Burhan Sönmez ile Türkiye’ye en son gidebildiğim 2016 Haziran’ında editörlük yaptığı Ayrıntı Yayınları’nda tanıştım. Ardından değerli kitaplarını edindim. (*) O sıralarda TYB’nin düşünce özgürlüğü ödülünü, Kürt tabusuna değindiği için yargılanan Hasan Cemal’e vermiştik. Türkiye PEN ve Kürt PEN üyesi olan Burhan Sönmez 2021 yılı Eylül’ünde PEN International başkanı seçildi.
Haymanalı Burhan Sönmez iki kimliği bünyesinde taşıyordu. TAKSAV, ÖDP kurucularından biri oldu. 1996 yılında Ankara’da uğradığı coplu polis saldırısı sonucunda beyin travması geçirdi. 1998 yılında Londra’da Medical Foundation İşkence Mağdurları Tedavi Merkezi’nde tedavi gördü. Bir anlamda sürgün olarak uzun yıllar Londra’da yaşadı.
Okurlarım için, Burhan Sönmez’in PEN International’ın Uppsala toplantısında yaptığı konuşmayı tercüme ettim. Güdümlü medyanın es geçeceğini bildiğim için.
*
“2021 yılında aynı zamanda İsveç PEN’inin yüzüncü yılı olan ikinci yüzyılın başındaki Uluslararası PEN Kongresi’ne hoş geldiniz.
Artık her şey gibi isimlerin de bozulduğu ve kötüye kullanıldığı bir dönemdeyiz.
Her şeyi kendi ismiyle çağıralım. Bir şaire sırf sizin gerçekliğinizin ötesine geçti diye, deli denilemez. O, özgür bir ruhtur Anne Sexton gibi. Bir romancı sırf sizin fikrinize uymayan şeyler yazdı diye şeytan ilan edilemez. O, saygın bir yazardır Salman Rushdie gibi. Bir gazeteci, gerçekleri ifşa ettiği için, yabancı ajan olarak nitelemez. O, bağımsız bir gazetecidir, Dimitri Muratov gibi. Farklı cinsel yönelime sahip biri, salt sizin gibi değil diye sapkın olarak nitelendirilemez. Onlar, onurlu bir insanlardır Oscar Wilde gibi.
Hakikat, isimler ve kelimelerle başlar. Biz bunu, 100+1 yıldır, herkes ve her yerde ifade özgürlüğünü savunmak olarak tanıtıyoruz. Hayatlar kurtarmaktayız, sizlerin emeği, dayanışmanız ve yüce ruhunuz sayesinde.
Daha geçen yıl, tarihimizin en büyük yer değiştirme operasyonunu gerçekleştirdik ve Afganistan, Beyaz Rusya, Nikaragua, Uganda ve ötesinden birçok yazarın ve ailelerinin güvenliğini sağladık.
Şimdi yüzden fazla ülkede 150 PEN merkezi ile daha organize ve daha etkiliyiz. Her yıl çok sayıda yazara yardım ediyor, onların davalarını üstleniyor ve farklı kıtalardaki komitelerimiz ve PEN merkezleriyle küresel bir dayanışma ağı oluşturuyoruz.
Arthur Koestler, Wole Soyinka gibi birçok insanı kurtarma gücümüz varken, 1936 yılında İspanya’da Lorca’nın yardımına yetişemediğimiz için gücümüzün yetmediği durumlar da oldu.
Federico Garcia Lorca bir şairdi. Hala şiirlerinde bizimle konuşuyor ve şöyle diyor:
Ölürsem / balkonu açık bırak. // Küçük çocuk portakal yiyor. / (Balkonumdan onu görebiliyorum.) // Çiftçi buğdayı hasadında. / (Balkonumdan onu işitebiliyorum.) // Ölürsem / balkonu açık bırak!”
