (asimile etme), Temdin (medeni-leştirme) ve tasfiye (etkisizleştirme) çalışmaları ile kayyım uygulamaları aynı eksendedir.
‘Kayyum atamaları ideolojik bir hamle
Devlet, Cumhuriyet tarihi boyunca Kürdistan coğrafyasındaki belediyelere ‘hizmet’ çerçevesinde bakmamıştır. Tüm gücüyle bu belediyeleri ve onların şahsında ortaya çıkan tüm temsil ilişkilerini devlete eklemleme tutumu ile yaklaşmıştır. Belediyeler, devlet için ideolojik bir mesele olmuştur. Bu açıdan kayyım atamaları son derece planlı, ideolojik bir hamle olup bölgedeki yerel yönetimleri merkezi devletin uzantısı haline getirme çabasının da önemli bir parçasıdır. Batı’da görevden alınan belediye başkanlarının yerine yine meclis içinden seçilmiş bir kişi atanırken, Kürdistan coğrafyasında görevden alınan belediye eşbaşkanlarının yerine vali ve kaymakamlar doğrudan devletin yerellerdeki temsilcisi olarak atanmışlardır.
Sayıştay raporları
AKP iktidarı, DBP’li belediye başkanlarının belediye hizmeti vermediğini ve kaynakların dağa gönderildiğini, atanan kayyımların ise kentlere hizmet getirdiğini iddia ederek meşruiyet arayışına girmiştir. Bütün bunların yalan olduğu devletin kendi belgelerine bakarak bile görülebilir. 1999’dan kayyım atamalarının yapıldığı güne kadar geçen süre içinde Maliye ve İçişleri müfettişleri sürekli olarak belediyelerde kalmışlar, bütün hesapları ve işlemleri didik etmişlerdir. Öyle ki, belediyelerde müfettişler için makam odaları bile tahsis edilmiştir. Bütün bu araştırmaların ve Sayıştay raporlarının sonuçlarından da görüleceği gibi, usulsüz tek bir işleme ve hizmet dışında harcanmış tek kuruşa rastlanmamıştır. Nereyse bütün belediyeler ürettikleri hizmetlerin yanında, ekonomik çöküntü halinde devraldıkları önceki yönetimlerin borçlarını ödemişler ve kasalarında para bırakmışlardır.
Kayyumların ilk işi
AKP’nin iddialarının tam tersine, kayyım sonrası belediyelerin taşınmaz mülkleri haraç mezat yandaşlara peşkeş çekilerek satılmış ve sadece 2 yılda belediyeler yine borç batağı içine itilmiştir. Kayyımların hizmette değil rantta yarıştıkları Sayıştay raporlarıyla da ortaya dökülmüştür. AKP’nin yerel yöneticileri ile kayyımlar rant paylaşımı kavgasına tutuşmuş, bu kavgalar basında da kendine yer bulmuştur. Kayyımların en önemli diğer pratikleri ise asimilasyon ve hafıza kırımıdır. İşgal eder gibi büyük bir polis gücüyle girdikleri belediyelerde ilk işleri çok dilli belediye tabelalarını indirmek olmuştur. Belediye binaları karakollara çevrilmiş, Kürtlerin pek çok tarihsel ve kültürel değerine ve hafıza mekânlarına çeşitli saldırılar gerçekleştirilmiştir.
‘Rapor kayyum rejimini anlatmaktadır’
Bu rapor, Kürt halkının kazanımlarından biri olan belediyelerde inşa edilmeye çalışılan ‘Kayyım Rejimi’ni anlatmaktadır. Raporda ayrıntıları ile görüleceği gibi, ‘Kayyım Rejimi’ geçmişteki inkâr, asimilasyon ve imha politikalarının bir devamıdır. Rapor, bunu tüm çıplaklığıyla göstermeyi ve tarihe bir not düşmeyi amaçlamaktadır.
‘Sömürge hukuku’
‘Kayyım Rejimi’ ifadesi, kayyımların, belediye yetkilerini önemli oranda aşan yetkilerle donatılarak, ortak bir amaç çerçevesinde ve planlarını sistemli bir şekilde hayata geçirmeleri nedeniyle kullanılmıştır. Kayyımlar eliyle bir anlamda sömürge hukuku uygulanmıştır. Kayyımların HDP’nin bileşeni olan DBP’li belediyelere atanması nedeniyle bu raporda DBP ve geleneğini oluşturan diğer partiler üzerinden ‘Kayyım Rejimi’nin bugünü ve geçmişi anlatılmıştır. Kürt halkının Cumhuriyet tarihi boyunca maruz kaldığı uygulamalar oldukça kısa bir şekilde anlatılarak, bugünkü gasp sürecine gelinmiştir.”
Şark Islahat planı
Raporun devamında DBP’li 102 belediyede uygulanan “Demokratik, Ekolojik, Kadın Özgürlükçü Yerel Yönetim” anlatılırken, kayyum uygulamalarının tarihsel arka planı ve Cumhuriyet tarihinde yaşanan benzerliklere yer verildi. Şark Islahat Planı ve Umumi Müfettişliklere dikkat çekilen raporda, kayyum atamaları öncesi Kürt siyasetçilerine dönük 2009 yılında “KCK” adı altında gerçekleştirilen operasyonların perde arkası özetlendi.
Rantçı politikalar
Raporun üçüncü bölümde ise Kürt halkının seçme-seçilme hakkı ve bunun sonucu olarak belediyelere kayyum atanmasıyla kadın kazanımları başta olmak üzere bütün tarihsel kazanımlara müdahaleler örneklendirildi. Ayrıca kayyumların kadın kazanımlarına yönelik uygulamalarının yanı sıra dil, sosyal, militarist, rantçı politikalar ile belediyelerin içinin nasıl boşaltıldığı tek tek sıralandı.
“Demokratik siyasetin kısa bir kronolojisi”, “Tutuklu ve hüküm giyen eşbaşkanlar listesi” ve “Kayyım atanan belediyelerde 2014 seçimlerinde DBP’nin aldığı oy oranları ve atanan kayyımların” açıklandığı raporun devamında, “Büyük bir kararlıkla kendimize, halklarımıza, inançlarımıza, demokrasiye, belediyelerimize, değerlerimize sahip çıkacağız. Halklarımızla birlikte irademizin gasp edilmesine asla izin vermeyecek, kaldığımız yerden daha büyük bir güçle devam edeceğiz” denildi.
DBP’li 102 belediyede uygulanan “Demokratik, Ekolojik, Kadın Özgürlükçü Yerel Yönetim” anlayışı başlıklı bölümde öne çıkan başlıklar şöyle:
*Barış ve Demokrasi Partisi (BDP), “Özgür İnsan, Özgür Toplum, Özgür Doğa!” sloganı ile girdiği 30 Mart 2014 yerel seçimlerinde, 3 büyükşehir (Mardin, Diyarbakır ve Van), 8 il (Ağrı, Batman, Bitlis, Hakkâri, Şırnak, Iğdır, Dersim ve Siirt), 67 ilçe ve 24 belde belediyesi olmak üzere 102 belediye kazandı.
*30 Mart 2014 seçimlerinde bir ilk olan eş başkanlık sistemi ile birlikte, meclis üyeliklerinde fermuar sistemi hayata geçirildi.
*BDP, 11 Temmuz 2014 tarihinde isim değişikliğine giderek Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) adını aldı.
*Özgürlükçü yerel yönetim anlayışımızın amacı, yok olmuş ve toplumdan arındırılmış olan kamusal alanı canlandırıp yeni bir politik alana dönüştürmek ve pasif seçmenlerin yerine aktif yurttaşların oluşmasında rol almaktır. Aktif yurttaşlar, oluşturulan mahalle ve kent meclislerinin toplantı, tartışma ve karar alma gibi mekanizmalarını işleterek katılımcı demokrasinin zeminini oluşturmaktadır. Bu bağlamda yerel yönetim anlayışımızın esası özgürlükçü yerel yöneticilik, radikal ve özgürlükçü kent kurumlarının oluşturulmasına dayanmaktadır.
