HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Tülay Hatimoğulları, memleketi Hatay’da depremin ilk gününden beri tanıklıklarını aktardı ve kent sakinlerine ‘depremzedelerin iktidarın düşmanlığını not aldığını belirterek, ‘Topraklarınızı satmayan, terk etmeyin’ çağrısı yaptı
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkan Yardımcısı Tülay Hatimoğulları, ilk günden itibaren gittiği deprem bölgesinde yaşananlara dair Meclis’te basın açıklaması düzenledi.
İlk günden bu yana Hatay’da felakete dair tanıklıklarını anlatan Hatimoğulları, ‘dayanıksız binalar ve denetimsizliğin’ ölüme yol açtığını söyledi. Depremle devletin beceriksizliğinin ve AFAD’ın ‘içinin ne kadar boş olduğunun’ ortaya çıktığını ifade eden Hatimoğulları, “Kızılay, AFAD gibi liyakatsiz, beceriksiz, teçhizatsız, yakınlarını ve yandaşlarını atayarak, bu kurumların içini boşaltan bu saray iktidarı, depremde kayıplarımızın bu kadar büyük olmasının temel nedeni. Bilerek ve isteyerek bir cinayete göz yumuldu, bilerek ve isteyerek bir seferberlik ilan edilmedi. Bilerek ve isteyerek gönderilen yardımlar engellendi, sınırda askerler tarafından bekletildi. Ülkenin başına gelen en büyük felaket, gerçekten saray rejiminin, tek adam rejiminin ta kendisidir” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve yetkililerin derhal istifa etmesi gerektiğini söyleyen Hatimoğulları, “Çünkü sadece sınıfta kalmadılar, bu cinayetin aynı zamanda ortağı konumundalar” vurgusu yaptı.
Yerelin merkezi çaresizlik içinde beklediğinin tanığıyım
Sözlerinin devamında izlenimlerini paylaşmak istediğini belirten Hatimoğulları’nın konuşmasından satır başları şöyle:
Deprem olduğu ilk anda ailem tarafından haberdar edildim. Ailem Samandağ’da yaşıyor. Benim de yaşadığım mahalle yerle bir oldu. Hızla yola çıktık. 100 kilometreyi 4-5 saatte gidebildik. Bunu kabul ediyorum yollar kötüydü, zincirleme kazalar vardı. Bunu neden söylüyorum. Birazdan neden söylediğime geleceğim. Biz Hatay’a gittiğimizde, kent karanlığa teslim edilmişti. Her yer zifiri karanlıktı, biz yollardan dolayı gecikmeli gidebildik. Ortadan yarılmış olan yollara halk müdahale etmiş. Samandağ’a yetişir yetişmez yetkililere ulaştım. Orada enkaz altında kalan kolluk da vardı, polis de asker de yaşamını yitirdi.
Akşam karanlık çökene kadar bir polis ve jandarma yoktu sokakta. En azından trafiği düzenlemek üzere. Bu tam terk edilmişliğin vesikasıdır. Orada yerel yetkililerle yaptığım görüşmeler sonucunda yerel yetkililerin de merkezi hükümeti çaresizlik içinde beklediğinin canlı tanığıyım. Lütfen Meclis’te bir şeyler yapın, hükümet devreye girsin sözlerini oradaki birçok insandan duydum. Ertesi gün yine bir jandarma ve polis dahi yoktu.
Devlet adeta buharlaşmıştı
Ben Ankara’dan Hatay’a giderken radyoda dinledim, Milli Savunma Bakanı dedi ki ‘Biz bütün askerlerimizle birlikte arama kurtarma çalışmaları, yardım ulaştırma dahil alanda, sahadayız.’ İlk gün yapılan açıklamada duyduklarımız. Ama bunun böyle olmadığını sahada canlı tanıklarıyız. Bugün Milli Savunma Bakanlığı’nın yaptığı açıklamada, ‘ilk günden saat 10.00’dan itibaren depremden etkilenen Hatay’daki 8’inci Komando Tugayı’nın arama kurtarma çalışmaları başladı.’ Külliyen yalan, öyle bir çalışma başlatılmadı. Bakın bahsedilen tugay Serinyolu’ndadır, Serinyol ile Antakya merkez arası, sadece 22 kilometre var. Aynı tugay ile aynı depremden etkilenen Samandağ arasında sadece 47 kilometre var ve yol şartları ulaşım için son derece elverişliydi. Devlet bu depremde yoktu, devlet adeta buharlaşmıştı ve bizler ölüme terk edildik. Bilerek ve isteyerek ölüme terk edildik.
