Kürt sorunun çözümüne barışın yolunun İmralı tecridinin kaldırılmasından geçtiğini söyleyen DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, ‘Onurlu barışın tesis edilmesi için ödenecek bedel verilecek mücadele ne ise veriyoruz, bu yolda müzakereye de diyaloğa da hazırız’ diyerek 13 Ekim’de Amed’e çağırdı
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, partisinin Meclis Grup Toplantısında değerlendirmelerde bulundu. Artan kadın cinayetlerine ve kadına yönelik şiddete dikkat çeken Hatimoğulları, Eylül ayında 34, 2024 yılının 8 ayında ise 261 kadının katledildiğini hatırlattı. “Erkekler bu cesareti nereden alıyor?” diye soran Hatimoğulları, “Erkekler bu cesareti işletilmeyen yargıdan alıyor. Her davanın hafifletici nedenler bulunularak bir şekilde cezasızlıkla sonuçlandırılmasından alıyor. Ağızlarını her açtıklarında kadınları ötekileştiren, İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçen, 6284 sayılı kanunu iptal etmeyi tartışan iktidardan ve erkek devletten alıyor” dedi.
‘Bir kadının öldürülmesine tahammülümüz yok’
İktidar ve iktidara yanında yer alan basının bu katliamları sıradan ele aldığını ifade eden Hatimoğulları, “Toplum nezdinde bunları normalleştiriyorlar. Artık yeter. Bir kadının dahi öldürülmesine tahammülümüz yok. Erkek şiddetine karşı önleyici politikalar derhal hayata geçirilmelidir. Yargı erkek yargı olmaktan çıkmalıdır. Cezasızlık sisteminden vazgeçmelidir” ifadelerini kullandı.
‘Üreten de tüketen de mağdur’
Başlattıkları Ekmek ve Adalet Kampanyası kapsamında gerçekleştirdikleri buluşmalara da dikkat çeken Hatimoğulları, “Domates, fıstık çay üreticilerinin protestolarına tanıklık ettik. Ev emekçisi kadınların isyanına tanıklık ettik. Yurttaş aç ve yoksul. Bütün bu aylardır devam eden çalışmalarımızdan çıkan özet budur” diye konuştu.
Ekonomik krize de dikkat çeken Hatimoğulları, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bıçak kemikte değil bıçak ilikte. Tablo tam olarak böyle. Domates ve biber bahçede kalmış. Maliyetini kurtarmadığı için üretici bunları toplama gereği bile hissetmiyor. Ankaralı, İstanbullular domatesi 40-50 liranın altında da yiyemiyor. Yani üreten de mağdur, tüketen de” şeklinde konuştu.
‘Asgari ücretin alım gücü 12 bin 514 TL’ye düştü’
17 bin TL olan asgari ücretin alım gücünün 12 bin 514 TL’ye düştüğünü ifade eden Hatimoğulları, “Gelirde, vergide, ücrette adalet yok. Yargıda adalet yok. Özgürlüklerde adalet yok. Bu iktidarın yönetme ehliyeti de yok. Bu iktidar bir an önce gitmelidir. İşçiler, emekçiler, emekliler… Bunları devletin kamburu olarak görmekten vazgeç ey iktidar” dedi.