*Parti olarak yerel yönetimleri, doğrudan katılımı esas alan, şeffaf, hesap verebilir yol ve yöntemlerin oluşturulduğu, halkın öz örgütlülük ve yönetim alanları olarak görüyoruz. Mevcut belediyeciliği aşan, halkın yerinden yönetim ve katılımcı belediyeciliğini önceleyen, rant ve sömürünün tüm araçlarını yok etmeyi hedefleyen bir pratiği benimsemekteyiz. Bu pratik ‘Özgür Yurttaşla Özgür Kentlere’ anlayışı ile şekillenip ‘Halk İçin Halkla Birlikte’ ifadesinde kendisini bulmaktadır.
*Yerel yönetimler, demokratik toplum kurumsallaşmamızın en önemli ayaklarından biridir. Binbir hile ve oyunla yok sayılan toplumsal değerler, halkın kendi mücadelesiyle ve yine halkın yaşamına yerleşerek, bir özgürlükçü felsefe ile özgür belediyeciliğe dönüşmeyi hedeflemektedir.
*Devleti küçülterek yerel ve bölgesel yönetimleri güçlendirmeyi esas alan anlayışımız, toplumsal sorumluluğu ve yönetimi yerele devretmekte; herkesin kendi kimliği, kendi kültürü ve anadiliyle aktif bir şekilde yaşama katıldığı, ahlaki ve politik insan olma gerekliliklerine inandığı, toplumcu bir yaşamı benimsemektedir. Halkın demokratik örgütlülüğüne katıldığı, belediye faaliyetlerinin toplumla birlikte planlandığı ve yapıldığı, eşit hizmet anlayışına göre hizmet üretildiği bir zeminde çalışmalar pratikleştirilmektedir.
*Ekolojik toplumsal yaşam, doğa-insan ve insan-doğa dengesinin kurulması ve alternatif yaşam örgütlenmelerinin oluşturulmasıyla inşa edilebilir. Akıl kadar duyguya da yer verir, toplumsal ve mekânsal düzenlemeleri geliştirerek yaşam alanlarının yeni bir soluk almasını hedefler. Üretim ve tüketim süreçlerinde doğa, toplum ve insanı esas değer olarak kabul eder, biri lehine diğerleri üzerinde yapılacak hiçbir operasyonu doğru bulmaz. İşte bu temelde ekolojik belediyecilik anlayışını benimseyen, yerleşik yaşam alanlarını ekolojik köy ve kent olarak gören, tekelleşmenin her biçimine karşı durarak, toplumla, toprakla, kırla ve tarımla yeniden buluşan bir belediyecilik anlayışına sahibiz.
*Demokratik toplum inşa etme mücadelesi ve örgütlülüğünün ulaştığı düzey, kadın ve erkeğin egemenlik-kölelik ikilemini aşarak özgür eş yaşam zemininde kimlik kazanmasının önünü açmıştır. Bu mücadele geleneğinden beslenen anlayışımız, eşbaşkanlık sistemine ve eşit temsiliyete dayalı zihniyet ve kurumsallaşmayı esas almış ve bunun uygulayıcısı olmuştur. Dolayısıyla, toplumsal yaşam alanlarının tüm aşamalarında eşit temsiliyeti geliştiren bir anlayışla hareket ediyoruz. Eşbaşkanlık sistemi eşgüdüme, tamamlayıcılığa, iş ve rol koordinasyonuna dayalı toplumsal örgütlenmeyi ve kadın katılımını en üst düzeye taşımayı, demokratik kültürü ve demokrasiyi eşbaşkanlıktan başlayarak tüm toplum içinde yaygınlaştırmayı hedeflemektedir.
*Belediyecilik anlayışımız; kamu yönetiminin temelini oluşturan merkez-yerel dengesini merkezden yerele doğru kaydırmayı; özellikle eğitim, sağlık ve sosyal hizmetler gibi temel kamu hizmetlerinin yönetim yetkisini yerel yönetimlere devretmeyi, halkın doğrudan katılımıyla gerçek bir demokratik yaşamı benimseyip inşa etmeyi hedeflemektedir. Bu yöntem demokratik özerklik paradigmasını benimseyerek toplumun özgürleşmesini savunmaktadır.
*Bu temel yaklaşımları esas alan bileşenimiz olan DBP’li belediyeler, hizmetlerini toplumcu esaslara göre yürütmüşlerdir. Belediye yönetiminde olduğumuz alanların, temel belediyecilik hizmetlerinde iktidar tarafından engellenmesi sebebiyle yol, altyapı, su, kaldırım gibi temel belediyecilik hizmetlerine öncelik verilmiştir. Kentlerin çökmüş planlama sistemleri ve imar planları gözden geçirilmiş, yeni planlar hazırlanmıştır. Bu yeni planlamalar sonucunda kentlerin üstyapı ve altyapı projeleri siyasi ve ekonomik zorluklara rağmen hayata geçirilmiştir. Rekreasyon ve sosyal yaşam alanları kent planlamalarında önem kazanmış ve yeni imara açılan alanlara yeşil alan kotası getirilmiştir. Her yerde ‘temiz ve ucuz suya ulaşım’ politikası, belediyelerimizin bulunduğu tüm alanlarda gerçekleştirilmiş, her kentimiz suyunu musluktan içer hale gelmiştir.”
DBP’li belediyelerin faaliyetleri
DBP’li belediyelerin faaliyetleri ise şöyle özetlendi:
*Doğaya duyarlı, yerel ekonomiyi ön plana çıkaran, sosyal ve iklimsel meseleleri önemseyen altı pilot belediye belirlenmiş, bu pilot belediyelerde suyun kullanımından su havzalarının, flora ve faunanın korunmasına, yerel ekonominin güçlendirilmesinden temiz enerji üretim çalışmalarına, ekolojik kent planlamasından atık dönüşüm sistemlerine kadar tüm süreçlerin ekoloji perspektifiyle yapılmasına başlanmıştır. Başta pilot bölgeler olmak üzere her şehirde kent ormanı oluşturma çalışmaları yürütülmüş, belediyelerimiz ve seçilmişlerin içinde olduğu ekoloji komisyonları kurulmuştur.
*Kadın özgürlükçü çalışmalarımız, ‘Yerel yönetimler kadın sistemidir’ yaklaşımı ile yürütülmüş, kolektif karar alma süreçleri kadın meclislerimizle hayata geçirilmiştir. Kadın Politikaları Daire Başkanlıkları/Müdürlükleri kurularak, yerel yönetimler alanında özgün kadın çalışmaları yapılmıştır. Kadına yönelik şiddetle mücadele mekanizmaları kurulmuş, eğitim çalışmaları ile her mahalleye ulaşılmıştır. Toplumsal ekonominin kadın eksenli örülmesine yönelik çalışmalar yürütülmüş; kadın kooperatifleri, üretim atölyeleri, semt pazarları, sera ve organik tarım çalışmalarıyla kadınların ekonomik ve toplumsal hayata katılmalarının önü açılmıştır
*1999’da HADEP ile başlayan demokratik belediyecilik geleneği, kültürel soykırım ile karşı karşıya olan Kürtler, Êzidîler, Süryaniler, Mıhelmiler, Aleviler gibi halkların ve inançların korunmasını temel ilke olarak benimsemiş; kültürel zenginlik, kültürel çeşitlilik ve çok dilli yaşamı pratikleştirmiştir. Bu temel ilke kapsamında geniş ve yaygın çalışmalar bütün belediyelerde yürütülmüştür.
*Yerel yönetimler eliyle yerel ekonomi ön planda tutulmuş, başta kooperatifler olmak üzere alternatif ekonomi modelleri ile ekonomi yerelden inşa edilmeye çalışılmıştır. Tekelciliğe, ranta ve kapitalist endüstriyalizme karşı demokratik yerel yönetimler ekonomiyi toplumsal varlık ve faaliyet biçimi olarak görürken; toplumsal ve kültürel soykırıma yol açan, ekolojik ve demokratik toplumu yadsıyan endüstriyi, teknolojiyi, kalkınmayı, mülkiyeti ve köy-kent yerleşimciliğini reddetmiştir. Bu kapsamda belediyelerimiz öz yeterlilik ve karşılıklı bağımlılık ilkesine dayalı olarak halkla birlikte, amacı kâr ve tekelleşme olmayan ve kullanım değerine dayalı ürünlerin üretilmesi hedefiyle kooperatifleşmeye öncülük etmiştir. Kadın kooperatifleri, üretim atölyeleri, üretici birlikleri dâhil olmak üzere birçok deneyim hem teorik olarak derinlemesine tartışılmış hem de pratikte uygulanmıştır. Diğer yandan kırsal alanda tarım ve hayvancılığın gelişimini teşvik edecek projeler geliştirilmiştir.
