3’ncü Havalimanı’nda kötü çalışma koşullarını protesto ettikleri için yargılanan işçilerin duruşmasında 31 işçiden 30’u için tahliye kararı verildi. SEGBİS’le bağlanamayan bir işçinin ise ifadesi alınamayınca tutukluluğuna devam kararı verildi.
İstanbul 3. Havalimanı’nda kötü çalışma koşullarını protesto ettikleri için hakkında dava açılan 31’i tutuklu, 61 işçinin yargılandığı davanın ilk duruşması, Gaziosmanpaşa Adliyesi 14. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Mahkeme Başkanı Ayhan Arduç’un avukatların derhal beraat talebini reddetmesi ardından tutuklu işçiler savunma yapmaya başladı.
Askerlerden vekillere küfür
ilk olarak tutuklu Teyip Kırğın savunma yaptı. Suçlamaları kabul etmediğini ifade edem Kırğın, “Eyleme katıldım. Ama jandarma ile karşı karşıya gelmedim. Siverek’ten bizi 2500 lira diyerek getirdiler 1800 lira verdiler. İşten ayrılmak istedim fakat ekim sonuna kadar çalışmak zorundasın dediler. Yanımda arkadaşımı elektrik çarptı hakkında tutanak bile tutulmadı. Bir saat boyunca yağmur altında otobüs bekliyoruz. Kapısı kapanmayan otobüsler var. Otobüs fren yapınca kapılar açılıyor, gidince kapanıyor. Bunlar eyleme katılmama neden oldu. Ama hiçbir şekilde polis ve jandarma ile karşı karşıya gelmedim. Bir kadın milletvekili geldi. Hangi partiden olduğunu bilmiyorum. Bana kim dokunursa benim için önemlidir. Gözaltına alındığımda komutan kulaklarımla oynuyordu. Psikolojik baskı yapıyordu. Fotoğraf gösterdi. Orada öğrendim kadınların vekil olduğunu. O… K… diyerek küfür ettiler. Kadının cinsel organı üzerinden daha ileri giderek hakaret ettiler. Ben yemekliğin çokluğu ile ilgilenmiyorum. Ama verilen yemeklerin son kullanma tarihinin geçtiğini gördük. Biz farklı bir şey istemedik. Hakkımız olanı istedik. Haklarım çerçevesinde yürüyüşe katıldım” diye konuştu.
Gözel: Kuzenim düştü hakkını alamadı
Tutuklu işçilerden Ramazan Gözel de savunmasında “Benim eyleme katılma sebebim kuzenim. Kuzenim Cihan Sarıbulak 3,5 metre yükseklikten düştü. İş güvenliği alınmadığından kaynaklı oldu. Her hangi bir hakkını da almadı. Ne devletten ne de şirketten” diye konuştu.
Gözel, savunmasına şöyle devam etti: “Oradaki komutanlar burada mı bilmiyorum. Askeri araç işçilerin arasına geldiği zaman, işçilerin saldırmasını engellemeye çalıştık. O ana dair hiçbir fotoğrafımız yok. Anlamadım.”
İşçilerden Servet Gözel de savunmasında servis araçlarında tehdit edildiklerini dile getirdi. İşçilerden Cihan Saribulak da suçlamaları kabul etmediğini dile getirdi.
Altınışık: Saldırı ve hakarete uğradım
Akif Altınışık savunmasında, savcılık ifadelerini kabul etmediğini, o ifadenin baskı altında aldındığını söyledi. Altınışık, “Gözaltına alınınca, gözaltı aracında saldırıya uğradım tekme tokat. Yetmediği gibi anama küfür ettiler. Herhangi bir suç işlemedim” diye konuştu.
‘Askerin yanında bize vatan haini dedi’
Tutuklu Deniz Aslan da savunmasında “2017’nin 11’inci ayında başladım. Ana firma İGA’da bünyesinde çalışıyordum. Şartları söylememe gerek yok. Burada dile getirildi. İşi engelleme, polise direnmeye yönelik dosya da bir tek delil yok” dedi. Gözaltına alındığımızda askerlerin yanında bulunan bir İGA görevlisi bizi vatan haini ile itham etti” diye konuştu.
‘Dövdüklerini gördüm’
Tutuklu işçilerden Rıdvan Günül de savunmasında hiç bir şuçlamayı kabul etmediğini dile getirerek, “Sadece toplantılara katıldım. O gün çalışmıyordum zaten. Şirkete yeni girişim olacaktı. O gün olay olduğu için girişim yapılmadı. Toplantıda taleplerimizi bildirdik ama kabul edilmedi. Koğuşların olduğu bölgeye gittim, orada polisler tarafından GBT’eme bakıldı. Sonraki gün de gözaltına alındım. Gözaltına alındığımda benden önce savunma yapan Deniz Aslan’ın tekme tokat dövüldüğünü gördüm. Benim hala firmadan alacağım var” diye konuştu.
