Cezaevlerinde 19-22 Aralık 2000’de 28 tutuklu katledilmişti. Tanık olarak dinlenen dönemin Cezaevi Tevkif Evleri Genel Müdürü Ali Suat Ertosun kararların MGK’da alındığını söyledi. Gözler MGK’dan gelecek yanıta çevrildi
‘F Tipi cezaevleri’ne ve tecride karşı birçok cezaevinde siyasi tutukluların başlattığı açlık grevi ve ölüm orucuna dönük 19-22 Aralık 2000’de 10 bin asker ile “Hayata Dönüş” adıyla gerçekleştirilen operasyonda 28 tutuklu yaşamını yitirdi. Katliamın yaşandığı yerler arasında bulunan Bayrampaşa Cezaevi ile ilgili açılan davada 37 er ve 2 astsubayın yanı sıra birleşen dosyalarla Ankara Jandarma Özel Harekat mensubu rütbeli askerler ile birlikte 194 kişinin yargılandığı davanın 46’ncı duruşması Bakırköy 13’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde 19 Nisan’da görüldü.
Davaya müdafi avukatlar Güçlü Sevimli, Seda Şaraldı, Murat Çelik ve Severay Ballıkaya da katıldı. Tanık olarak dinleme kararı verilen dönemin Cezaevi Tevkif Evleri Genel Müdürü Ali Suat Ertosun ise Ankara 9’uncu Ağır Ceza Mahkemesi’nden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile katıldı.
Söz verilen Ertosun, o dönemde devletin cezaevlerine hakim olamadığını ve müdahale etmek durumunda kaldığını iddia etti. Ertosun, beyanlarda bulunduğu sırada müdafi avukatlar, Ertosun’un beyanlarını bağlandığı mahkeme salonunda bulunan bilgisayardan okuduğuna işaret ederek, duruma tepki gösterdi. Müdafi avukatlar, ayrıca mahkemeye de tepki göstererek, duruma müdahale etmesini istedi. Avukat Murat Çelik, “Tanık, eline verilen bir dosyayı okuyor. Böyle bir tanıklık olmaz” diyerek, tepki gösterdi. Mahkeme, daha sonra Ertosun’a bilgisayardan okuyup okumadığını sordu. Ertosun, bilgisayardan okumadığını, yazdığı yazıyı okuduğunu ileri sürdü.
Mahkeme, müdafi avukatlara oturumu kendisinin yönettiğini belirterek, müdahale edilmemesini söyledi. Ertosun’un “terör” kavramı üzerinden sürdürdüğü ifadesine müdafi avukatlar tekrar müdahale ederek, ifadenin konu ile ilgisinin olmadığını söylemesine rağmen mahkeme, Ertosun’a müdahale etmedi. Ölüm oruçlarının 60’ıncı gününe ulaştığını ancak hala bitirilmediğini belirten Ertosun, “Cumhuriyet Başsavcılığı hem genel bir arama yapmak hem de ölüme yaklaşanları kurtarmak için arama kararı verdi. Arama kararı Adalet Bakanlığının bir görevi değildir. Cezaevlerinin devlet hakimiyeti ve insan haklarının gerçekleşmesi için yapılmıştır” iddiasında bulundu.
20 cezaevinde hakimiyetin devletten çıktığını, bu durumun kendilerine iletildiğini, bu ileti üzerine durumu İçişleri ve Sağlık Bakanlığı ile Başbakanlığa bildirdikleri yönünde bilgi veren Ertosun, “Savcıların verdiği bu kararı yerine getirmemiz, mümkün değildi. Ayrıca bir sorumluluktu. Çünkü ölüme yatanlar vardı. Operasyon yapılmak zorunda kalınmıştır. İhtar yapılmasına rağmen direniş olmuştur. Bu operasyonla ‘terör’e son vermiştir. Geçmişte yaşananların kimse şimdi yaşamak istemez. Operasyon yeniden yapılanmadır. Devlet olarak müdahale zorunluydu. Çünkü insanlar ölecekti” diye konuştu.
