Kayyumun bir yönetim şekli haline getirildiğini ifade eden Hatimoğulları, yerel seçimler için ‘Stratejimiiz kayyumlardan belediyelerimizi tek tek alacağız. Az farkla kaybettiğimiz belediyelerimizi ciddi bir şekilde çalışarak yeniden alacağız’ dedi
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP) Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, bir dizi temaslarda bulunmak üzere geldiği Mersin’de siyasi parti ve sivil toplum örgütü temsilcileriyle bir araya geldi. Kentteki bir otelde gerçekleşen buluşmada, Halkların Demokratik Partisi (HDP) Mersin İl Eşbaşkanları Bedri Kuş ve Hoşyar Sarıyıldız ile HEDEP Emek ve Sosyal Politikalar Komisyonu’ndan Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Sevtap Akdağ, milletvekilleri Kamuran Tantan ve Ali Bozan ile Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi (SYKP) Eşbaşkanı Canan Yüce de yer aldı.
Buluşmada konuşan Hatimoğulları, ülkedeki siyasi atmosferi değerlendirerek, yaşanan çoklu krizlere dikkat çekti. Hatimoğulları, yaşanan tüm bu yargı krizlerinin temel nedenini, AKP iktidarının 15 Temmuz darbe girişimiyle birlikte getirdiği rejimin sonucu olduğunu vurguladı. Türkiye’de en son yaşanan darbenin siyasi bir darbe olduğunu ve bu darbenin ülkeye yeni bir rejim getirdiğini aktaran Hatimoğulları, bu darbenin bugün yansımalarını gördüklerini belirtti.
Yargıya müdahale
AYM’nin Can Atalay için verdiği kararın Yargıtay tarafından geçersiz kılınmaya çalışılmasına işaret eden Hatiçmoğulları, bu duruma parti olarak başından beri karşı durduklarını belirtti. Bu durumun da darbe rejiminin bir müdahalesi olduğuna dikkat çeken Hatimoğulları, şu ifadeleri kullandı: “Şuan sevgili Atalay, deprem yaşamış bir bölgenin vekili olarak, Hatay halkına hizmet etmesi gerekirken bugün cezaevinde ve halen bırakılmadı. Buradan bir kez daha çağrımızı belirtiyoruz ki Can Atalay’lar serbest bırakılmalı. Yine AİHM kararlarına rağmen Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ ve Kobanê davasında yargılanan ve halen cezaevinde bulunan bütün arkadaşlarımız derhal serbest bırakılmalı. Bunun bir siyasi dava olduğunu bugün de altını çizmek istiyorum.
Tüm bunlar devam ederken siyasi iktidar kimi serbest bırakıyor. Hrant Dink’in katilini ‘iyi hal’ gerekçesiyle serbest bırakıyor. Siyasi nedenlerle 30 yıldır cezaevinde bulunan yoldaşlarımız, bırakın ‘iyi hal’ indirimini mahsupları tamamlamış olmasına rağmen 30 yıla rağmen ‘daha nasıl cezaevinde tutabiliriz’ diye bir yaklaşım içerisindeler. İşte bu yüzden kesinlikle yargı sistemiyle hesaplaşmak zorundayız. Bunun yolu da tek adam rejimiyle mücadele etmekten geçiyor. Partimiz HDP’yken de en temel mücadele alanlarından birisi olarak faşizme karşı birleşik mücadeleyi oldukça önemseyen bir parti oldu ve bu anlamda bu mücadele ittifakını kurmak için ülkedeki toplumsal öznelere ve toplumsal dinamiklere genel çağrımız olmuştu. Seçimlerden önce bu çağrımız yeterince karşılık bulamadı. Yeterince mücadele ittifakını hep birlikte örgütleyemedik. Ama mücadele ittifakını örgütlemekten başka bir yolumuz yoktu. Buradan bir kez daha çağrımızı yinelemek istiyoruz. Her ilin kendi içinde ve elbette ki merkezi düzeyde bizlerin emek ve demokrasi güçlerinin yan yana gelmekten başka bir seçeneğimiz yok. Bizlere düşen bu mücadele ittifakını oluşturmak ve mücadeleyi buradan büyütmek olmalıdır.”