Seferberlik ilan edilmedi
Kitleler size inanmayacak. Çünkü kitleler oradaki tugayın kaç kilometre öteden ve ne kadar çabuk bir hızla gelebileceğini iyi biliyor. Bilmeyenlere de biz anlatacağız. Buradaki ihmale daha farklı ihmallerin de eklendiğini söylemeliyiz. Bir kere AFAD seferber edilmeli, seferberlik ilan edilmedi. Burada olması gereken seferberlik bir yandan kamusal alanların seferberliği, öte yandan toplumun topyekûn bir seferberliğine ihtiyaç vardı.
İlk AFAD ekibini biz karşıladık
Birinci günün gecesinde saat 3 sularında bir AFAD ekibi mahalleye geldi. İlk AFAD ekibini biz karşıladık ve birlikte olduğumuz arkadaşlarla arama kurtarma çalışmalarına fiilen katıldık. Kepçe yoktu 40 dakikayı aşkın bir kadını kurtarmak için bizzat kepçe bulma işini ben üstlendim. Bunu büyük bir onur ve mutlulukla söylüyorum. Bir kadını kurtarmayı başarabildik. Oraya kepçeler seferber edilseydi, yakın illerden o kepçeler gelebilirdi. AFAD’ın elinde ilk ekipte birkaç makas, birkaç kazma vardı, küreği de bizden istediler o saatte kürek bulduk.
AFAD eli boş gelmişti
Daha sonra başka bir ekibin intikal ettiğini duyduk onlara da yardım ettik. 15 kişilik AFAD ekibinin üstünde sadece AFAD önlüğü vardı, temsilciniz kim diye sordum bir kişi benimle muhatap oldu kendimi tanıttım ve konuştum. İçeride feryat figan bizi kurtarın diyen bir anne baba, dışarıda da ağlayan bir genç çocuğun haykırışları karşısında AFAD’tan bir kadının hüngür hüngür ağladığına tanık oldum. Biz elbette kurumların yapısını eleştiriyoruz ama orada gönüllü olarak bulunan bütün yurttaşlara, destek için gelen şahıslara minnettarız. Ama AFAD ekibi eli boş gelmişti asla onlara teşekkür etmeyeceğiz ve AFAD yönetimi derhal istifa etmelidir.
Kamyonlar şehir girişinde bekletildi
Onlara ne demişler biliyor musunuz yurtdışından gelen ekiplerin mühimmatlarını kullanacaksınız. Sesi gelen insanlara yardım eli uzatamadığını gördük AFAD’ın. İkinci gün Armutlu’daki arama kurtarma çalışmalarına tanıklık ettik. Oradaydık Eş Genel Başkanımız Mithat Sancar o gün geldi ve biz heyet şeklinde de neler yapabileceğimizi bakmaya çalışırken uzun uzun görüşmelerimiz de oldu. Orada arama kurtarma çalışmalarına gelen belediye ekiplerinin İstanbul havalimanında 6 saat bekletildiğini öğrendik. İçişleri Bakanı diyor ya hava koşulları kötü. Bütün o hava ve yol koşullarını aşarak yetişmiş
içinde araç ve gereçlerin olduğu kamyonlar, Hatay il sınırında bekletilmiş, şimdi size ihtiyaç yok burada bekleyin demişler. Ekipler gelmiş ama mühimmat gelmemiş, ekipler yeterince verimli çalışamıyorlar. Hala çıkıp utanmadan sıkılmadan ihmal yok biz halkın yanındaydık deme cüretini gösteriyorlar. Cesaretiniz varsa İçişleri Bakanı da Milli Savunma Bakanı da Cumhurbaşkanı da gitsin bunu deprem bölgesinde insanlara söylesin.
Bin yıllık tarih enkaz altında kaldı
İmar affına gelmek istiyorum imar affına hayır diyen tek partiydik. İmar affı da cinayete atılmış imzadır. Bu asla kabul edilebilir bir şey değildir. Kentlerimiz çok büyük yıkım yaşadı. Antakya’nın bunu ilçe olarak söylemiyorum tarihsel ismiyle ifade ediyorum. Antakya bütün o ilçelerin tarihsel olarak ortak ismidir. Antakya’nın sadece binası insanı değil bin yıllık tarihi dokusu da enkazda kaldı. İnsanların yaşadığı en büyük acılardan biri çok sayıda yakınını kaybetmesi, enkaz altında bulunan insanların açıklanan sayının bir kaç katı olmasıdır.
