Kobanê Davası’nda konuşan siyasetçi Günay Kubilay, HDP’ye karşı kullanmak istedikleri sopayı yargının eline verdiklerini söyleyerek, HDP’nin çorak Türkiye tablosunun panzehri olduğunu söyledi
Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş’ın da aralarında bulunduğu 18’i tutuklu 108 siyasetçinin 6-8 Ekim 2014’te yaşanan protestolar gerekçesiyle yargılandığı Kobanê Davası’nın 41’incı duruşması, Sincan Cezaevi Kampüsü’ndeki salonda verilen aranın ardından tutuklu siyasetçi Günay Kubilay’ın savunmalarıyla sürdü.
Savunmasına devam eden Kubilay, “Çok yalın bir biçimde ifade etmek gerekir ki, eğer HDP 7 Haziran seçimlerinde AKP’ye meclis çoğunluğunu kaybettirmemiş olsaydı, eğer Erdoğan’ın başkanlık yolunu kapatmamış olsaydı bu kumpas dava açılmayacaktı. Yine eğer 2019 yerel seçimlerinde batıda birçok büyük şehir belediyesini Erdoğan ile küçük ortağına kaybettirmemiş olsaydı ve bu belediyelerdeki rant kapılarını kapatmamış olsaydı Kobanê Kumpas Davası açılmayacaktı. Eğer HDP Türkiye siyasetinde belirleyici bir politik özne olmasaydı, dengeleri değiştiren olmamış olsaydı bu dava açılmayacaktı” dedi.
HDP bir kapı bir kilit
HDP’nin tüm baskılara rağmen varlığını sürdürdüğünü, olası bir kapatılma tuzağına karşı seçimlere Yeşil Sol Parti ile girerek iktidarın tuzaklarını boşa düşürdüğünü kaydeden Kubilay, “Tecrübelerle sabittir; ölü teorilerle canlı varlıklar yok edemez. HDP bir kapı, bir kilit, bir bina bir mekân değil ki, kapısına kilit vurulsun. Türkiye halkları istediği için HDPvar olmuştur ve Türkiye halkları ancak istediği vakit HDP kapatılacaktır. Ambleminde parti yazıyor ki lütfen HDP’yi düzen partileri ile karıştırmayın” şeklinde ifadeler kullandı.
HDP çorak Türkiye tablosunun panzehridir
HDP ile adil olarak yarışamayanların sütre gerisine çekilerek HDP’ye karşı kullanmak istedikleri sopayı yargının eline verdiklerini söyleyen Kubilay, “. Nihayetinde despotik siyaset tarzı eşliğinde tüm farklılıkları yok edilmiş tek kalıba dökülmüş çorak bir Türkiye tablosu yaratılmak istenmektedir. Bunlara rağmen HDP çorak Türkiye tablosunun panzehir olduğu için tasfiye edilmesi gereken öncelik olarak görülmektedir” şeklinde ifadeler kullandı.
Dava bilinçli olarak karanlıkta bırakılmıştır
Türkiye’deki farklılıkların “budandığını”, politik çoğunlukların “boğulmaya” çalışıldığını söyleyen Kubilay, “6-7-8 Ekim protestolarda yaşananların ortaya çıkartılması istenmiyor. Bu davanın hukuki zorunluluk olmadığı, politik tercihlerle açıldığını göstermek için daha ne yapılabilir. Davanın başında beri olayların maddi temellerini oluşturan hakikat aydınlatılmak istenmemiştir. Bu yönlü taleplerimiz reddedilmiştir. Dava bilinçli olarak karanlıkta bırakılmıştır. Oysa bu dava büyük bir fırsata dönüştürülerek gerçek sorumlular yargı önüne çıkartılarak adalet sağlanabilirdi. Dönemin iç işleri bakanı Efkan Ala ‘kontrol edemediğimiz güçler var’ demişti. Derin devlet güçlerinin varlığına işaret etmişti. Ala’nın bu tespitini açığa çıkartmak şiddet olaylarının arkasındaki hakikati aydınlatmak mümkün olabilirdi” dedi.
