Ragıp Zarakolu
Cennetin olmadığını hayal et / Eğer denersen bu kolay / Altımızda cehennem yok / Üstümüzdeyse sadece gökyüzü var
Hayal et bütün insanların / bu gün için yaşadığını…/ Hiç ülke olmadığını hayal et / Bunu yapmak zor değil
Öldürecek ve uğruna ölecek bir şey yok / Ve din de yok / Hayal et bütün insanların / hayatı barış içinde yaşadığını
Mülkiyetin olmadığını hayal et / Yapabilir misin merak ediyorum / Hırsa ve açgözlülüğe gerek yok / İnsanların kardeşliği sade
Hayat et bütün insanların / Tüm dünyayı paylaştığını / Benim bir hayalci olduğumu söyleyebilirsin / ama tek ben değilim /
Umarım bir gün sen de bize katılırsın / Ve dünya yekvücut olarak yaşar
John Lennon
Stockholm. Ezidi/Kürt kökenli Almanyalı yazar İskan Tolun’un Türkçe yeni kitabı “Cenk İstanbul’da” (*) , geleceğe, umuda inanç doğrultusunda yazılmış. Görüldüğü üzere çoklu bir kimliğe sahip olan İskan Tolun bir narrative/anlatı ustası olduğunu bu kitabı ile bir kez daha doğruluyor. Türkçeye sevgili Memet Fuad’ın kazandırdığı Walt Whitman’ın deyişi ile , “Keep your face always toward the sunshine – and shadows will fall behind you / Yüzünü Daima Güneşe Çevir, Gölge Ardına Düşer… (**) doğrultusunda yürüyor roman.
Albert Einstein, “Hayal gücü, bilgi gücünden önemlidir”; demiş zamanında. Bilginin tıkandığı, öteye geçemediği yerde, ilerlemeyi hayal gücünden başka ne sağlar. Bir “ruh hastasının”, bence bir faşonun vurduğu John Lennon’un dediği gibi, “Imagine/ hayal et!” Hayal etmeden roman yazılmaz demeye getiriyor İskan Tolun bir yerde.
Orhan Suveren güzel bir önsöz yazmış yine. Romanın kahramanı Kürdistanlı Cenk, Voltaire’in “Saf Oğlan”ı Candide’i hatırlattı bana. Nedim Gürsel’in “Saf Oğlan’ın İstanbul Yolcuğu” nu da. Çünkü Cenk de İstanbul yoluna düşer. Cenk, bütün ailesini yitirir bir Kürt köyünde, aile içi şiddet ve iptidai şömineden (Qûçik) çıkan yangın sonucu. Ona sahip çıkan dedesinin ölümünden sonra bizim Cenk, Kurtalan Ekspresi ile düşer Haydarpaşa yollarına, ama daha İstanbul’a varmadan trende kaptırır bütün parasını.
Ama Christian Nestell Bovee’nin dediği gibi, “When all else is lost, the future still remains / “Başka her şey kaybolduğu zaman bile gelecek vardır. Hani, Haydarpaşa’dan İstanbul’a iniş muhteşemdir. Hele bir de ömründe deniz görmemiş Cenk için.
“Vay vay vay. Ne kadar da büyüktür bu deniz. Demek Simo dedenin, ‘bahrî umman’, dediği buymuş. Vapurlar, tekneler, gemiler de bunlar… dedi, kendi kendine. Dönüp iskelede durmuş, öten vapura baktı. Mahşeri bir kalabalıktır vapura akıyordu. Böyle bir kalabalığı ilk kez görüyordu ve “vapura nasıl sığarlar? Hepsi girince batmaz mı? Sanki bir jungle/vahşi orman karşısındaki. Kefen soyanlar diyarı! Ulaşacağı son durak eski Yahudi mahallesi Balat’tır. Halk söylencesinde 2. Dünya Savaşı sırasında Balat’ta bir “Gazodası” inşa edildiğinde söz edilir.
Babasını, annesini ve kız kardeşini (kazara) öldürdüğü için, son kez Eminönü’ndeki sehpada asılı görmüş olan garson Hilmi ile dost olur, Balat’a gelir gelmez. Artık Yahudi kalmamıştır Balat’ın ama kalmak için direnen bir Rum ailesi ile buluşur, dost olur onlarla. 6-7 Eylül pogromunda sağ kalan tanıklarındandırlar.