İGA yelekli polisler ve hakaret
İlker Kurt da savunmasında “15 maddenin düzeltilmesi istendi. Şartlar yerine getirilmedi. Tahta kurularından kaynaklı ışıklarını açık bırakan bir çok arkadaşım gördüm. Tahtakurularından kaynaklı insanların dışarda sabahladığına şahit oldum. O bölgeyi gören 10-15 kamera var. Bunların görüntüleri nerede. İnsanlar eylem niyetinde değildi. Polis ve askerin müdahalesi ile olaylar çıktı. Polis ve askerin saldırısından kaçmamız eylem olarak gösterildi. İkinci günde İGA yelekleri giyen polis ve askerler bizi gözaltına aldı. Gözaltına alındıktan sonra götürüldüğümüz bölgede askerler tarafından darp edildik. Buraya gelen İGA yöneticileri de bize hakaret ederek, darp ettiler” diye konuştu.
Tahtakuru sıkıntısı
Murat Altuntaş da suçlamaları kabul etmediğini, askerlerin baskısı ile söz konusu savcılık ifadesini verdiğini dile getirdi. Altuntaş, “Çalıştığım yerde bayramdan, olay anına kadar ücretlerini alamayan insanlar var. Ben yürüyüş yaptım. Havaalanında tahtakuruları başlı başına bir sıkıntıydı. Etkisini azaltmak için ışıkları açık uyuyorduk. Tahtakuruları bir kaç koğuşta değil, hemen hemen tüm koğuşlarda vardı. İşçiler kendi koğuşlarında ilaçlama yapsa bile etkili olmaz. Servis araçları ile yayılması da başlı başına da bir sorundur. Bu işçiler sonuçta dışarıya çıkıyor ve başka insanlara bulaştırma durumu var. Taşeron firmalar devletin verdiği imkanı kötüye kullanıyorlar. İş yerinde bir firmadan başka bir firmaya geçmek için temyiz belgesi vermiyor. Firmada işe başladığın zaman iki ay geçmeden başka bir firma da işe giremezsiniz. Çoğu zaman sular akmıyordu” diye konuştu.
Tehdit, baskı…
Ferhat Uyar da savunmasında “Suçlamaları kabul etmiyorum. Olay günü 11.00 gibi koğuşlardan çıktım. Patronuna şantiyelerde gittim. Olay sırasında orada değildim” dedi. Uyar, ifademde slogan atmadığımı söyleyince görevli asker, “Tutuklanınca hatırlarsın” şeklinde tehdit ettiğini ifade etti. Uyar, “Akşam büyük bir gürültü ile uyandım. Koçbaşı sesi duyunca kapıyı açtım. Oradan İGA amirliğine götürüldüm. Orada İGA yelekleri giymiş kişiler vardı. Fotoğrafta kişileri teşhir etmem istendi. Ben tanımıyorum deyince baskı yaptılar” dedi.
‘Başıma darbe aldım gözlerimi hastanede açtım’
Hacı Volkan Oflaz da savunmasında suçlamaları kabul etmediğini dile getirdi. Oflaz, şirketin yeni sahiplerinin var olan servis araçlarının sayısını düşürdüğünü, bundan kaynaklı da servis araçlarını beklediklerini artık sorunlar yaşadıklarını kaydetti. Oflaz, olayın ilk başladığı gün gelen kaymakamlarla görüştüklerini ve ilettikleri taleplerde haklı olduklarını söyledi. Oflaz, “Kaymakam bize ‘haklısınız. Özür dilerim’ dedi. Bize servislerin arttırılacağını ve koşulların düzeltileceğini söyledi” dedi. Oflaz, gözaltına alındıktan sonra hastanede gözlerini açtığını ve başına darbe aldığını söyledi.
Bahtiyar Takan da savunmasında suçlamaları kabul etmedi. Emin Irmak da, kimseye öncülük etmediğini, kötü çalışma koşullarını protesto ettiklerini söyledi. Gökhan Takan da savunmasında “Kamu malına zarar vermedim. Biz olay yerine gittiğimizde zaten eylem başlamıştı. Suçlamaları kabul etmiyorum” diye konuştu. Savunma yapan diğer tutuklu işçilerde suçlamaları kabul etmedi.
Özkanlı: Yöneticiler çözümsüzlük dayattı
İnşaat İşçileri Sendikası Yönetim Kurulu Üyesi Özkan Özkanlı da savunmasında havalimanı inşaatına kaçak bir şekilde girmediğini, işçilerle birlikte şirket yöneticileri ile sendika adına görüşmeye katıldığını dile getirdi. Özkanlı, “Ben sendikacıyım. İşçilerle birlikte basın açıklamasına katıldım. Üç milletvekili vardı. Sürekli güvenlik güçlerinin takibi altındaydım. Sendikacılık görevim güvenlik görevlileri tarafından engellendi” diye konuştu. Özkanlı, “Kötü koşulların bir an önce çözülmesini talep ettiler. İGA yöneticileri çözümsüzlük dayattı adeta. İGA ve askeri yetkililer işçileri tahrik etti. Sonrasında araya girdik ve olaylar yatıştı. Sonrasında İGA yetkilileri telefonla arayarak tehdit ettiler” dedi. Mala zarar verme iddialarına ilişkilerinde Özkanlı, “Mala zarar verdiniz diyorlar. Kapıları kıranlar askerler” dedi. Özkanlı, gözaltında yaşadığı işkence dair konuşmak isteyince mahkeme hakimi tarafından engellendi.