*Sosyal politikalar kapsamında yapılan tüm faaliyetler, o ildeki ilgili demokratik kitle örgütleri ve sivil toplum örgütleri ile istişare edilerek ve/veya ortak karar alınarak birlikte gerçekleştirilmiştir. Sosyo-ekonomik geri kalmışlık düzeyinin en yüksek olduğu illerde bulunan belediyelerde kritik önemdeki çalışma alanlarından birini de sosyal politikalar oluşturmuştur. Sosyal politikalar aracılığıyla bir yandan öncelikli olarak toplumun dezavantajlı kesimlerine (engelli, yaşlı, çocuk, yoksul vb.) yönelik faaliyetler gerçekleştirilirken, diğer yandan toplumun tüm kesimlerine hitap edecek çalışmalara ağırlık verilmiştir. Büyükşehir belediyelerinde Sosyal Hizmetler Daire Başkanlıkları, il ve ilçelerde Kültür ve Sosyal İşler Müdürlükleri, beldelerde ise şeflik bünyesinde yürütülen sosyal politikalar genel olarak sosyal destek ve yardım hizmetleri, engellilik hizmetleri, çocuk hizmetleri, mesleki eğitim hizmetleri ve yaşlı destek hizmetleri olarak şekillendirilmiştir.
*Belediyelere bağlı kreşlerde, çocukların kendi yerelinde kendi kimliği, kültürel farklılıkları ve anadiliyle aktif şekilde yaşama katılmasını sağlama amacıyla anadilde eğitim verilmiş ve anadilde tiyatro çalışmaları geliştirilmiştir. Anadilde eğitim veren bu kreşlerde unutulmaya yüz tutmuş oyunlar çocuklarla yeniden buluşturulmuştur.
Kayyumların politikaları
DBP’li belediyelere atanan kayyumların politikaları da şöyle sıralandı:
“*Atanan kayyımlar belediye binalarına gelmeden önce genellikle, devletin ‘kolluk kuvvetleri’ belediyelerde köpekler eşliğinde yoğun aramalar yapmış, meclis üyeleri ve çalışanlar belediye binalarından zor kullanılarak uzaklaştırılmıştır. Bina önlerine yüksek beton bloklar konularak binalar çepeçevre sarılmış, TOMA’lar, zırhlı polis araçları bina çevrelerine yoğunca konumlanmış, bina giriş çıkışlarına hassas X-Ray cihazları ve detektörler sabitlenmiştir. Atanan kayyımlar özel harekât polislerinin etten duvar çemberi içinde belediye binalarına giriş yapmışlardır. Bu hukuksuz uygulamalara itiraz eden meclis üyeleri ve belediye çalışanları darp edilerek gözaltına alınmışlardır.
*Kayyımlar iki yıllık süreç boyunca halkların tarihsel ortaklığını ve toplumsal hassasiyetleri hiçbir şekilde gözetmemiş ve fanatik bir bürokratlık sergileyerek ülkenin kaotik durumunu kendileri lehine fırsata çevirmişlerdir. Kayyımların Kürt meselesinde geleneksel hale gelen devlet görevlilerinin cezasızlık zırhından faydalanacakları rahatlığında olduklarını söylemek mümkündür.
*Kayyımlar, irade gaspını manipüle etmek için belediyelerin yaptığı tüm çalışmaları kriminalize etmeye çalışmış ve halkın yereldeki iradesini resmen düşmanlaştırmıştır. Halkın siyasi davranışı bir suç unsuru haline getirilmiş, halkın siyasi tercihlerine devlet şiddetini de içeren zor aygıtlarıyla cevap verilmiştir.
*Güvenlikçi yaklaşımın bir sonucu olarak halkın oylarıyla seçilmiş belediyelere kayyımlar atanmış, belediye binaları adeta karakola dönüştürülmüştür. Kayyım politikası ve uygulamaları, şiddeti yeniden tetiklemiş ve belediye binaları irade gaspıyla birlikte şiddetin ve güvenlik politikalarının merkezleri haline getirilmiştir.
*Kayyımlar belediyeleri halktan izole etmiş, halkı tehlikeli görmüş ve belediyenin kamusal hizmetlerini güvenlik duvarlarının içine hapsetmiştir. İki yıldır, yurttaşlar belediyeden bilgi almak için bile gittiğinde, önce güvenlik turnikelerinden üst aramalarına maruz kalarak geçmeleri gerekmiştir. Yaşlılar ve engelli yurttaşlar için bu uygulamalar zaman zaman bir işkenceye dönüşmüştür.
*Belediye bahçelerinde sürekli savaş araçları, TOMA ve akrepler durmaktadır. Belediye kapısında ve bina içinde de uzun namlulu silahlarla bekleyen özel harekâtçılar ve güvenlik güçleri koridorlarda keyfiyete göre dolaşmaktadır.
*Kayyım rejimi boyunca temsiliyet gaspı ve otoriterlik, belediyelerin bütün mekanizmalarında ortaya çıkmıştır. Bu süreç boyunca belediye meclisleri ve meclis üyeleri tamamen işlevsiz hale getirilmiştir. Seçilmiş belediye meclis üyeleri ile hiçbir şekilde toplantılar yapılmamıştır. Kent konseyleri, mahalle meclisleri tamamen siyasal alanın dışına itilmiş, kent ile ilgili tüm kararlar kayyım etrafında oluşmuş dar bir grup tarafından alınmıştır. Cenaze merasimleri dahi yapılamamış, mezarlıklar tahrip edilmiştir.
*Kürdistan’da belediyelere kayyımların atanması ile beraber cenazelere araçların tesis edilmemesi ve diyanet imamlarının cenazeleri yıkamayı reddetmesi gibi toplumu dehşete düşüren pratikler olağanlaşmaya başlamıştır. Devletin, çatışmalarda hayatını kaybedenleri kayıp olarak görmemesi, bu kayıpları kayıptan saymaması devlettin kolluk kuvvetlerinde bu ölü bedenlere ve yakınlarına/sevenlerine yönelik ciddi bir hıncı inşa etmiştir. Geleneksel, kültürel, dinsel ve etik değerleri reddeden devlet, ölülere yapılan kötülükleri ‘devletin güvenliği’ çerçevesinde ele almıştır.
*Birçok ölünün mezar taşları kayyımların gece yarısı ‘mezarlık operasyonları’ ile kırılıp değiştirilerek Kürtçe ifadeler yerine Türkçe ifadeler yazılmıştır. Kayyımların bu pratiği bu nedenle hem hafıza-kırım hem de asimilasyon pratiği olarak kendini göstermiştir. Aynı dönemde, bazı mezarlar belediyelerin iş makineleri ile yerle bir edilmiştir. Bitlis’in Yukarı Olek Köyü’ne bağlı Xerzan Mezarlığında 267 cenazenin olduğu mezarlık yıkılarak kemiklerin mezardan çıkarıldığı gibi bazı yerlerde devlet güçleri ailelere dahi haber vermeden cenazeleri kaçırarak yerinden etmiştir. Kayyım atanan belediyeler ve devletin adli tıp gibi farklı kurumları da ölülere yönelik gerçekleştirdikleri kötü pratiklerle aynı hıncı bünyesinde taşıyan kurumlar haline gelmiştir.
*Lice kayyımının üzerinde tek devlet, tek millet, tek dil, tek din yazan saat kulesi Kayyım Rejimi’nde belediyenin olanak ve imkânları, sosyal politikalar manipüle edilerek amacının dışında kullanılmaya başlamıştır. Özellikle sosyal politikalar adı altında eğitim ve inanç gibi toplumsal hassasiyetlerin baskın olduğu konularda belediye bütçesi kullanılarak yandaşlara ihaleler ve rant alanları açılmıştır. Bir taraftan toplumsal rızanın oluşmasına dönük topluma doğrudan dokunan eğitim ve din temelli sosyal politikalara orantısız bir yatırım yapılırken diğer taraftan demokratik, ilerici ve çağdaş belediyecilik anlayışımız bizzat kayyımların eliyle itibarsızlaştırılmaya çalışılmıştır. Kürt yazar ve aydınlarının parklara verilen isimleri silinmiş, çift dilli hizmetler ortadan kaldırılmış, itibarsızlaştırma pratiklerinde hızını alamayan kayyımlar kütüphanelerde yer alan Zerdüşt ve Marx gibi tarihe damgasını vurmuş öğreti ve teorilerin sahiplerine de saldırmıştır.
