İktidarın yanlış politikalarından dolayı koronavirüs salgının hızla yayıldığını söyleyen HDK, önlemlerin geç alındığını belirterek, salgınla mücadelede alınması gereken önlemleri sıraladı
Koronavirüs (Covid-19) salgını dünyada ve Türkiye’de can almaya devam ediyor. Dünya genelinde yaşamını yitirenlerin sayısı 33 bin 993’e, vaka sayısı 723 bin 993’e yükselirken, Türkiye’de ise, açıklanan verilere göre, 131 kişinin hayatını kaybettiği, vaka sayısının ise 9 bin 217 kişiye ulaştı. Halkların Demokratik Kongresi (HDK), Türkiye’de bu zamana kadar koronavirüse karşı mücadelede yaşanan eksiklikler ve atılması gereken adımlar konusunda yazılı açıklama yaptı.
HDK, salgının yeryüzünde kitlesel ölümlere yol açarak; derin ekonomik, toplumsal ve siyasi krizleri tetikleyerek yayılmasını sürdürdüğü ifade edilen açıklamada, AKP-MHP iktidarının politikaları yüzünden salgının Türkiye’de her geçen gün hız kazandığı belirtildi. HDK açıklamasında, “Hükümet, İran sınırını kapattığını 25 Şubat’ta açıkladığı halde; Van Valiliği sınırın 26 Mart’tan itibaren kapatılacağını hükümet açıklamasından bir hafta sonra duyurdu. Sınırın kapanıp kapanmadığı hala belirsiz. İtalya’da salgın binlerce can aldığı halde İtalya limanlarından İzmir’e Ro-Ro seferleri hala durmuş değil. ABD’de salgının merkezi konumundaki New York’tan İstanbul’a direk uçuşlar 25 Mart’ta durduruldu. Keza diğer yurtdışı uçuşların tamamen durdurulması ve iç hatlarda ciddi bir daralma kararı da ancak 25 Mart’ta verilebildi. Camilerde Cuma namazlarına ve cemaatle namaz kılmaya, salgın başladıktan çok sonra, 16 Mart’ta son verildi” ifadeleri kullanıldı.
‘Süreç şeffaf yürütülmeli’
Salgınla ilgili bilgilerin açık ve şeffaf biçimde toplumla paylaşılması gerektiğini vurgulayan HDK, 11 Mart’ta Dünya Sağlık Örgütü tarafından pandemi olarak ilan edilen Kovid-19’un vahametinin kavranmadığı, ortaya koyulan yaklaşımlar ve salgına karşı yeterince önlem alınmaması ile apaçık görüldüğünü kaydetti. Açıklamada bu konuda “Devletin, salgının yayılmasını önlemek için alması gereken önlemlerin başında, en başından hastalığın ülke içine girişini engelleyecek sıkı tedbirler olmalıydı. Seyahatler ile ilgili sınırlamalar ülkelerin mevcut salgın durumu göz önüne alınarak peyderpey uygulandı ve yurt dışı seyahatlere yeterince sınırlama getirilmedi. İlk importe olgular ise, hızla tespit edilmeliydi ve gerekli izolasyon önlemleri alınmalıydı. Pandemi öngörülmeli, hastaneler gerek tıbbı malzemeler gerekse yoğun bakım ve yatak ihtiyacı göz önüne alınarak hazırlıklı hale getirilmeli, sağlık personelinin kaygı duymadan çalışmasını kolaylaştıracak kişisel koruyucu donanımlar sağlanmalıydı. Hastalığın ülkemiz içinde yayılmaya başlaması itibari ile TTB ve diğer emek-meslek örgütleri ile beraber süreç şeffaf olarak yürütülmeli, tanı testleri yaygınlaştırılarak vakalar tespit edilmeli ve sıkı izolasyon önlemleri alınmalıydı. Toplumun yaşam için gereksinimleri karşılanmalı ve dayanışma ağlarıyla toplumsal bir mücadele başlatılmalıydı” denildi.
‘Kürtler açısından değişen bir şey yok’
Açıklamanın devamında “Salgına karşı Batı’da gösteriliyor gibi yapılan hassasiyet, Kürdistan’da bu boyutlarda bile söz konusu değil” diyen HDK, şunları kaydetti: “Toplumun salgın önlemleri noktasında beklentileri bir yana, alışılagelmiş politikalar hız kesmeden devam ediyor, hatta salgın fırsata çevrilerek HDP belediyelerine kayyımlar atanıyor, operasyonlar yapılmaya devam ediyor. AKP-MHP iktidarı Kürtler açısından değişen bir şey yok algısı oluşturuyor ve saldırılarına devam ediyor. AKP-MHP iktidarı, Kürt halkının bir de salgına maruz kalarak insani bir trajedi yaşamasının koşullarını muhafaza ediyor.”