‘Filistin’e özgürlük isterken Rojava’yı bombalıyor’
Türkiye’nin Kürt kazanımlarına karşı Suriye’de yürüttüğü savaşa değinen Hatimoğulları, AKP iktidarının sırf Kürt karşıtlığı üzerine kurduğu bu savaş politikasından dolayı savaşın bedelini halkın ödediğine vurgu yaptı. Hatimoğulları devamla, “Kürtlere düşmanlık yapacağım diye, yaşam hakkı tanımayacağım diye yine ‘Kürtler Rojava’da bir statü kazanır bunu engelleyelim’ diye iktidar her şeyi seferber etti. Bugün insanlar açlıktan ve yoksulluktan kırılırken İHA’lara ve SİHA’lara yatırım yapıldı. Bu iktidar tarım ve sanayi üretimine yatırım yapacakken, bu alanların bitmesini sağladı ve tüm bu ülkeyi dışarıya bağımlı hale getirdi. Bugün yatırım yapılan İHA’lar ve SİHA’lar Suriye’de Kürt kardeşlerimizi bombalıyor, sivilleri katlediyor. Bunu kabul etmemiz mümkün değil ve bizim bu duruma karşı barış mücadelesi yürütmemiz gerekiyor. Barış mücadelesi sadece Türkiye ve Ortadoğu için elzem değildir, aynı zamanda İsrail ve Filistin, Rusya ve Ukrayna’da devam eden savaş için de elzemdir. Filistin halkı bugün çocukların katledildiği, on yıllardır acılar içinde kıvranan Filistin halkı bugün çok büyük bir işgal altında. Ama aynısı bugün Afrin’de Kürtlere yapıldı. Bugün AKP iktidarı mazlum Filistin halkının yanındayım’ derken bunun doğru olmadığını hepimiz biliyoruz. Bir yandan Filistin için özgürlük isterken aynı saatlerde Rojava’yı bombalıyor. Bunu kabul etmemiz mümkün değil. Ve bizlere düşen en büyük görev sınır tanımayan bir barışı hep birlikte inşa etmektir” şeklinde konuştu.
Yeni anayasa için komisyon çağrısı
Yeni Anayasa tartışmalarından bahseden Hatimoğulları, “Alevinin kendini içinde hissedeceği bir anayasaya ihtiyaç var. Hristiyan kardeşlerimizin kendilerini içinde hissedeceği bir anayasaya ihtiyaç var. Kürtlerin, Arapların, Ermenilerin, Çerkezlerin ‘bu ülkede özgür bir yurttaşım, bu ülkede haklarımı koruyan bir anayasa var’ diyebilecekleri bir anayasaya ihtiyaç var. HEDEP olarak parlamentoda grubu bulunan bulunmayan bütün siyasi partilerle birlikte eşit bir temsiliyetle bir komisyonun kurulmasını öneriyoruz. Bunun izdüşümlerinin yerellerde oluşmasını ve oralardan gelen talepler doğrultusunda bir anayasa hazırlanması gerekiyor. AKP iktidarı ideolojik hegemonya kurmak için Kürdün yaşam hakkını daha fazla kısıtlamak, Alevilerin inançlarını yerine getirmelerini engellemeye çalışıyorlar. Bizler özgürlükçü ve seküler yaşam için mücadele edeceğiz” dedi.
Yerel seçim stratejisi
Yaklaşan yerel seçimlerde HEDEP’in politikasına ilişkin yürütecekleri stratejiden de söz eden Hatimoğulları, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Kürdistan bölgesi başta olmak üzere belediyelerimize atılan tüm kayyum zihniyetlerine karşı oldukça büyük bir mücadele kararlığım içerisindeyiz. Bu kararlılığımızı en gelişmiş bir şekilde hayata geçireceğiz. Kayyum zihniyetine karşı sadece HEDEP’liler olarak değil, aynı zamanda Türkiye’deki deki demokrasi mücadelesi yürütenlerle beraber yürütmek zorundayız. Bugün kayyum stajlarını HDP’li belediyeler üzerinde yaptılar ama aynı kayyumcu zihniyet, beğenmedikleri üniversiteli yönetimlere de, şirketlere de kayyumlar atadıklarını biliyoruz. Yani kayyum bir yönetim modeline dönüştü. Belediyelerimize atanan kayyumların icraatları ortadır. Bu kayyumlar hizmet yapmadılar, yolsuzluğa karıştılar. Bu kayyumcu anlayış ve zihniyet, halka hizmet veren tüm kurumları kapattı. Yerine yenilerini açtılar mı hayır. Bizim belediyelerimizi anlayışı sadece hizmet anlayışı değildi aynı zamanda toplumu örgütleyen ve bir bilinç aşılayan ve toplumu geliştirmeyi hedefleyen bir belediyecilik örneğiydi. Onlar işte bu anlayışı ortadan kaldırmak için uğraştılar ve bunun için kayyum atadılar. Stratejimiiz kayyumlardan belediyelerimizi tek tek alacağız. Az farkla kaybettiğimiz belediyelerimizi ciddi bir şekilde çalışarak yeniden alacağız. Bu kararlılık içerisindeyiz.
