Grup toplantısında konuşan HEDEP Eş Genel Başkanı Hatimoğulları, CPT ve Bakanlığa İmralı çağrısı yaparak, ‘Ada’ya gidin oradaki durumu kamuoyu ile paylaşın’ dedi. Filistin ile ilgili iktidarı, grup toplantısında yaptığı konuşma nedeniyle de Bahçeli’yi eleştiren Hatimoğulları, yerel seçimler için çalışmalarının başladığını da ilan etti
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP) Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, haftalık Meclis Grup Toplantısı’nda gündemdeki gelişmelere dair değerlendirmelerde bulundu.
Hatimoğulları, konuşmasının başında Ekim Devrimi’nin 106’ncı yıl dönümüne işaret ederek, “Özgürlük, demokrasi ve sosyalizm mücadelesinde yitirdiğimiz bütün yoldaşlarımızı, canlarımızı saygıyla anıyorum. Onların bayraklarını asla yerde bırakmayacağız” dedi.
Yüksek Öğretim Kurulu’nun (YÖK) kuruluş yıl dönümüne değinen de Hatimoğulları, YÖK’ün 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi’nin ürünü olduğunu ifade etti. Hatimoğulları, “Bu kurum ne yazık ki AKP iktidarda değilken çokça eleştirdiği bir kurumdu. Ancak AKP iktidara geldikten sonra YÖK’ü kendi kurmuşçasına sahiplendi ve üniversiteler üzerinde YÖK ile birlikte terör estirmeye devam etti” diye konuştu.
Asansörler nedeniyle yaşanan ölümlerin kaza olmadığını, “katliam” olduğunu belirten Hatimoğulları, “Üniversiteler, gençler, akademisyenler, ihraç akademisyenler özgürleşene ve görevlerini özgürce icra edene kadar mücadelemize devam edeceğiz. Anadilde bilimsel, eşit ve parasız eğitim en önemli sözlerimizden biridir” şeklinde konuştu.
‘İsrail ile ticaret devam ettiği sürece Filistin’in yanında olamazsınız’
Hatimoğulları’nın konuşmasından öne çıkan bazı başlıklar şöyle:
“AKP, Filistin halkıyla dayanışma mitingi yaptı. Mitingde Erdoğan’ın yaptığı konuşmayı hatırlayacaksınız. Adeta yerel seçimlere hazırlanmak üzere yapılmış bir miting gibiydi. Gerçekten Filistin halkı için ağlayan yok. Ağlamıyorlar, doğru söylemiyorlar, timsah gözyaşı döküyorlar. Biz bu kürsüden defalarca çağrı yaptık, yapmaya devam edeceğiz; İsrail ile ticari ve askeri anlaşmalarınızı devam ettirdiğiniz sürece Filistin halkının yanında olamazsınız.
Şimdi diyor ki ‘garantör olalım. Gelin barışı sağlayalım.’ Buradan AKP’nin genel başkanına soruyoruz: Siz kaç ülkenin, kaç toplumun, kaç savaşın ya da kaç çatışmanın çözümünde rol aldınız? Türkiye’de Kürt sorunu bu kadar capcanlıyken, barış yanlısı insanların barış çağrılarına kulak vermezken hangi barıştan, hangi garantörlükten bahsedeceksiniz? Erdoğan, İsrail-Filistin savaşı için ‘savaş halkların vicdanın sonlandırır’ diyor. ‘Bir gece ansızın gelebiliriz’ diyen, gece gündüz Kürtlerin başına bomba yağdıran iktidarın cumhurbaşkanı, vicdan sahibi olmuş da bu sözleri sarf ediyor. Erdoğan bu kadar vicdanlıysa çıksın kürsüden ‘Filistin sorununu çözmek için yola çıkacağımız gibi Kürt sorunu da çözmek istiyorum’ desin.
Cumhuriyet’in değişmeyen iki temel sorunu var
Bakın cumhuriyetin ilk 100 yılında iktidarlar değişse de değişmeyen iki temel sorun vardır; biri Kürt sorunu biri Alevi sorunu. Türk, Kürt, Arap fark etmeksizin Alevilerin kültürünü, kimliğini, inancını yok saydılar. Yaşadıkları her türlü mezalime karşı tıpkı Seyit Rıza gibi başı eğmediler, diz çökmediler. Aleviler ve halklar ne zaman asıl haklarına kavuşurlar? Demokratik bir cumhuriyeti inşa ettiğimiz zaman.