Milli Güvenlik Kurulu’nda görüşüldü
Ertosun’un beyanları ardından Mahkeme, operasyon kararı için ne zaman toplandığını sordu. Ertosun, operasyonu yapanın Adalet Bakanlığı olmadığını, bu nedenle bilmediğini söyledi. Ertosun, ayrıca operasyonun adının da kendileri tarafından konulmadığını, operasyonu İçişleri Bakanlığı’nın jandarma ile yaptığını anımsattı. Mahkeme, operasyona ilişkin Ertosun’a bir toplantıya katılıp katılmadığını sordu. Ertosun, cezaevleri ile ilgili birçok toplantıya katıldığını, ancak operasyon kararına ilişkin toplantıya katılmadığını belirtti. Ertosun, “Operasyon öncesi bu konu Milli Güvenlik Kurulu’nda görüşüldü. Türkiye’de cezaevleri büyük bir sorun haline gelmişti. O dönem Süleyman Demirel’de en büyük sorun olduğunu ifade etmişti” diyerek, operasyon kararının MGK’da alındığını söyledi.
Avukatların soruları
Mahkeme’nin ardından müdafi avukatlar da soru sordu. İlk olarak söz alan Avukat Güçlü Sevimli, F Tipi Cezaevleri açma kararının ne zaman verildiğini ve bu kararda bir rolünün olup olmadığını sordu. Sevimli’nin sorusuna sanık avukatları itiraz etti. Mahkeme, sanık avukatlarını haklı buldu. Tekrar söz alan Sevimli, “Burada dinlenen başka bir tanık sorumlulara işaret etti. Tek tek saydı” dedi. Bu esnada söz almadan araya giren sanık avukatı, “Burada devleti yargılamıyoruz. Ben yaptım derse ne olur?” diye, sorarak tepki gösterdi. Bu esnada avukat söz alan Avukat Several Ballıkaya, “Ben yaptım derse tanık değil sanık olur” diyerek, avukata tepkisini dile getirdi. Ballıkaya, ayrıca mahkemeye de, “Sanık avukatı mı karar verecek siz mi karar vereceksiniz?” şeklinde tepkisini dile getirdi.
Sevimli, tekrar aynı soruyu sordu. Mahkeme, bu sefer sorunun sorulup sorulmayacağına dair heyeti ile danıştı. Heyet, oy birliği ile sorunun sorulmasını reddetti. Avukat Ballıkaya, mahkemeden red kararının gerekçesini sunmasını istedi. Mahkeme, red gerekçesini sunarak, F Tipi Cezaevleri ile operasyonun birbirinden ayrı şeyler olduğunu iddia etti. Red kararının gerekçesine itiraz eden Ballıkaya, “Bu bir cinayet davası değil, bir katliam davasıdır. Tanık, operasyonun MGK’da karar altına alındığını ve yeniden yapılanma olduğunu söyledi. Bunları sormamız lazım? Nedir bu yeniden yapılanma?” diye sordu. Mahkeme, bu sefer ise red kararına ilişkin gerekçeyi, “Yargılamaya katkı sunamaz” şeklinde değiştirdi.
Ertosun’dan soruya yanıt
Sevimli, tanık olarak dinlenen Ertosun’a “Hayata Dönüş Operasyonu olarak bilinen operasyon kararı kim, nerede ne zaman aldı? Bu kararda bir rolünüz var mı? Rey bildirdiniz mi?” diye sordu. Soruya yanıt veren Ertosun, “O dönem savcılar cezaevine girilemediğini bize bildirdi. Biz konu ile ilgili İçişleri ve ilgili bakanlıklara bildirdik. Operasyonu da İçişleri yaptı. Operasyonda jandarma vardı” dedi. Sevimli, sorusuna yanıt verilmediğini söylemesi ardından Mahkeme Ertosun’a soruya yanıt vermesini istedi. Ertosun, “Kim karar verecek hükümet elbette ki dönemin hükümeti karar verdi” dedi. Mahkeme, bu esnada Ertosun’a, “Biz sana soru soruyoruz. Sen dönüp bize soru soruyorsun. Bu tanık dinlenmenin dışına çıkar” diyerek, uyarıda bulundu.