21. yüzyılda milliyetçilik yeniden yükseliyor, toplumlar ve bağnazlık arasına yeni duvarlar dikmek, çağımızın sorunlarına yanıt vermede gözde bir araç haline geliyor. Popülist fikirler başta Avrupa olmak üzere her kıtada zemin kazanıyor.Lorca’nın balkonumuzun açık olduğunu bilmesini isterdim. Uzun zamandır onu açık bırakıyoruz. Balkondan Ukrayna, Chiapas, Küba, Ermenistan, Filistin, Yemen, Eritre, Hindistan ve Myanmar’ı görüyoruz ve siyahi insanları, yerli kadınları ve yoksul çocukları görüyoruz. Tutuklu yazarları ve gazetecileri görüyoruz balkondan.Günümüzün sosyal medya ağlarına ve propaganda amaçlı bilgi miktarına baktığımızda, gerçeğin nasıl bulanıklaştırılabileceğini ve onun yerini sahte haber istilasının alabileceğini görüyoruz. Birçok kişi ve kurum bu sürecin gönüllü parçası oluyor, yalanlar ve komplo teorileri yayıyor ve neredeyse tam bir açgözlülükle yok ediyor gerçek dediğimiz şeyi.Bugün bir bilgi demokrasisine ihtiyacımız var. İfade özgürlüğünün başkalarını aşağılamak değil, başka fikirlerin mümkün olduğunu göstermek olduğunu her zaman vurguladık. Buna katılmıyorsanız, sadece başka bir görüş öne sürün – nefret söylemine veya şiddete başvurmanıza gerek yok.PEN International 1921’de kurulduğunda, kurucularının idealleri basitti. Nefretin ulusları böldüğü bir dünyada kültürel ilişkiler kurmak istediler. O tarihten bu yana insanların karşılıklı saygısını ve diyalogunu savunuyoruz.Bu nedenle, PEN International’ın Tüzüğü’nün üçüncü paragrafı, “PEN mensupları her zaman, uluslar ve insanlar arasında iyi bir anlayış ve karşılıklı saygıdan yana, sahip oldukları etkiyi kullanmalıdır. PEN üyeleri tüm nefretleri dağıtmak ve tek bir dünyada barış ve eşitlik içinde yaşayan tek bir insanlık idealini savunmak için ellerinden gelenin en iyisini yapacaklarına söz veriyorlar.”Bu bizim nihai hayalimiz: barış ve eşitlik içinde yaşayan bir insanlık. Görünüşte basitmiş gibi gelen bu rüya, içinde yaşadığımız garip dünyada bir ütopyayı andırıyor. Lorca’nın açık balkonunu hatırlayalım, sadece endişe verici olayları değil, aynı zamanda güzel ve mutlu şeyleri de gördüğümüz. Bu açık balkondan dans eden insanları, öpüşen aşıkları ve eve mutlu dönen işçileri görebiliyorduk. Barış içinde bir dünya görebilirdik: herkesin komşusunun dilinde bir şarkı söylediği ve tüm yazarların özgür olduğu bir dünya.Açık balkonun bu görüntüsünü gerçeğe dönüştürmek ümidiyle yorulmaksızın çalışıyoruz.Kötü haberlerin tüm dünyaya yayıldığı ve karamsar görüşlerle kör olduğumuz bir dönemde, işimizin umut vermek olduğuna inanıyorum. Edebiyat umudu temsil ediyor ve PEN International umudun evidir.Birinci asrımızı onur ve gururla tamamladık. Size muhteşem bir ikinci yüzyıl diliyorum veBu tarihi misyonu teşvik ettiğiniz ve desteklediğiniz için hepinize teşekkür ederim. B.S.——-
(*) İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdi. Avukatlık yaptı. Uzun yıllar Britanya’da kaldı. “Kuzey” (2009), “Masumlar” (2011), “İstanbul İstanbul” (2015), “Labirent” (2018) romanlarını izleyen “Taş ve Gölge” Burhan Sönmez’in beşinci romanıdır. “Masumlar“, 2011 Sedat Simavi Edebiyat Ödülü’nü ve İzmir St. Joseph Roman Ödülü’nü aldı. “Bir Dersim Hikâyesi” (Metis, 2012), “Bana Adını Söyle” (YKY, 2014) ve “Gezi” (Almanya, Binooki, 2014) öykü derlemelerine katılan Sönmez, BUYAZ’ın verdiği 2015 Öykü Onur Ödülü’nün sahibi oldu. Şair William Blake’in “Cennet ile Cehennemin Evliliği” kitabını Türkçeye çevirdi (Ayrıntı, 2016). ODTÜ’de edebiyat üzerine dersler verdi. Romanları kırk bir dile çevrildi. ABD’de Vaclav Havel Ödülü’ne (2017), Britanya’da EBRD Edebiyat Ödülü’ne (2018) değer görüldü. (Kaynak: Bianet)