28 Şubat’ta yapılanları şimdi siz yapıyorsunuz
4 Kasım 2016’da HDP Eş Genel Başkanlarımız Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş’ın içinde olduğu çok sayıda milletvekilimiz gözaltına alındı ve tutuklandılar. Geçtiğimiz hafta Kobanê Kumpas Davası kapsamında önceki dönem HDP milletvekilliğini yürütmüş sevgili Hüda Kaya yine yaka paça gözaltına alınarak tutuklandı. 28 Şubat mağduru bir mütedeyyin kadını gözaltına aldınız ve tutukladınız. 28 Şubat’ta size yapılanın aynısını şimdi sizden olmayan, muhaliflere yapıyorsunuz. Gültan Kışanak’ın tutukluluk süresi dolmuş durumda ve şu an yasaya aykırı bir şekilde keyfi bir biçimde hala alıkonulmuş durumda.
Bahçeli’ye yanıt: Biz olmasak grup toplantısında ne konuşacak?
Bu iktidarın bir de küçük ortağı var. Küçük ortak sabah bir grup toplantısı yaptı. Yemezler, içmezler HEDEP hakkında konuşmaya bayılırlar. MHP Genel Başkanı, Selahattin Demirtaş için ‘teröristir, HEDEP için bölücü’ dedi. Demirtaş, bu coğrafyanın onurudur. Partimize ‘bölücü’ diyenler dönüp kendilerine bakacaklar. Irkçı ve tekçi anlayışa sahip olan bu siyasi partilerden ders alacak halimiz yok.
Ayrıştırıcı, kutuplaştırıcı, bir siyaseti meslek edinmişler. Siyaset etiğinden uzak, küfürlü bir dil, zehirli bir dil. Biz olmasak Bahçeli grup toplantısında ne konuşacaktı? Sizlere soruyorum: siz hiç Bahçeli’nin ülkede yaşanan yoksullukla ilgi bir söz kurduğunu duydunuz mu? Halkların oylarıyla seçilmiş insanlara, partilere, milletvekillerine ‘terörist’ diyemezsiniz. Bunu diyorsanız misli ile size iade ediyoruz.
Bakanlık ve CPT’ye çağrı
Dünyanın hiçbir ülkesi yoktur ki cezaevinde bulunan bir insan 3 yıl boyunca ailesi ve avukatlarıyla görüştürülmesin. Buradan Adalet Bakanlığı’na sesleniyorum; BM İnsan Hakları Komitesinin verdiği tedbir kararını üzerinden bir yılı aşkın bir süre geçmiş olmasına rağmen henüz atılmış somut bir adım yok. Bu konuda derhal görev ve sorumluluklarınızı yerine getirin. Avrupa İşkencenin Önlenmesi Komitesi’ne (CPT) sesleniyorum; görevinizi yapın, adaya gidin ve milyonların talebi olan Sayın Öcalan’ın sağlığı başta olmak üzere adadaki durumu kamuoyu ile paylaşın. Adadaki durumu Kürt halkı merak ediyor.
Yerel seçimlerde adayları sandık kurarak belirleyeceğiz
Bir kez daha bütün halklarımıza duyuruyoruz; adaylarımızı sandık kurarak halkın iradesiyle belirleyeceğiz. Yerel yönetimleri güçlendireceğiz. Doğrudan demokrasinin bütün yollarını kullanarak, halklarımızın kentleri ve yaşam alanlarıyla ilgili karar verme imkanlarını daha güçlü bir şekilde temsil edeceğiz. Bunun için izleyeceğimiz yol ve yöntemle ilgili çeşitli çalışmalar yürütüyoruz. 11-12 Kasım’da Ankara’da yerel yönetimler konferansımız gerçekleştireceğiz. Haklarımız ile yaptığımız toplantılarda ve çalışmalarda ortaya çıkan irade tam olarak buydu. Kayyımlara feleğin tokadını vuracağız. Bunun için gece gündüz demeden çalışmak zorundayız. Halkımızın iradesini gasp edenlere karşı bunu bir onur mücadelesi ve yaşam hakkı mücadelesi olarak göreceğiz.
Bu vesile ile değerli haklarımıza seslenmek istiyorum; yerel seçimlere kadar kimse evinde oturmasın. Mahallemizde gitmedik, çalmadık kapı bırakmayalım. Sıkmadık el bırakmayalım. Seçim çalışmalarına an itibariyle başladığımızı ilan edelim. Sandık kurulu üyeliğinden tutalım da mahallerden köylere kadar her alanda çalışmak üzere partimize başvuralım ve görev üstlenelim. Belediyeler memleketi soyup soğana çeviren kayyımların değil, halkındır. Yerel yönetimlerdeki işgalci kayyımlar ve patronlar kaybedecek.”
ANKARA