Baskı, gözaltı, ölüm, sürgün, cezaevi… Tekin ailesinin bütün yaşamını direnişle geçti. İki çocukları çatışmada yaşamını yitirdi, 2’si gerilla ve 1 çocukları tutsak. ‘Hikayemiz anlatmakla bitmez’ diyorlar ve PKK Lideri Öcalan serbest bırakılana kadar mücadele edeceklerini vurguluyorlar
PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğü ve Kürt sorununa demokratik çözüm talebiyle Mêrdîn’de Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) İl binasında süren Adalet Nöbeti’nin ilk gününden bu yana terk etmeyen Fettah ve eşi Grubet Tekin’in yaşam öyküsü bir direniş destanı gibi.
Kelimelerin kifayetsiz kaldığı bu yaşam Kürt özgürlük mücadelesinde bir meşale gibi yanmaya devam ediyor. Mêrdîn’in Artuklu ilçesine bağlı Zonê (Aran) köyünde 1987 yılında koruculuk dayatmasına karşı göç etmek zorunda kalan Fettah Tekin, il il çektiği eziyetin ardından doğduğu topraklara geri döndü ve şimdi Tutuklu ve Hükümlü Aileleriyle Yardımlaşma Derneği’nin (TUHAYDER) il temsilciliğini yapıyor.
Eşiyle birlikte tüm eziyetlere katlanan ama bir an olsun direnmekten geri adım atmayan Gurbet Tekin ise Medeniyetler Beşiğinde Yakınlarını Kaybeden Ailelerle Yardımlaşma Dayanışma Birlik ve Kültür Derneği (MEBYADER) Eşbaşkanlığı görevini üstlenmiş durumda. Her ikisi de 59 yaşında olan Tekin çifti, yaşlarına rağmen direnişe öncülük etmeyi sürdürüyor.
Koruculuk dayatmalarına karşı önce Qoser’e, daha sonra sırasıyla Mêrdîn, İstanbul, Artuklu, Stewr (Savur), Evîna (Sürgücü), Adana ve yeniden Mêrdîn’e dönen 10 kişilik Tekin ailesinin neredeyse her bireyi cezaevine girdi çıktı. Baba Tekin, sürekli gözaltı ve baskıyla karşı karşıya kalırken 1992 yılında tutuklandı.
Göç, baskı, tutuklama…
Bir süre tutulduğu cezaevinden tahliye olduktan sonra 1997 yılında İstanbul’a taşımak zorunda kalan ailenin büyük oğlu Süleyman Tekin (Mazlum Mêrdîn) PKK’ye katıldı ve 2005 yılında Dersim Pülümür’de hayatını kaybetti. 2010 yılında ailenin diğer oğlu Selim (Çekdar – Mazlum Nisêbîn) PKK’ye katıldı ve özyönetim direnişleri döneminde yaşamını yitirdi. 2011 yılında 16 yaşındaki oğulları Delil Tekin tutuklanarak cezaevine konuldu. Çok geçmeden 2012 yılının Ekim ayında da dönemin MEYADER Qoser Temsilcisi olan baba Fettah Tekin ile Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) İlçe Eşbaşkanı olan anne Gurbet ve kızları Vesile Tekin tutuklanarak cezaevine konuldu. Vesile Tekin tutuklandığında küçük iki kız çocuğu da beraberinde cezaevine götürmek zorunda kaldı. Tekin’lerin iki kızı da hala gerilla saflarında. Oğulları Yılmaz Tekin ise bir süre cezaevinde kaldıktan sonra ülke dışına çıkmak zorunda kaldı.
‘Hikayemiz uzun anlatmakla bitmez’
“Hikayemiz uzun, anlatmakla bitmez” diyen baba Fettah Tekin, “Büyük eziyet çektirdiler. Sürekli baskı, sürekli tehdit… İki yıl önce yine gözaltına alındım. Yine tehditlere maruz kaldım. Çocuklarımdan biri Rojava’ya gitmiş, onu getirmek için ikna etmeye çalıştılar. HDP’nin Amed İl binası önüne göndermeye çalıştılar, kabul etmedim. Torunlarımla bile tehdit ettiler” dedi.
PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın 1999 yılında uluslararası komployla Türkiye’ye teslim edilmesini protesto etmek amacıyla adını Zindan koyduğu oğlunun saçlarını 12 yıl boyunca kesmedi. Zindan’ın saçları Öcalan’ın haber göndermesi üzerine kesildiğini anlatan Tekin, yaşadıklarını şöyle dile getirdi: “Sürekli cezaevine girip çıkıyoruz. 1992 yılından bu yana cezaevi kapılarından ayrılamadık. Birimiz giriyor, birimiz çıkıyor. Şimdi de öyle. Ne zamana kadar devam edecek, onu da bilmiyoruz. 1992 yılından bu yana geri adım atmadık. Talebimiz amacımız belli. Özgür halk, özgür ülke! Bu amaçla bu yola girdik. Bu gerçekleşmediği sürece de yolumuzdan dönmeyiz.”
‘Öcalan’ın serbest bırakılmasını istiyoruz’
Bugün PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğü için eylemde olduklarını ifade eden baba Tekin, “Bugün tecridin kalkmasını da yeterli görmüyoruz. Önceden tecrit kalksın ailesi, avukatları görüşsün diyorduk ama bugün Kürt Halk Önderi’nin serbest bırakılmasını istiyoruz. Yeter artık. Önderlik özgür olmadan bizim çocuklarımız serbest bırakılsa da özgür olmazlar, biz de özgür olamayız. Ülkemiz de özgür olmaz. Ortadoğu’daki savaş da durdurulamaz. Bugün sen nereye baksan yaşananların hepsi uygulanan bu tecrittendir. Önderlik fikirlerini toplumla paylaşamadığındandır. Bugün Türkiye’nin ekonomisi bu halde ise bunun sebebi nedir? Bir grup var, bu savaştan kendisine rant elde ediyor. Onların talepleri doğrultusunda bu savaş sürdürülüyor. Önderlik bu durumda olduğu sürece de bu ölümler, bu savaş, durmaz. Bu nedenle önderliği bırakmalarını istiyoruz. Sadece Kürtlerle Türklerin savaşını değil, Ortadoğu’daki savaşları durdurabilecek” diye konuştu.
Önderliğimiz bırakılmadığı sürece eylemi sonlandırmayız
İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırısına tepki gösterenlerin Kürt sorununda üç maymunu oynadığına dikkati çeken Tekin, şöyle devam etti: “Bugün İsrail için sivilleri öldürdüğünü söylüyorlar, sivil alanları vurduğunu söylüyorlar. Rojava’da elektrik santralleri vuruluyor. Buralar sivil alanlar değil mi? Petrol istasyonları sivil alanlar değil mi? Hastaneler sivil alanlar değil mi? Önce bir kendi gözünüzün önünde olanlara bakın ondan sonra başkalarından bahsedin. Bunu kabul etmiyoruz. Bu nedenle diyoruz ki; bir an önce Önderliğimizi serbest bırakın. Önderliğimiz bırakılmadığı sürece de bu eylemi sonlandırmayız. Bizi cezaevine de atsalar, ne yaparlarsa yapsınlar kararlıyız, iradeliyiz. Bu eylemimiz bugün bu şekilde devam ediyor. Ama ilerleyen günlerde farklı şekillerde devam edecek. Bir an önce Başkanımızı özgür bırakın, çocuklarımızı da serbest bırakın. Artık yeter. Bu savaş da bir an önce son bulsun.
‘Binler olmalıyız, çözümü getirmeliyiz’
Ekonominin düzelmesini istiyorlarsa bu savaşa yaptıkları harcamalara son vermeliler. Gidip başka devletlerin kapısında para aramalarına gerek yok. Çözümü İmralı’da. Bugün Kobanê Kumpas davasını ne diye açtılar. Dolmabahçe Mutabakatı’na baktığınızda utanmıyor musunuz? Bu yapılanlar zulümdür. Kabul edilemez. Halkımız da uyanık olmalı, bunları kabul etmemeli. Bugün burada sadece tutuklu aileleri ve Barış Anneleri Adalet Nöbeti’nde olmamalı. Bütün anneler burada toplanmalı. Binler olmalıyız. Çözümü getirmeliyiz. Ne kadar örgütlü ve güçlü olursak çözüm de o denli erken olur.”
MA / Ahmet Kanbal – Mêrdîn