‘Ortadoğu’da emperyalist dizayn dayatılıyor’
Dünyada ve Ortadoğu’da yaşanan savaşlara değinen Hatimoğulları, şu ifadeleri kullandı: “100 yıl önce masa başında haritalar çizildi. Dün bir yılını dolduran İsrail’in Gazze’ye dönük saldırılarından yaklaşık 40 bin insan yaşamını yitirdi. Eminiz ki bundan daha çok fazlası var. Filistin’de Lübnan’da yaşamını kaybeden insanları saygıyla anıyorum. Ortadoğu halklarına emperyalist bir dizayn dayatılıyor. Harita yeniden çizilmek isteniyor. Bu savaş çok kutuplu dünyada yeni bir paylaşım savaşıdır. Enerji kaynakları; Doğu Akdeniz’deki hidrokarbon gaz rezervleri enerji nakil hatları üzerinden dünya yeniden şekillendirilmek isteniyor. Bu nedenle bu savaşlar çıkarılıyor”
‘Herkes elini taşın altına koymalı’
Avrupa Konseyi’ne geçtiğimiz hafta gerçekleştirdikleri ziyaretlere değinen Hatimoğulları, “Artık herkesin barış konusunda elini taşın altına koyması gerekiyor. Çünkü nükleer saldırılar karşısında hiç kimsenin, doğanın yaşama şansı kalmayacaktır. Gelin sınır tanımadan evrensel bir barış hareketini örgütleyelim. Dönemin ihtiyacıdır, gelişmelere bağlı olarak bu asli görevimizdir” dedi.
‘Erdoğan’ın konuşması hamasettir’
Hatimoğulları’nın konuşmasından öne çıkan başlıklar şu şekilde:
“Bu tablo içinde Türkiye’nin durumunu hep birlikte değerlendirmek zorundayız. AKP-MHP iktidarı, bugüne kadar dış siyaset ve Ortadoğu politikasını yayılmacı ve Osmanlıcı bir çizgide izledi. Kürt düşmanlığı üzerinden bina etti. Erdoğan, ‘İsrail’in gözü Anadolu’da’ diyor. Bu gerçeklerin altını çizmek zorundayız. Erdoğan ‘one mine’ çıkışıyla ya da BM Güvenlik Konseyi’nde İsrail karşıtı yaptığı konuşmalarla bir yol aldığını zannediyorsa yanılıyor. Bu konuşmalar hamasettir, pratik karşılıkları yoktur.
İç barış siyaseti böyle mi oluşturulacak?
Biz diyoruz ki halkların Türkiye’de ortak bir yaşam rüyası ortak bir yaşam umudu var. Biz DEM Parti olarak dün olduğu gibi bugün de Türkiye’de halkların birbiriyle dayanışma, barış eşitçe ve kardeşçe yaşaması için çalışmalarımızı yürütmeye devam edeceğiz. Ama şunu söylemeden geçemeyeceğim. Böyle bir niyetleri olduğu halde 3 Ekim’de MGK kararlarının sonuç bildirgesindeki beş maddenin ilk 3’ü Kürtleri daha fazla nasıl öldürürüz, Kürtleri daha fazla döveriz üzerine yazılmış. Bunu da kamuoyu ve kendilerine hatırlatmak isteriz; iç barış ve iç barışın stratejisi böyle mi oluşturulacak?
İlk olarak tecrit kalkmalı
Türkiye’de Kürt sorunu barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözülmelidir. Sadece Türkiye’de değil; Suriye’de statü elde etmek üzere olan Kürt halkının statü hakkına dayanışmacı bir çizgi ile yaklaşılmalıdır. Bu Türkiye’nin resmi görüşü olarak da sunulabilmelidir. Barışın bölgede sağlamanın yolunun buradan geçtiğini kimse unutmamalıdır. Bizler bu taleplerimizi yükseltmek için özellikle İmralı’da Sayın Abdullah Öcalan üzerinde yürütülen tecridin kırılması gerektiğini canı gönülden savunuyoruz.
13 Ekim çağrısı
Bunun için de 13 Ekim’de “Abdullah Öcalan’a özgürlük Kürt sorununa çözüm” diyerek Amed’de 10 binlerle mitingde olacağız. Biz Amed’den barışın sesini Ankara’ya İstanbul’a Amed’den barışın sesini Beyrut’a Filistin’e Amed’den barışın sesini Ukrayna ve Tayvan’a kadar ulaştırmak istiyoruz.
Bu tablonun neresindesiniz ?
