Siyasetçi Hatip Dicle, sınır ötesi operasyonun amacının Kürt halkının siyasi statü kazanmasını önlemek olduğunu söyledi: Belli ki, bu konsept ABD onayından geçmiş. Çünkü Türk devleti bu kadar geniş bir konsepti tek başına yürütemez. Yine KDP’nin bu ihanette yer alması da bunu gösteriyor
Türkiye’nin KDP işbirliğiyle başlattığı askeri operasyonuna tepki gösteren Kürt siyasetçi Hatip Dicle, “KDP’nin içine düştüğü gaflet, sadece KDP’ye zarar vermeyecek, tüm Kürt halkına zarar verecektir. Türk devletinin birinci derecede düşman gördüğü ve esas olarak seslendirmediği birinci derecede düşmanı, Güney Kürdistan statüsüdür. Demokratik güçler ve Kürt halkı dostları ayağa kalkarsa, faşizmin çöküşü kesinlikle yaşanacaktır” dedi.
Türkiye’nin KDP ile birlikte Federe Kürdistan Bölgesi’ndeki Zap, Metîna ve Avaşîn’e yönelik 17 Nisan’da başlattığı operasyon sürdü. MA’dan Selman Güzelyüz’ün konuştuğu Kürt siyasetçi Hatip Dicle, operasyonların amacının Kürdistan’ı bir bütün olarak ilhak etmek ve Kürt halkının 3’üncü Dünya Savaşı’nda siyasi statü kazanmasını önlemek olduğunu söyledi.
Dicle, Türkiye’nin İmralı’daki görüşme masasını devirdikten sonra Kürtlere karşı “Çöktürme Planı”nı devreye koyduğunu ve 7 yıldır devam eden plan ile Kürt halkı ve Kürdistan’ın tamamen imha edilmesinin amaçlandığını söyledi. Dicle, “Devlet bu anlamda Kürtlere karşı hem fiziki hem de kültürel soykırımı gerçekleştirmek istedi. Bunun için yola çıkıldı ve bu tam 7 yıl oldu. Bu 7 yılda Kürdistan’ın tüm parçalarına dönük bir kırım politikası izlendi. İşte şimdi o gün devreye konulan bu konsept, bu ‘Çöktürme Planı’ndan bağımsız değil ve onun devam eden bir parçasıdır” şeklinde konuştu.
Kürtlere karşı devreye konulan “Çöktürme Planı” ile gelinen aşamada bir kazanımın elde edilemediğine dikkati çeken Dicle, söz konusu planı devreye sokan yapıların çoklu kriz hali yaşadığını ve çöküş haline geldiklerini vurguladı.
Türkiye’nin çoklu kriz halini aşmak için yeni saldırı geliştirdiğini ifade eden Dicle şöyle devam etti:
“Bakın hem Bakur’da hem Rojava’da hem de Şengal’de ve belki önümüzdeki günlerde Mahmur’da, yani Kürdistan’daki tüm kazanımların olduğu her yerde büyük bir saldırı başlatıldı. Dolayısıyla Güney Kürdistan’da yürütülen saldırı hareketi, ayrıca Suriye devletinin belli askeri güçlerinin hem Şex Mahsut ve Eşrefiye mahallelerinde olduğu gibi bir anda teslim alma girişimi, yine Irak tarafından Şengal’e yapılan saldırılar söz konusu. Burada şuna dikkat çekmek gerekir; belli ki, bu konsept ABD onayından geçmiş. Çünkü Türk devleti bu kadar geniş bir konsepti tek başına yürütemez. Yine KDP’nin bu ihanette yer alması da bunu gösteriyor.”
KDP ile AKP’nin mevcut operasyonda birlikte hareket etmelerine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Dicle, “Hem Türkiye hem de KDP şu anda çöküş halinde. Bu birlikteliği, iki hırsız dayanışması olarak da okumak gerekir. Ancak her ikisinin bir birine tutunma nedeni, içine düştükleri çöküşü atlatabilmek içindir. Ancak görünen o ki, her iki güç birlikte çöküşü yaşayacaktır” ifadelerini kullandı.
