Hasankeyf Yaşatma Girişimi uzun yıllardır Hasankeyf yok olmasın diye mücadele yürütüyor. Bütün mesaisini yıllardır Hasankeyf’i kurtarmaya harcayan Ercan Ayboğan’ın Yeni Özgür Politika gazetesinde yayınlanan yazısını sizlerle paylaşıyoruz
12bin yıllık aralıksız yerleşim ve olağanüstü kültürel zenginlik geçmişine sahip Hasankeyf, yükselen Ilısu Barajı gölü sularından dolayı boğulmayla yüz yüze… Bir toplum, dünyanın en önemli kültürel-doğal miras alanlarından birinin nasıl yok edildiğini izliyor! Ilısu Barajı gövdesi ile Hasankeyf arasında bugüne kadar, etkilenen toplam 199 köyden tahminen 40’ı su altında bırakıldı, bunun sonucu onlarca arkeolojik ve kültürel alan su altında kaldı ve binlerce insan evlerini terk etti. Bu “kıyamet” yukarı Dicle Vadisi’nin önemli bir kısmını kapsıyor ve milyonlarca insanın yaşadığı Batman, Bismil, Diyarbakır ve Siirt gibi kentlerin hemen yanında bu kıyamet yaşanıyor!
Yok oluş yavaş yavaş!
Birkaç sosyal medya paylaşımı dışında burdaki halk sessiz. Ilısu Barajı ve HES Projesi’nin bu sosyal, kültürel ve ekolojik kıyıma neden olacağını bizim gibi aktivistler en az 20 yıldır söylüyor. Dicle havzasında yaşayan Kürtler ve Arapların bir kısmı bunu bildiği için itiraz ediyordu, Türkiye’den az da olsa destek geliyordu bu itiraza. Ama gözlerin önünde yok edilişi yavaş yavaş yaşamak ayrı bir his ve duygu yaratıyor. Geleceğim diyen yıkım geldiğinde çok acıtabiliyor… İşte bunu yaşıyoruz duyarlı insanlar olarak. Hümanist ve adalet duygularını yitiren insanları bir kenarda bırakalım.
Tarih yeniden yazılabilir!
Son hafta ve aylarda yaşanan gelişmelere ilişkin birkaç çarpıcı bilgiyi paylaşalım önce: Şimdiye kadar planlanan hacmin en fazla dörtte biri doldu ve planlanan göl yüzeyinin 3’te 1’i oluştu. Yani su tutma işlemi büyük ihtimal – eğer devam ederse – 2020 yılın sonunda tamamlanacak. Toplam 7 anıt taşındı. Halbuki Hasankeyf’te su altında kalması planlanan anıt sayısı en az 200 adet ve yaklaşık olarak 2 bin mağara! Yani devletin büyük propaganda makinesi ile iddia ettiği üzere ne eserlerin çoğu taşındı ne de Hasankeyf kurtarılıyor. Ilısu Barajı’na 2 km uzakta keşfedilen bir arkeolojik alan olan Göbeklitepe, Hasankeyf kadar eski. Baraj gölü bu gibi sayısız tarihi yeniden yazacak yeri su altında bırakmak istiyor.
Yeni Hasankeyf işsizliktir
Hasankeyf’te halen 30 aile yaşıyor. Bu insanlara Yeni Hasankeyf’te konut verilmedi (başvuranların çoğuna verilmedi, buna Hasankeyf’in tam karşısındaki Kesmeköprü köyü dahil) ve hayvanlarını nereye götürecekleri belli değil. Bu insanların herhangi bir sorununa çözüm bulunmadan elektriği Valilik tarafından 3 Şubat’ta kesildi. Yeni Hasankeyf’te musluktan akan su içilmiyor. Birçok insan günlük içme su ihtiyacını Hasankeyf’ten getirdikleri suyla karşılıyor. Yeni Hasankeyf’e göç edenlerin ezici çoğunluğu işsiz. Sadece bu Yeni Hasankeyf’in sağlıklı ve sosyal yaşam için uygun olmadığını gösteriyor. Kesmeköprü köylüleri gibi göç etmekle karşı karşı olanların çoğu nereye gideceği halen belli değil. Aldıkları cüzi miktar parayla mağdur olacaklar. En az bunun kadar mağduriyet Beşiri ve Bismil ovalarında topraksız insanların göç etmesiyle yaşanacak.
Hâlâ geç değil
Peki geç mi Hasankeyf ve Dicle için? Hayır. Hiçbir zaman geç değil. Böylesi önemli bir miras ve değer Kürtlerin ve Mezopotamya’da yaşayan birçok halkın geçmişine dair bize bilgi aktardığı için asla geç değil. Hasankeyf ve Dicle için, duyarlılık yaratarak su tutmanın durdurulup baraj kapaklarının açılması talep edilmeli. Bunun için sanat ve kültür de kullanabilir. Elbette sanatçı ve kamuoyunda tanınan insanlar da bir şey yapmalı, ama önce duyarlı insanlar harekete geçmeli. Yine bulunduğunuz yerde grup oluşturabilir, yaratıcı fikirlerle etkinlik ve eylemler yapabilirsiniz. Yaşamımızın parçası Hasankeyf ve Dicle için asla geç değil!
EKOLOJİ SERVİSİ