Soruya ilişkin beyanlarını sürdüren Ertosun, “Birçok toplantıya katıldık. Operasyon kararının alındığı herhangi bir toplantıya katılmadım” dedi. Av. Sevimli, daha önce tanık olarak dinlenen dönemin Jandarma Genel Komutanlığı Asayiş Daire Başkanı Ali Aydın’ın verdiği beyanlara işaret etti. Sevimli, “Aydın albay operasyonda görevli olduğunu ifade etti. Aydın 12-14 Aralık’ta İçişleri Bakanı Müsteşarlığının odasının hemen yanında yer alan bir orada toplantılar yapıldığını, bu toplantılarda çıkan sonuçlarla operasyonun, harekatın hazırlandığını söyledi. Siz bu toplantılara katıldınız mı, bir katkınız oldu mu, olduysa ne tür bir katkı?” diye sordu. Ertosun, “Birçok toplantıya katıldık. Ancak bu genel aramaya ilişkin toplantılardı. Operasyona ilişkin değildi. Operasyona ilişkin toplantı yapıldı mı bilmiyorum. Yapılmışsa da katılmadım” diye ifadelerde bulundu. Mahkeme, Aydın’ın Ertosun’un katıldığını yönünde iddiada bulunduğunu ifade etti. Ertosun, bu esnada hareket emrinin İçişleri Bakanlığı tarafından yazıldığını söyledi. Bunun üzerine Sevimli, tekrar söz aldı.
Aydın’ın ifadelerine işaret eden Sevimli, Aydın’ın açlık ve ölüm oruçları henüz başlamadığı tarihlerde cezaevlerini gezdiğine yönelik beyanlarını hatırlatarak, “Aydın, operasyon öncesi cezaevlerinin durumunu ortaya çıkarmak için bu ziyaretleri yaptığını beyan etti. Direnebilecek bir potansiyel var mı yok mu diye. Sonrasında buna ilişkin rapor hazırladığını ve Ecevit’e sunduklarını dile getirdi. Bu raporlama toplantılarına İçişleri ve Erstosun’un da katıldığını söylüyor. Bu toplantılarda operasyon kararının alındığını söyledi. Tanık, demin ‘kararda böyle bir dahilim yok’ dedi. Bu beyana ne diyor?” diye sordu. Mahkeme, Sevimli’nin sorusu üzerine bu beyanların hangi sayfada yazıldığını sordu. Mahkeme, zabıtları kontrol ederek, Aydın’ın Sevimli’nin ifade ettiği şekilde beyanlarda bulunduğu söyledi.
Mahkemenin zabıtları kontrol etmesi ardından Ertosun soruya yanıt verdi. Ertosun, “Hiçbir zaman şu tarihte bu şekilde diye bir operasyon kararı benim bulunduğum toplantılarda alınmadı. Bu toplantılar cezaevlerinde süren durumlar ile ilgiliydi” diye iddiada bulundu. Bunun üzerine Sevimli, “Tanık Ali Aydın yalan mı söylüyor” diye sordu. Ertosun, Sevimli’nin sorusu yerine toplantıların içeriğine işaret etti. Bunun üzerine Sevimli, “Çelişki varsa mahkeme bu çelişkiyi gidermeli. Aydın Ertosun’un orada olduğunu neden söylesin? Bir menfaati mi var? Aydın’ın sizinle bir münasebeti mi var?” diye sordu. Sevimli’nin sorusu üzerine sanık avukatlar, “Böyle soru sorulamaz” diye itiraz etti. Bunun üzerine mahkeme, Ertosun’a, “Yanıt vermek zorunda değilsin” dedi.
Duruşma salonunda öne çıkan bazı soru ve yanıtlar şöyle:
Av. Sevimli: “Operasyon başlarken neredeydiniz, nereden takip ediyordunuz?
Ertosun: Ankara’da İçişleri ve Adalet Bakanlığı’ndan takip ediyorduk.
Sevimli: Takip etmek ne demek tanımlar mısın?
Ertosun: Savcıdan bilgi geliyordu. Değerlendirme yapılıyordu.
Sevimli: Size gelen bilgi ile siz talimat mı veriyordunuz.
Ertosun; Yetki bizde değildi.
Sevimli: Yetki sizde değilse neden sizi arıyor?
Ertosun: Savcının beni araması gayet doğal. Adalet Bakanlığı’nı arar kimi arayacak?
Sevimli; Sizi niye arıyor? Madem yetkisiniz sizi niye arıyor? Size ne tür bilgiler veriyordu?
Ertosun: “O zaman söylenen şu; Operasyon devam ediyor.
Sevimli: İçişleri Bakanlığı’na gittiğinizde kriz merkezinde bulundunuz mu?
Ertosun: Bulundum. Bilgiler değerlendirildi. Bize gelen bilgileri aktardık.
Sevimli: Aydın kriz merkezinin özel olarak kurulduğunu söyledi. Raporların geldiğini söyledi. Madem siz oradaydınız gelen raporlarda ne vardı, raporlar nerede?
