24 Haziran seçim süreci ilginç bir karaktere bürünmüştür. Eğer demokrasi güçleri daha etkin çalışır ve sandıklara giren oyla çıkan oylar aynı olursa AKP-MHP’nin gündeme koyduğu baskın seçim beklenenin tersi sonuç verir. Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanlığı’ndan düşer, AKP-MHP ittifakı da hükümeti kaybeder.
Artık listeler sunuldu. Bu seçim sürecinde listelerde kimlerin yer aldığı çok önemli değildir. Esas olarak HDP’nin ne düzeyde barajı aşacağı ve AKP’yi iktidardan düşüreceği konusu önemli hale gelmiştir. HDP barajı aşar ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri 2. tura kalırsa Türkiye’de yeni bir siyasi dönem başlayabilir.
HDP söylemiyle, yaptığı ittifaklarla ve aday listeleriyle Türkiye’de sadece yeni bir kültür yaratmıyor; aynı zamanda yeni bir siyasal çizgiyi mayalıyor. Demokratik siyasal alanda devrimci değişiklikler ve dönüşümler yaratacak bir rol oynuyor. HDP 7 Haziran’da sadece Kürtlerin değil tüm Türkiye halklarının ve toplumsal kesimlerin partisi olduğunu göstermiştir. Bu seçim sürecinde HDP’nin Türkiye’yi demokratikleştirecek bir Türkiye partisi olduğu bilinci daha fazla gelişti ve güçlendi. Bazı Kürt çevrelerin ve kişilerin HDP’nin çizgisini daraltarak, tarihi misyonundan uzaklaştırma çabaları sonuç vermemiştir. Zaten HDP bir Kürt partisi derekesine düşseydi Türkiye siyasetinde bugünkü heyecanı yaratamaz, barajı da aşamazdı.
HDP’nin izlediği doğru politikanın esası şudur; Türkiye’nin demokratikleşmesi ve bu çerçevede Kürt sorunu başta olmak üzere diğer sorunların çözümünü hedeflemesidir. HDP demokrasi güçlerini ve sol demokratları içine alarak, en başta milyonlarca oyu olan Alevileri de bu demokrasi mücadelesinin yörüngesine sokmaktadır. Zaten Kürtler ve Aleviler Türkiye içindeki en temel ezilen topluluklardır. Bu nedenle de temel demokrasi güçleridir. Bunlar bir araya geldiğinde ve demokrasi güçleriyle birlikte hareket edildiğinde ortaya ciddi bir demokratikleşme sinerjisi ortaya çıkacaktır, çıkmaktadır.
Bazı Kürtler AKP ve bazı çevrelerin etkisiyle “Bu sol ve sosyalistlerin ne gücü var ki HDP bunlarla ittifak yapıyor” diyerek oluşturulan demokrasi blokuna yönelik bir provokasyon yapmaktadır. Herkes biliyor ki Kürtlerle sol güçlerin ortak hareket etme perspektifini İmralı’da Abdullah Öcalan vermiştir. Aslında bu tür söylemle Öcalan’ın projesini boşa çıkarmayı amaçlamaktadırlar. Şu bilinmelidir ki; Türkiye’de güçlü bir sosyalist gelenek ve bunların yürüttüğü demokratik devrim mücadelesi vardır. Bugün Türkiye’de önemli bir demokratik birikim ve kültür oluşmuşsa, bu karakteriyle, diğer Ortadoğu ülkelerinde farklı bir konumdaysa bunu sağlatan Kürtlerle birlikte bu güçlerin müesses nizama karşı yürüttüğü mücadeledir. Sosyalist güçler ağır bedeller ödeyerek, demokrasi mücadelesine katkılarını sunmuşlardır. Sosyalistlerin demokrasi mücadelesindeki bu katkılarını görmeyenler aslında gözleri, gönülleri demokrasiden yana olmayanlardır. Mevcut koşullarda tek başına Kürt oylarıyla yüzde 10 barajını aşmak mümkün değildir. Özellikle Kürt kentlerinde yapılacak hileler düşünülürse esas olarak metropollerden alınacak oylarla baraj aşılacaktır. Alevilerin ve sol güçlerin Kürtlerle yaptıkları ortaklığın sinerjisiyle baraj aşacaklardır.
HDP’nin yarattığı kültür, siyasi anlayış çok önemsenmelidir. Şu anda Türkiye’nin demokratik birliği ve istikrarı konusunda en doğru söylem ve siyasi proje HDP’ye aittir. AKP-MHP’nin Türkiye’yi kutuplaştırdığı, millet ittifakının bu kutuplaşmaya karşı çıkarken kendilerini Kürtlerden uzak tutması, HDP’nin söylemi ve politikasını Türkiye’nin tek ilacı haline getirmiştir. AKP-MHP Türkiye’yi bölüyor, diğer partiler bölücülük yapıyor. HDP ise Türkiye’nin önemli toplumsal kesimlerini ve siyasi çevrelerini bir araya getiriyor, Türkiye halklarını birleştiriyor. Bu nedenle kim Türkiye’de birlik istiyorsa, sorunları çözmek istiyorsa, oylarını HDP’ye vermelidir.
AKP-MHP kendine “Cumhur İttifakı” adını koydu. CHP, İyi Parti ve Saadet “Millet İttifakı” dedi. HDP’nin demokrasi güçleriyle yaptığı ittifaka da “Demokrasi Bloğu” demek uygundur.
Bu noktada ÖDP’nin açık tutum koyması gerekir. ÖDP, AKP-MHP iktidarına karşıysa demokrasi güçlerinin, sol güçlerin, emekçilerin, Alevilerin başta olmak üzere tüm diğer inanç ve etnik toplulukların kazanmasını istiyorsa açıkça HDP’yi desteklemesi gerekir. ÖDP, Mahir Çayan ve arkadaşlarının geleneğine uygun davranacaksa, açıkça HDP’yi desteklemesi gerekir. Eğer bu seçimde HDP’yi desteklemezse ÖDP tarihi bir hata işleyecek ve gelecekte çok zorlanacaktır. ÖDP, HDP kazandığında kimlerin kazanacağını, kimlerin kaybedeceğini görmelidir. ÖDP, HDP’nin yarattığı demokratik ulus anlayışını önemsemelidir. HDP’nin mevcut birleştirici yanını görmeli, katkısını sunmalıdır. ÖDP, hala CHP ile HDP arasında kalan, bu yönüyle bağımsız tutum adına siyasi sürece etkisi olmayan bir konumdan çıkmalı, geleceğe etki edecek bir siyasi tutum olan HDP’den yana olduğunu açıkça ortaya koymalıdır. Bu tutumunu ortaya koyarsa sadece HDP değil ÖDP de kazanacaktır.