Partimiz adına hem iktidara hem de muhalefete soruyoruz; AKP ve ortakları bahsettiğimiz bu tablonun neresindedirler? Ana muhalefet partisi bu tablonun neresinde. Bu sorunların çözümüne nasıl bir programı var? Bunu kamuoyuna açıklamalarını bekliyoruz.
Müzakereye de diyaloğa da açığız
DEM Parti bu tablonun neresinde biliyor musunuz? Dün olduğu gibi bugün de tam da onurlu barış karesinde. Onurlu barışın tesis edilmesi için ödenecek bedel ne ise verilecek mücadele ne ise veriyoruz, vermeye de hazırız. Bu konuda müzakere ve diyalog gerektiren dönemlerde de müzakereye de diyaloga oturmaya da hazırız. Ama şu unutulmamalıdır ki söz de değil özde. Kamera karşısına çıkıp iki söz söyleyerek yetinilmesi değil, tam da çözüme dair bir plan ve programın kamuoyuna açıklanması, böylesi bir programla ortaya çıkılması ve böyle bir somutlukla ancak siyaset konuşulabilir.”
Meclis Grup Toplantısının ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan Hatimoğulları, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin partilerine dönük açıklamalarına yanıt verdi.
‘DEM Parti zaten Türkiye partisi’
Hatimoğulları, Bahçeli’nin “Türkiye partisi olun” şeklindeki sözlerine işaret ederek, “DEM Parti zaten Türkiye partisi. DEM Parti kendi içindeki temsiliyetler başta olmak üzere Türkiye’deki bütün halkların ve inançların temsil edildiği, var olduğu bir parti. Biz Türkiye’nin genel olarak doğusundan batısına kuzeyinden güneyine kadar barış ve huzur içinde olması için mücadele eden bir siyasi partiyiz. Türkiye’de barışı ve özgürlükleri savunuyoruz. İşçi ve emekçinin, kadın ve doğa hakları savunucularının haklarını savunuyoruz. Türkiye partisi olduğumuz için bunları savunuyoruz” dedi.
‘Yol temizliği şart’
Hatimoğulları ayrıca “Yeni Anayasa” tartışmalarına dair sorulan soruya da, “Yol temizliği şart” dedi. Hatioğulları, “Bölgenin etrafını, içini ve Türkiye’nin sınırlarına dayanmış olan ateş çemberinin ülkemize yansıma ihtimali yüksektir. Türkiye’deki bütün siyasi partilerin, oluşumlarının ve demokrasi güçlerinin bunu büyük bir olgunlukla ve dirayetle değerlendirmesi lazım. Türkiye’nin de iç barışa ihtiyacı var” diye konuştu.
‘Atılacak adımları izleyeceğiz’
Bahçeli’nin, “Yeni döneme giriyoruz” şeklindeki sözlerini de değerlendiren Hatimoğulları, şunları kaydetti: “Kendilerinin ne kastettiğini, ajandalarının ne olduğunu bilmiyoruz. Bizlere ve kamuoyuna açıklanmadığı için yapılan konuşmaları sadece yorumlayabiliyoruz. Eğer yeni bir süreç başlatılacaksa bu da ancak yol temizliğiyle olabilecek bir şeydir. Bugün Türkiye’de gerçekten kronikleşmiş bir sorun var ve Türkiye’nin demokratikleşmesinin önünde engeldir. Kürt sorunun barışçıl yollarla çözülmesi gerekiyor. Yargının bu kadar saray taraftarı olması, ‘AYM kapatılsın’ diyecek kadar ileriye gidilmesi geçmiş dönemlerde eleştirdiğimiz ve doğru bulmadığımız konuların başında geliyor. Yargı konusunda da adımla atılması çok önemlidir. Atılacak adımları bizler de izleyeceğiz. Normalleşme midir? İç barış mıdır? İsmi ne olursa somut olması gereken şey Türkiye’deki bütün bu sorun zincirinin çözümüne dair sağlıklı bir politik kuramın ortaya çıkması gerekiyor” diye belirtti.
Kaynak: MA / JINNEWS