*Kayapınar Kayyımı Mustafa Kılınç, Milliyet Gazetesi başta olmak üzere AKP’ye yakın medya organlarının ‘Umre’den Kayapınar’a selam var’ diyerek verdiği haberle gündeme gelmiştir. Kayapınar Kayyımı basına yansıdığı üzere yolsuzluktan dolayı görevinden alınmıştır. Umre’ye gidiş meselesi Diyarbakır’da yayımlanan Tigris Gazetesi tarafından daha ayrıntılı bir şekilde işlenmiş ve kayyım Kılıç’ın umreye gönderdiği ‘34 kişiden 14’ünün şehit ve gazi yakını olmadığı’ ortaya çıkmıştır.
*Aynı kayyım yolsuzluk iddiasıyla görevden alındıktan sonra yerine daha bir bürokrat olan Ozan Balcı kayyım olarak atanmıştır. Ozan Balcı, Diyarbakır’da belediyenin kaynaklarını amacının dışında kullanan kayyım olarak hafızalarda kalacaktır. Ozan Balcı görev süresi boyunca adeta paralel Milli Eğitim Müdürü gibi davranmış ve belediyenin imkân ve olanaklarını amacının dışında kullanmıştır. Aynı şekilde, belediyenin çalışmalarını içeren bülteni Erzurum’da bastırmış ve 50 milyonluk eğitim yatırımı ile gündeme gelmiştir.
*Bu dönemde Milli Eğitim Bakanlığı bütçesinde karşılanması gereken okul giderleri sadece Kayapınar’da değil Kürt illerinin hepsinde belediye bütçesi ile yapılmıştır. Van’a bağlı İpekyolu Belediyesi, Bitlis Güroymak Belediyesi, Diyarbakır Hani Belediyesi, Mardin Artuklu Belediyesi, Van Büyükşehir Belediyesi, Mardin Kızıltepe Belediyesi, Mardin Derik Belediyesi, Siirt, Batman, Şırnak başta olmak üzere neredeyse tüm belediyelerin okulları tadilattan geçirmesinin nedeni kayyımların reklamıdır. Bölgedeki okullara ve buralarda eğitim gören çocuklara hiçbir zaman normal pedagojik ölçülerle yaklaşılmamıştır.
*Diyarbakır Sur Kayyımı Bilal Özkan, Sur’da Alipaşa ve Lalebey mahallesindeki yıkımın mimarıdır. Kentsel dönüşüme karşı çıkan mahalle sakinlerini ve kentin sivil dinamiklerini mesnetsiz iddialarla hedef göstererek hukuksuz bir şekilde soruşturmaların açılmasına neden olmuştur.
*Aynı kayyım, tiyatroyu kapatıp tiyatrocuları zabıta yapan, 22 belediyenin çok dilli tabelasını indiren, 100’e yakın insanı işsiz bırakan, 10 bine yakın insanı kentsel yıkım kapsamında göçe zorlayarak evsiz bırakan, belediye işçilerine referandumda mesaj ile talimat veren kişi olarak hafızalarda kalacaktır.
*1990 yılında tiyatrocu olarak belediyede çalışmaya başlayan M. Emin Yalçınkaya Sur zabıta kadrosuna atandıktan beş gün sonra istifa etmiş ve kısa bir süre sonra da pankreas tedavisi görürken yaşamını yitirmiştir.
*Kayyımların belediye bütçesini kent paydaşları arasında nasıl dağıttığı gündemden düşmeyen bir konudur. Merkezi bütçeden Kürt illerine ayrılan payın büyük bir bölümünün askeri ve sivil kamu personeline gittiği bilinmektedir. Kayyımların sosyal politikaları gelir dağılımındaki eşitsizlikleri derinleştirmiştir. Kayyımlar atanmadan önce belediyelerde sivil toplum örgütleriyle birlikte düzenlenen tüm toplumsal yardımlaşma mekanizmaları, olağanüstü hâl sürecinde kapatılmıştır.
*Belediyelerimizin benimsediği ve uyguladığı önemli politikalardan bir diğeri de, ‘Çok Dilli ve Çok Kültürlü Belediyecilik’ ilkesidir. Şehir içindeki reklamlar, kongre, kurultay, sempozyum gibi etkinliklerin duyuruları çok dilli yapılmıştır. İsteyen belediye çalışanına Kurmancî ve Zazakî dil kursları verildi. Çok dilli yapılan tüm işlemler kayyımlar eliyle Türkçe tek dilli hale getirilmiştir. Kayyımların yaptığı ilk iş, çok dilli kreşleri kapatmak, çok dilli masal kitapları, çok dilli çocuk oyunları, anadiliyle yazılmış resimli sözlüklerin olduğu çalışmalar, kurslar ve kütüphaneler gibi kültürel projeleri iptal etmek olmuştur. Belediyelerin kitaplıklarındaki binlerce kitap yakılarak imha edilmiştir.
*Halkın demografik dağılımına göre Türkçe ile birlikte kullanılan tabelalar kayyımlar eliyle kaldırılarak sadece Türkçe kullanılmaya başlanmıştır.
*Kayyımlar Kürtlerin tarihsel, kültürel değer isimlerini taşıyan park, mahalle ve sokaklar ile kültür merkezlerinin ismini değiştirmiştir. Kayyım Rejimi ile başta Diyarbakır’da bulunan Cigerxwîn, Aram Tigran ve Dicle Fırat Kültür merkezlerinde verilen kurslar, dersler ve çalışmalar olmak üzere birçok belediyede açılan kültür-sanat merkezlerinin hizmet içeriği tamamen değiştirilmiştir.
*Van, Mardin, Batman gibi il ve ilçe belediyelerinde anadilde hizmet veren birçok kreş ve eğitim destek evi kayyımların keyfi kararları ile kapatılmış ya da içeriği değiştirilmiştir. Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’nin Kürtçe dilinde ve müfredatında hizmet veren Zarokistan ile Xalxalok kreşleri kayyımların eliyle değiştirilerek Türkçeleştirilmiştir. Kapatılan kreşlerin 39 çalışanı da işten çıkarılmıştır. Kreşlerde anadil eksenli yapılan bütün pedagojik ve kültürel faaliyetler, kayyımların büyük çarpıtmalarına ve manipülasyonuna maruz kalmış, anadilde eğitim veren kreşlerin kapatılması ve anadil bilen öğretmenlerin işinden atılması konusunda kamuoyunu ikna edemeyen kayyımlar, ‘Kreşlerde siyasi propaganda yapılıyor’ gibi bir yola başvurmuştur. Gençlik kültür merkezleri, madde bağımlıları ile mücadele kurumu, gençlik danışma ve sosyal etkinlik merkezleri, eğitim destek evleri kapatılmıştır.
* Kayyımlar ve Saray’ın noteri durumuna düşen mahkemeler, DBPli belediyelerin bölgenin kültürüyle uyumlu bir şekilde parklara, mahallelere, cadde ve sokaklara verdiği isimleri halkları karşı karşıya getirebilecek şekilde değiştirerek ırkçı ve ayrımcı uygulamalara imza atmışlardır.
*Van’ın Çatak Belediyesi’ne kayyım olarak atanan İlçe Kaymakamı Hacı Asım Akgül, 28 Kasım 2015’te Diyarbakır’ın Sur ilçesinde uğradığı silahlı saldırı sonucu yaşamını yitiren Baro Başkanı Tahir Elçi’nin isminin verildiği parkın adını Şehit GK Ali Ogün Parkı olarak değiştirmiştir.
*Dicle ilçesinde, 12 Mayıs 1974 yılında diktatör Saddam Hüseyin’in kararıyla Bağdat’ta idam edilen Leyla Kasım’ın isminin verildiği park, Şehit Er Ekrem Dinç Parkı olarak değiştirilmiştir.
*Dicle ilçesinde, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının adını simgeleyen Üç Fidan Parkı’nın ismi, Şehit Uzman Çavuş Hacı Osman Ayyıldız olarak değiştirilmiştir.
*Kızıltepe Belediyesi kayyımı Ahmet Odabaşı, 20 noktada bulunan Türk-İslam motifli çeşmelere ‘şehit’ ismini verdi.