‘Mesrur Barzani’nin karşısında MİT Başkanı Fidan vardı’
Değerlendirmelerine AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın daha önce sarf ettiği “Kuzey Irak’ta düştüğümüz hataya, Suriye’de düşmeyeceğiz” sözlerini hatırlatarak devam eden Dicle, “Geldiğimiz aşamada, Türkiye Kuzey ve Doğu Suriye’deki belli yerleri ilhak etti. Türkiye’nin Kuzey ve Doğu Suriye’ye dair izlediği bu politika, aynı zamanda Güney Kürdistan için de geçerlidir. Hatırlarsanız 2017 yılındaki Güney Kürdistan bağımsızlık referandumunda en büyük tepkiyi Türkiye gösterdi ve tutum aldı. Aslında Mesrur Barzani’nin Erdoğan ile görüşmesindeki o kare, Türkiye’nin aynı tutumunun devam ettiğini bir kez daha gösterdi. O görüşmedeki kareye baktığınızda, Erdoğan ve yanında Mesrur Barzani ile oturmuş bir KDP heyeti ve KDP heyetinin karşısında ise MİT Başkanı Hakan Fidan vardı. Orada verilen mesaj, ‘Ben sizi siyasi olarak tanımıyorum’ mesajıydı. KDP’nin bunu görmesi gerekiyor. Kürt halkına bunun hesabını vermeleri gerekiyor. Çünkü KDP’nin içine düştüğü durum, Kürt halkına büyük bir hakarettir” diye konuştu.
‘KDP tüm Kürt halkına zarar verecektir’
Dicle, Güney Kürdistan’daki statünün tehlikede olduğunu ifade ederek, “Kesin amaç Kürdistan’ı bir bütün olarak ilhak etmek ve burada Kürtlere karşı fırsat bulursa fiziki soykırımı, onu yapamazsa da Kürtleri kültürel soykırımı uğratarak, Kürt halkının bu üçüncü dünya savaşı cehenneminde bir siyasi statü kazanarak çıkmasını önlemektir. Bu nedenle, Türk devletinin birinci derecede düşman gördüğü ve esas olarak seslendirmediği birinci derecede düşmanı, Güney Kürdistan statüsüdür. Çünkü Rojava’daki statü henüz resmileşmedi. Dolayısıyla şu anda, parçalar arasında resmikabul görmüş olan yer, Güney Kürdistan parçasıdır. Dolayısıyla Türk devleti, eline geçirdiği ilk fırsatta, bu statüyü ortadan kaldıracağı kesindir. Bu nedenle KDP’nin içine düştüğü gaflet, sadece KDP’ye zarar vermeyecek, tüm Kürt halkına zarar verecektir” dedi.
Güney Kürdistan halkının yaşananlara karşı aydınlarıyla, siyasetçileriyle ve tüm halkıyla birlikte en üst düzeyde alarma geçip, Türkiye’nin ilhak girişimine karşı tutum alması gerektiğine vurgu yapan Dicle, “Gerilla direnişine verilen destekle, ancak Türk devletinin hevesi kursağında bırakılabilir. Diyelim ki, yarın Türk devleti bir provokasyon ile KDP’ye saldırı düzenleyebilir ve bunu PKK’nin yaptığını söyleyerek, PKK ile KDP arasında felaket denebilecek boyutlarda savaşın başlamasını tetikleyebilir. Dolayısıyla Güney Kürdistan halkı bu tehlikeyi görmek ve ayağa kalkmak zorundadır. Yani Türkiye’nin bir provokasyonu ile ya da KDP’nin doğrudan özgürlük hareketine yönelik bir saldırısı sonrası gelişen o felaket senaryosunda, Türkiye ilk olarak, Güney Kürdistan’ı ilhak edecektir. Hatırlarsanız, Mevlüt Çavuşoğlu (Türkiye Dışişleri Bakanı) geçen sene, ‘PKK Hewler’i işgal etmek istiyor. Biz onun için dikkatliyiz’ demişti. Yani bir anlamda yarın öbür gün bunu da gerekçe yapacaklardır. Böyle bir çatışma durumumda, Türkiye kesinlikle başta Hewler olmak üzere, Musul, Kerkük ve Şengal’e Mahmur’a kadar Kürt halkının şehit kanlarıyla kazandığı tüm kazanımlarını silmek üzere harekete geçebilecektir” uyarısında bulundu.