Nedim Gürsel’deki erotizm, bir tutam İskan Tolun’da da var ama, Doğu’nun aşk geleneği platoniktir! Mahallelisi Asi kız, Asiye tam bir femme fatale’dır. Peşine tutkuyla düştüğü Cenk, direnir platonik aşkında, ama sonunda öfkesi, yoldan saptırsa da onu bir kez, doğru bulduğu yolda devam eder bizi saf oğlan yine. Happy end’e kadar. .
Umumhane diye bir şeyin varlığını duyar, sarhoş kopukların anlatılarından. İstanbul’un en alttakileri, sabıkalılar, mafya ile yolların kesişmesi çatışması olmasa olmaz. Hapse düşmek de hikayenin kaçınılmaz bir parçasıdır.
İskan Tolun bir yerde şöyle diyor anlatısında: “Şammar Arapların ihtiyarları; evlilik çağına gelmiş aşiret delikanlıların evliliği hak etmeleri, yani rüştünü ispatlamaları için, bir aslanı öldürmeleri, ya da mutlaka, bir kervanı soymaları gerektiğini şart koşuyorlardı.” Umarım bu ifade Arapları kızdırmaz!
Ve pek bilinmeyen bir şeye değiniyor romanında: “Amanos coğrafyasına hâkim olan masum Êzidî halkına karşı katliam uyguladı, binlercesini kılıçtan geçirdi, Selahattin Eyyubi. Kendisini o kadar kaptırmıştı ki, defalarca Haçlı Seferleri’ni geri püskürttü ve Antakya fethinden sonra, lejyonlarıyla Amanos dağlarındaki masum yerli Êzidîlere saldırdı. Çoluk çocuk, genç, yaşlı demeden binlerce masum insanı katlettiler. Evet, o bir kahramandı dünya gözünde. Hâlâ da öyle biliniyor. Fakat, masum Êzidîleri de tasfiye etmekten geri durmadı.”
“İslamın kurtarıcısı”, “İseviliğe hoşgörülü”, “Kudüs Fatihi” Selahaddin’in Amanos vadisindeki Êzîdî kıyımını kim hatırlıyor!?
Umarım bu da Afrin’de, Amanos’daki Kürt dağında devam etmekte olan etnik temizliği hatırlattığı için de başka birilerini kızdırmaz!
İskan Tolun, “Doğaya, tabiata, canlı varlıklara hayran” bir yazar. “Tek arzusu, temennisi savaşların bir an önce son bulması ve tabana yayılmış, tahkim edilmiş, bir barışın toplumlara hâkim olması.”
Daha önce de belirttiğim gibi modern bir dengbej İskan Tolun. Dengbejliğin Kürd’ü, Ermeni’si gibi Êzidî’si de varmış meğer. Musa Bey’e direnen Gülizar için en güzel destanlardan birini yazmadı mı dengbejler?!
“Düzenli kitap okuyanın kafasında kötülüklere yer yoktur; sadece iyilikler, güzellikler uçuşur” diyor İskan Tolun, ama onun kadar iyimser olmadığımı ifade etmeliyim.
(*) Babıali Kitaplığı/Ozan Yayıncılık 2021. İskan Tolun, 1966’da Beşiri’nin Uğrak köyünde, çiftçi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. İlkokulu bitirdikten sonra, çocuk sayılacak yaşta hayata atıldı. Metropollerde inşaat işçiliği, garsonluk gibi muhtelif işlerde çalıştı. 1985’ten beri Almanya’da yaşıyor ve Alman vatandaşı. Muhtelif dergilere, gazetelere hikâyeler gönderip, köşe yazıları yazdı. Şimdi ise, sadece edebiyatla, roman betimlemekle uğraşıyor. Babıali Kitaplığı tarafından daha önce yayınlanan yapıtları: “Gerçek Hikâyeler ve 444 Kitabın Özeti”; “Remzi’nin Çilesi Ölünce Biter” (2017) 4 kitaplık bir setten oluşuyor ve “Girdap” (2017); “İsyan”(2018); “Diaspora (2019) alt başlıkları ile devam ediyor. Altıncı kitabı, “3 Kafadar” (2020) ve yedincisi ise, “İbret-Ulu Tanrım (2020)
(**) Walt Whitman, Çimen Yaprakları, Hazl. Memet Fuat, Yeditepe Yayınları 1954.