*Bulanık Belediyesi kayyımı Hacı Arslan Uzan, ilçedeki bazı cadde isimlerini, ‘Şehit Bin- başı Arslan Kulaksız C., Şehit Üsteğmen Suat İshakoğlu C., Sultan Alparslan C., Kazım Karabekir C.’ olarak değiştirdi.
*13 Eylül 2016 tarihinde Kayyım atanan Derik Belediyesi’nin üç dilli tabelası kaldırılıp yerine bayrak asıldı.
*8 Aralık 2016 tarihinde Sur Belediyesi’ne atanan kayyım Ermenice ve Süryanice tabelayı kaldırdı.
*08 Ocak 2017 tarihinde Diyarbakır’da DBP’li Kayapınar Belediyesi’nin yaptırdığı ‘Roboski Anıtı’nı kayyım kaldırdı.
*25 Ocak 2017 tarihinde Mersin’in Akdeniz Belediyesi’ne kayyım olarak atanan Akdeniz Kaymakamı Hamdi Bilge Aktaş, katledilen çocukların heykellerini kaldırdı.
*25 Şubat 2017 tarihinde Şırnak’ın Cizre ilçesindeki eski milletvekili Orhan Doğan’ın heykeli ile saat kulesi, kayyım Ahmet Adanur’un talimatı üzerine kepçelerle yıkıldı.
*27 Mart 2017 tarihinde kayyım atanmasının ardından şaibeli bir yangınla kül olan Batman Belediyesi’nin 2006’da inşa ettiği Yılmaz Güney Sineması tamamen yıkıldı.
*31 Mart 2017 tarihinde Diyarbakır merkez Yenişehir Belediyesi’ne kayyım olarak atanan Yenişehir Kaymakamı Mehmet Özel’in talimatıyla Mervani Parkı’nda bulanan ve Mervanileri simgeleyen kabartmalar söküldü.
*11 Mayıs 2017 tarihinde Van’da DBP’li Gürpınar Belediyesi’nin hurdaya çıkarılan halk otobüsünü dönüştürerek açtığı Şair Niyazi Sönmez Kütüphanesi kayyım tarafından ‘örgüt propagandası’ yapıldığı gerekçesiyle kapatıldı.
*11 Mayıs 2017 tarihinde babası tarafından ambulans gelmediği için çuvalda hastaneye götürülen 11 yaşındaki Muharrem Taş’ın ismini taşıyan ve belediye tarafından yapılan Muharrem Taş Sağlık Merkezi Gürpınar Kayyımı Osman Doğramacı tarafından kapatıldı.
*11 Haziran 2017 tarihinde Kızıltepe’de 13 kurşun ile öldürülen 12 yaşındaki Uğur Kaymaz adına ilçede öğretmen Kamuran Aydoğan tarafından yapılan heykel kayyım tarafından kaldırıldı.
*25 Haziran 2017 tarihinde Doğubayazıt Belediyesi’ne atanan kayyım Ulaş Akhan, Uluyol Mahallesi’nde bulunan Ehmedê Xanî Parkı’ndaki Xanî’nin anıtını yıktırdı.
*3 Temmuz 2017 tarihinde Dersim Belediyesine atanan kayyım, Dersim Belediyesi yazan tabelayı kaldırdı.
*13 Temmuz 2017 tarihinde Diyarbakır’ın merkez Kayapınar Belediyesi tarafından 10 Nisan 2010 tarihinde açılmış olan Cegerxwîn Gençlik Kültür ve Sanat Merkezi’nin tabelası indirildi. Tepkiler üzerine tabela daha sonra tekrar yerine asıldı.
*11 Ocak 2017 tarihinde Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatrosu (DBŞT) kadrosunda yer alan 31 oyuncunun sözleşmesi yenilenmeyerek işlerine son verildi.
*2 Şubat 2017 tarihinde Şırnak’ın Cizre ilçesinde belediye tarafından yaptırılan ve kreş ve taziye evi olarak hizmet veren Cudi Taziye Evi belediyeye atanan kayyım tarafından yıktırıldı.
*8 Şubat 2017 tarihinde Gürpınar’a kayyım olarak atanan Kaymakam Osman Doğramacı ‘Kadın Yaşam Evi’, ‘Kültür Evleri’ni ve Halk Ekmeği Fırını’nı kapatarak projeleri iptal etti.
*2 Mart 2017 tarihinde Mardin Büyükşehir Belediyesi Sosyal Hizmetler Daire Başkanlığı, yardım amacıyla dağıttığı ‘gıda kartı’ belediyeye atanan kayyım tarafından iptal edildi. Karttan 1500 kişi faydalanıyordu.
*26 Mayıs 2017 tarihinde Van’ın Gürpınar ilçesi belediyesine atanan kayyım Osman Doğramacı kadına yönelik çalışmaları durdurdu, sağlık ocaklarını ve kadın evlerini kapattı. Kayyım, Kadın Yaşam Merkezi’ni, Xevasor Kadın Kooperatifi’ne bağlı tekstil bölümünü ve yine bu kooperatife bağlı olan kadın lokantasını Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın kızı Sümeyye Erdoğan’ın yönetiminde bulunduğu KADEM’e devretti.
*1 Haziran 2017 tarihinde Vali İbrahim Taşyapan’ın kayyım olarak atandığı Van Büyükşehir Belediyesi, kadınların her Perşembe günü belediyeye ait toplu ulaşım araçlarını ücretsiz kullanması kararını iptal etti.
*11 Haziran 2017 tarihinde Çatak’ta DBP’li belediye tarafından yapılan Körüklü Vadi Köprüsü, belediyeye atanan kayyım tarafından iş makineleriyle yıkıldı. Akgül, köprünün yıkılmasına gerekçe olarak ‘PKK’lilerin isteği üzerine’ yapıldığını öne sürdü. Ancak köprünün yaylalara çıkan halkın rahat bir biçimde karşıya geçebilmesi için yapıldığı biliniyor
*13 Eylül 2016 tarihinde Mardin Derik Belediyesinin Türkçe, Kürtçe, Ermenice tabelası ilçe kaymakam iken Belediye kayyımı yapılan Muhammed Fatih Safitürk tarafından söktürüldü.
*27 Şubat 2017 tarihinde Kayapınar Kayyımı Mustafa Kılıçbir bir basın toplantısı düzenleyerek Diyarbakır kütüphanelerinden toplattığı kitapları, gazetecilere ‘Zerdüştlük, Marksizm, Leninizm, dağdaki insanların hayatlarını, Yahudiliği ve Hıristiyanlığı anla- tan, bu toprakların değeri olan İslam inancı ile kendi kültürümüz ile zerre kadar ilgisi olmayan örgütsel suç kitapları’ olarak tanıttı.
*18 Şubat 2017 tarihinde Diyarbakır Büyükşehir Belediyesine kayyım yapılan Etimesgut Kaymakamı Cumali Atilla, kentin Asur dilindeki adı Amed’in Kürtçe olduğunu düşünmüş olmalı ki, Amedspor’un isminin değiştirilmesini, aksi halde kulübe ayrılan maddi desteğin kesileceğini bildirdi.
*28 Nisan 2017 tarihinde Diyarbakır’da halk arasında ‘protokol yolu’ olarak bilinen Elazığ yoluna Büyükşehir Belediyesi tarafından dikilmiş olan sarı ve kırmızı lalelerden sarı olanlar, çimenlerle birlikte ‘yeşil-sarı-kırmızı’ görüntüsü verdiği gerekçesiyle söküldü.
*14 Temmuz 2017 tarihinde Cegerxwîn Kültür Merkezi’nin de içinde yer aldığı Park Orman’ın ismi, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Kayyımı Cumali Atilla tarafından ‘15 Temmuz Şehitler Parkı’ olarak değiştirildi.
*2 Ekim 2017 tarihinde Diyarbakır’ın Yenişehir Belediyesi kayyımı Serdar Kartal, 11 Ekim’de yaşamını yitirişinin 10’uncu yılı olacak olan Kürt yazar Mehmed Uzun’un isminin verildiği parka müdahale etti.
*23 Temmuz 2017 tarihinde Gürpınar Kayyımı Osman Doğramacı, ilçe girişinde bulunan Kürtçe ‘Hûn Bi Xêr Hatin” yazılı tabelayı değiştirdi. Kayyım yerine Arapça ‘mutluluğun şehri’ anlamına gelen ‘Şehri-Ab’ Gürpınar’ yazıldı.
