AKP için net bir şekilde yolun sonuna gelindiğini söyleyebiliriz. İktidar her ne kadar, kelle-kulak yerinde duruyor gibi görünse de, saraydaki iç savaş yangınının dumanı, rezaletlerin kokusu tüm memleketi sarmış durumda.
AKP özellikle, 2016 darbe girişimi ve arkasından gelen OHAL dönemi ile birlikte yalnızca kanunları askıya almakla kalmamış, arsızlığı yüzsüzlüğü de hepten ayyuka çıkarmıştı. Hukuksuzluğun bir norm olması değildi tabii tek mesele, aynı zamanda medya trolleri ile tahkim edilmiş Adliye Saraylarının bütün motivasyonunun da her durumda AKP’nin tek adam rejimini haklı çıkarmak olduğu da çok uzun zamandır bir vakıa.
Öte yandan, Mario Puzo’nun Amerikan gangsterlerini anlattığı romanında söylediği gibi “Eli çantalı bir adam eli silahlı 15 adamdan daha iyidir” düsturuyla; AKP’liler hukuku ve yasaları yalnızca suçlarını aklamak için kullanmamışlar, bizzat ellerindeki kamu kurumları ve belediyeler aracılığıyla suç işlediler. Belediyeler ve pek çok sivil toplum örgütü AKP-MHP’ye bağlı insan kaçakçılığı şebekelerinin paravan ofislerine dönüştürüldü. 2021 Türkiye’sinde, yani danışmanların haraç alıp lüks hayat yaşayıp kokain çektiği, AKP’li dernek başkanlarının arabalarındaki kokaini sınırdan geçirmeye çalışırken yakalandığı, trollerin medyadan bakanlığa zıplayabildiği, ÇiftlikBank vurgunu henüz kabuk bağlamaya başlamışken, üzerine Thodex ve Webit kripto vurgunlarının geldiği, resmi açıklamayla günde 350 civarında insanın öldüğü ve 50 bin civarında insanın hastalandığı, devletin itibarını ispatlamak için yaşamı durdurup yoksullara yardım etmek yerine, elbette ki itibarından tasarruf etmeyerek tarikat şeyhlerinin cenazesine lebalep katıldığı, AKP’lilerin herkese küfür ve hakaret etme hakkı varken, kendilerine yöneltilen eleştiri bir kenara, en basit soruya (128 milyar dolar nerede?) bile tahammül gösteremeyip, vinçlerle saldırdıkları günlerde şaşırmak çok zor, ama umut etmek ondan daha da zor.
Umut etmek zor ama imkânsız değil, en baştaki konuya bir kez daha dönersek, çanlar AKP için çalıyor bu aşikâr. Zira içerideki çözülme hiç olmadığı kadar hızlı ve hareketli; saraylılar ve saraya yakın olanlar, içerideki yangının alevlerini herkesten iyi görüyorlar ve yanardağın külleri altında kalan Pompei ahalisi gibi sağa sola kaçışıyorlar. Seferberlik zamanlarında olduğu gibi, her türlü taşınmazı (Adana Belediyesi örneğinde olduğu gibi atları bile) nakde, hatta Thodex örneğinde olduğu gibi dijitale çevirip, kendilerini “güvenli” yerlere atmaya çalışıyorlar.
Özellikle AKP-MHP’li yirmi civarında belediyede yaşanan organize insan ticaretine bakarak net bir şekilde şunu söyleyebiliriz: Bizzat AKP’nin kendi çeperi için Türkiye artık umut edilecek bir yer değil, hep övgüler dizdikleri Osmanlı diyarında iyi kötü yaşamak, partinin inayetiyle çarkı çevirmek mümkün değil. Çünkü Saray Rejimi, bütün kaynakların da (bir kaç kamyon patates, soğan hariç) tek adama bağlanması demek. Ulufesi kesilen Cumhur İttifakı çeperi, gemi batarken yolunu bulmaya bakıyor. Türkiye vatandaşı olmak demek artık herhangi bir Avrupa ülkesinde mülteci olarak kölelik koşullarında yaşamaktan daha kıymetsiz. Çünkü AKP, memleketin her şeyiyle birlikte, vatandaşların geleceğini, dahası gelecek umudunu da çaldı. Her şeye rağmen direnenler de var bu havalarda ve umut dimdik ayakta.