Arı kovanına çomak sokmak istenmedi
Kubilay, “İlk ölüm Erdoğan’ın Kobanê düştü düşecek sözleri sonrası yaşanmıştır. 7 Ekim de saat 14 ten önce ölüm olayı yoktur. Kara kutu açılmalı sır perdesi aralanmalıdır. Bunun başlangıç adımı da dönemin İçişleri Bakanı Efkan Ala, Başbakanı Ahmet Davutoğlu ile MİT Başkanı Hakan Fidan dinlenebilirdi. Deyim yerindeyse arı kovanına çomak sokmak istenmedi.” dedi.
IŞİD’e karşı durmak suç değildir
Memleketi soyup soğana çevirenlerin, ülkeyi yağmalayanların HDP’yi suçlayarak kendilerini temizleyemeyeceklerini belirten Kubilay, “Benim başım diktir. Genelde kadınlar ve özelde ise kız kardeşlerim ve kızım karşında başım diktir. IŞİD’e karşı durmak suç değildir. Bir barbarlık çetesine karşı sessiz kalmak, görmezden gelmek suçtur. Şairin dediği gibi çocuklar uyurken susulur, ölürken değil. Dünyanın her yerinde böyledir. Çocuklar öldürülürken susulmazdı. Tam da bu nedenle IŞİD e karşı demokratik çağrı yapanları cezalandırmak, İŞİD i ödüllendirmektir” şeklinde ifadeler kullanıldı.
Bir hayali senaryonun masa başı çabası
“Üç yıllık yargılama sürecimde hakkımdaki iddiaları doğrulayacak tek bir delil gösterilememiştir” diyen Kubilay, “Çünkü ortada bir suç yoktur. Kriminalize edilen MYK çağrısı da hukuki bağlamda çökmüştür. ‘Tahrik var’ deniliyor delil yok. Azmettireme diyorlar delil yok. Üç yıldır olmayan bir şeyi oldurmak için uğraşılıyor. Dosyada da görüldüğü gibi şahsıma ait olan tek eylem MYK çağrısıdır. Demokratik bir protesto çağrısıdır. Bunun dışında şahsıma ait hiçbir şey yoktur. Aleyhimde herhangi bir müşteki, tanık ya da fail beyanı da yoktur. Tüm bunlarla birlikte hakkımdaki iddialar çağdaş ceza hukukunda yeri yoktur. İddialar suç oluşturmak için bir hayali senaryonun masa başı çabasından ibarettir. Suç biliminin olmaza olmazı, 6 N 1 K kuralına uygun olmasıdır” diye konuştu.
İddiaları yine kendileri çürütüyorlar
Savcılığının iddialarının yine savcılık tarafından çürütüldüğüne dikkati çeken Kubilay savunmasını şu sözlerle sürdürdü: “İddia makamı bir taraftan olayların işaret fişeğinin HDP MYK çağrısı olduğunu söylerken, diğer tarafta bütün olayların sadece MYK çağrısı ile olmadığını söylüyor. Bir taraftan HDP’den atılan tweet ile olayların başladığını başta yer de sadece tweet ile olayların çıkmadığını belirtmiştir. Bir taraftan çağrı şiddet çağrısıdır derken, diğer taraftan da HDP çağrısının doğrudan bir şiddet çağrısı olamayacağını belirtiyor. İddia makamı kendi iddialarını kendi çürütmektedir. Hakkımdaki tüm iddiaları ve suçlamaları reddediyorum. Bu dosyada üç yıldır haksız olarak tutulduğum ve özgürlüğümden mahrum kaldığım bilinmektedir. Eğer Türkiye’de hala eylem suç hukuku geçerliyse adalet terazisinin gözleri bağlı ise faile değil fiile bakıyorsa; o zaman benim beraat edeceğime adım kadar eminim. Bu gerekçelerle hakkımdaki suçlamaların her birinde beraatimi istiyorum. Tutuklu bulunduğum süre dikkate alarak tahliyemi istiyorum. Bugüne kadar beni yalnız bırakmayan aileme, avukatlarıma teşekkür ediyorum.”
Duruşmaya yarın saat 10’a kadar ara verildi.
ANKARA