*23 Şubat 2017 tarihinde Van’ın Gürpınar Belediyesi’ne atanan kayyımın kapattığı çocuk kreşi, Kuran kursuna dönüştürüldü.
*19 Eki 2017 tarihinde Van Büyükşehir Belediyesine atanan kayyım, daha önce adını değiştirdiği uyuşturucu ile mücadele için kurulmuş olan Hinar Çocuk Yaşam Merkezi’ni kapattı.
*Erciş Belediyesi, 2015 yılında yapılan Parqa Aşitîyê a 7’ê Pûşberê (7 Haziran Barış Parkı) ismini verdi. Erciş Kayyımı Mehmet Şirin Yaşar parkın Kürtçe isim tabelasını indirdi ve parkta yeniden düzenleme için yıkım işlemleri başlattı.
*Erciş Belediyesi Kayyımı Ermeni Soykırımı’na atfen konulan ve Türkçe, Kürtçe ve Ermenice yazılan ‘Barış Bağları’ tabelasını indirdi.
*Van’da tarihi bir binanın isminin şair Necip Fazıl Kısakürek olarak değiştirilmesinin ardından cadde ve sokak isimleri de değişti. Cadde ve sokaklara verilen yeni isimlerin Van’ın tarihi ve kültürel dokusuyla bağı olmaması dikkat çekiyor. Yeni isimlerin bazıları şöyle: Emniyet, Ordu, Cezaevi, Meçhul Asker, Osman Çavuş, Şeyh Şamil, Bilal.
*Van’ın DBP’li Gürpınar Belediyesi’ne kayyım olarak atanan İlçe Kaymakamı Osman Doğramacı, ilçedeki Kürtçe eğitim veren ‘Xeyri Şinik Kreşi’ni’ kapattı. Kayyım kreşi kapatmasının ardından kreşin üç katlı binasını İlçe Müftülüğü’ne tahsis etti. İlçe Müftülüğü de binayı Kuran kursuna çevirdi.
*Kayapınar Belediyesi kayyımı, 2015-16 yılları arasında DBP’li yönetimin Diyarbakır’daki tek cemevini bünyesinde barındıran Pir Sultan Abdal Kültür Merkezi’ne yaptığı 7 bin TL’lik bağışın geri verilmesi için icra takibi başlattı.
*Edremit’in Çiçekli mahallesinde ‘Pêşdibistana Taybet İnan (Taybet İnan Kreşi) ismi önce tabeladan silindi sonra da kreşe ‘Aile Destek Evi’ tabelası asılarak kapısına kilit vuruldu.”
Kadın politikalarına müdahale
Raporda, kayyum atamaları öncesinde kadın belediye eşbaşkanlarının AKP hükümeti tarafından illegalize edilerek tutuklandığı belirtilen raporda, şunlar belirtildi: “Eşbaşkanlık düzeyinde belediye kadın eşbaşkanlarına yönelik gerçekleştirilen görevden alma ve tutuklamaların bir sonraki aşaması olarak kadın politikalarına yönelik cinsiyet eşitsizliğini büyütecek ideolojik ve politik bir müdahale başlatılmıştır. Kayyım atamalarıyla birlikte yerel yönetimlerin kadın sistemi ilk hedef haline getirilerek, HDP ve öncülü diğer partilerin 1999 yılından bugüne gerçekleştirdiği kadın çalışmaları ve kurdukları kurumlar tasfiye edilmeye başlanmıştır. Kadın mücadelesinin ve kazanımlarının yerel yönetimlerle ilişkisi doğrudan yok etmeye çalışılmıştır. Bu müdahale kapsamında 43 kadın merkezimizin bulunduğu il ve ilçelerde kadına yönelik her türlü şiddetle mücadele çalışmaları, kadın mücadelesi ekseninde geliştirmiş olduğumuz farkındalık ve hizmetler illegalize edilerek durdurulmuştur.
Kadın birimlerimizin tasfiyesini izleyen süreçte kayyımlar AKP zihniyetinin toplumsal cinsiyet eşitsizliğini inşaya geçmişlerdir. ‘Kadın’ kelimesinin yerine ‘aile, hanım, bayan, anne’ gibi kelimeler kullanılmaya başlanmıştır. Toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamayı hedefleyen kadın özgürlükçü yaklaşımın yerine, kadını aile içinde ele alan, geleneksel cinsiyet rollerini pekiştiren ve muhafazakâr bir yaklaşım geliştirilmeye çalışılmıştır.”
Kayyum atanan belediyelerde kadın politikalarına dönük uygulamalar şöyle sıralandı:
*Şırnak’ın Cizre ve Silopi ilçesinde kapatılan kadın müdürlüklerine ait mekânlar AKP Kadın Kolları başkanlarına tahsis edilmiş, kuran kursu ve dikiş kursuna dönüştürülmüştür.
*Siirt’e kayyım gelir gelmez Kadın Müdürlüğü ve Kadın merkezi çalışanları görevden alınırken, ‘Hanımlar Kültür Merkezi’ adı altında bir proje hazırlanmaya başlamıştır.
*Batman’da şiddet mağduru kadınlar için çalışmalarına başlanan ‘Kadın Yaşam Köyü’ projesi durdurulmuş, kadınları ekonomide ve üretimde güçlü tutacak olan ‘Kadın Organik Semt Pazarı’ projesi genel bir semt pazarına dönüştürülmüştür.
*Batman Kadın Spor Kompleksi ‘Batman Spor Kompleksi’ne dönüştürülmüştür.
*Van Büyükşehir Belediyesi’ne ait kadın sığınma evi ve ‘Alo Şiddet Hattı’ kapatılırken, belediye otobüslerinde kadınlara haftada bir gün kullanılmak üzere verilen ücretsiz hizmet iptal edilmiştir.
*Van İpekyolu Belediyesi’nin kadın emeği halk pazarı kapatılmış ve kadınların iş imkanları ellerinden alınmıştır. Aynı belediyeye ait 202 kişilik yükseköğrenim kız öğrenci yurdu projesi durdurulmuş, belediyenin açmış olduğu kadın ve çocuk sağlık kabini kapatılmıştır.
*Van Edremit Belediyesi’nin kadın kilim atölyeleri kapatılmış ve ‘Mor Satış Noktaları’ projesi durdurulmuştur.
*Van’ın Başkale Belediyesi’ne bağlı kadın atölyesi ve Van Gürpınar Belediyesi’ne bağlı kadın kooperatifi kapatılarak, Gürpınar’da kadın emeği tanıtım büfeleri KADEM’e devredilmiştir.
*Van Saray Belediyesi’nde kadınların üretim yaptığı seralar kapatılmıştır.
*Diyarbakır Kayapınar Belediyesi tarafından projelendirilen, alan belirlemesi yapılan ve ihale aşamasına geçilen ‘Kadın Kent Meydanı’ Kayapınar Belediyesi kayyımı tarafından ‘Kent Meydanı’na dönüştürülmüştür. Projede yer alan ve kadınların aktif katılımını hedefleyen eğitim ve sanat atölyeleri, fitness salonu ve amfi gibi kullanım alanları projeden çıkarılmıştır. Kadın Kütüphanesi olarak tasarlanan alan ‘meydan kahvesi’ olarak değiştirilmiştir.
*Diyarbakır Kayapınar Belediyesi tarafından Ceren Kadın Derneği’ne tahsis edilen mekan TÜRGEV’e tahsis edilmiştir.
*Diyarbakır Silvan Belediyesi’ne bağlı Meya Kadın Danışma Merkezi, Aile Danışmanlığı Merkezi’ne dönüştürülmüştür. AKP Silvan Gençlik Kolları Başkanı’nın eşi merkeze yönetici olarak atanmıştır.
*Hani’de Kadın Danışma Merkezi, pastacılık ve Kur’an kursuna dönüştürülmüştür.
*Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’nin kadın sığınağı, ŞÖNİM’in barınma evi olarak işlev görmeye başlamış, ŞÖNİM, barınma ihtiyacı olan herkesi kadın sığınağına göndermiştir.