‘Batı da ne yapacaksınız?’ sorusu
Yine genel seçimler sonrası yaptığımız değerlendirmelerde ortaya koyduğumuz noktalardan bir tanesi de değerli halkımızın, halklarımızın, seçmenlerimizin talepleri üzerine bu dönemde bizler, ön seçimle adaylarımızı belirleyeceğiz. Bu dönemde ön seçimle eşbaşkanlarımızı belirleyeceğiz, ön seçim delegesi belli olan bir seçim olacak. Listeleri önceden belirlenmiş bir ön seçim sistemi olacak. O kentin, bütün demokrasi güçlerinin katılım sağlayabileceği, belli delegelerle katılım sağlayabileceği bir ön seçim sistemi olacak. Tüm bunlarla ilgili seçim komisyonumuz detaylı bir çalışma içinde ay sonuna kadar, bizler, detayları sizlerle paylaşacağız. Ön seçimle belirlediğimiz adaylarımız, halkın bağrından çıkan ve kayyuma karşı halkla beraber hareket eden ve mücadele yürütecek. Bu konuda şüphemiz yok. Ülkenin batısında nasıl bir strateji yürüteceğimize dair ‘Batı da ne yapacaksınız?’ şeklinde soru yöneltiliyor. Bizler 2019 yerel seçimlerinde aslında Türkiye’nin kaderini değiştirebilecek bir stratejiye imza attık. 2019 seçimlerinde mevcut AKP zihniyetine karşı oluşturduğumuz halkların, 84 milyon yurttaşın yararına olan ‘kaybettirme’ stratejisiyle yola çıktık. Kaybettirdik mi evet kaybettirdik, bunu başardık. AKP kaybetti.
Mayıs seçimleri: Muhalefetin sandıkları koruması gerekiyordu
Gelelim Mayıs seçimlerine. Mayıs seçimlerinde de Cumhurbaşkanlığı adayı çıkarmayarak stratejimizi devam ettirdik. Halkların umudu büyüktür. Ama bizler bu konuda yeterli olamadık. Muhalefet bu konuda yeterli olamadı. Bugün sandıkları koruyamadığımız için seçimleri kaybettik. Muhalefet olarak bunun hesabını vermeliyiz. Bu konuda ana muhalefete yaşadığı eksikliklerden kaynaklı da eleştirilerimizi sunmaya devam ediyoruz. AKP iktidarının ya da Cumhurbaşkanının bu seçimleri hakkıyla kazanmadığını herkes biliyor ama ona bu zemini tanımamak da muhalefetin göreviydi. Muhalefetin o sandıkların güvenliğini alması gerekiyordu ve bu konuda ana muhalefet bizden çokça eksik kaldı.
Bu eleştirileri şimdi bir tarafa bırakarak, batıda nasıl bir strateji yürüteceğimize dair açıklamalarımız olmuştu. Ben buradan bir kez daha tekrar edeceğim. Bu seçimlerde ortak bir refleksimiz gerekecekse, olması gereken apapçık görüşme yapmaktır. Biz bunu söylediğimizde bize ‘kapalı kapılar arkasında görüşme mi yaptınız?’ Asla böyle bir görüşme yapmadık, bizlerin hiç kimseyle pazarlığımız olmadı. Bizler hiçbir biçimde, herhangi bir beklentiye girmeden biz seçim stratejimizi belirlemiştik. Çünkü bizim bir kaygımız vardı. Çünkü Türkiye’de yaşayan bütün farklı halkların ve inançların, özgür bir şekilde bu topraklarda yaşama hakkı vardı. Çünkü kadınların özgürce sokaklarda yaşama hakkı vardı, bizlerin Kürt halkına barış sözümüz vardı. İşte tam da bunlar için bir strateji belirlemiştik. Şimdi ki dönemde yine aynı kaygılarımızla, aynı duygu ve düşüncelerimizle, seçim stratejimizle bir değişikliğe gitme durumundayız. Bizim kendi seçmenimiz, kendini yönetimlerde görmek istiyor.”
Hatimoğulları’nın konuşmasının ardından buluşma basına kapalı gerçekleşti.
HABER MERKEZİ