Dünyayı kirletip yok edenlerin sorunları çözmesinin imkasız olduğu bilinirken düzenlenen iklim zirvelerinde havanda su dövülüyor. Zirvelerinin asıl amacının ise sermayeye yeni alan açmak olduğu net olarak görülüyor
Birleşmiş Milletler’in (BM) 73. Genel Kurulu vesilesiyle New York’ta Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un davetiyle ‘One Planet Summit’ adlı zirvenin ikinci buluşması yapıldı. Zirveye Fransa’nın yanı sıra Çin, Hindistan, Meksika, İspanya ve Norveç gibi birçok ülke temsilcileri ile Dünya Bankası Başkanı Jim Yong Kim ve çok sayıda uluslararası şirketin temsilcileri katıldı. Zirvenin açılışında konuşan Fransa Cumhurbaşkanı, küresel ısınmanın önlenebilmesi için dünyadaki mali imkanların üçte birinin iklim dostu ekonomiye yatırılması gerektiğinin altını çizdi
Zaman dost değil
Zirvede konuşan BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (UNFCCC) Genel Sekreteri Patricia Espinosa, İklim Anlaşması’nın küresel ısınmayı durdurmada etkili olabileceğini vurguladı. Espinosa, “(Anlaşmanın) tam bir başarı olacağına dair hiçbir garanti olmasa da, bu imkansız değil” diye konuştu. Yeni Zelanda Başbakanı Jacinda Ardern ise, “Zaman bizimle dost değil” diyerek, acilen harekete geçilmesi çağrısı yaptı.
Asya ve Afrika’ya kredi vaadi
Zirvede özellikle Asya ve Afrika ülkelerindeki ekolojik dönüşümü desteklemek amacıyla 200 milyar doları aşkın yatırım kredisi sözü verildi. Bu miktar, zirvede yer alan 23 kalkınma bankası tarafından açıklandı. Afrika kıtasına 44 milyar euro aktarmayı vaad eden AB, dünyanın tüm kıtalarındaki 200 kadar şehre ise 50 milyar dolar kadar yardımda bulunacağını duyurdu.
Göç sorunu büyüyecek
COP21’den sonraki diğer iklim zirveleri bu tartışmalarla geçerken, bu yıl içinde Polonya’da yapılacak COP24 zirvesinin ön hazırlık toplantılarından da umut verici sonuçlar çıkmamıştı. Yapılan araştırmalar sonucunda, küresel ısınmanın 19. yüzyıla oranla 2 veya 3 derecenin üzerinde olması halinde dünyanın birçok bölgesinde iklimsel değişikliklerinin kalıcı hale geleceğini anlaşılıyor. Buzulların giderek erimesi, birçok ada veya kıyı ülkesinin topraklarının sular altında kalması, tarımsal alanların yok olması gibi nedenlerle yüz milyonlarca kişinin ‘iklim mültecisi’ konumuna düşeceği tahmin ediliyor.
Sermaye iklim sorununu çözer mi?
İklim sorununu kapitalist yağmanın sürdürülebilmesine bağlayan zirvelerde ortaya konan kredilerin vaat ediliyor olması şirketlerin iştahını kabartmak için ele alındığı anlaşılabiliyor. Kyoto ile başlayan bu yönelimin dünyada yaşanan iklim sorununa çare olamayacağını anlamak için sürece bakmak yetiyor. Temiz havayı da ticari meta haline getiren karbon borsaları ‘iklimle mücadelede’ elle tutulur tek adım olduğu görülürken, bu adımın iklim sorununu çözme adımı olmadığı, aksine sermeyeye yeni birikim alanı açmaktan ibaret olduğu ise çok iyi biliniyor. İklim zirvelerine ve hazırlık toplantılarına dünyanın belli başlı şirketlerinin ve Dünya Bankası’nın katılıyor olması; iklim sorununu çözmek amacı taşınmadığını aksine toplantılarda sermaye için yeni birikim alanlarını nasıl yaratırız noktasında hareket edildiğini açıkça ortaya koymaktadır.
EKOLOJİ SERVİSİ