HDP’nin yerel seçimlerde izlediği strateji HDP üzerinde yürütülmek istenen birçok planı boşa çıkardı, birçok oyunu bozdu. Özce aynı yerde buluşan iki koldan, ilkel milliyetçilik ile liberal milliyetçi ideolojiyle HDP kendi özünden uzaklaştırılarak bitirilmek istenmişti. Bu şekilde başta Kürt sorunu olmak üzere Türkiye’nin temel meselelerini çözme potansiyelini içerisinde taşıyan bilinç ve yapının tasfiyesi amaçlanmıştı. Bu karşı operasyon hala devam etmekte veya sürdürülmek istenmektedir.
Ortadoğu’nun yeniden dizayn edildiği veya dengelerinin değiştiği ve sürüklendiği savaş içerisinde aydınlığa el yordamıyla ulaşma çabalarının, işte IŞİD faşizmine karşı mücadele eden ve zafere ulaşan bir iradenin oluştuğu bir süreçte ilkel milliyetçi ve liberal milliyetçi yaklaşımların karşı devrimci bir misyonla hareket ettiği açıktır. Bu iki husus üzerinde durmak İstanbul seçimlerinin gündemde olduğu ve önemli sonuçlarının olacağı bir ortamda çok önemlidir.
Birincisi Kürt sorununu kendi içerisine kapatarak Kürt sorununun demokratik siyasal çözümünü halkların ortak mücadelesinden kopartarak, ona karşıt hale getirerek, kendini dışa, hegomonik güçlerin Ortadoğu ve Kürdistan üzerindeki politikalarına entegre eden ve bu şekilde Kürt sorununun çözümünü sonsuza kadar kapatan bir sonucu ortaya çıkarmaktadır.
Lozan’da, öncesinde ve sonrasında Kürtler üzerinde kapitalist sistemin geliştirdiği siyaseti anlamadan meseleye yaklaşım göstermek böylesine kör bir sonucu doğurmaktadır. Kürdistan üzerinde egemenlik kuran sömürgeci devletlerin kendilerini dayandırdıkları yapılarını Kürt halkının inkarı üzerine kurgulamaları söz konusu etmeye çalıştığımız gerçekliğin sebebidir. Özellikle Türk ve Türkiye’nin kurgulanış ve kuruluşu bu şekilde olmuştur.
Kürtlüğün olmaması, bitirilmesi üzerinde var olabilen bir durum söz konusu olmuştur. Gerçekte bir yapının var olması için diğerinin yok olması gerekmemektedir fakat tarihsel, toplumsal, kültürel bir gerçeklik söz konusu değildir. Düpedüz bir kurgu var karşımızda. Bu kurgusallık içerisinde Kürt, varlığından bahsettiği an sistem egemen unsur haline getirdiği diğerinin yok olacağı sirenini çalmakta ve devreye bildiğimiz uygulama ve mekanizmalar girmektedir. Bu durumda doğru yaklaşım, Kürt meselesini çözecek olan yaklaşım bu kurguyu değiştirecek, bozacak yaklaşım olmaktadır.
Bu da Kürtlerin mücadelesini komşu ve bölge halklarının mücadelesiyle birleştirmekle mümkündür. Bunu esas almayan bir yaklaşımın Kürt meselesini çözemeyeceği açıktır. Buna en iyi örnek Güney’de gittikçe daralma yaşayan ve ne olacağı, var kalıp kalmayacağı belirsiz olan durumdur. Dışarının ve çevrenin maşası durumundayken kendi varlığının devamı bile belirsiz haldedir.
Kerkük başta olmak üzere birçok mıntıka hala işgal altındadır. Türkiye’nin gerillanın karşı koyuşu olmasa tüm Güney’i işgal edeceğini herkes bilmektedir. Tüm bunlar ortadayken aynı kalıplarla Kürt meselesine, Kürt halkının davasına yaklaşmanın hiçbir bilimsel mantığı ve anlamı yoktur. İkincisi, liberal milliyetçi anlayıştır ki bunun da Kürt meselesini çözmesi kendisinin sistem içi bir şekilleniş olması itibariyle mümkün değildir.
Her şeyden önce Kürt meselesi başta olmak üzere Ortadoğu’daki toplumsal sorunların büyük militan ve halk direnişçiliği olmadan çözülemeyeceğini bilmek lazım. Sistem içerisinden bir çözümün zemin ve imkanı meselenin karakteri, kurgulanışı bakımından yoktur. Ancak halkların ortak mücadelesinin en geniş mutabakatını sağlayarak sistem dışına çıkmanın en üst sınırına ulaşarak çözüm gerçekleştirilebilir. Bu da zorlu ve uzun süreli bir mücadele sonucunda olabilir. Son birkaç yıllık süreç Kürt meselesinin kolay yollardan çözülemeyeceğini yeterince ortaya koydu. Direnişi esas almayan, uzun ve zorlu mücadele aşamalarını göze almayan yaklaşımların elbette Kürt meselesi gibi ağır bir sorunu çözmesi söz konusu değildir.
Geçen dönemde bunda ısrarın politik ve hamlesel çıkışların gecikmesinde belirleyici bir rol oynadığı herkesin malumudur. Zaten liberal anlayış sistem içerisinden kaynağını almakta ve bu anlayışın herhangi bir toplumsal sorunu çözmesi söz konusu değildir.
Tersine ilgili meseleleri daha da ağırlaştırma rolünü oynamaktadır. Bu anlamda Kürt meselesinin çözümü bu iki milliyetçi anlayışın aşılması oranında mümkündür. Zaten HDP bu anlayışların aşılmasını ifade etmektedir ki, Kürt meselesini Demokratik Ulus perspektifiyle halkların ve ezilen toplumsal kesimlerin mücadeleleriyle birleşerek, ortak mücadele değerleri ve sonuçları üzerinden çözmeyi ifade etmektedir.
Bu hususta zorlanmalar ve bunun yol açtığı kayıplar olsa da yerel seçimlerde izlenen strateji HDP’yi kendi öz çizgisine getirebildi ve bu çok önemli bir gelişmeyi ifade etmektedir. HDP kendi fikriyatı doğrultusunda hareket ettikçe dar kalıpları aştığı, Kürt meselesini ve Türkiye’nin diğer temel meselelerini gündeme koyduğu ve çözümünde yol aldığı görülebilmektedir. HDP kesinlikle iktidara odaklanmış klasik bir siyasi oluşum değildir. Toplumun temel meselelerini çözmeyi amaçlayan toplumcu bir yapıdır. Öz budur, dolayısıyla çizgi de bu olmalıdır.