14 Temmuz “Büyük Atlayış” günü nedeniyle bir araya gelen Hasankeyf Koordinasyonu üyeleri Hasankeyf’in sular altında bırakılmak istenmesine karşı Marmara Denizi’ne atladı.
Hasankeyf Koordinasyonu, 12 bin yıllık geçmişe sahip Hasankeyf’in sular altında bırakılmak istenmesine ilişkin Sarıyer’de bulunan Avusturya Konsolosluğu önünde basın açıklaması gerçekleştirdi. Açıklamaya, Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Türk Tabipleri Birliği (TTB) üyelerinin yanı sıra çok sayıda kişi katıldı.
‘Dicle nehri can çekişiyor’
Koordinasyon adına açıklamayı Arkeologlar Derneği İstanbul Şubesi’nden Ediz Boynikoğlu yaptı. Her Temmuz’un ikinci pazarı Avrupa ve dünyanın birçok yerinde nehir ve göllerin savunulması için duyarlı insanların “Büyük Atlayış” adı altında topluca akarsulara atladıklarını dile getiren Boynikoğlu, bugün kendilerinin de “Büyük Atlıyoruz” demek için bir araya geldiklerini ifade etti. Dicle Nehri ile vadisinin, canlıları ve kültürüyle can çekiştiğini dile getiren Boynikoğlu, “Devlet yetkilileri, Dicle’nin oluşturduğu vadiyi boğmak için 1954’te gündeme ilk gelen proje için 22 yıl önce harekete geçti. Vadiyi boğacak projeyi kabul etmeyen yerel halk da o günden bu güne projeye karşı direnmektedir. Tam beş defa Ilısu Projesi durduruldu, ama her defasında yeni para, yasalar ve şirketlerle halkı es geçerek projenin inşaatına devam edildi” dedi.
‘Yüzde 99’unu kurtarabiliriz’
Dicle Nehri gibi Hasankeyf’in de can çekiştiğini belirten Boynikoğlu, “Her gün yaşamı, binlerce yıl önce oyulmaya başlayan mağaraları, betonla kaplıyorlar, dinamitliyorlar, tarihi Hasankeyf’i kurdukları ruhsuz ve cansız ‘yeni yerleşkeye’ taşıyorlar. Onlara göre 7 eserin taşınması ve 2-3 eserin taş ve başka malzemelerle kaplanmasıyla kültürel miras geleceğe taşınıyormuş. Onların zihniyetine göre kültür taştan ibarettir. Oysa kültür, aralıksız olarak binlerce yıldır, insanların Hasankeyf’te emeği ile yarattıkları maddi ve soyut eserlerdir, kuşaktan kuşağa taşınan bilgi, tecrübe ve yaşam tarzıdır. Eserlerin taşınması ve kayaların sağlamlaştırılması adı altında ciddi bir yıkım yaşanmış olsa da halen kurtarabileceğimiz kültürel varlıklar çok fazladır. Belki bu mirasın sadece yüzde 1’i yok edildi, yani yüzde 99’unu kurtarabiliriz” diye belirtti.
‘Geç değil’
Projenin gerçekleşmesi durumunda yaklaşık 80 bin insanın yaşam kaynaklarının ellerinden alınacağına vurgu yapan Boynikoğlu, “Tarlası, geçim kaynağı elinden alınan bu insanlar ne yapsın ki artık, şehre yerleşmenin dışında? Üretici iken tüketici konuma düşmek sanıldığından çok daha fazla insana zor gelen bir şeydir. İşte bizi bekleyen büyük bir sosyal facia! Bunu da önlemeliyiz. Ondan dolayı da diyoruz ki, Hasankeyf için geç değil” ifadelerini kullandı.
Hükümetin bu projeyi yıkım olduğunu bile bile desteklediğini söyleyen Boynikoğlu, “Peki, ne işe yarar bu baraj ve Hidroelektrik Projesi? Birkaç şirketin daha fazla para kazanması uğruna ve hükümetin tahakküm politikaları geliştirmesi için coğrafyamızın kalbi söküp atılmak istenmektedir. Şirketlerin çoğu o çokça bahsettiğimiz hükümet ile çok yakın ilişkileri var, bazıları ise daha uzaktan başka devletlerden gelirler. Adları Avusturyalı Andritz, Hollandalı Bresser ve Türkiyeli Cengizler, Malamira ve Nurol.
‘Sular artık şifasız oldu’
Bu şirketleri asla unutmayalım. Aslında Ilısu şifalı sularıyla bilinen bir köy. Ancak on yıllardır her yıl binlerce insanın geldiği bu mekânın suları artık şifasız oldu. Dibinde kurulan baraj bütün bölgenin yer üstünü ve yer altını alt üst etti. Ilısu projesinin akış aşağı bölge üzerinde bir facia niteliğinde etkileri olacaktır. Bu çerçevede, özellikle Bağdat ve Musul gibi çok sayıda Irak şehrinin içme suyu temininde ciddi sorunlar çıkacak ve büyük oranda sulamaya dayalı Irak tarımı büyük risk altına girecektir. UNESCO Dünya Miras Listesinde bulunan ve Ortadoğu’nun en büyük sulak alanı olan Mezopotamya sazlıklarına ulaşan su da ciddi azalma bu risklerin en başında gelmektedir” diye belirtti.
‘Mücadelenin önemli bir ayağıdır’
Her 14 Temmuz tarihinde gerçekleştirilen “Büyük Atlayış” etkinliklerinin toplumsal tepki ve mücadelenin önemli bir ayağını oluşturduğunun altını çizen Boynikoğlu, “Hükümet tarafından 10 Haziran 2019 tarihinde Ilısu Barajı’nda suyun tutulacağı açıklanmışsa da, suyun tutulmadığı ortaya çıktı. Başlıca nedeni 7 ve 8 Haziran’da 3’üncü ‘Hasankeyf Küresel Eylem’ günlerinde yükselen toplumsal tepkidir. Bu tepki her geçen gün sanatçı, STK ve aktivistler aracılığıyla yayılmaktadır. Bu tepkilerin Ilısu Baraj Projesi durduruluncaya kadar dinmemesi gerektiğine inanıyoruz” dedi.
‘Herkesin mutlaka yapacağı bir şey vardır’
İktidarın Ilısu ve benzer projelerin yapımına bir an önce son vermesi çağrısı yapan Boynikoğlu, “Ilısu Baraj projesinin neresinden dönersek dönelim kazançlıyız. Bugün yazın ortasında, İstanbul Boğazı’nın koruma sorunlarına ve tarihsel topografyasına ses olmak için burada olduğumuz kadar, Yukarı Mezopotamya’nın üstün evrensel değeri olan Hasankeyf ile birlikte birbirimize güç vererek daha fazla yapmamız gerekenleri hatırlatmak için de buradayız. Hasankeyf’te son yazı yaşamamak herkesin mutlaka yapacağı bir şey vardır. Bunun için ülkedeki her insana evrensel kültür değeri taşıyan Hasankeyf için bir şeyler yapma çağrısında bulunuyoruz. Marmara gibi Dicle Nehri de yurdumuzun can damarı olduğunu da hatırlatırız” şeklinde konuştu.
Açıklama sonrası koordinasyon üyeleri “Büyük Atlayış” adıyla “Hasankeyf ve Dicle’nin yaşatılmasına doğru” diyerek Marmara Denizi’ne atladı.
Kaynak: MA