HDK Halklar ve İnançlar Meclisi, Diyanet’in Kobanê Davası’na dahil olma talebine tepki göstererek ‘Diyanet yargı süreçlerini etkileme çabalarından vazgeçmeli’ dedi
Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Halklar ve İnançlar Meclisi, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Kobanê Davası’na müdahil olma talebine dair HDK Genel Merkezi’nde basın toplantısı gerçekleştirdi. “Diyanet yargıya da el attı” pankartının açıldığı açıklamaya, HDK Eşsözcüsü Esengül Demir, Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi (Yeşil Sol Parti) Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu, Halkların Demokratik Partisi (HDP) İl, ilçe yöneticileri ve Din Alimleri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (DİAYDER) üyeleri katıldı.
Devletin kurumlarının “sahte algı” yaratma çabasıyla Kobanê Davası’na müdahil olmaya çalıştığını belirten DİAYDER üyesi Bedrettin Günay, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın, kendisine bağlı kurumlara, inanç merkezlerine “zarar verdiği ve dini değerleri temelden sarstığı” iddiasını öne sürerek, 2 Ağustos’ta Kobani Kumpas Davası’na müdahil olmak için yaptığı başvuruyu hatırlattı.
Yargı sürecini etkileme çabasıdır
Kobanê Davası’na gündem olan olaylarda çok sayıda insan yaşamını yitirdiğini hatırlatan Günay, “Diyanet mahkemeye gönderdiği yazıda Mardin, Diyarbakır, Hakkâri ve Şırnak’ta onlarca caminin ismini zikrederek bu camilerin silahlı örgüt mensupları tarafından tahrip edildiğini iddia etmiştir. Diyanet’in hiçbir hukuki kanıta dayanmayan bu iddiası yargı sürecini etkileme çabasından başka bir şey değildir” diye konuştu.
Diyanetin tavrı kabul edilemez
Diyanet’in tavrının kabul edilemez olduğunu belirten Günay, “Diyanet İşleri Başkanlığı bugün tarihte hiç olmadığı kadar halkın inancını, kutsalını, mabedini hatta her türlü dini değerleri devletin politikalarını meşrulaştırmak için kullanışlı bir aparat haline getirmekte hiç tereddüt etmemiştir. Diyanet İşleri Başkanlığı tanımlı görevlerini aşarak mevcut iktidarın politikalarına taraf olması ve bu tutumuna halkın inancını ve mabetlerini alet etmesi kabul edilemez. Diyanet, haklar ile inançların eşitlik ve özgürlük taleplerini karşılamazken yargıya el atmış durumda. Diyanet yargı süreçlerini etkileme çabalarından vazgeçmelidir” ifadelerini kullandı.
Günay, Kobanê direnişi sırasında polis ve provokasyonun parçası olan “karanlık odakların” kullandığı orantısız güç sonucunda birçok mabedin zarar gördüğünü hatırlattı.
İktidarın Diyaneti
Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından ihraç edilen Fatma Yavuz ise, başkanlığın yanlış yönetildiğini belirterek, “Ali Erbaş’ın koltuğunu korumak için yaptıkları diyanetin tarihinde en itibarsızlaştırıldığı durum maalesef. İnsanların neredeyse ‘İktidarın diyaneti’ olarak baktığı bir duruma gelmiştir. Bu yapılanların çok yanlış olduğunu düşünüyorum” diye konuştu. Diyanete bağlı kurumlarda yaşanan taciz ve tecavüz olaylarını anımsatan Yavuz, “Buralarda hassasiyetiniz neredeydi?” diye sordu. Diyanetin samimiyetinin soru işareti barındırdığını söyleyen Yavuz, “Umarım diyanetin bu politikleşme hali biran önce son bulur” dedi.
Yavuz’un ardından söz alan Din Alimi Yusuf İnal ise, diyanetin kuruluşunun anayasaya aykırı olduğunu belirterek; “Bu diyanet işleri değil rezalet işleri başkanlığıdır. Her anlamda çirkef işler yapıldı ama diyanetten bir ses çıkmadı” dedi.
Devletin dinini anlatıyor
Din adına kurulan Diyanet’in “zulmün eli” olduğunu söyleyen Yeşil Sol Parti Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu ise, “Diyanet İşleri Başkanlığı artık öyle bir yere gelmiş ki, Allah’ın değil, devletin dinini anlatmaktadır. Peygamberimizin mücadelesi en çok din kılıklı insanlar tarafından engellenmeye çalışılmıştır. Diyanet şu an o durumdadır. Dev bir kurum kurulmuş ve orada insan hakları sorunları konuşulmuyor, iktidar partisinin istediği hususlar anlatılıyor, şak şakçılık yapılıyor. Siz din adına çıktıysanız, din insanları olarak yapmanız gereken adaleti, barışı, vicdanı, uzlaşıyı hakim kılmaktır. Birilerinin emir eli olmak değildir. Vicdan eri oldun. Ortada sadece bir Kobanê Davası yok, insanların hakkını hukukunu çiğneyen bir süreç var” ifadelerini kullandı.
Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’a seslenen Gergerlioğlu, “Senin ana gayen dini, etnik, siyasi, meshebi zorbalıkları engellemek değil mi? Allah’ın kitabı bunu emretmiyor mu? Neden onların istediklerini yapıyorsun? Diyanet neden zulme ses çıkarmıyor? Senin yapman gereken her hutbede söylediğin adaleti sağlamak değil? Bunları Arapça söylüyorsun, neden Türkçe okuyup uygulamıyorsun?” diye sordu.
Kaynak: MA