Sermayeye hizmet paketi
“İktidarın, salgını rant ve irade gaspı için bir fırsat olarak görüyor. AKP-MHP Hükümeti’nin salgına karşı açıkladığı ‘destek paketi’ ise, kime hizmet edildiğini ve kimin gözden çıkarıldığını gösterdi. 100 milyar lira olduğu ilan edilen paketten, desteğe muhtaç emekçi aileleri için ayrılan kısım paketin sadece yüzde 2’sini oluşturdu. Bu destekten faydalandırılacak 1,8 milyon aileye, bir yıl boyunca ödenecek yardım miktarı sadece 1.100 TL idi. Buna karşılık, konut kredilerinin oranının yükseltilmesi; işçilerini ücretsiz izne çıkaran veya düpedüz işten atan patronların yerine, asgari ücretin yüzde 60’ı kadar desteği devletin karşılaması, patronlara sicil affı getirilmesi, böylece kredi kullanabilir hale gelmeleri, kamu bankalarının kredi musluklarını bir kere daha açması gibi önlemler, başta iktidara en yakın 5 müteahhit firma olmak üzere, sermayeye hizmet paketinin asıl gövdesini oluşturuyordu.”
Kadına yönelik şiddet
“Yine salgın süresince dünyada yapılan araştırmalarda kadına yönelik şiddet vakalarının ve çocuk istismarının ‘evde kal’ çağrılarıyla eş zamanlı olarak yükseldi. Ancak şu ana kadar ülkede bu konuyla ilgili bir tedbir olmadığını görüyoruz. Bununla beraber evde kalın çağrılarıyla toplumun en yoksul olan kesimi kadın yoksulluğunun arttığı da görülmektedir. Çünkü kadınlar olağan koşullarda bile güvencesiz bir biçimde çalışıyordu ve bu süreçte birçok kadın ücretsiz izne ayrılmak zorunda kaldı ya da işlerinden çıkarıldı. Dolayısıyla bu da kadınların ekonomik olarak kendilerine yetmeyecek durumda olmaları söz konusu olduğundan ev içi şiddet söz konusu olunca buna katlanmak zorunda kalmalarını getiriyor.”
HDK, salgınla mücadele atılması gereken adımları ise şöyle sıraladı:
- “Devlet özellikle gıda tedarik zincirinde bir kopma yaşanmasına karşı tedbirli olmaya zorlanmalı, zaruri ihtiyaçlar dışındaki üretim faaliyetleri durdurulmalı, toplumun fiziksel hareketliliğinin asgari düzeye indirilmesi için kamu emekçilerine, işçilere ücretli izinler verilmeli ve serbest meslek sahipleri ekonomik teşviklerle evde kalmaya özendirilmeli ve özel hastaneler dahil bütün hastanelerde salgınla ilgili sağlık hizmetleri herkes için parasız olmalıdır.
- Cezaevlerinde bulunan bütün tutuklular, tutuksuz yargılanmak üzere derhal salıverilmelidir..
- “Üretimin ve ihracatın devamı en önemli önceliğimiz” diyen Erdoğan rejimine karşın bize düşen görev, insan yaşamını ve toplum sağlığını öncelemenin yollarını toplumsal dayanışmayla oluşturmaktır. Salgına karşı dayanışmayla, toplumu savunmaya devam edeceğiz. Mümkün olduğu ölçüde hiçbir emekçiyi, yoksulu ve yardıma ihtiyaç duyan hiç kimseyi yalnız ve çaresiz bırakmayacağız. Mahallelerde kimsenin aç ve açıkta kalmaması için dayanışma ağlarını örmeyi sürdüreceğiz.
- İnsanlarımız, özellikle Kürt şehirlerinde “sokağa çıkma” yasağı ile ilgili kötü hatıralara sahiptir. Sokağa çıkma yasağını değil; sağlığımızı koruyabilmek için, çok katı izolasyon ve karantina şartlarının sağlanması gerektiğini özenle anlatmaya devam edeceğiz.
- İnfaz yasasında değişikliklerde insanilik etiği, eşitlik ve adalet ilkeleri yegane kriter olmalıdır. Muhalif siyasetçiler, basın mensupları ve düşünceyi ifade suçlamasıyla cezaevlerinde tutulanlar ve siyasi hükümlüler ayrımcılığa maruz bırakılamaz.
İSTANBUL