Kandıra 2 nolu F Tipi Cezaevi’nde bulunan Hüseyin Aras, Özkan Bayhan ve Turan Günana’nın 1 Mayıs 2020 günü yazıp gönderdiği mektup, bana 29 Mayıs günü ulaştı. Mektubu aynen yayınlıyorum:
“Bugün 1 Mayıs! Emekçilerin 1 Mayıs birlik, dayanışma ve mücadele gününü-bayramını sizin şahsınızda kutluyoruz. Bu manada sosyalist ideallerimize olan sözümüze ve emekçilerin mücadele ve özlemlerine bağlılığımızı ifade ediyoruz.
Sevgili Hüseyin Ağabey, tüm dünyada olduğu gibi ülkemiz de Covid-19 virüsüyle mücadele ediyor. Mücadeleden en çok etkilenen de maalesef biz tutsaklar oluyoruz. Tecrit şartları daha da ağırlaşmış bulunmaktadır. Bu konuda yaşadığımız kimi sıkıntıları sizlerle paylaşmak istiyoruz.
Örneğin ABD ve kimi ülkelere yardım amaçlı gönderildiği söylenen malzemelerden henüz bizim payımıza ulaşan bir şey yok. El dezenfektanı parayla 35 liraya satılmakta ve ayrıca ele zarar veren bir cinstendir.
Kaldığımız odalar gereğince dezenfekte edilmemekte, sadece formalite ilaçlama yapılmakta. Temizlik maddeleri toplamda sadece iki kez ama çok az ve bir defalık kullanıma bile yetmeyecek az kadar verildi.
Aile ziyaretlerimiz yasaklandı, sosyal faaliyetler iptal edildi. Ailelerimizin dışarıdan bize gönderdikleri eşyalar bize verilmediği gibi; buradaki depoda bulunan -mesela yazlık elbiselerimiz- eşyalarımız, ‘depo kapalı’ denilerek bize verilmiyor.
Berber yok. Kendi paramızla almak istediğimiz saç makinası talebimiz karşılanmıyor. İçeride kullanmak için berberdeki saç tıraş makinalarını da vermiyorlar.
Corona virüsüne karşı en iyi savunma, hijyen ve sağlıklı beslenmedir. İnfaz Yasası çıktıktan sonra 10 gün bizlere doğru dürüst bir yemek bile verilmedi. Yemek niyetine her öğün, kişi başı birer adet hazır çorba, konserve vs. verildi. Şu mektubu yazdığımız şu ana kadar da düzgün bir yemek bile verilmiş değil.
Yazdığımız onca dilekçeye rağmen halen yemekler düzeltilmiş değil. Gerekçe olarak ‘Yemeği açık cezaevindeki mahkumlar yapıyordu, onlar tahliye olunca yemek yapacak kimse kalmadı. Onun için hazır şeyler veriyoruz’ deniliyor. Anlaşılıyor ki, ya devlet şu durumu öngörüp tedbir almadı ya da kendilerince bizleri açlıkla terbiye etmeye çalışıyorlar.
Tecrit içinde bir tecrit daha durumuna bir de bu sorunlar eklenince psikolojik etkilerin yanı sıra virüsün bulaşma riski ve kaygısı da artıyor. Zira bağışıklık sistemimiz de zayıflıyor.
Kurum müdürü görüşmelere çıkmıyor, görüşme taleplerimize yanıt verilmiyor. Bunların yanı sıra hastalanan arkadaşlarımıza gerekli özen gösterilmiyor. Üstünkörü bir muayeneyle hap ve ağrı kesici iğne ile geçiştiriliyor.
Bu anlamlı günde bu sorunlarımızı sizle paylaşmak ve duyarlılık çağrısında bulunmak istedik. Gerçi bu konuda duyarlı olduğunuzu biliyoruz. Sadece sorunlarımızın bilinmesini istedik. Bu mektubun size ne zaman ulaşacağını da bilemiyoruz. Zira mektuplarımız çok geç postaya veriliyor.
Kendinize iyi bakın. Kapitalizmin bu belası virüsten korunmaya çalışın. Tekrardan selam, sevgi ve saygılarımızı sunuyoruz. Umutla, dirençle kalın!”
* * *
Kocaeli-Gebze Kadın Kapalı Cezaevi’nden Kayseri-Bünyan Kadın Kapalı Cezaevi’ne birkaç ay önce sürgün edilen Gülazer Akın, Avrupa’da bulunan bir arkadaşına gönderdiği mektubunda özetle şöyle diyor:
“Bence insan su gibi yaşamalı. Öyle berrak, öyle hafif ve öyle akışkan. Su gibi bakmak var bir de. Yalan, dolandan uzak, yalın biri olma hali. Ben bu dipsiz kuyuya benzeyen mekânda zorluklarla, engellerle böyle başa çıkmaya çalışıyorum. Sakin olmak, sessiz olmak, kalbinin yanında olmak iyi geliyor insana.
Tüm tanıdıkları, dostları, arkadaşları bu içtenlikle selamlıyorum, sosyal mesafeyi ihlal ederek kucaklıyorum. Orada bulunan tüm can dostlarıma, su gibi lekesiz tertemiz sevgilerimi gönderiyorum kucak dolu. Kendinizi bu koronadan korursanız en çok beni mutlu edersiniz.
Ben, biz de şimdilik iyiyiz. Burası dipsiz bir kuyu gibi. Hiçbir şeyden haberdar değiliz. Gece ve gündüz olduğunda dünyanın hâlâ döndüğünü anlıyoruz o kadar. Bol bol iletişim cezaları verildiği için mektuplar da gidip, gelmiyor. Yeni Yaşam gazetesi zaten yok. Evrensel alıyorduk, bir süredir o da ağır aksak geliyor.
O açıdan buradan hayata bakmak ancak dostlara, arkadaşlara ulaşmak ancak iç akışla oluyor. Yine de beni, bizi yalnız bırakmayın derim. Malum Kayseri’deyiz garip bir yabancılığı var. Hepiniz benimlesiniz. Hepiniz adına nezaketen arkadaşlara, ‘bir şeye ihtiyacınız var mı?’ dedim. Hepsi ‘kitap’ dedi; oysa nezaketen sormuştum. Sizleri özlemem, sevmem, selamlamam, sıkı sıkı sarılmam için o kadar neden var ki…”
ANONS: Bu yıl boyunca devam edecek olan “Apê Musa 100 Yaşında!” etkinlikleri kapsamında Aram Yayınları, Musa Anter ile anısı olanların anılarını yayınlama kararı aldı. Böylesine anlamlı bir kitabın editörlüğünü yapma onuru bana kısmet oldu. Musa Anter ile ilgili anılarınızı doğrudan bana ya da Aram Yayınları’nın e-mail adresine gönderebilirsiniz: aramyayin@yahoo.com.tr
Mektubu gelenler:
———————————
Gülazer Akın – Bünyan Kadın Kapalı Cezaevi
Hüseyin Aras – Kandıra 2 nolu F Tipi Cezaevi
Özkan Bayhan – Kandıra 2 nolu F Tipi Cezaevi
Turan Günana – Kandıra 2 nolu F Tipi Cezaevi
PK: 253 Yenişehir – ANKARA
e-mail: aykol267@gmail.com