Hani hayvan diye isimlendiriliyorlar ya, ben de öğrendim, onlara hayvan değil haycan diyorum. Her şeyinden yararlandığımız haycanlar, bize neler, neler sağlamıyorlar(dı) ki…
En başta, tekerlek bulunduğunda arabaya koşuldular; ırakları yakın eylediler. Sırtlarında insanları, yetmedi yüklerini taşıdılar. Dışkıları yakacak oldu, haneleri ısıttı, fazlası toprağı besledi, külleri arazilere katık yapıldı. Yününden, tiftiğinden iplik, ipliğinden giyecek kumaşlar dokundu; esvapa dönüşüp vücutları sardı. Örüldüler, ayaklara çorap oldu, ısıttılar. Döşek, yorgan ve yastıklara içlik oldular; konfor sağladılar. Derilerinden önce çarık, sonra ayakkabı, kemer, cüzdan, çanta ve daha neler neler yapılmadı ki… İpekliler ile cakalar atıldı. Boynuzundan tarak yapıldı, saçlar yana tarandı, ortadan ayrıldı fiyakalar peyk yaptı. Baltaya sap olmadıysa da bıçaklara sap oldu. Bunlar kapitalizm kültürümüzü değiştirmeden, bütün dokularımıza nüfus etmeden önceydi tabi…
Kapitalizm
Şirketler hayvancılığın kanına, önce haycanları meradan kopardı, içeriye kapattı, yem sağlayıcı olarak girdi. Ardından bitkilerin gübre ihtiyacı olan hayvan dışkısı için tukaka dedi, yerine kimyasal gübreyi kendileri para karşılığı satmaya başladı.
Böylelikle tarımı bitkisel üretim ve hayvancılık olarak bıçak gibi ortadan kesti, böldü, ayırdı. Birbirine destekten alıkoydu. Giysileri yünlülerden değil sentetik ve akrilikten yapılmaya başlandı. Yün ve tiftiğe bağlı tekstil ve triko sektörü öyle çöktü/çökertildi. Böyle değersizleştirildi yün ve tiftik. Yatak yorgan içliklerinde sünger ve miflona kullanımına geçildi. Yün ile tiftiğin kullanım alanı kalmadı, çiftçiye fayda sağlayamaz hale geldi /getirildi. Hayc(v)an yetiştiricileri sadece et, süt biraz derisi için hayvan besler oldu. İpekliyi fiyatının yüksekliği nedeniyle halk pek kullanmıyordu, şimdi orta kesim alamıyor, zenginler için sükse olmaktan çoktan çıktı. Bu yüzden ipekböcekçiliği de geçer akçe olmaktan çıktı, o da can çekişiyor.
Rakamlar
Böyle, böyle değiştirildi, erozyona uğratıldı, hayvancılığa dair yaşam kültürümüz. Haycanlar ile ilişkimiz kala kala ete, süte kaldı, ona indirgendi. Onda da durumumuz pek parlak değil. Bu konuda sözü sayılara bırakalım.
Yıllara göre Hayvan Sayılarında Değişim
– Sığır sayısı 1980’de 16 milyondu, şimdi 20 milyon adet.
– Manda sayısı 1980’de 1 milyondu, şimdi 195 bin adet.
– Koyun sayısı 1980’de 49 milyon milyondu, şimdi 42 milyon adet.
– Keçi sayısı 1980’de 19 milyondu, şimdi 12 milyon adet.
– Türkiye nüfusu 1980’de 44 milyondu, şimdi 85 milyon kişi.
– 1980’de kişi başına düşen büyükbaş hayvan miktarı 0.38 idi, şimdi 0.21.
– 1980’de kişi başı küçükbaş hayvan sayısı 1.54 idi, şimdi 0.64.
Şimdi, “hayvancılık yapın, ama endüstriyel yapın, merayı unutun. Yemi meradan sağlamayın, şirketler satsın size. Çıkan süt, elde edilen et fiyatını da şirketler belirlesin. Sizin söz hakkınız yok, susma hakkınız var. Süt fiyatlarını hükümetler değil, Ulusal Süt Konseyi belirlesin” politikası güdülüyor. Bu arada şunu belirteyim izninizle. 2021 Ağustos ile 2022 Ağustos arasında besi yemi %121,6, süt yemi %122,5 arttı. Konsey, 15 Mayıs 2022’de soğutulmuş sütün litre fiyatını 7,5 TL olarak belirlemişti. Geçen sürede yeme, enerjiye ve diğer masrafların artışına tepkiler yükselince 1 Ekim 2022’de Konsey tekrar toplandı ve sütün litre fiyatını yine 7,5 TL olarak belirleyip dağıldı. Evet. Yukarıdaki rakamlar hayvancılıkta yaşanan fırtınayı gösteriyor. Uygulanan yanlış ve yanlı politikadaki ısrar, kasırgaya karşı hazırlanın işaret fişekleri adeta. Bu fırtına ve gelecekteki kasırgada şirketlerle dansa hazırlıklı mı haycan yetiştiricileri? Bilmem! Değilse vay hallerine, vay halimize! Yoksa, Türkiye olarak hayvanlardan et ve süt elde etmek de mazide kalacak.