Uruguay’da bir işgal fabrikasıydı. Bir tekstil fabrikası, çok büyük değil 100 kişi çalışıyordu, 99’u kadın 1’i erkek. Fabrikada gezip konuştuktan sonra, ‘Sana en sevdiğimiz bir yeri göstermek istiyoruz’ dediler. Atölyenin tam ortasındaydı. İçerde bir tahta at vardı, iki-üç tane kum kovası içinde oyuncaklar dolu. Duvarda çocukların yaptığı resimler asılıydı, rengarenk. ‘Burası bizim kreşimiz’ dedi işçi kadın ve fabrikanın sahiplerinden mi desem daha doğru olurdu çünkü hepsi sahibiydi. ‘Eskiden patronun ofisiydi burası. Patronu kovduk kreş yaptık. Çünkü hepimizin çocuğu vardı. Kreşe ihtiyacımız vardı. Patrona yoktu’ diyordu.
HDP iktidarda olduğu 106 belediyede neden kreş yapmadı? Öncelikle kendi işçilerinin, bütün çalışanların temel ihtiyaçlarını çözmek zorunda değil miydi? Bunu vaat etmiyor muydu genel politikalarında? Eğer kendi işçilerinin, çalışanlarının temel sorunlarını çözemiyorsa, işçilerin, yoksulların ve en başta da kadınların temel sorunlarını çözeceğini vaat eden politikaların genel olarak uygulanabilmesi mümkün olamazdı zaten. (Eğer kendi işçileri için, kreşleri olan HDP belediyeleri olduysa, onları bir tarafa koyarak, bilmediğim olabilir.)
Hemen ardından, her yerel yönetim, kendi bölgesinde herkes için kreşler yapmalıydı. Ücretsiz kreşler ve çocuk yuvaları özellikle çalışan kadının en temel meselesini çözmüş olacaktı. Aynı zamanda kadının eve olan tutsaklığını -kısmen belki- ortadan kaldıracak, onların en duyarlı yerlerinden, çocuklarından inşa edilen bağımlılık ilişkisine de mümkün bir alternatif yaratma şansı verecekti.
Burada yine hemen aklımıza gelen aynı meseleye, ‘Hangi Bütçeyle?’ meselesine gelirsek, kreş ya da diğer saydığım şeyleri, eğer klasik kapitalist yöntemlerle, mesela ‘Bütçe’ ile çözmeye kalkışıldığında muhtemel çözülemeyecekti. Bu yüzden Uruguay’daki işgal fabrikası örneği ile yazıya başladım. İşgal fabrikasının işçi kadınlarının patronun ofisinde kurdukları kreşte bir profesyonel pedagog çalışıyor ama onun yanında her gün nöbetleşe bir işçi kadın oluyordu. 99 günde bir, yani yılda sadece üç kez nöbet sırası geliyordu ki erkekler neden çocuk bakma sırasında olmasın, bu da ayrı bir mevzuydu.
Yani mesele bir ‘bütçe’ ya da ‘kaynak’ değil, bir örgütlenme meselesiydi sadece.
Yani bir işgal fabrikasının örgütleyebildiği bir şeyi, yerel yönetimler örgütlemez miydi?