Ertosun: Ben bunları bilemem. Her türlü bilgiyi yüksek mahkeme Adalet ve İçişleri Bakanlığı’ndan isteyebilir. Ben nerede olduğunu bilemem.
Sevimli: Bu kriz merkezinde başka kim vardı?
Ertosun: 22 yıl oldu, onları hatırlamam mümkün değil.
Sevimli: Operasyonun elzemliğinden söz ettiniz. Sadece Bayrampaşa’da 12 kişi öldü. Bu yaşananlardan dolayı içiniz rahat mı akşam başınızı rahat bir şekilde yastığa koyuyor musunuz?”
Sevimli’nin bu sorusuna mahkeme “Vicdani kanaat” gerekçesiyle müdahale etti ve Ertosun’a yanıt vermemesi yönünde telkinde bulundu.
‘MGK’da cezaevine dönük yeniden yapılanmaya ilişkin kararlar alındı’
Daha sonra Av. Ballıkaya söz aldı. Ertosun’un beyanlarına ilk başladığı sırada okuduğu notlarda yer alan ifadelerin ile şu anda sorulan sorulara verdiği yanıtların birbiriyle çeliştiğini söyledi. Ballıkaya, bu nedenle notlara el konulmasını istedi. Ertosun’un konunun Milli Güvenlik Kurulu’nda görüşüldüğüne dair beyanını hatırlatan Ballıkaya’ya Ertosun, “Böyle bir karar MGK’da alınamaz. MGK’da cezaevine dönük yeniden yapılanmaya ilişkin kararlar alındı. Bu kararların ne zaman alındığını bilmiyorum. Ancak operasyondan çok önceydi” diye aktarımda bulundu. Ballıkaya, ayrıca cezaevinin iç ve dış tarafından kimin sorumlu olduğunu ve Ertosun’un “arama ihtiyacı” olarak formüle ettiği kararı sordu. Ertosun, “Biz arama yaparız. Bunu ayrıca jandarma da dahil olabilir. Çünkü bir direniş vardı. İçeri girilemiyordu” şeklinde konuştu.
Ballıkaya, bunun üzerine “Siz adalet bakanlığı olarak mı yardım talep ettiniz?” diye sordu. Ertosun, Cumhuriyet Savcılarının bu yönde taleplerinin olduğunu söyledi. Ballıkaya, bunun üzerine bu sefer arama talebi ve kararına ilişkin Adalet Bakanlığı’nda tutanak olup olmadığını, ayrıca bu toplantılara kimlerin katıldığını sordu. Ertosun, toplantılarda kendilerinin tutanak tutmadıklarını, toplantılarda ise İçişleri ve Jandarma’dan yetkililerin olduğunu söyledi. Ballıkaya, “Operasyon öncesi cezaevlerinde arama yapılmış. Buna dair tutanaklar tutulmuş. Bundan haberiniz var mı?” diye sordu. Ertosun, üzerinden 22 yıl geçtiğini ve hatırlamadığını söyledi. Ballıkaya, “C. Savcısı tutanağı var. C. Savcısının arama yapamadığını söylediniz. Hangisi doğru?” diye sordu. Ertosun, “Benim söylediğim doğru” dedi. Bunun üzerine Ballıkaya, savcı ile ne şekilde görüşme yaptığını, kendisine aramaya dair bilgi verip vermediğini sordu. Ballıkaya, ayrıca operasyon esnasında kurulan kriz masalarının nerede kurulduğunu sordu. Ertosun, “Savcı buna dair bilgi verdi mi hatırlamıyorum. Kriz masası Adalet Bakanlığı’ndaydı. Başka nerede olacaktı. Bakan da makam odasındaydı. İnip bilgi aktarıyordum. Operasyon hakkında ve seyrine ilişkin de bilgi verdim” dedi.
Operasyon sonrasında C. Savcısı Ferzan Çitici’nin tutanağı imzalamadığını, bunun kendisine söyleyip söylemediğini soran Ballıkaya’ya Ertosun, “Benim daha sonra haberim oldu” dedi. Ballıkaya, Ertosun’un ayrıca amacın sadece “arama” olduğu yönündeki beyanlarına anımsatarak, “Madem sadece amaç buydu neden 32 kişi öldü. Neden fazla kuvvet kullanıldı?” diye sordu. Ballıkaya, ayrıca kamuoyunda “Hayata Dönüş Operasyonu” olarak bilinen ancak daha sonra gerçek isminin “Tufan” olduğunu ortaya çıktığını hatırlatarak, bunu ne zaman öğrendiğini sordu. Ertosun, Adalet Bakanlığı’ın “Tufan” isminden haberdar olmadığını ve bunu gazetelerden okuduğunu iddia etti.