*Kadın çalışanları işten çıkarmak, ihraç etmek veya görev yerlerini değiştirmek
*Kadın Merkezi çalışanlarını yalnızca sosyal yardım işlerinde görevlendirmek
*Kadın istihdamına engel olmak ve görev dağılımına cinsiyetçi yaklaşmak
*Kadın birimlerini, kadın merkezlerini, daire başkanlıklarını ve sığınakları Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na bağlı il müdürlüklerine bağlayarak ŞÖNİM’lere (Şiddet Önleme ve İzleme Merkezi) teslim etmek ya da KADEM’lere tahsis etmek; bazı belediyelerde ise Sosyal İşler Müdürlüğü’ne bağlamak.
*Bu birimlerde çalışan kadınları işten çıkarmak, ihraç etmek veya çalışma yerini değiştirmek.
*Kadın merkezlerinin kapısına kilit vurmak
*Kadın Merkezi’ne başvuruda bulunan kadınların dosyalarına el koymak, gizlilik hakkını ihlal etmek ve kadınların hayatlarının riske atılmasına neden olmak.
*Kadın birimlerinin yönetimine erkek memur atamak.
*Kadın merkezi binalarının AKP Kadın ve Gençlik Kolları’nın kullanımına tahsis etmek.
*Kadın Merkezleri’nin içeriğini değiştirmek, evlendirme dairesi ya da Kuran kurslarına çevirmek.
*Belediyelerin web sitelerindeki kadın çalışmaları, kültürel faaliyetler ve çok dilliliği yok ederek yalnızca din, çevre ve fen işleri hizmetlerini sunmak.
*Kadınların isimlerini taşıyan parkların adını değiştirmek.
*Kreşleri kapatmak ya da anadilde hizmeti engelleyerek hizmet dilini Türkçeleştirmek.
*Kreşleri il ve ilçe müftülüklerine tahsis etmek ve Kuran kurslarını kreş binalarına taşımak.
*Belediyelerin web sitelerinin geçmişe dönük hizmet arşivini silmek, eşbaşkanların fotoğraflarını ve hizmetlerini kaldırmak.
*Kadın üniversite öğrencileri için oluşturulan yurtları hastane ve/veya kolluk görevlileri için misafirhaneye dönüştürmek.
*Semt pazarları ve ekonomi projelerinden kadınları uzaklaştırmak.
*Sığınma evlerini barınma evlerine dönüştürerek şiddet gören kadınlar için tahsis edilen mekanları barınma amaçlı kullandırmak.”
İhaleler
Kayyumların harcamalarda pazarlık usulünü benimseyerek 4734 sayılı İhale Kanunu’nun 5. maddesi olan Temel İlkeler’e aykırı davrandıkları belirtilen raporda, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi, Kayapınar, Sur, Yenişehir, Mardin Büyükşehir Belediyesi, Derik, Kızıltepe, Nusaybin, Bitlis ve Güroymak, Siirt Eruh, Şırnak ve Cizre, Van’ın Çaldıran belediyelerine atanan kayyumların KİK’e aykırı hareket ettiği ifade edildi.
DİYARBAKIR
*Diyarbakır genelinde açık ihale yöntemiyle yaklaşık maliyeti 1.500.000.000 TL olarak hesaplanan harcama tutarı yüzde 35’ten fazla bir kırım oranıyla 950.000.000 TL’ye mal edilirken, 500 milyon üzeri bir yaklaşık maliyete tekabül eden pazarlık usulü ihaleleri yaklaşık yüzde 15 gibi bir kırım oranıyla davet edilen firmalara paslanmıştır. Kaba bir hesapla oluşan kaynak israf/yağma tutarı 100 milyon TL gibi bir seviyeye tekabül etmektedir.
*Diyarbakır genelinde kayyımlar tarafından gerçekleştirilen ve sözleşmeye bağlanan 10 milyon TL üzeri ihale toplamı yaklaşık olarak 500 milyon TL’dir.
*20 milyon TL ve üzeri ihalelilerin toplam sözleşme tutarı yaklaşık olarak 300 milyon TL civarındadır. 300 milyon TL tutarın 125 milyonu sadece bir ortak girişime, 70 milyon TL’lik diğer iki ihale tek firmaya verilmiştir. Yani 2 firma toplamda 200 milyon TL’lik ihale almıştır. Bu ihalelerden birisi 40 milyon sözleşme bedeliyle Kayapınar Kayyımı tarafından pazarlık usulüyle verilmiştir. Kayapınar Kayyımı 21/B ihale şartlarından herhangi birini taşımadığı halde söz konusu ihaleyi pazarlık usulüyle ve çok da düşük bir kırım oranıyla firmaya vermekte herhangi bir beis görmemiştir. Kayapınar Kayyımı çoğu ihaleyi de pazarlık yöntemiyle benzer firmalara vermiş, bazen tek bir firma defalarca ihale alarak 30 milyonun üzerindeki bütçeli ihaleyi ‘kazanmıştır’.
*Diyarbakır Büyükşehir Kayyımının kent halkının kaynağını kişisel konforu için nasıl kullandığı ayrıca çarpıcıdır. Makam mobilyası alımı için 750.000 TL’yi harcamaktan imtina etmemiştir. Yalnızca bununla da kalmamış, 350 bin TL’ye çelik yapı ve kurşungeçirmez cam, korumalar için 250 bin TL’ye kiralık pikap harcaması gerçekleştirilmiştir. Kayyımın güvenlik harcaması dahi Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi ve Diyarbakır halkının cebinden çıkmıştır.
*X–Ray cihazı, kurşungeçirmez cam, çelik kapı, bagaj arama detektörleri, korumalar için kiralık pikap harcaması her kayyım tarafından atandığı belediye bütçesinden karşılanmıştır. Toplamda on milyonlarca lira kayyımların güvenliği bahanesiyle belediye bütçelerinden, yani halkın kaynaklarından harcanmıştır.
*Diyarbakır Büyükşehir, DİSKİ, Yenişehir, Bismil, Kayapınar ve Sur Belediyeleri’ne atanan kayyımlar İstanbul menşeili bir firmaya toplamda 10 milyon TL değerinde sözleşme bedeli vermiştir.
*Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi ve Silvan Belediyesi’nin neredeyse hisselerinin tamamına sahip oldukları MED Kentsel ve Sosyal Hizmetler Sanayi ve Ticaret A.Ş.’nin durumu bu bakımdan çarpıcıdır. Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi ve DİSKİ yaklaşık maliyeti 75 milyon TL olan ihalelerin tamamını pazarlık usulü ile MED A.Ş.’ye vermişlerdir.
*Sözleşme tutarı 75 milyon TL olan bu ihalelerin 20 milyon TL’ye yakını araç kiralama hizmet alımlarıdır. MED A.Ş.’nin bu ihale sonucu Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi ve DİSKİ’ye araç kiralama hizmeti verebilmesi için ya en az 80 milyon TL değerinde aracının bulunması ya da bu araçları temin edebilmek için ihale yapmış olması gerekmektedir. Ancak yine MED A.Ş. bu araçların kiralanması için herhangi bir ihale yapmış görünmemektedir. Yani yine açık bir biçimde kanuna aykırı hareket edilmiştir.
MARDİN
*Mardin genelinde kayyımların atandığı tarihten günümüze ihaleler yoluyla yapılan toplam harcama miktarı 800 milyon TL civarındadır. Pazarlık usulüyle yapılan harcamanın toplam içindeki payı ise yüzde 75 civarındadır. Yani istisnai bir harcama yöntemi olan pazarlık usulü Mardin’de temel yöntem haline getirilmiş ve açık ihale yöntemi istisnalaşmıştır.
*Mardin genelinde 800 milyon TL’yi bulan sözleşme tutarının 625 milyon TL’lik kısmı, MARSU’da dâhil olmak üzere, Mardin Büyükşehir Belediyesi kayyımınca gerçekleştirilmiştir. Mardin Büyükşehir Belediyesi kayyımı, pazarlık usulünü kullanarak kamu kaynaklarının israfını aşan uygulamalara imza atmıştır.
*Mardin Büyükşehir Kayyımı tarafından pazarlık usulüyle gerçekleştirilen, sadece iki yol yapım işinde, ihalenin sözleşme tutarı yaklaşık olarak 370 milyon TL’dir. Yani kayyım, ihale bütçesinin yüzde 60’ını sadece iki ihaleyle sözleşmeye ayırmıştır. İki ihalede de kırım oranı sadece yüzde 7,5’tir. Her iki ihale de aynı firmanın dâhil olduğu iş ortaklığı tarafından kazanılmıştır. Bu her iki ihalenin ortak firması Artuklu Belediyesi’nden de pazarlık usulüyle 10 milyon TL tutarında yapım işi almıştır. 380 milyon TL tutarında üç ihalenin de ortak yüklenici olan firmanın iş ortakları bölgeden değil, tümü de Ankara merkezlidir.