Karadaş: Kolluk ve adli makamlar tehdit olarak kullanıldı
İnşaat İşçileri Sendikası Basın Sorumlusu Uğur Karadaş da savunmasında kötü çalışma koşullarını anlattı. Karadaş, işveren ile işçi arasında kolluk ve idari makamların tehdit olarak kullanılmasını ilk defa gördüğünü belirtti. Havalimanı inşaatı içerisinde olmadığını, “ölüm şebekesi” olarak tanımladığı İGA CEO’su Kadri Samsulu’nun gönderdiği araçla, kapıdan alınıp toplantıya gittiğini belirtti. Eylem kararı işçilerin kararı olduğunu kaydeden Karadaş, “Beş yıldır var olan sorunların patlamasıydı yaşananlar” dedi.
Karadaş, “Bizim çalıştığımız şantiyede işçilerin köşelere çekilip taşeronlar tarafından tehdit edildiğini biliyoruz” dedi.
Karabulut: Kölece yaşam koşullarını sağır sultan biliyor
Dev Yapı İş Sendikası Başkanı Özgür Karabulut da savunmasında, havalimanına kaçak gitmediğini dile getirerek, “Ben girerken içerde sadece askerler vardı. İşçiler vardı. Milletvekilleri de vardı. İşçilerin eylemine destek verdiğimi söyledim. Oradan toplantıya gittim İGA yönetim idari odasında. Eyüp Kaymakamı da vardı toplantıda. Uzlaşı çıkmadı bu toplantıda. İşçiler de direniş kararı aldı. Oradaki kölece yaşam koşullarını sağır sultan biliyor. Bu orada ilk eylem değil. 40 bin işçi çalışıyor. O kadar kötü çalışma koşulları var ki işçiler durmuyor” diye konuştu.
Avukatlardan tahliye talebi
Diğer tutukluların savunmaları ardından tutuksuz işçiler savunma yaptı. İşçiler, suçlamaları kabuk etmediğini, kötü çalışma koşullarını protesto ettiklerini dile getirdi. İşçilerin savunmalarını tamamlamaları üzerine avukatlar söz alarak tahliye talebinde bulundu.
‘Yöneticiler sorguya bile girdi’
İlk olarak konuşan Avukat Ahmet Baran Çelik, çalışma koşullarının düzeltilmesi için işçilerin eylem gerçekleştirdiğini ve sonrasında işkence gördüklerini dile getirdi. Çelik, gözaltında müvekkilleri ile görüşemediklerini ancak İGA yöneticilerinin ellerini, kollarını sallayarak karakola girdiğini, hatta işçilerin sorgusuna bile katıldıklarını kaydetti. Çelik, müvekkillerinin tahliyesini talep etti.
‘Toplanma kampı’
Avukat Tamer Doğan da “Müvekkiller İGA’nın toplanma kampından başka bir toplanma kampına gönderildiler” dedi. Doğan, “Bu işçilerden hangisi delil karartacak. Kim gidip görüntüleri yok edecek. Daha önce serbest bırakılan memleketlerine de gittiler. Bu işçilerde memleketlerine gidecekler. Bu mahkeme her ne kadar asliye mahkemesi olsa da burada ağır ceza yargılaması yapıldı” diye konuştu.
Doğan, çalışma yaşamını hakkının ihlal edildiğini, bunu yapanın da İGA, jandarma, savcı ve tutuklamaya yapan mahkemenin olduğunu dile getirdi. Doğan, “Benim müvekillerim su akmadığı için sekiz gün gölette yıkanmak zorunda kaldı. Buna tanığız” dedi.
Avukat Gamze Sarıyel Acet de işçilerin sendikal haklarını kullandığını ve çalışma koşullarının düzeltilmesini istediklerini söyledi. Acer, sendikal hakların kullanılmasının suçlama konusu olamayacağını dile getirdi. Avukat Didar Erdem de suçlamaların delilsiz olduğunu dile getirdi.
Avukat Doğuşcan Aygün Aydın da mahkemede hesap vermesi gerekenleri İGA yöneticileri olması gerektiğini söyledi.
Tahliye
Avukat savunmaları ardından mahkeme hakimi kararını açıkladı. Kararda 30 tutuklu işçi adli kontrol şartı ile tahliye edildi. SEGBİS’le bağlantısı sağlanamayan tutuklu işçilerden Serhat Bilici’nin ifadesi alınamadığı için tutukluluğuna karar verildi. Duruşma 20 Mart gününe ertelendi.