Av. Ballıkaya, Ertosun’a, “Bu kadar büyük bir kuvvetin kullanıldığını ne zaman öğrendiniz?” diye sorması üzerine sanık avukatları itiraz etti. Avukatların birbirlerine yönelik konuşması üzerine mahkeme ara vermek istedi. Ancak müdafi avukatlar, duruşmanın devam etmesi talebinde bulundu. Devam eden duruşmada Ballıkaya’ın sorduğu ve Ertosun’un yanıt verdiği dikkat çekici yanıtlar şöyle:
Ballıkaya: 60 gün devlet açısından ne demektir?
Ertosun: 60’ıncı gün, ölüm orucunda bulunanların ölmeye başladığı gündür. O güne kadar her yola başvuruldu. Arama kararları alındıktan sonra bu işlemler başladı.
Ballıkaya: Ölenlerin bir kısmı ölüm orucunda değildi. Kritik eşikte bulanların kaldığı yerlere, koğuşlara gaz bombası atıldı ve ateş edildi. Bu tutanakla sabittir.
Ertosun: Biz hastaneye kaldırmak istedik. Her yol denendi. Ölüm orucunu bırakmadılar.
Ballıkaya: Neden gaz bombası atılmasına göz yumdunuz? Planın dış aşaması da var. Ölüm orucuna dair yapılması plan açıklamalara dair yasağa Adalet Bakanlığının imzası var. Siz bilgi sahibi misiniz?
Ertosun: Bu konuda bilgi sahibi değilim.
Ballıkaya: F Tipi ile bu operasyon arasında bir bağ var mıydı? Yeniden inşa, yapılanma dediniz ne kastettiniz?
Ballıkaya’nın bu sorusuna Ertosun’un mahkemeye soruya yanıt verip vermeyeceği yönünde dönüş yapması dikkat çekti. Mahkeme, Ertosun’a, “Daha önce bu konuda beyanda bulundu. Sen bilirsin” dedi. Bunun üzerine yanıt veren Ertosun, “İkisinin birbiriyle alakası yok. Bunlar olduğu için sadece hızlandırıldı” diye konuştu. Ertosun, ayrıca F Tipi Cezaevlerinin Avrupa Birliği standartlarında olduğunu belirterek, savundu.
Söz alan Av. Çelik, yıllardık avukatlık yaptığını ve ilk defa tanığın mahkemeyi azarladığını gördüğünü söyledi. Çelik, daha önce İstanbul Barosu Başkanlığı yapan Yücel Seymen’in Ertosun ile görüştüğünü anımsatarak, “Seymen Ertosun’un kendisine bu çalışmanın iki yıllık bir çalışma olduğunu söyledi. Ayrıca Ertosun’un bu çalışma ile 200 kişinin ölebileceğine dair aktarımda bulunmuş. Böyle bir konuşmanız oldu mu?” diye sordu. Ertosun, Seymen ile böyle bir konuşmalarının olmadığını ileri sürerek, “Sıfır zayiat sıfır mağduriyet ile başladı” şeklinde yanıt verdi.
Kimyasal silah
60’ıncı günden sonra yapılan operasyon ardından ölümlerin yaşandığını belirten Çelik, yaşamını yitiren 12 kişinin cenazesini Adli Tıp Kurumu’nda (ATK) incelediğini söyledi. Yaşamını yitiren 6 kişinin yanarak öldüğünü anımsatan Çelik, “Yanmalarından dolayı erkek veya kadın oldukları beli olamayacak bir durum vardı. Burada kimyasal silah kullanıldı mı? Kullanılıp kullanılmadığına dair bilginiz var mı? Çünkü o dönem ATK’de bunun ancak kimyasal silah ile olabileceği aktarıldı” şeklinde sordu. Ertosun, yanıt olarak sadece “hayır” dedi. Çelik, ayrıca ateşli silahlarla vurulanların vücut bütünlüklerinin bozulduğunu hatırlatarak, işkence uygulanıp uygulanmadığını sordu. Ertosun, bu soruya da “hayır” şeklinde yanıt verdi.