*Diyarbakır kayyımlarınca gerçekleştirilen durumun bir benzeri Mardin’de de ortaya çıkmaktadır. Mardin Büyükşehir Belediyesi ve MARSU bünyesinde yapılan ihalelerden çoğuna tek bir firma katılmıştır. Bu ihalelerin toplamı ise 75 milyon TL’dir ve toplam kırım oranı yüzde 5’i geçmemiştir.
*Nusaybin Belediyesine kayyım atandığı tarihten günümüze gerçekleştirilen ihalelerin neredeyse tamamı pazarlık usulüyle verilmiştir. Bu ihalenin toplam yaklaşık maliyeti 22 milyon TL iken, toplam sözleşme tutarı 20 milyon TL’dir. Açık bir biçimde her ihale için tek bir firma çağrılmış ve yaklaşık maliyetin neredeyse aynı rakamla sözleşmelere davet edilen firmalara verilmiştir. Bu tablo tabiri yerinde ise usulsüzlük sınırlarını aşmaktadır.
*Mardin’de kayyımların gerçekleştirdiği usulsüzlüğü göstermek açısından şu örnek oldukça çarpıcıdır. Aynı firmaya, kayyım atanan altı farklı belediyeden 2 milyon TL’lik ihale verilmiştir. İhalelerin tamamı pazarlık usulüdür. Söz konusu ihalelerin neredeyse tamamına aynı firma tek katılımcıdır.
*Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi şirketi MED A.Ş. için yapılan usulsüzlük tespitlerinin neredeyse tamamı Mardin Kent A.Ş. için de geçerlidir. Mardin Büyükşehir Kayyımı tarafından Mardin Büyükşehir Belediyesi şirketi olan Mardin Kent A.Ş.’ye verilmiş olan ihalelerin yaklaşık maliyet toplamı 12 milyon TL’dir ve ihalelerin sözleşme bedelleri toplamı 10 milyon TL olup, ihalelerin tamamı pazarlık usulüyle verilmiştir. İhaleler iş makinesi kiralama, distribütör kiralama, menfez yapımı, damtrak ve arazör kiralama, silindir/ekskavatör yükleyici kiralama, araç kiralama, JCB ve mobil konkasör kiralama, göl ve kaya tuzu alımı, kar küreme aracı kiralama, damperli kamyon kiralama, vektör (sivrisinek, haşere vs.) ile mücadelede kullanılacak araç ve cihaz kiralama işlerinden oluşmaktadır. Ağırlıklı olarak iş makinesinden tutalım kamyon JCB, mobil konkasör, ekskavatör, ilaçlama cihazları, araç vs. gibi kiralamaya dayanan işlerin sözleşmeleri toplamı yaklaşık olarak 9 milyon TL tutmaktadır. Bu kadar farklı ve birbirine çok uzak sektörlerin kullandığı araç, iş makinesinin bir belediye şirketinin envanterinde bulunması neredeyse imkânsızdır. Kuruluşu üç yıla yakın olan bir belediye şirketinin böyle bir makine/araç parkının olabilmesi için en az 75- 100 milyon TL üzerinde yatırım yapmış olması gerekmektedir. Mardin Kent A.Ş.’nin bu konuda yapabileceği tek alternatif dışarıdan yani piyasadan bu araç/ekipman/makineleri temin etmiş olmaktır. Ancak ihaleler incelendiğinde Mardin Kent A.Ş.’nin bu araçları temine yönelik herhangi bir ihale yaptığına dair veri bulunmamaktadır. Yani Mardin Kent A.Ş. 9 milyon TL toplam sözleşme bedelli hizmeti yerine getirebilmek için herhangi bir şirket gibi davranarak usulsüz olarak bu araç/cihaz/iş makinelerini firmalardan kiralamıştır.
VAN
*Van genelinde kayyımlar atandıkları tarihten günümüze 1 milyar TL üzerinde ihaleli sözleşme gerçekleştirmişlerdir. Diyarbakır ve Mardin kayyımlarının aksine Van Büyükşehir Belediyesi Kayyımı pazarlık usulüne fazla başvurmamış, büyükşehir bünyesinde ve VASKİ ihalelerinde açık ihale yöntemini kullanmıştır. Pazarlık usulünde yoğunlaşan kayyımlar Çaldıran, Edremit ve Gürpınar kayyımlarıdır.
*Genelde yüzde 25-30 bandında seyreden kırım oranları Van Büyükşehir Belediyesi ve VASKİ ihalelerinde düşük kalmıştır.
*5 milyon TL ve üzeri sözleşmeye bağlanan ihale sayısı 40 civarı ve sözleşmelerin toplam bedeli 560 milyon TL’dir. 560 milyon TL’lik sözleşmelerin yüklenici firma sayısı ise 30’dur. Yani her firma ortalama neredeyse 20 milyon TL’ye yakın iş almıştır.
*VASKİ bünyesinde yaşanan ve resmi evrakta sahtecilik boyutuna ulaşan bir durum, VASKİ 2017 Yılı Faaliyet Raporu incelendiğinde ortaya çıkmıştır. VASKİ 2017 Yılı Faaliyet Raporunda Mal Alım Miktarı toplamı 7.992.555 TL olarak gösterilmektedir. Ancak VASKİ’nin 2017 yılı içinde yaptığı toplam mal alımları incelendiğinde bu tutar 9.970.955 TL’dir. Yani yaklaşık olarak yüzde 20’ye denk gelen 2 milyon TL gibi bir mal alımı faaliyet raporunda toplam tutar içinde gösterilmemiştir.”
*Mardin Büyükşehir Belediyesi’nin 2016 yılı gideri 250 milyon 747 bin 812 TL iken geliri 252 milyon 662 bin 107 TL olarak gerçekleşerek bütçe fazla vermiştir.
*Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi ise 2016 yılında 515 milyon 844 bin 585 TL gidere karşın 541 milyon 961 bin 823 TL gelirle yaklaşık 26 milyon TL bütçe fazlası oluşmuştur.
*Van Büyükşehir Belediyesinin 2016 yılı bütçe açığı ise 20 milyon TL’dir. Oysa kayyımların gelişiyle Van Büyükşehir Belediyesinde bütçe açığı 95 milyon TL’yi aşmıştır.”
Raporda, Diyarbakır, Mardin ve Van büyükşehir belediyelerinin yanı sıra kayyum atanan bütün belediyelerde Sayıştay raporlarıyla ortaya çıkan gelir gider farkı tek tek sıralandı.
Türkiye genelinde belediyeler ve il özel idareleri bünyesinde Mart 2018 itibariyle 4 bin 170 çalışan 677, 692, 693 ve 695 sayılı OHAL KHK’leri ile ihraç edildiği belirtilen raporda, ihraç edilen çalışanlardan 523’ünün kadın olduğu ifade edildi. İstanbul’da 525, Diyarbakır’da 500, Mardin’de 447, Van’da 425, Ankara’da 245, Şırnak’ta 199 ve Şanlıurfa’da 135 kişinin ihraç edilirken, bunların yüzde 47’sinin kayyum atanan belediyelerden oluşuyor. İhraç edilen belediye personellerinin yerine ise valilik, kaymakamlık ve emniyet personellerinin yanı sıra korucular alındığı ileri sürüldü.
Raporun devamında “Demokratik siyasetin kronolojisi” başlığı altında Halkın Emek Partisi (HEP), Demokrasi Partisi (DEP), Halkın Demokrasi Partisi (HADEP), Demokratik Halk Partisi (DEHAP), Demokratik Toplum Partisi (DTP), Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) ve HDP’nin kronolojisine yer verildi. Raporda, aralarında yerine kayyum atanan Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Gültan Kışanak ile birlikte hüküm verilen belediye eşbaşkanlarının listesi ve DBP’nin 30 Mart 2014 seçimlerinde aldığı oy oranlarını içeren tablolara yer verildi.
Raporun tamamı için:
https://www.hdp.org.tr/tr/raporlar/hdp-raporlari/kayyim-raporumuz/12907