Ahmet Güneş
Musallat olmuş bir kötülüğün gösterdiği çemberin içindeyiz. Sanki çemberin ötesi yok ve sürekli daralıyor. Ötesi berisi hiç olmamış. Ufukta zaman ve mekân mefhumu görünmüyor. Sis veya bulut, ikisi de olabilir görünmeyeni gizleyen. Şimdilik sadece hissedilen var. Hissedilene özlem de cabası. Yük gibi değil, altında ezilmiyoruz. Taşıdığımız yarına dair hayaller ise asla yük olmaz.
Cesaretini bir masalda kaybetmiş gibi herkes. Vakur ve mağdur bir endam ile buğulanan yarınlara gözlerimizi kısarak bakıyoruz. Avutulan her umut gece rüyalarımızın içinde bekçi olarak beliriyor ve diyor; Geleceksin ey yanımdaki uzaklık.
Her şey birbirine yakın olduğu kadar sürgün. Mesafeyi düşününce firar da çembere dâhil oluyor. Gidenler, gelemeyenler, kaybolanlar ve hâlâ kalmada ısrar edenler. Bir yol bulup atlaslara kılavuz olanlar. Herkes kadar herkesin içinde unutulmaz birer efsane olanlar.
Saldırmakla ve savurmakla bir yere varmaya çalışan akıl, bu çağa egemen olma inadında. Yalanlar ve hileler tarihten gelme tecrübe ile sabit. Hâlâ oralardan yol ve yordam devşirilip günümüzün tam içine getiriliyor. Kandırmak için hile, saklamak için yalan yeter onlar için. Günübirlik ve hızın yetişemediği tüketim el birliği yapıyor. Düzenli ve istikrarlı sanılıyor. Bundan yarınları kadar eminler. Yer değiştiren her şeyin yerine yeni bir şey, değişen her yere bir yer yetiyor. Karılan kâğıtlar aynı oyunda koz olacak nasıl olsa.
Bilmedikleri durumlara çare uyduranlar, duymadığımız yalanlara gerçekler arıyor. Her şey para için, yanındakine kıyak için peşkeş çekiliyor. Doğaymış, hastalıkmış, savaşlarmış, kâbuslarmış, çaresizliklermiş, intiharlarmış, hiç mi hiç umurlarında değil. Bir avuç iken, ağır hem de çok ağır bir avuç olma hırsıyla ölüden ve diriden çıkar devşiriyorlar. Çünkü her şey kendileri için, herkes kendilerinin. Buna inanan kafa, yarınlara ipotek koyma cüreti elde ediyor.
Suskunluk veba gibi korkutuyor insanı. Herkese bulaşabilir, aynı zamanda herkes nasiplenebilir. Öyle bir şerhli itiraz döşemişler sokaklardan evlerin içine. Hatta her karara, her karşı koymaya bunu geçerli saydırma telaşındalar.
Huzursuzluğa aday, umutsuzluğa kiracıyız. Buraya kadar herkes haklı, bunun için sebepler gırla. Neyi hatırlasak diğerine eksik kalacak. Aklımıza geldikçe sırayı yeniden düzenleyeceğiz. Karşılaştıkça yeniden düşüneceğiz.
Bazen öyle geliyor ki, bunca hayal kırıklığı, bedel ve elde kalanın sonuçlarıyla hep bir fazlamız var. Neler geçip gitse de o umutları getirecek bir isyan içimizde saklı. Öyle ki göz kapaklarımızı her sabah açmamıza sebep, uykuya varmada yol olan o her ne ise oradayız ve o kadarız. Sabrımız da sınırımız da oraya toslayıp çemberi genişletiyor.
Gelecek getirmek istediklerimiz. Alınacak kaybettiklerimizin hayalleri. Belki dünyaya sığmayacak, o zaman, işte o zaman yeni bir dünyanın tasavvurunu düşüneceğiz. Gideceğiz oralara kadar, getirdiklerimiz ve aldıklarımızla beraber. Karşılaşmak, yeniden bir araya gelmek, hepsinden biraz değil, hepsi kadar, yeni yeni hevesler kadar yakın. Mesafe, zaman ve mekân ancak bizim kadar ve bizimle.
Haftanın kitap önerisi: Milan Kundera, Bir Buluşma / Çeviren: Roza Hakmen, Can Yayınları