Çelik, Ertosun’un duruşmanın başlangıcında okuduğu yazının mahkeme tarafından el konulmasını talep etti. Mahkeme, Ertosun’a “Orada bir yetkili var mı?” diye sordu. Ertosun’un “yok” demesi üzerine mahkeme, “Biz yazı kalemi arayıp notları bırakacağını söyleyeceğiz. Siz de çıktığınızda bırakırsınız” şeklinde ifadeler kullanması üzerine Ertosun, “Karar verirseniz bırakırım” dedi. Ayrıca sanık avukatları yazının mahkemeye teslim edilmesine karşı çıktı. Mahkeme, daha sonra notların verilmesi talebini kabul etti. Müdafi avukat Sevimli, bir önceki duruşmada “Tufan” planına dair maketlerin getirilmesine dair taleplerine dair verilen cevapta Bayrampaşa Cezaevi’nin Silivri’ye taşındığını, bu nedenle maketin oradan istenmesini talep etti. Sevimli, ayrıca operasyona dair MGK kararlarının olup olmadığına dair MGK Genel Sekreterliği’ne yazı yazılmasını istedi.
İçişleri Bakanı Saddetin Tantan
Sevimli, ayrıca dönemin İçişleri Bakanı Saddetin Tantan’ın adresinin bulunamadığını ve bulunup dinlenmesini istedi. Bu esnada mahkeme, Tantan’ın vekilinin dilekçe gönderdiğini ve müdafi avukatlar tarafından görülüp görülmediğini sordu. Müdafi avukatlar, böyle bir dilekçeyi dosyada görmediklerini söylemesi üzerine mahkeme, Tantan’ın vekili araçılığıyla yanıt vermek üzere kendisine soru yazılıp gönderilmesini isteğini ilettiğini kaydetti. Bunun üzerine Av. Sevimli söz alarak bu durumun CMK’ya göre usulsüz olduğunu ve kabul edilmemesi gerektiğini belirtti. Sevimli, “Tantan sorularımızdan mı çekiniyor” demesi üzerine sanık avukatları, “güldü”. Sevimli, “Türkiye’deki yargılama pratiğini biliyoruz. Kanunun size vermediği bir yetkiyi kullanmayın” diye uyarıda bulundu. Mahkeme, sadece bilgi verdiğini ve yönde bir karar vermediğini söyledi. Sevimli, bu sefer ise Tantan’ın adresinin tespiti için emniyete yazı yazılmasını istedi.
Söz alan Ballıkaya, Ertosun’un “Operasyonu İçişleri Bakanlığı yaptı” şeklindeki ifadelerini anımsatarak, Tantan’ın huzurda dinlenmesi gerektiğini dile getirdi. Ballıkaya, ayrıca kriz merkezi olarak tabir edilen toplantılara katılan kişilerin tespit edilmesini istedi. Söz alan Çelik ise “22 yıldır karanlıkta kalan gerçeklerin ortaya çıkması için Tantan’ın huzurda dinlenmesi gerekiyor” diye konuştu. Müdafi avukatların talebi ardından iddia makamına söz verildi. İddia makamı, eksikliklerin giderilmesini istedi.
MGK cevabı ve Tantan’ın ifadesi
Ara kararını açıklayan mahkeme, operasyonda kullanılan ve daha önce getirilmesi yönünde müdafi avukatların talep ettiği ancak gelmeyen telsiz konuşmalarının getirilmesi için Telsiz İşleri Genel Müdürlüğü’ne tekrardan yazı yazılmasına karar verdi. Mahkeme, söz edilen maket için Silivri Cezaevine yazılmasını istedi. Mahkeme, ayrıca Jandarma Genel Komutanlığına operasyon ile ilgili tutulmuş bir raporun olup olmadığını yönünde yazı yazılmasını istedi.
Mahkeme, ayrıca 1999- 19 Aralık 2000 arasında MGK Genel Sekreterliğine operasyon ile ilgili bir kararının alınıp alınmadığını yönünde yazı yazılmasını istedi. Mahkeme, Adalet Bakanlığı kriz merkezinde yer alan kişilerin belirlenip dinlenmesini ise reddetti. Mahkeme, dönemin İçişleri Bakanı Saddetin Tantan’ın avukatının soru şekilde beyan verme yönündeki talebini reddederek, adresinin belirlenip SEGBİS ile dinlenmesine karar verdi. Mahkeme, bu nedenler nedeniyle duruşmayı 15 Eylül’e erteledi.
İSTANBUL