Yıkım büyük, dayanışma devam etmeli
Burada toplumsal dayanışma gerçekten büyük bir umut oldu, burada da toplumsal dayanışma ağlarına emek veren herkese, yurt içinden, yurt dışından katkı veren, gerçekten depremzedelerin yaşama tutunmaları için bir dal olmayı başarabilen bütün dayanışma ağlarına, katkı sunan herkese sonsuz teşekkürlerimizi sunuyoruz. Bölgede çok büyük bir yıkım var. O bölgede hayatta kalan insanların yaşamlarını idame ettirebilmesi için daha uzunca bir süreye ihtiyacımız var. O yüzden bu toplumsal dayanışma ağları, sistematik bir şekilde bir süre daha devam etmelidir. Hala deprem bölgesinde en fazla talep edilen çadır, kuru gıda ve temizlik, hijyen malzemeleri. Bunlar hala ihtiyaç olarak kendini koruyor. Lütfen desteklerinizi, dayanışmalarınızı eksik etmeyin.
Ölüme terk eden iktidar dayanışmayı engelliyor
Beceriksizliği ile, izleyici kalarak, hiç bir kurumunu seferber etmeyerek, bilerek ve isteyerek insanları ölüme terk eden bu iktidar, şimdi bu dayanışma ağlarına müdahale etmeye çalışıyor. Pazarcık’ta oldukça sistematik çalışan ve çok kişinin yarasını sarmaya çalışan cemevinin yardım mekanizmasına el koydular. Ya siz gelmediniz, bu insanlar bizlerin yaralarını sardı. Üstüne üstün onları mı cezalandıracaksınız. Bu mu sizin adaletiniz? Bu dayanışma ağına müdahale etmek, başta işlediğiniz cinayetin benzerini işlemeye devam etmek anlamını taşır ve bizler buna asla müsaade etmeyeceğiz.
İnsanların bir mezar taşı olsun
Orada yıkılan binalarda önce enkaz altında kalan canları, mümkünse vücut bütünlüğü bozulmadan çıkarılması zaten birinci ve en acil görevlerimiz arasındadır. Bu çağrıyı bir kez daha yineliyoruz. Şuanda kaba bir şekilde enkaz kaldırma çalışmaları başlamış ve insanların vücut bütünlüğü olmadan, belki de bazı insanların dikili bir mezar taşı bile olmayacak. Şuan dışarıda yakınlarının enkaz altından çıkarılmasını bekleyen duygu tam olarak şudur, bari bir mezar taşı olsun.
Şimdiden 5’li çeteye peşkeş çekmeye çalışıyorlar
Bunun yanı sıra enkaz kaldırıldıktan sonra kenti yeniden inşa etmeye gelecektir sıra. Kenti yeniden inşa ederken, bu iktidar 5’li çetesine şimdiden peşkeş çekmeye çalıştığının farkındayız oradaki toprakları. Sakın ve sakın orada insanları ölüme terk ederek, bölgeyi insansızlaştırarak, bir demografik yapı değişimine ya da oradaki tarihi kentin dokusunu daha da bozmaya ki deprem zaten yeterince bozdu, ortadan kaldırmaya çalışan bir plan ve proje, bir ticaret alanı gibi göreceğiniz plan ve projeden uzak durun. Buna asla müsaade etmeyeceğiz.
Topraklarımızı terk etmiyoruz
Bizler topraklarımızı seviyoruz. Bizler yeniden döneceğiz, o topraklarda hayatlarımızı kuracağız, yeniden inşa edeceğiz. İşte oradaki yurttaşın gerçek hissiyatı, duygusu, fikri ve düşüncesi budur. Bütün bölgelerden göç eden yurttaşlarımıza bir kez daha sesleniyoruz. Lütfen topraklarınızı satmayın, topraklarınızı terk etmeyin. Topraklarımıza sonuna kadar sahip çıkacağız, kentimize, yaşam alanlarımıza yeniden sahip çıkacağız.
Antakya biraz önce söyledim. Antakya binlerce yıla dayalı, köklü, kadim bir yaşam alanı. Çok tanrılı dinlere de ev sahipliği yaptığı gibi 3 büyük semavi dine de beşiklik etmiş bir memlekettir. Tarih boyunca defalarca yıkılmış ve tekrar tekrar tarih boyunca küllerinden yeniden kendini yaratmıştır. Yaşadığımız bu büyük depremde çok canımızı kaybettik, evlerimiz yıkıldı. Aynı zamanda antik tarihimizde de yıkım yaşandı. 21’inci yüzyılda bilimin ve teknolojinin bu kadar geliştiği bir çağda, kentimiz büyük bir göçük altında kaldı. Kentimizi asla terk etmeyeceğiz, bizden önce terk etmeyenler, o kenti yeniden küllerinden yaratanlar gibi kentimizi terk etmeyeceğiz.
Kiliselerimizin çanları, minarelerimizin ezanları, hazanlarımızın ilahileri ve Hazreti Hızır Türbesi’nden yükselen ‘Ya Ali ya Emirü’l Mü’minin’ duaları birbirine karışmaya devam edecek.
ANKARA