Dicle, Üçüncü Dünya Savaşı’nda kurulacak barış masasında Kürtlerin statü sahibi olmasını önlemek ve Kürdistan’ı ilhak etmenin amaçlandığını yineleyen Dicle, “Amaç bu kadar derindir. Buna karşı Kürtler, komşu halklarla birlikte gerillanın etrafında halkalanarak, bu mücadelenin birer neferi olarak hareket edip, ön plana çıkmak zorundadır. Başka türlü bu hain planın çöktürülmesi mümkün görünmüyor” diye konuştu.
‘Faşist heveslerine karşı dur diyebilmeli’
Türkiye’deki devrimci ve demokrat kesimlere de çağrıda bulunan Dicle, şunları söyledi: “Devletin bu sınır dışı operasyonda önceki başarısızlıklara benzer bir başarısızlık yaşaması demek, iktidar açısından çöküş demektir. Onun için tüm demokratik, devrimci güçler, Türk devletinin o faşist diktatörlüğün çöküşün eşiğine geldiğini tespit ederek, başta sokak hareketleri olmak üzere, savaşa karşı duruşunu ve Türk devletinin faşist heveslerine karşı dur diyebilmeli ve iktidarın karşısına dikilebilmelidir. Bu durumda göreceğiz ki, faşizmin canhıraş bir şekilde kendini kurtarmak adına, ömrünü biraz daha uzatmak adına yürüttüğü bu savaş, onun çöküşünü getirecektir. Bu konuda şüphe etmiyoruz. Bu anlamda demokratik güçler ve Kürt halkı dostları ayağa kalkarsa faşizmin çöküşü kesinlikle yaşanacaktır.”
Ahmed Musewi: Başbakan Mustafa Kazımi arkasında
Iraklı Parlamenter Ahmed Musewi de Rojnews’e verdiği demeçte Irak Dışişleri Bakanlığı’nın operasyona tepki açıklamasının Irak Başbakanı Mustafa el-Kazımi hükümetinin zayıflığını gösterdiğini belirtti. Musewî, Kazımi hükümetinin Türkiye’nin projesinin bir parçası olduğunu ve tüm ulusal güçlerin Türkiye’nin geri çekilmesi için eylemlerini attırması gerektiğini söyledi. Ahmed Musewi, “Irak Dışişleri Bakanlığı, Türkiye’nin Kürdistan Bölgesi’ne müdahalesine ilişkin açıklama yaptı. Ama bunu yaparken hiçbir amaçları yoktu, saldırılar durmadı ve devam ediyor. Kazımi hükümeti, Türkiye’nin hayallerinin gerçekleştirmek için başlattığı projenin bir parçasıdır. Hükümetin sessizliği ve Dışişleri Bakanlığı’nın açıklamasının zayıflığı, Kazımi hükümetinin Türkiye’nin saldırılarının arkasında olduğunu gösterdi” dedi.
Petrol kaynakları hedef
Türkiye’nin operasyonlarının amacı Kürdistan Bölgesi’nin petrol kaynaklarını kontrol etmek olduğuna dikkati çeken Musewî, “Bunu da Peşmerge yardımıyla yapıyor. Tüm ulusal kurumları ve medyayı Türkiye’nin bu topraklardan çıkarılması için eylemlerini genişletmeye çağırıyorum” dedi.
MERSİN-BRÜKSEL